
Beşiktaş karşısındaki oyunu kısa bir özet geçelim. İlk 20 dakika her iki takımın da kontrollü olduğu ama Galatasaray'ın pozisyonlar bulduğu bir zaman dilimiydi. Sonrasında Melo'nun yediği erken sarı kart neticesinde yapabileceği agresifliğin alt limitlerinde dolaşması ve kanatların savunmaya olan yardımının da bir o kadar düşmesi neticesinde Beşiktaş'ın yakaladığı tempo ve Quaresma ile Simao gibi yıldızların açık alanda yaratabildiği tehlikeler.
Şanslıydık o dakikalarda, Muslera'ya da dua ediyoruz tabii. İlk yarının sonuna kadar maç böyle geçti. Orta sahada agresif olamadık, Melo ve Ayhan oyun içerisinde fazlasıyla düştüler ve Ernst, Aurelio gibi mücadeleci isimler karşısında da hakimiyeti rakibe kaptırdılar. İlk yarıyı gol yemeden kapatmak bu yüzden önemliydi, ikinci yarıda da Sabri'nin orta sahaya geçişi ise bu mücadelesizliğe alınmak istenen bir önlem gibiydi ama onun da sakatlanıp oyundan çıkması farklı planlara itti bizi. Riera'nın oyuna girmesi bizi biraz daha 4-2-3-1'e yönlendirdi ama Melo & Baros değişikliğiyle 4-4-2'ye döndük ve 64. dakikadan sonra Galatasaray'ın yükselen ivmesi vardı.
Şimdi bakalım. Rakip daha önde oynuyor, tempo yakaladıkları anda etkili oluyorlar. Bu tempoyu nasıl durdurursunuz ?

Taraftarın oyunu oynatmamak adına gösterdiği çaba ya da Galatasaray açısından konuşursak bazı görünen köylere kılavuz bulma gerekliliği farklı konular, bu yüzden bunlara sonra girmeliyiz. Şimdilik 4-4-2 ve Semih Kaya ekseninde kalmaya devam ve Muslera'ya da gösterdiği bu müthiş performans neticesinde edilmesi gereken teşekkür. İyi yolda olduğumuza inanıyorum, yeter ki şu hücumdaki organizasyonsuzluğa bi hamle yapalım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder