31 Ocak 2017 Salı

Transfer döneminin son gün hamlesi işte, Endogan Adili


Galatasaray'a transfer olduğunda 2013-2014 sezonunun Ocak ayı dönemiydi. Bir noktada kimsenin bilmediği adam, football manager oynayanların biraz aşina olduğu ama youtube'de video arattığın zaman dahi pek bir görüntü bulamadığın bir futbolcu. Dolayısıyla soru şu, bu adamı kim, neden aldı?

Pasaport sorunu var bir de, yerli kontenjanında da kullanamıyorsun. O dönem de yabancı sınırın doluydu derken kullanamadın, ertesi sezon düşünmedin, ondan sonraki sezonda da düşünmedin. FC Will 1900 takımına kiralandı bir ara ama orada da bir şey oynamadı. Endogan Adili'yi ancak bu sezonun başında görme şansımız oldu, Riekerink onu yaz kampına dahil etti ve bizlere gösterdi. Hatta bir de golü var, acaba olur mu dedirten. 

2. kamp dönemine alınmadı nihayetinde, sonrasında da kadro dışı. Tek başına çalışıyordu, ne olacak ne bitecek diye düşünülürken kendisinin lisansının nihayetinde çıkarıldığını öğrendik. Galiba pasaport mevzusu da çözüldü ve A takımla birlikte çalışmalara başlayacak. Galatasaray'a transfer olduğunda yıl 2014, yaş 19'du. Şimdi 22'sinde, yıl 2017 ve arada geçen zamanda resmi maçı yok neredeyse. 

Transfer döneminin son gün hamlesi işte, Endogan Adili. Tabii bir beklentiniz olmasın, pek ayakta kalacak hali de yok. U21'le oynamaya başlamış, yavaştan süre alıyor ve durumu iç açıcı değil. Tanımayanlar için, kendisi sol ayaklı bir sağ kanat. Sinan Gümüş gibi düşünün, forvet özellikli bir içe kat eden kanat oyuncusu. Teknik, pırpır bir adam ama güçsüz, fizik noktasında çok zayıf. Oynadığı pozisyon da belki Galatasaray'ın en güçlü tarafı, rotasyon anlamında.

Adebayor işte, yıldız oyuncu.. Başakşehir şampiyonluk ihtimalini zorluyor


Dün geceyle alakalı bir muhabbetti, Adebayor'un ismi neredeyse tüm Türkiye'yle yazıldı. Galatasaray için de konuştular, acaba Galatasaray mı derken Podolski'nin kalacağı haberini aldık. Bu durumda da yeni bir forvetin ihtiyacı şu aşamada kalmıyor ki gitse dahi doğru isim Adebayor mu olurdu, tartışmak lazım bunu. Bu tarz forvetlere karşı bir zaafım olduğu doğrudur, Türkiye'de fark yaratıyor bu adamlar. Düşüşte görülen, belli bir yaşa gelmiş, eskinin yıldızlarının burada tekrar ayağa kalktığını çok gördük, Adebayor da bunu yapabilir, o kalitesi elbette var. Karakter durumu sıkıntılı, aile noktasında çok fazla sorun yaşayabilen bir isim, o bir yana. 6 aydır kulübü yoktu, son dönemi de düşüş içinde, bir anlamda aktif dinlenme diyelim. Ama Adebayor işte, adı var, yıldız oyuncu. Başakşehir bir sistem takımı, işleyen çarkı, düzenleri var. Ara transfer döneminde attıkları adımlar da şampiyonluk hamleleri, sağlam harcadılar, bu onlar açısından alışık olduğumuz bir durum değil. Her geçen sezon bir üstüne koyan bir ekip ve o noktada dengeyi sağlamak önemli. Başakşehir biraz da risk aldı, büyümeyi tercih ediyorlar, bence doğru hareket. Adebayor gibi bir yıldız ismi de kazanmayı deneyecekler. Mehmet Batdal'la oynadıkları başka bir oyun var, Adebayor'la ise çok daha başka bir oyun oynamayı deneyecekler. Mehmet Batdal belki gol noktasında değil ama mücadele ve golün doğuşu anlamında fazlasıyla iş yaptı, Adebayor'la da bitirmeyi deneyecekler. Merakla bekleyeceğim göstereceği performansı, fazlasıyla heyecanlı bir hamle olduğunu düşünüyorum..

5li #6; İyi / kötü akıllarda yer etmiş son gün transferleri

Transferin son günündeyiz madem, Galatasaray adına transferin son gününde gelmiş ve iyi / kötü akıllarda yer etmiş isimleri konuşalım dedim. Şöyle bir durum var, 1-2 gün sapma olabilir bu isimler üzerinden, o yönde bir hata olursa mazur görmenizi isterim. Yaz veya kış dönemi gibi bir ayrım da yapmadım, transferin genel anlamda son günlerini konuşmak istedim. 


Kevin Grosskreutz

Transferin son günü de diyemeyiz aslında, bir gün sonrasına sarktığı ve transfer dönemine yetişmediği için oynatamadık kendisini. Akıllarda kalması da bu yüzden, bir ömür unutulacak gibi de değil. Galatasaray tarihinin en skandal işlerinden biri. Oynayabilmiş olsaydı eminim ki önemli işler yapacak, formanın hakkını verecek bir isimdi. Zayıf bir karakter, çok dışlandı ve yalnız kaldı ama o stadın önüne bir kere çıkabilmiş olsaydı eminim ki farklı şeyler konuşuyor olacaktık. Kariyer noktasında da iyi bir işti, kullanamadık.


Zvjezdan Misimović

Transferin son günü için muhteşem bir isim. Misimovic'in ismiyle alakalı yarattığı beklenti ve heyecan büyük olmuştu. Insua'yla birlikte gelmişti hatta, onu da iddialı isimler kapsamında yazmak gerekiyor. Aklında biz yoktuk gerçi, Schalke 04'ü istiyordu ama Wolfsburg onu rakibine satmadı, son gün bize gelmek durumunda kaldı. Galatasaray'da da işler istediği gibi gitmedi, Hagi'yle yıldızları uymadı ve sezon bitmeden ayrılmak durumunda kaldı. Galatasaray sonrası kariyeri de büyük bir düşüş içerisindeydi, geçtiğimiz günlerde futbolu da bıraktı.


Shabani Nonda

Nonda konusunda bir açıklama yapmak lazım. 31 Ağustos 2007 tarihidir Galatasaray'a transferi ve Türkiye için transferin son günü değildi o gün. Avrupa Ligi için isim listesini bildirmek için son gündü ve Nonda'yı bu sebeple son gün transferi olarak hatırlarız. Yine de bu listeye girmeyi hak etti diye düşünüyorum, bir noktadan son günü yakaladık diyelim. Konuşmaya bile gerek yok, sıfır egolu, 11'de oynasa, kenardan da gelse işini yapan, formanın hakkını veren ve kulübü sahiplenmiş en özel isimlerden biri. 


Hakan Balta

Bu ismin unutulduğunu görüyorum, kimse yazmadı. Nonda ile aynı sezonda transfer edilmişti ama onun transfer tarihi 4 Eylül 2007, aslında transferin son günü gelen isim Hakan Balta. Manisaspor'la 2-2 berabere kaldığımız deplasmanın ertesinde açıklanmıştı, Ferhat Öztorun / Anıl Karaer ve 1 milyon avro karşılığında gelmişti. O zamandan bu zamana Galatasaray formasını giymekte, büyük bir istikrar. Sol bek başladığı Galatasaray kariyerini stoper olarak devam ettirmekte ve bu formanın olmazsa olmaz isimlerinden biri.


Junichi Inamoto

O da Mehmet Topal'la birlikte gelmişti, Galatasaray'ın unutulmaz son gün hamlelerinden biri. İyi veya kötü, buna siz karar verin ama hatırlanma nedeni Inamoto'nun profilinden kaynaklı. Saidou'dan müthiş katkı almış bir Galatasaray vardı, o boşluğu doldurmak adına çok uğraştılar ama son gün Inamoto'ya kadar düşmüşlerdi. Dönemin parasızlığı işte, Inamoto'nun maliyeti gerçekten çok azdı ve o maliyete oranla da kötü iş çıkarmadı. Defansif orta saha değildi, orada tek başına oynamak zorunda kaldı. Bugünün Josue'si gibi, onu da defansif orta saha oynattık mesela son maçta.

Drogba Galatasaray'ın gündemi olur muydu?


Beşiktaş'ın Demba Ba transferi üzerinden bir yorum yapmak gerekirse, en kötü ihtimalle hava yaratmak anlamında iyi transfer. Sakatlık durumunu bilmiyorum tabii, uzun zamandır oynamıyor ve 31 yaşında, geri dönüşü ne derece olacak göreceğiz. 

Ama Beşiktaş'ın forvet ihtiyacı olmazsa olmaz bir noktada değildi bence, Cenk Tosun'un ihtiyaç karşıladığını düşünüyorum. Aboubakar da Şampiyonlar Ligi'nde fena oyunlar oynamadı, beğenilmemesine rağmen. Oraya tamamlayıcı bir isim gerekliydi ama iddialı isimlerle görüştüler, kimse de olmayınca Demba Ba'yı kiralıyorlar. 

Sakatlıktan dönüşü etken olacak ama Beşiktaşlıların sevdiği, inandığı, hava getirebilecek bir isim. Son 20'de oynasa, bitirme noktasında Beşiktaş'ın aradığı noktalara ihtiyaç olsa dahi yeter. Ortada bir maliyet yok, bence mantıklı adım.

Demba Ba'dan kaynaklı ibreyi Galatasaray'a döndüreyim. Galatasaray için de forvet gündemi vardı, uzun süre konuştuk. Ocak ayında iddialı bir ismi almak zor, ancak bir fırsat doğmalı. Drogba'nın Galatasaray'a transferi böyle bir fırsat üzerinden doğmuştu, hatırlarsınız. Şu dönemde böyle bir fırsat pek yok, ayrıca Galatasaray'ın da forvet ihtiyacı olmazsa olmaz değil. O da Podolski'yle alakalı bir gündemdi ama Podolski kaldı gibi görünüyor.

Şu sıralar Drogba başta, henüz bir takımla imzalamadı. MLS günlerini tamamladı, Avrupa'yı zorladı ama o da olmadı gibi görünüyor. Drogba denildiğinde de yaşı ne olursa olsun duruyoruz, çok farklı düşünceler içine girebiliyoruz. Galatasaray'a dönüşü gündem olabilirdi, belki de düşünüldü ama bu yönde bir adım atılmadı.

Hava yaratacağı kesin, Galatasaray için önemli bir adam. Ama egoları ayarlamak, Drogba'ya yeni rolü kabul ettirmek gerekiyordu. Kabul eder miydi emin değilim, 11 oynamak isteyecektir. Podolski ayrılmış olsa Drogba yarım sezon o boşluğu doldurabilirdi ama Podolski'nin varlığında Drogba'yı kenardan gelmeye ikna etmek lazımdı. Bu da sorun yaratabilir. Demba Ba'yı buna ikna edersiniz ama Drogba'nın profili çok daha başka.

Genel olarak forvet durumuna bakacak olursak, zaten tek forvetli bir düzende oynuyoruz. Podolski & Eren Derdiyok'un da ihtiyacı karşılayacağını düşünüyorum. Podolski'nin yarattığı fark büyük oldu, Eren Derdiyok ise beklenen çizgide olmamasına rağmen iyi bir isim, doğru kullanmak gerekecek. Ama yaz döneminde forvet transferi kaçınılmaz, ihtiyaç büyük olacak. Ara transfer döneminde orta saha, sol bek, lider stoper gibi konuları konuşmak isterdim..

30 Ocak 2017 Pazartesi

Zaman geçmiyor ki şampiyonluk adına bir umut doğmasın


Zaman geçmiyor ki şampiyonluk adına bir umut doğmasın. Karabük deplasmanında kaybedilen 3 puanın acısı büyük. Aynı şekilde, iç sahada Trabzonspor ve Başakşehir'e mağlup olmanın da yarattığı ağır fatura gibi. Buna rağmen iddialıyız, avantajlı bir fikstür sahibiyiz. Beşiktaş ve Fenerbahçe gibi derbileri kendi sahamızda oynayacağız.

Riekerink'den yana umutsuzum, bunu sürekli dile getiriyorum. Kendi sahamızda Beşiktaş ve Fenerbahçe gibi maçları oynayacağız dedim ama Riekerink'le birlikte bu tarz büyük maçları kesin kazanırız diyemem. Kazanmamız gerekiyor tabii, bu kayıpların telafisi olmayacak ve öne çıkacak isim de Wesley Sneijder.

Mancini dönemindeki Sneijder farklı bir adamdı, Galatasaray formasıyla en iyi dönemini o zaman geçirdi. Sonrası düşüş, fiziksel noktada çok eleştirdik, sakatlık dönemleri de yaşadı. Bu sezon ise Mancini döneminin ardından en iyi Galatasaray sezonunu yaşamakta. Attığı şut sayısı daha azaldı mesela, dolayısıyla da gol sayısı düşük ama asist noktasında Galatasaray formasıyla en iyi dönemini yaşıyor. 20 maçta 13 asist oldu, 20 asisti de devirecek gibi.

Takımın lideri, bu tartışılmaz. Saha kenarında da varlığını hissettiriyor, saha içini ise zaten konuşmaya gerek yok. Orta sahadan yeterli desteği aldığını söyleyemem ama iki hızlı ve gol özelliği olan kanatla oynadığında oyun aklı daha fazla ortaya çıktı. Podolski de sahte 9 işini iyi kurtardı, o da bir noktada oyun kurucu ve Sneijder yalnız değil. Sola kaymayı bırakan, merkeze odaklı bir Sneijder, beraberinde fizik yeterliliği getirdiğinde yarattığı fark bu işte. Şampiyonluğa inanıyor, onun inanması da taraftarın inancı demek, en çok ona güveniyorum.

Tabii şampiyonluk ihtimalini konuşmamızın bir yolu var, Podolski'nin takımda kalması. Transfer dönemi bitiyor, Podolski'nin yerini doldurmak gibi bir şey zaten söz konusu değil. Uzak Doğu deniyordu, dolayısıyla da para ama öyle bir teklif yok işte, nedir bu Podolski'den vazgeçme sevdası. Podolski'yi satan şampiyonluğu satar, bu kadar net. Podolski mutlu mu mutsuz mu bilemem, sahaya yansıttığı görüntü fazlasıyla inançlı ve kazanmaya yönelik.

Sakatlar da dönüyor, bu da iyi bir gelişme. Transfer yapamadık madem, en azından bununla teselli bulmak mümkün. Sinan Gümüş golle döndü mesela, umarım iyi bir alternatif olmayı başarır. Tolga Ciğerci'nin dönüşü de orta saha açısından fazlasıyla iyi bir gelişme. Akhisar karşısında Josue'nin 8 numaradaki oyunu umut vermişti, acaba mı dedirtti ama Tolga Ciğerci'nin o pozisyona yazılmasının karşılığı tempodur, daha agresif ve hareketli bir orta sahadır. Kayserispor maçıyla birlikte onu da izlemeye başlarız.

Hücumun diğer ayaklarını da konuşmak gerekiyor


Sneijder'i konuştuk, hücumun diğer yüzüne de bakmak istedim. Bruma, Yasin Öztekin, Podolski ve Eren Derdiyok gibi isimleri de konuşmak istiyorum. Sneijder'in odak noktasını oluşturduğu iyi bir hücum hattı var, üzerinde durmak gerekiyor.

Şimdilerde hücum biraz daha sağlıklı işliyor, Podolski'nin sakatlıktan dönüşü ve Sneijder'in ağırlığını göstermesi bunda esas etmen. Bu ikilinin ön plana çıkmasından önce ise Bruma vardı, Galatasaray hücumu sadece Bruma'nın ayağına bakar durumdaydı. O da buna iyi cevap verdi ve uzun bir süre tek başına taşıdı bu hücumu. Son zamanlarda tercihlerini eleştiriyoruz ama Bruma önemli, rakamlar da bunu söyler. 24 maçta 7 gol 6 asisti var. 10 gol 10 asist barajını devirecek gibi duruyor.

Yasin Öztekin ise sezonun bir numaralı gol ayağı. Beklemediğim bir katkı, benim adıma sürpriz. Sezon içinde de hakkının yendiği birçok dönem var, buna rağmen bu etki. Üstelik bunu da daha çok sağ kanatta oynayarak yapıyor, sağ kanata adapte olduğunu söyleyebiliriz. 23 maçta 10 gol 3 asisti var. Kendi gol rekorunu kırdı zaten, sanırım bir daha erişemeyeceği bir noktaya da getirecek.

Podolski'nin uzun sakatlık dönemleri oldu bu sezon, kendisinden gerçek anlamda katkıyı yeni yeni almaya başladık diyebilirim. Podolski'yle farklı bir düzen var, etkisi de yaptığı gol ve asistler değil sadece, kanatlara açtığı yolla birlikte Yasin Öztekin, Bruma gibi isimlerin bu rakamlara ulaşmasında önemli katkı verdi. Podolski'yi kaybetmek şampiyonluğu kaybetmek anlamına gelecek, onunla oynanan oyun tarzı farklı. 17 maçta 13 gol 5 asisti var.

Eren Derdiyok ise sezona iyi başlayan ama devamını getiremeyen bir isim. Podolski'nin uzun sakatlık döneminde formayı almış ve müthiş bir başlangıç yapmıştı. Devamında düştü, eleştiriler geldi. Şunu söylemek lazım, ona uygun bir oyun tarzımız yok aslında. Eren Derdiyok'u daha çok ceza sahasında topla buluşturmak, kanatlardan beslemek gerekiyor ama Galatasaray'ın böyle bir düzeni yok. Beklerden doğru hücum katkısı alınamıyor, kanatları ise daha çok gol özellikli, kat eden futbolcular. Buna rağmen iyi bir gol sayısı var, 25 maçta 8 gol 1 asist. 

29 Ocak 2017 Pazar

Sneijder'in attığı şut ve gol sayısı azaldı ama asist noktasında en iyisi


Maç yazısında da yazdığım gibi, Sneijder'in ilacı biraz da hızlı ve gol özelliği olan kanatlarda. Daha çok sol tarafında oynayan futbolcuyu ihya etmesinden bahsederdik, Sneijder'in soluna aldığı kanat büyük bir çıkış yakalardı. Yasin Öztekin'in Galatasaray'da doğuşu gibi, en önemli örnek bu galiba. Bu sezon ise biraz daha dengeli bir tablo, Sneijder'in sol kanada etkisinden ziyade, hücumun geneline yaydığı etkiden bahsediyoruz.

Yasin Öztekin'le alakalı bir örnek daha vereyim, ligde 10. golüne ulaştı ve bunu daha çok sağ kanatta oynayarak gerçekleştirdi. Bruma da 7. golünde, o da daha çok sol tarafta oynayarak bu rakama geldi. Bruma daha fazla pozisyona giriyor ama, Yasin Öztekin ise gol anında doğru noktasında olmayı iyi başardı. Bir forvet gibi, koklayan ve fırsatçı. Bu isimleri yönlendiren bir Sneijder var, her ikisinin üzerinde de etkisi büyük.

Sneijder bu sezon çok daha iyi durumda. Öncelikle fiziksel noktada, son döneme oranla oldukça fit ve hazır. Orta sahadan yeterli desteği aldığını söyleyemem ama kanatlar tam onun kalemi, Podolski'nin sahte 9'u da aynı şekilde. Yalnız değil aslında, top dağıtımı noktasında Podolski de ona yardımcı, o da asist yapıyor. Galatasaray'ın en büyük silahı da kanatlardan bulduğu goller, o kanatları kullanan Sneijder, o alanı yaratan isim de Podolski.

Sneijder'in gol ve asist rakamlarına bakalım;

2012 - 2013 = 16 maç, 4 gol 1 asist
2013 - 2014 = 42 maç, 17 gol 9 asist
2014 - 2015 = 44 maç, 14 gol 7 asist
2015 - 2016 = 40 maç, 5 gol 10 asist
2016 - 2017 = 20 maç, 2 gol 13 asist

Sadece lig özelinde bakmadım, Avrupa ve Türkiye Kupası maçları veya Süper Kupa'lar da dahil. Galatasaray formasıyla yaptığı en yüksek asist sayısına ulaştı Sneijder, 20 maçta yaptığı 13 asistle ve bu rakam mutlaka artacak. Hasan Şaş'ın 2005 - 2006 sezonunda 31 maçta 23 asisti var mesela, Sneijder'in bu rakamı yakalayabileceğini düşünüyorum. 

Sneijder bu sezon fazlasıyla verimli oynuyor. Gol sayısı azaldı mesela, attığı şut sayısı noktasında da bir azalma var. Ama asist rakamı yükseliyor, oynadığı oyun çok daha verimli ve takımı da yükseltmiş durumda. 

Galatasaray 6-0 Akhisar Bld, Podolski'yi kaybedersen şansın yok


Rahat bir galibiyet bekliyordum, hemen hemen herkes benim gibi düşünüyordur. Akhisar'ın kısır bir takım olduğunu vurguladım. Yeni bir durum değil aslında, geçen sezon başarılılardı ama görüntü çok farklı değildi. Farkı yaratan Rodallega olmuştu, bu sezon ise Rodallega'dan bildiğimiz katkıyı alamadılar. Tolunay Kafkas'la birlikte daha 1-0'cı bir görüntü geldi, az attılar ama az yediler ama Rodallega'nın gidişi sonrasında hücumlarını daha da sıfırlamışlar. Galatasaray da kilidi erken açtığı için çok fazla sorun yaşamadı ve rahat bir galibiyet aldı.

Galatasaray'ı Sneijder üzerinden okumak gerekecek. Bu sezon oldukça formda, takımın olmazsa olmaz bir unsuru olduğunu da Karabükspor karşısında daha iyi anladık. Onun ilacı iki hızlı kanat, önde de Podolski gibi al ver yapabileceği bir forvet. Sneijder'in bu sezon gösterdiği etkiyi ve asist rakamlarını bunun üzerinden değerlendiriyorum. Bruma ve Yasin Öztekin'i iyi kullanıyor, gol noktasında bizi ayakta tutan unsur bu. Orta sahadan doğru desteği aldığını söyleyemem ama Sneijder daha fit, daha hazır. Kalite farkı da beraberinde geliyor, şu hücumun bir numaralı silahı.

Herkesin korktuğu nokta orta sahaydı aslında, Josue / Selçuk İnan ikilisi üzerinden bir sorun olur mu diye düşündük ama rakiple de alakalı olmak üzere bir sorun yaşanmadı. Josue'yi beğendim hatta, 8 numara olayını ilk kez iyi kurtardı. Topla çıkışları, hareketli oyunu, top kazanma noktasında varlığı gibi. Josue bir 10 numara ama işin defansif noktasında etki etmeye çalışıyor, elinden geleni de yapıyor aslında. Başka bir şey istiyoruz ondan, bu maç bunu yaptı ve bu değişimi gösterebildiği kadar şansı olacak. İlk kez bu şansı kullandı diyebilirim.

Akhisar'ın hücum özelinde tek bir planı vardı, Vaz Te'yi savunma arkasına sarkıtmak. 7 kez ofsayta düşmüş, bu sezonun Türkiye rekoru. Onun dışında bir plan göremedim, Galatasaray'ın üstünlüğünü kabul ettiler. Pas oyunu ve topa sahip olma yüzdesinin hücum özelinde etki etmemesini çok konuştuk, bugün o etkiyi yaşadık mesela, hücuma verimi büyük oldu. Josue'nin orta sahada varlığı da önemliydi, Bruma'nın gününde olması da, Sneijder'in resitali de.

6 gol attık bugün, o 6 golün içinde Podolski'nin golü yok ama asisti var. İyi oynadı Podolski, görevini yaptı. Bu düzende forvetin çok golcü olmasına da ihtiyaç yok, Podolski'nin bitiriciliği çok büyük artı. Galatasaray'ın gol yükünü kanatlar çekiyor, Yasin Öztekin 10. golünü attı, Bruma'nın 7. golü. Çok fazla şans bulamayan Sinan Gümüş'ün dahi gol özelinde etkisi var. Podolski'nin oyun tarzı bunda etken, kanatlara müthiş alan açıyor ve o da oyun kurucu gibi hareket ediyor. Eren Derdiyok'un etkisiz oyunu da bununla alakalı, o bunu yapamıyor, o ceza sahasında top bekliyor ama Galatasaray hücum tarzı böyle değil, bu kanatlarla ona göre oynayamaz. Demek istediğim şu, Podolski'yi kaybettikten sonra şansın yok.

Bir noktaya takığım ama, 4-0'ın ardından 2. yarıya daha düşük bir tempoyla girmek doğal. Bu tempoyu korumak adına bazı değişiklikler daha erken gelmeli. Galatasaray'ın böyle bir patlamaya ihtiyacı vardı ama Riekerink şu maçta bile oyuncu değişikliği adına bekliyor. Garry Rodrigues, Sinan Gümüş gibi isimler daha erken girmeliydi ki onlar oyuna dahil olduktan sonra temponun yine yükseldiğini, goller geldiğini gördük. 

28 Ocak 2017 Cumartesi

Mehmet Ekici'yi düşünüp, Tolgay Arslan'ı düşünmemek bana garip geliyor


Ara transfer döneminin bir numaralı konusu, Mehmet Ekici. Sözleşmesinin sezon sonu bitiyor olması itibariyle konuşuluyor, değerli görülüyor. 14 yabancılı bir düzen ama yerli futbolculara da ihtiyaç var işte, Mehmet Ekici'nin de bundan dolaylı bir piyasası var. Ocak ayında sözleşmesi bitmesine rağmen 2 milyon avro'lu bonservisler, yine 2 milyon avro dolaylarında yıllık ücretleri konuşuyoruz. Çılgın bir piyasa ve ne olacağını kimse bilmiyor.

Fenerbahçe'nin kendisiyle anlaştığı söyleniyor, Beşiktaş ise Trabzonspor'la anlaşmış, gizli anlaşmalar var deniyor, bin türlü hikaye yazılmış durumda. Trabzonspor şu an kendisini kadro dışı bıraktı, Beşiktaş'a gitmesi adına zorluyor. Mehmet Ekici ise Fenerbahçe diyor, Trabzonspor'un da bu konuda geri adım attığını söyleyemeyiz. Ortada büyük bir rekabet var ama soru şu, Mehmet Ekici'nin ederi bu mudur, böylesine olmazsa olmaz bir futbolcu mudur?

Mehmet Ekici'nin Fenerbahçe'de büyük bir fark yaratacağını düşünmüyorum, Beşiktaş'ın ise neden bu transfer için bu kadar ısrarcı olduğunu anlamıyorum. Tolgay Arslan gibi bir isim var ellerinde, bana göre Mehmet Ekici'nin çok daha önünde olan bir isim. Daha hareketli, dripling özelliği de olan, topla çıkan, pas sezgisi, oyun aklı daha yüksek bir orta saha. Beşiktaş'ın ondan vazgeçeceğini düşünmüyorum ama Trabzonspor'un Tolgay Arslan ilgisi olduğu söyleniyor, Beşiktaş ise Mehmet Ekici'yi istiyor. Anlamadığım bir durum.

Mehmet Ekici için Galatasaray gündemi de vardı, araya da girmek istemişiz aslında. O dönemler yok demiyordum, alternatif olması noktasında ama konuşulan paraları ve şu tabloyu gördükten sonra da uzaklaştım. Şu an transfer edenin elinde kalacak bir görüntü oluştu, Dursun Özbek araya girmek istemiş ama Muharrem Usta bizi korumuş, teşekkür etmek lazım.

Olacağından değil, satacak olsalar bile şu dönemde Beşiktaş bunu istemez ama yazayım ben yine de. Tolgay Arslan için Trabzonspor ilgili de biz neden düşünmüyoruz. Aradığımız profil 8 numara bu işte, Beşiktaş'ın değerli bir alternatifi ama Şenol Güneş çok tutmuyor sanki, soğuk bakıyor, ısınamadı ya da, sevemedi. Galatasaray'da görmek isterdim Tolgay Arslan'ı ama doğru nokta şuydu, Beşiktaş onu Almanya'dan getirirken sen ne yapıyordun..

27 Ocak 2017 Cuma

Şans Josue'ye her şekilde geliyor, yine geldi


Nigel De Jong önemli bir eksik, yerine yazabileceğimiz bir alternatif olmadığı için. Israrla orta saha transferi yapılmadı, haliyle de şimdi düşünüyoruz, acaba ne yapacağız gibisinden. Tolga Ciğerci'nin takımla çalışmalara başladığını belirtelim ama en iyi ihtimalle 18'de olacak. Haliyle de geriye kalan tek isim malumunuz, Josue.

Josue'ye bu şans her şekilde geliyor. Forvet arkasında da geliyor, kanatlarda da, Nigel De Jong'un yokluğunda da. Selçuk İnan'ı biraz daha defansif orta saha gibi kullanmak durumundayız, Josue ise 8 numarayı oynayacak. Erzincanspor maçını kıstas alan var mıdır bilmiyorum ama o maçta orta sahanın ortasında iyi iş çıkardı, belki de bu sezon oynadığı tek iyi futbolu izledik. Kıstas olmayacak ama Akhisar Belediyesi karşısında katkı vermek zorunda. Her maç öncesi "hadi be Josue" diyoruz ama olmuyor, yine "hadi be Josue" diyorum.

Stoper konusunda da bir sıkıntı var aslında. Hakan Balta cezasını kupada çekti ama Ahmet Çalık'ın da sarı kart cezalısı durumuna düştüğünü hatırlatalım. Beklenen stoper transferi de gelmedi ve Chedjou'yu yeni transfer gibisinden önümüze sürdüler. Haliyle de elde üç alternatif var. Chedjou, Semih Kaya ve Hakan Balta. Koray Günter de döndü bu arada ama hazır olması bir zaman olacak ve benim beklentim Chedjou'nun bu maçta 11 oynayabileceği yönünde.

Bir diğer beklentim daha var aslında. Carole formsuz, hatta sezonun geneline baktığımızda da iyi bir sezon geçirdiğini söyleyemeyiz. Linnes ise sağ bekten daha çok sol beki alternatif altına alır oldu ve bence iyi de iş çıkardı. Sürekli bindiriyor, içeri iyi de kat ediyor. Sağ ayaklı ama sol bek pozisyonunu yadırgadı diyemem. Carole'nin de önünde şu aşamada, Linnes'in bu maçta sol bek başlaması benim için sürpriz olmaz. Böylelikle Carole'yi stoper alternatifi olarak yazmakta mümkün olacak.

Muslera
Sabri Chedjou Balta Linnes
Selçuk Josue
Garry Sneijder Bruma
Podolski

Sneijder'i Karabükspor karşısında aradık, yokluğunda aklı yoktu takımın, hücumda bir üretkenlikte yaratamadı. Defansın arkasına kanatları sarkıtmayı denedi, golü de böyle buldu ama gerisi gelmedi. Sneijder'in varlığı akıl demek, sakinlik ve hücum anlamına geliyor. Garry Rodrigues'i de böylelikle sağ tarafa daha rahat yazabiliriz, Sneijder hücumu dengelemeye çalışacaktır. Umarım Bruma biraz daha takım yönünde futbol oynar ve şu hücum kalitesinin tadını alabiliriz. Podolski de gol ayağı, gidecek mi kalacak mı diye bekliyoruz ama formda, golün her türlüsünü atar durumda.

Akhisar Belediye ligin en az gol atan takımı, son haftalarda bir çıkış eğrileri var ama hücumda zorlanan bir ekip. Tolunay Kafkas'ın göreve gelmesinin ardından işin savunma tarafına daha hakim durumdalar, 1-0'ların takımı denen bir görüntüye geldiler. Rodallega'nın da kaybı var, yerine henüz bir transfer gerçekleşmedi. Gol ayakları Vaz Te, o da kupada kendisini yeniden hatırlattı. En iyi zamanda yakaladık aslında, iyi de bir hücum kalitemiz var ve savunma noktasında en az zorlanmamız gereken maçlardan biri olduğunu düşünüyorum. Nigel De Jong'un yokluğuna rağmen üstelik ve bu maçı Galatasaray'a hücum kazandıracak..

4 Yıl Önce Bugün, Drogba Galatasaray'da


Sadece 1.5 sezon oynayıp, böylesine bir iz bırakmak, yıllar sonra bile hatırlanmak Drogba gibi futbolcuların başarabileceği bir şey. Gelecek yıl da 5 yıl önce bugün diyeceğiz, her yıl anmaya devam edeceğiz ama şu dönem yaşanan Drogba özlemi çok farklı.

En az bir sezon daha oynardı, neden vazgeçildi bilmiyorum. Yabancı kontenjanı desek Pandev niye alındı, maddi şartlar desek Olcan Adın ve Tarık Çamdal için o paralar niye harcandı. Drogba bitti desek, bitmediğini Chelsea forması altında gördük Diego Costa destanı yazılıyor belki ama arkasında tecrübe ve kalite sosu harmanlı alternatifi Drogba vardı. Sonrasında MLS, hayali de buydu. Şimdilerde ise yeni bir macera aramakta.

Bugün bile konuşmadık mı, Drogba geri dönse ne yapardı diye. Geçmiş yıllarda da böyle oldu, yaşı ne olursa olsun. Hayır diyemezdim, tecrübesiyle şu yarım sezonda yaratacağı fark mutlaka olurdu ama düşünülmedi. En kötü ihtimalle bir hava yaratacaktı, orası da kesin.

Drogba'yı özel kılan durumlardan biri de hala Galatasaray'ı unutmaması, bu yönde paylaşımlar yapması, takımı iyi takip etmesi. İyi bir Galatasaray taraftarı kazandık aslında, Roberto Mancini misali o da Galatasaray'ı bir ömür unutmaz. 

Bizler de şanslı nesiliz tabii, Drogba gibi bir futbolcuyu Galatasaray forması altında görme şerefine ulaştık. 1.5 sezon içerisinde de bir lig şampiyonluğu, bir Türkiye Kupası, bir Süper Kupa, bir Şampiyonlar Ligi çeyrek final, bir de Şampiyonlar Ligi 2. turu gördük. Tablo da başarılı..

Biraz nostalji yapmak isteyenler için;

Benim İçin Drogba Dediklerinde;  

Didier Drogba Galatasaray'da; 

Drogba'nın Vedası; 

Garanti bir adım değildi ama sezon sonuna kadar kiralayabilirdin.. Köln öyle yaptı


Konuştuğumuz, düşündüğümüz bir isimdi Subotic. Galatasaray'ın bu konuda bir girişimi oldu mu bilmiyorum ama mutlaka masasına gelen transferlerden biriydi. Riskli bir hamle, Subotic'in sağlık durumuna güvenmek güç. Kariyerine, tecrübesine, kalitesine kimsenin söyleyeceği bir söz yoktur, sağlıklı bir Subotic'in de yaratacağı fark mutlaka büyük olurdu ama güvenemezsin. Şöyle bir şey olabilirdi, o da biraz deneme yanılma misali. Sezon sonuna kadar kiralardın, takip ederdin ve sezon sonunda durumuna göre hamle yapardın. Köln böyle yaptı ve Subotic'i satın alma opsiyonuyla sezon sonuna kadar kiraladı. Ne durumda bilmiyorum, tek bildiğim uzun zamandır forma giymediği. Sezon içerisinde Dortmund 2. takımıyla sahaya çıktı ama orada dahi maçı tamamlayamadığı oldu. Köln görmek istemiş, umarım kazanırlar. Subotic'in gidebileceği en iyi takımlardan biriydi, Köln iyi ve hedefi olan bir takım, sağlıklı bir Subotic'in de katacağı kalite / tecrübe önemli. Güzel bir karakter, Dortmund'luların da çok sevdiği bir isim. Galatasaray'da görmek isterdim, yakışırdı da ama garanti bir adım değildi. Şöyle bir yazım da vardı hatta;

Cavanda cv'sinden bahsediyor, haklı da


Cavanda'nın basın toplantısını izledim. Cv'sinden bahsediyor, haklı da. O cv kendisine önemli kapılar açıyor, o kapılardan biri de Galatasaray. Şu durumda bile hala Belçika Milli Takım'ına seçilebilmesi ona bu kapıları açmaya devam edecek. Sezon başında da transferi açıklandığında bunu vurguladım, Galatasaray'ın Cavanda'dan zarar edeceğini düşünmüyorum. En kötü ihtimalle bonservisini çıkaracak, Trabzonspor'un yaptığı gibi. Şu ana kadar da hayal kırıklığı yarattı, benim de artık ben umudum kalmadı ama felaket bir transfer olarak adlandıramam, zarar edeceğimizi düşünmüyorum. Düşündüğüm gibi olmadı ama, Linnes oynar, Cavanda da onu zorlar diye bekliyordum, formayı kapan ve bırakmayan yine Sabri Sarıoğlu oldu. Cavanda ise bulduğu şansı kötü kullandı, sık sakatlık yaşamaya başladı derken bugün gözden düşen isimlerden biri. Ara transfer döneminde bazı iddialar konuşuluyordu aslında, Sunderland'ın onu almak istediği gibi. 1.5 milyon avro'luk bir bonservis beklentisi de oluşmuştu, sakatlık engel oldu. Keşke satabilseydik, güzel bir kaynak olacaktı. Sezon sonuna kalan bir hamle diyelim, Galatasaray'ın bugün hala sağ bek ihtiyacı var. Cavanda olmadı, Linnes sanki sol bekte daha etkili, Sabri Sarıoğlu konusunda ise yorumu size bırakıyorum. Her şeye rağmen sağ bek ihtiyacımız var, bu da Galatasaray'ın başka bir kronik sorunu..

26 Ocak 2017 Perşembe

Abdullah Avcı denildiğinde aklıma gelen ilk iki isim


Abdullah Avcı denildiğinde aklıma gelen ilk iki isim, Uğur Uçar ve Ferhat Öztorun. İkisi de Galatasaray çıkışlı, çok şeyler beklediğimiz 86-87-88 jenerasyonunun en önemli parçalarından. Abdullah Avcı'nın en önemli özelliklerinden biri, sevdiği ve iyi tanıdığı futbolcularla yürümeyi seviyor. Galatasaray altyapısında görevliyken onun tedrisatından geçen futbolcular bunlar, şimdi de Başakşehir formasıyla bu isimlerle şampiyonluk mücadelesi vermekte.

En azından rotasyonunu parçaları, takımında mutlaka tutmak istediği isimler ki her ikisinin de sözleşmeleri 2020 yılına kadar uzatılmış. Abdullah Avcı olmasaydı nerede olurlardı, onu konuşmak lazım. Galatasaray döneminde potansiyelleri bu durumu öngörüyordu aslında, Mehmet Güven için de aynısı geçerli. Bu üç isim de bugün Türkiye Ligi'nin önemli yerli futbolcularından. Galatasaray sonrası düşüş yaşamışlar ama doğru teknik adamla çalışmaya başladıkları zamandan itibaren (son 2-3 yıl) beklentiyi karşılamaya başlamışlar.

Galatasaray dönemlerinde de şans buluyorlardı, en azından rotasyonun parçası olmayı başarmış isimlerdi. Daha iyisi de olabilirdi, uzun yıllar geçirebilirlerdi ama şanssız dönemler var. En ağırını da Uğur Uçar yaşadı, Konya deplasmanı yaşadığı sakatlık gibi. Kalli'nin tuttuğu bir isimdi, ilk 11 noktasında ısrar ediyordu ve Sabri Sarıoğlu'nun önüne koymuştu. Sakatlandı, sezonu kapattı. Belki o sezon Euro 2008 kadrosunda da yer alabilirdi, hak ediyordu. Çok bekledik, umutlandık ama iyi dönemedi, devamında da satıldı.

Ferhat Öztorun da şans bulan isimlerden biriydi, özellikle de Gerets döneminde. Eksikleri vardı elbette ama Hakan Balta transferinde takasta kullanıldı. O dönem alınan iki sol bek var, Volkan Yaman ve Hakan Balta. Ferhat Öztorun gözden çıktı, yine Kalli dönemiydi. Uğur Uçar'ı tutuyordu ama Ferhat Öztorun'u çok tutmadı mesela. Sonrasında bir Trabzonspor dönemi var, orada da zirve yarışındaydı ama Başakşehir'e transfer olana kadar ki dönemi düşüşte.

Abdullah Avcı tekrar Başakşehir'e döndüğünde ilk transferleri bu isimler olmuştu, bildiği isimlere yöneldi ve bir istikrar yakaladı. Bir alt ligden gelen kadroyu da çok bozmadı aslında, o alışık olduğumuz tüm kadronun sıfırlanması olayı orada yaşanmadı. Kademe kademe bir kadro kuruldu, değişim yaşandı ama iskelet aynı, değişmiyor. Hocayı tebrik etmek lazım, bildiği ve tanıdığı isimlerden maksimumu almayı başarıyor. Başka takımda bu kazanım olmazdı belki, yüzlerine bakılmazdı ama o istediğini alıyor, şampiyonluk yarışı verebiliyor.

Podolski'yi kaybetmek, sezonu çöpe atmak


Şartlar değişti, orası kesin. Podolski'nin bu saatten sonra gitmesi tüm hedefleri yerle bir edecek, ortada küçükte olsa bir hedef kalmayacak. Çin ilgisini konuşurken hayaller başkaydı, 10 milyon avro gibi bonservis bedellilerini düşünüyorduk, o şartlar altında da hayır demek imkansızdı. Öyle bir ilgi olmadığını öğrendik devamında, Japonya gündem olduğunda da istediğimiz teklifin çok gerisinde bir rakam elde edildi. Yaz dönemi ne olur bilinmez, eliniz açılır ve farklı imkanlar konuşursunuz ama gün itibariyle Podolski'nin yerini dolduramazsınız. Podolski'den gelen bonservisle de o yeri şu gün doldurmanız imkansız, öyle diyeyim. Aldığım koku ise maalesef şu, Podolski gitmek istemiyor ama sanki gitmek istiyormuş gibi bir algı yaratılıyor. Podolski'nin gönderilmesi adına da her türlü çaba gösteriliyor. Bu da elde kalan kısmi hedeflerin de çöpe atılması anlamına gelecek. Podolski'nin de Galatasaray'da geçirdiği 1.5 sezonda doğru kullanıldığını düşünmüyorum, çok daha fazlasını almak mümkündü. Galatasaray, hatta ülke futbolunun gördüğü en büyük bitiricilerden, golün her türlüsünü atan bir isim, müthiş bir sol ayak. Podolski'nin de hataları olmuştur, bazı yaptıkları "sıktı artık" dedirtmiş olabilir ama Podolski'den daha fazlasını almak mümkün, biz ise şu sıralar onu kaybetmeyi, sezonu çöpe atmayı istiyor gibiyiz..

Seyreyle maziyi #21; İlhan Cavcav & Galatasaray


İlhan Cavcav'ı tekrar rahmetle analım, Türk futbolu için büyük adamdı. Bu büyüklüğü de günümüzün kaybolan, transfer yasakları yiyen, istikrarla alakası olmayan Anadolu takımları ile Gençlerbirliği'ni kıyaslayarak yapabiliriz. Kendi ayakları üzerinde duran, maddi anlamda tek bir sıkıntıyla gündeme gelmeyen, istikrarı malumunuz olan bir camia. Bu yapıyı sağlayan İlhan Cavcav'dır, son yıllarda başka konularla kendisini gündem ettik ve eleştirdik ama geriye dönüp baktığımızda çıkan sonuç bu.

İlhan Cavcav'ı en çok ne ile hatırlarız diye sorsak, akıllara gelen iyi tane durum var. Değişen teknik direktörler gibi, özellikle de son yıllarda. Göreve gelen yeni teknik direktörün 10 gün sonra görevine veda ettiğini dahi gördük, kulüp anlamında bir istikrar vardı ama bu konuda bir türlü sağlayamadılar. Belki de bu istikrarsızlıkları bir istikrardı, bilemeyiz. 

Diğeri de 4 büyükler diye adlandırdığımız takımlara sattığı futbolcular. Genel bilanço nedir bilemem ama çok büyük paralar kazandılar, o kazandıklarıyla da bu istikrar kuruldu işte. Kayserispor örneği verebilirim, Gökhan Ünal ve Mehmet Topuz'lar diye başlayıp , büyük paralara sattığı isimler mesela. Bu paralar nereye gitti, büyüme ne oranda oldu, tablo ortada. Bunun gibi başka örnekler de var ama en sağlıklı örnek Gençlerbirliği, belki de bu konuda en başarılı kulüp.

Şunu düşündüm, Gençlerbirliği'nden Galatasaray'a gelen futbolcular kimlerdi diye. Beşiktaş veya Fenerbahçe dediğimde birçok isim sayabiliyorum, neredeyse o takımlara giden isimlerden iyi bir 11 kurmanın da mümkünü var. Galatasaray ise o boyutta değil, Gençlerbirliği'nden futbolcu transfer eden takımlar sıralamasında en sonda gelecek belki de. İlhan Cavcav'ı Galatasaraylı diye de biliriz, kendi açıklamasıdır bu ama ticarette Galatasaray'la en çok sorun yaşayan kulüp belki de.

Okan Koç'un gerçekleşmeyen transferini hatırlayın mesela. 2003 / 2004'lü yılların en önemli genç yeteneklerinden biriydi ve Galatasaray'la anlaşmıştı. Ama Galatasaray bir türlü Gençlerbirliği ile anlaşamadı, transfere Fatih Terim bizzat dahil oldu ama İlhan Cavcav'ı ikna edemediler. Sonrasında Beşiktaş'a transfer oldu, Okan Koç için hayırlı bir hareket olmamış gibi görünüyor ama Gençlerbirliği büyük kazandı, istediğini aldı.

Ümit Karan'ın transferi de çok sancılı bir süreçti. Türkiye'nin en önemli forvetlerinden biriydi malumunuz, 2001 / 2002 sezonunda Galatasaray'a transferi gerçekleşti. Ümit Karan'la Galatasaray anlaşmıştı ama bir türlü İlhan Cavcav ikna edilemiyordu, hatta bu transfer az kalsın Fifa'ya kadar taşınıyordu. Ümit Karan'ın dik duruşu bu transferi sağladı ama Galatasaray'ın İlhan Cavcav'ı ikna etmesi öyle zor oldu ki.

Ergün Penbe ise eski bir örnek, tabii ben hikayeye çok fazla hakim değilim. Bildiğim kadar yazayım, İlhan Cavcav'ın Galatasaray'a önerisidir kendisi. O dönemin yıldızı Tarık Daşgün'dü, transferi için de büyük savaşlar verildi. Fenerbahçe aldı sonunda ama Türk futbol tarihinin en hayal kırıklığı yaratan futbolcularından biri oldu. O dönem Tarık Daşgün'ü Fenerbahçe'ye satan İlhan Cavcav da Ergün Penbe'yi Galatasaray'a önerdi ve Türk futbol tarihinin en önemli futbolcularından birini kazanmış olduk.

Osman Coşkun da yazılır, "Turbo Osman" denilir. Fatih Terim döneminde gelmişti ama tek sezon kaldı diye hatırlıyorum. Sol bek / sol açık oynardı, kısa boylu, pire gibi hızlı bir futbolcuydu. Beşiktaş'la oynanan Türkiye Kupası finalinde kaçırdığı penaltı benim aklımda, başka da bir anım yok ama Gençlerbirliği'nden transfer edilen bir isim daha.

Ahmet Çalık'ta son isim işte, onun da transfer süreci bir hayli uzun sürdü. 4 milyon avro'dan açılan kapıyı 2.5 milyon avro'ya kapattık. İlhan Cavcav'ın sattığı son futbolcu, umarım Galatasaray'a uzun yıllar hizmet edecektir.

İlhan Cavcav & Galatasaray ilişkisi böyle işte. Beşiktaş ve Fenerbahçe üzerinden çok daha fazla transfer hikayesi yazılır, hatta Trabzonspor'u da Galatasaray'ın önüne yazarız. Galatasaray'ın transferleri onlara göre kısmi oldu ama genelde iyi isimler aldık, uzun süreler katkı almayı başardık. Genel tabloda ise Gençlerbirliği büyük kazandı ve o paralarla bugünlere geldi, ülke futbolunun yüz akı kulüplerinden biri olmayı başardı. Tekrar Allah rahmet eylesin diyelim, toprağı bol olsun İlhan Cavcav'ın..

25 Ocak 2017 Çarşamba

Jordan Ferri & Galatasaray, bu saatten sonra transfer yapacağımızı düşünmüyor olsam da


Transfer gündemine genel bir yorum getireyim, bu saatten sonra Galatasaray'ın herhangi bir futbolcu alabileceğine pek inanmıyorum. Podolski'den beklediklerini alamadılar, Chedjou ve Yasin Öztekin takımda kaldı, Garry Rodrigues / Ahmet Çalık ikilisi için ise toplam ödenen bonservis 6 milyon avro. Ffp diyoruz, maddi sıkıntılardan bahsediyoruz ve hamle imkanı düşük. Bunun da nedeni yönetimdir, bu hamlesizliği yaratan onlar. İlerleyen günlerde sürpriz olur mu bilemem, bekleyip göreceğiz.

Sürekli yazdım, dile getirdim. Ara transferde tek atımlık bir kurşunum varsa, bunu "orta saha"dan yana kullanırım diyordum. Galatasaray'ın ihtiyacı 8 numaradır, olmazsa olmazıdır. Galatasaray orta sahası maalesef temposuz ve çok hareketsiz. Selçuk İnan'ın alternatifi yok ya da onu alternatif altına alacak bir isim yok, haliyle mecbursunuz. Bu da takımı ileri noktaya taşımıyor, merkez güçlenmeli, tempo ve hareket kabiliyeti kazanmalı.

Jordan Ferri ismi yazılıyordu dış basında, ilgimiz oldu mu, ne düşünüldü bilmiyorum ama böyle bir hamleyi yapmak zor, en azından Galatasaray yönetiminin şartları zorlayacağını artık düşünmüyorum. Aranan profildir yoksa, transferi anlamında yaratacağı fark olacaktı. Tempo sorunundan bahsediyor ve bir 8 numara arıyorduk ya, Ferri iyi bir transfer olabilirdi. Yaşı da 24, ideal bir hamle.

En basitinden, Emre Çolak da Galatasaray'da kalmış olsa fark yaratacaktı mesela. Orta sahamızda dripling özelliği olan, topla çıkabilen tek isim yok. Emre Çolak'ın Riekerink sonrası gelişim gösterdiğini görmüştük, bu sezon Deportivo'da önemli işler yapıyor. Bu yükselişi Galatasaray'da da devam ettirebilirdi, Riekerink'in tuttuğu bir isimdi ve şu yapıda iş yapmama şansı zaten yok. Kendisi için iyi yaptı tabii, şu an görüyoruz.

Tarz noktasında Jordan Ferri de öyle bir isim, tarz noktasının altını çiziyorum. Kıyas yapmıyorum, ihtiyaç olan tarzı her fırsatta dile getiriyorum. Fizik anlamında güçlü bir futbolcu değil ama oyunun iki yönünü oynamaya çalışan, topla ilişkisi iyi ve pas noktasında seri, dripling özelliği olan ve oyun bilgisi yüksek bir futbolcu. Galatasaray orta sahasının aradığı ideal profil, özellikle de bu günlerde Josue ile o boşluğu kapatmaya çalıştığımızı düşününce..

Galatasaray'ın yeni stoper transferi "Aurélien Chedjou"


Ocak ayında yazdığım yazılara baktım, ağırlık stoper mevzusunda. Transfer gündemiyle alakalı daha çok stoperler konuşuluyordu, ben de takip ettiğim kadarıyla onlardan bahsettim. Genel bir söylemim vardı, "lider, mümkünse sol, havadan iyi, agresif" bir stoper transfer etmemiz yönünde. Bana sorarsanız esas ihtiyaç bir 8 numara ama stoper gündemiyle alakalı fikrim buydu.

Bu yolda da Vitor Hugo, Maicon, Lombaerts gibi isimleri konuştuk, yazdık, çizdik. Maliyetli ve iddialı hamlelerdi tabii, özellikle Vitor Hugo, Maicon gibi futbolcular. Transferleri zordu, doğal olarak gerçekleşmedi. Profil mutlaka düşmüştür ama şu zamanda da aranan gibi bir stoper bulmak zor. Geldiğimiz nokta ise şu, Chedjou affedildi ve takıma katıldı.

Chedjou'dan yana beklentim yok, hakkında yazdıklarım geçerli ve daimi kalacak. Sözleşmesi sezon sonunda bitiyor, kafa olarak burada değil. Talibi de yok maalesef, en ciddi aday Trabzonspor'du ama onlara dahi yıllık ücreti fazla geldi. Onlara dahi diyorum, şu zamanlarda ödenen paralara bakınca, son olarak Rodallega hamlesi gibi. Chedjou'yu gönderemedi Galatasaray, bonservisten geçmişti. Stoper alamadığı için sözleşmesini de fesih edemedi, bir noktada takımda tutmak zorunda kaldı.

Akhisar karşısında Ahmet Çalık'ın da cezalı duruma düştüğünü gördük. Elde kalan stoperler ise Hakan Balta ve Semih Kaya. Sayısal eksiklik var, orta sahada olduğu gibi. Bu yolda da Chedjou'yu en azından sezon sonuna kadar tutalım demişler, bir artı getirmeyecektir ama sayısal eksikliği kapatır. Gitmesi tercihim olurdu, yıllık ücretinden kaynaklı güzel bir boşluk olacaktı çünkü.

İş bilmezlik çok büyük bu noktada. Garry Rodrigues özelinde konuşmuyorum, yanlış anlamayın ama bu kadar eksik arasında ilk transferin 3.5 milyon avro'luk bonservisle bir kanat oyuncusu olursa ne stoper, ne forvet ne de asıl alman gereken orta saha için rahat hareket edemiyorsun işte. Chedjou, Hakan Balta, Semih Kaya ve Ahmet Çalık. Serdar Aziz sakat olduğu için eklemiyorum, Koray Günter'i düşünemedim bile. Toplamda 7 stoper, sizce Galatasaray'ın stoper rotasyonu ne durumda?

24 Ocak 2017 Salı

Galatasaray 6-2 Erzincanspor, Podolski'yle bitiriciliğin her türlüsü


Grubu 2. tamamlıyoruz, rakip Başakşehir. Benim adıma hayal kırıklığı büyük, tek bir Süper Lig takımının olmadığı bir grup. Genç oyuncu ağırlıklı oynarsınız, yeni isimleri denersiniz ve bu sonucu alırsınız, en azından bir tutunma noktası bulurum ama maç maç baktığımızda da skandal 11 tercihleri var. Tek bir genç isim kazanamadık ya da yeni bir ismi rotasyona dahil edemedik, elde kalan bir şey yok bence.

2.'lik hedef olmuş işte, Erzincanspor karşısında kendi sahanızda as kadroyu kullanmak gereği duyuyorsunuz. Ben duymazdım, Riekerink duyuyor işte. Bu 11 hatalıdır yani, Nigel De Jong'u böyle bir maçta kaybettiniz mesela. Yediği kırmizi kartın, Tuzlaspor'da Yasin Öztekin ve Chedjou'nun gördüğü kırmızı kartlardan bir farkı yok bence. Aranıyordu, arandığını buldu. Akhisar karşısında olmayacak, Tolga Ciğerci de yok derken, Selçuk İnan & Josue ikilisi hayırlı olsun. Şans bir şekilde Josue'ye geliyor. Kanatta da, orta sahada da, forvetin arkasında da.

Maça dönelim, sonra da ciddi ne yazabiliriz diye düşünelim. Podolski üzerine yazmak gerekir, Podolski üzerinden maçtan bağımsız çıkarımlar yapmalı. Ayrı bir yazıda daha uzun değinirim ama bu adam gerekli yani, şu aşamada olmazsa olmaz. Yerini doldurmamız şu gün itibariyle imkansız ve gitmesi durumunda elinizde kalan kısmi hedefleri de kaybetmiş olacaksınız. Bitiriciliğin her türlüsünü gösterdi Erzincanspor karşısında, bu adam atıyor. Podolski'yi kullanamayan Galatasaray'ı konuşmak lazım ve Çin teklifi yalan oldu işte, Japonya da beklediğini vermiyor. Yöneticiyim diye geziyorsan ikna edeceksin Podolski'yi, böyle yönetici olunuyor.

Mahalle ile halı saha maçı arasında bir format izledik, eğlenceliydi ama. 10. dakikada 2-0 öndeydik, maç bitti dedim ama klasik Galatasaray işte. Dünyalar kaçtı, bir şekilde oyun 2-2'ye geldi. Rakibin ilk golü enfes, o da bir Galatasaray klasiği. Galatasaray yedek kalecisi böyle jenerik ve hatalı goller yer, bu bir kural. Sonrasında 3-2'yi hemen bulduk, Nigel De Jong atıldı, defansif orta saha kıvamına geçen Josue'li orta sahamızla 6-2 kazandık maçı. 10 kişi kalmak pek bir şey ifade etmedi, Podolski'yle bitiriciliğin her türlüsünü gördük, Rahat bir galibiyet, olması gereken de buydu. Galatasaray sadece forması üzerinden bu grubu rahatlıkla lider tamamlamalıydı.

Disiplinsizlik büyük sorun diyorduk, ciddiyetsiz görüntüyle de bu disiplinsizliği birleştirerek artık en büyük sorunumuz bu demek istiyorum. Bruma merkezli bir sorun, geçen de yazdığım gibi, bu adam pas atmıyor, kendine oynuyor. Bugün Bruma'nın vermedikleriyle kaçan goller goller var, geçen haftalarda olduğu gibi. Yasin Öztekin sonradan oyuna giriyor, onda da görüntü aynı. Ballack'a ayar veren Podolski'nin Bruma için de bir hamle yapmasını bekliyorum ama adamın kafası başka yerde, gidecek mi kalacak mı? En büyük sorun dedik ama, transfer yapamadığımızı da ekleyince galiba en büyük mesele bu oldu..

Tolga Ciğerci dönüyor, 20 Kasım'dan bu yana döndüğü gibi


Tolga Ciğerci sakat, uzun süredir yok. Sakatlık geçmişi de kabarık bir isimdir, kendisini tanıyanlar, takip edenler bilir. Serdar Aziz için söylenenler onun için de geçerliydi ama Tolga Ciğerci'nin sezona iyi girmesi ve yarattığı fark her şeyi unutturdu. 

Kendi sözlerinden yola çıkıyorum, Fenerbahçe maçında bir sakatlık yaşadığını söyledi, sakatlığını maç içinde hissetmemiş ve bu nedenle sakatlığı uzun bir sürece yayılmış. İlk sakatlandığında 3 haftadan bahsediyorduk, son resmi maçı 20 Kasım'da Fenerbahçe karşısında. Şimdi de Akhisar maçında forma giyemeyeceği ama Kayserispor maçında sahalara döneceği söyleniyor. 

Sakatlığını bilen yok, bu konuda sağlıklı bir açıklama yok, bilinmezlik ise doğal olarak üst seviyede. Tolga Ciğerci'nin takım içinde pek sevilmediği, idari bir kararla oynatılmadığı ama taraftar tepkisinden korkulduğu için sakatlık süsü verildiği söyleniyor. Ne kadar gerçek bilemem, hakkında sağlıklı ve doğru bir açıklama gelmediği için de yalandır diyemiyorum. Bu iş nasıl şekillenecek merak ediyorum, umarım sahalara en kısa şekilde döner ve hakkında çıkan bu tarz haberler gerçek değildir. 

Tolga Ciğerci önemli, yarattığı fark büyük olmuştu ve yokluğunu arıyoruz. Selçuk İnan'a fazlasıyla bağımlıyız, mecburiyet bu. Alternatif yok çünkü, oraya yazabileceğimiz bir isim yok. Tolga Ciğerci & Nigel De Jong ikilisinin de doğru ikili olduğunu söyleyemem ama mevcut tabloda oynar, bu görüntüden kötü olmaz. 

Tempo noktasında kaybolduk, hızlanmanın yolu da Tolga Ciğerci'den geçecek ama nasıl döneceğini merak ediyorum. Daha önemlisi ise hakkında sağlıklı bir açıklama, ne olduğunu öğrenmek istiyorum. Ne olduğunu bilen varsa yorum atsın, bilmek, aydınlanmak isterim. Tarihin en bilinmez olaylarından biri..

23 Ocak 2017 Pazartesi

Bruma'nın Garry Rodrigues transferi sonrası içine girdiği ruh hali


Bruma'yı konuşmamız gerekecek. Sezon başından bu yana daha çok iyi noktaları konuştuk, yeni sözleşme üzerinde durduk, Galatasaray'ın kısır düzeninde Bruma'nın etkisi üzerine yorumlar yaptık ama Bruma özelinde olumsuz gelişmeler var. Bruma'dan kaynaklı tabii, kendisine bu kadar bağımlı olmanın onun üzerinde yarattığı olumsuz bir etki var. 

Sadece kendisine oynar oldu, takımdan bağımsız, kendi futbolunu düşünüyor. Transferi ufuktadır, beklerim. Sözleşme olayı gerçekleşmeyecek gibi duruyor, sezon sonunda da ayrılık kaçınılmaz olabilir ama Bruma'nın kafa olarak sezondan kopmuş hali de Galatasaray'ı yıpratıyor. Garry Rodrigues'in transferinin ardından Bruma özelinde bu olay daha da arttı, tamamen kendisine odaklanmış durumda. 

Birkaç haftadır yükselen bir şey bu ama Garry Rodrigues hamlesinin ardından biraz daha arttı. Pas atmıyor en basitinden, müsait durumda olan arkadaşına pas atmıyor. Bu Yasin Öztekin'de de var ama onun için alışık olduğum bir şey, bayağıdır böyle ve bu sezon gol noktasında geldiği noktanın ardından daha da arttı. Diğer tarafta da Bruma bu havada olunca bu takımın bir hücum dengesi yakalaması imkansız. 

Garry Rodrigues hareketli bir adam, özellikle topsuz noktada. Çok arıyor, koşuyor, kendisini gösteriyor ama pas alamıyor. Bruma sol taraftayken takım ona odaklı, Sneijder bu dengeyi sağlayabilir ama o da olmayınca Bruma sazı tamamen ele aldı. Karabükspor karşısında çıkması gereken isim oydu mesela ama çıkmadı. 

Solda oynuyor, belli ki sağ tarafa geçmek istemiyor, maç içinde o kanat değişimi de artık gelmiyor. Haliyle de Garry Rodrigues kayıp, Bruma'yla aynı anda 11'de olması da bu görüntüde herhangi bir etki yaratmayacaktır. Bruma'yı toparlamak lazım, Galatasaray'ın ona ihtiyacı büyük ama girmiş olduğu hal ve tavır faydadan ziyade zarar niteliğinde..

Sadece futbol adına değil, Türkiye'nin en önemli renklerinden biriydi İlhan Cavcav


Ankaragücü ve Gençlerbirliği, ülke adına iki ekol futbol kulübü. Bugün Ankaragücü nerede, başına neler geldi ya da Gençlerbirliği nerede, ne durumda. Kulüplerin borçlarını, transfer yasaklarını konuşuruz, yaşadıkları maddi meseleleri. Bugün Gençlerbirliği ayakta kaldıysa ve kimseye muhtaç olmamış bir şekilde ayaktaysa bu İlhan Cavcav sayesinde. Son zamanlarını hep eleştirdik, açıklamaları üzerine yorumlar yaptık, neden zirveye oynamıyor üzerine konuştuk ama ortada bir istikrar var, Gençlerbirliği yıkılmıyor. Doğru bir felsefe ve işleyen maddi yapı. Bu istikrar alkışlanır, konuşulması ve örnek alınması gerekir. Son yıllarında teknik direktör tercihlerini ve açıklamalarını konuştuk daha çok ama iyi hatırlanması ve takdir edilmesi gereken bir başkandır İlhan Cavcav. Ayrıca sadece futbol adına değil, Türkiye adına en önemli renklerden biriydi, kaybı büyük olacak. Yerini bildi, o yerde istikrar yakaladı ve kimsenin eline bakmadı. Gençlerbirliği için şampiyonluk ihtimalini bir dönem hariç hiç konuşmadık ama maddi noktada sorunlarını da asla bilmeyiz. Gençlerbirliği ve Türk futbol camiasının başı sağ olsun, Allah rahmet eylesin..

Tudor'un teknik direktörlüğünü yaptığı, Hagi'nin futbol aklı olduğu bir yapı hayalim


Riekerink'le uzun bir gelecek yok, orası kesin. Bu sezon ortasında olacak tabii, Riekerink'le sezonu tamamlamak mecburi görünüyor. Ligin öyle bir ortamı var ki bir şekilde yarışta kalıyorsunuz, bu sezon şampiyonluk puan baremi aşağıda kalacak. Biz de o yarışın içinde devam ederiz ama şampiyon olma şansımızı düşük görüyorum, özellikle de Karabükspor deplasmanının ardından. Kritik virajdı, alamadık. Bu sezon çoğu kritik maçta olduğu gibi, kazanamıyoruz. 

Mesele bu değil, yeni teknik direktör noktasında konuşmak lazım. Yaz dönemini Fatih Terim uğruna kaybettik, Riekerink'le başlamak mecburi oldu ama sezonun öyle dönemleri var ki Riekerink'le bu iş olmaz denilen. Galatasaray iyi oynamıyor, Galatasaray gelişmiyor, Galatasaray kritik dönemeçleri alamıyor. Teknik direktör sayesinde kazanıldı diyebileceğim maç benim bir anda aklıma gelmiyor ama teknik direktör kaynaklı kaybedilen çok fazla maç yazarım.

Çap farkı demiştim aslında, Riekerink'in her maç sonu söylediği şey aynı "kötü oynadığımızı düşünmüyorum". Karabükspor maçında olduğu gibi, yorumu aynıydı ama Tudor'un söylediği şey ise "en iyi maçlarımızdan biri değildi". Bu çap ve vizyon farkıdır, Galatasaray'ın başında bir teknik direktör yok ama Karabükspor'un başında iyi ve başarılı bir teknik adam var. Teknik direktörleri yer değiştirin ya da Tudor'u sezon başından bu yana Galatasaray'ın başında hayal edin, sonuç zaten ortaya çıkar.

Tarihin en rahat şampiyon olunabilecek sezonlarından biri, iş biraz istikrara bakıyor ama Galatasaray teknik direktörden kaynaklı aleyhte girişimlere rağmen bir şekilde yarışta kaldı. Düşünün işte, bir de başında teknik direktör olsa. Bu sezonun kaybı yazık olacak, bu da haneye çok büyük bir eksi yazar. Maddi sorunlar diyoruz, Şampiyonlar Ligi gelirinden bir sezon daha uzak kalmak demek. Maliyetli bir kadro bu, transfer yapıldı, eksikler var ama malzeme çok kötü değil. Daha iyisi olmalı bu kadroyla, söylemek istediğim o.

Tudor'un da bağıra bağıra Galatasaray'a geldiğini düşünüyorum, herkes yakıştırıyor. Karabükspor'da devam edeceğini düşünmüyorum, bir sezon içinde geldiği noktayla kabına sığmayacak çünkü. Galatasaray'ın da teknik direktör noktasında dışa açılacağını düşünmüyorum, içeri bakacaklar ve en uygun aday Tudor olacak gibi duruyor. İsterim de, bu yönetime rağmen Galatasaray'da başarılı olabileceğini düşündüğüm teknik adamların başında geliyor.

Ülke şartları zorlaşıyor, ikna noktasında zorluklar yaşanıyor. Transfer noktasında da böyle, teknik direktör tercihlerinde de. Daha çok içine kapanacak takımlar, ya ligi bilen isimlere ya da bu coğrafyaya çabuk uyum sağlayabilecek isimlere bakılacak. Balkan çoğrafyası, Ukrayna gibi yerler mesela, doğru mantığın da bu olduğunu düşünüyorum. Karabükspor'da da bu yapıldı biraz, yabancı tercihleri bu yönde, maliyet noktasında da isim noktasında da çoğu doğru hamleler. Galatasaray'da da felsefe bu olabilir, isimler büyür ama bu coğrafyaya odaklanmak gerekecek. Tudor da bu felsefeyi iyi yönlendirebilecek bir teknik adam, ligi bilmesiyle de ön plana çıkacak.


Bir hatamız daha var, kullanamadığımız bir isim. O da Hagi, yıllardır Romanya'da harika işler yapıyor ve bir noktada Romanya'da yeni futbol döneminin temelini atmış durumda. Teknik direktörlük noktası değil konuştuğum, yarattığı futbol aklı. Galatasaray düşünmüyor ama, düşünmesi gerek, Hagi'yle çalışmak zorundayız, özellikle de şu zamanlarda. Gençleşmeliyiz diyoruz, maliyetler düşürülmeli ve yeniden yapılanmak kaçınılmaz. Hagi'nin bu noktada yeni dönem için doğru akıl olduğunu düşünüyorum ve teknik direktörlüğünü Tudor'un yaptığı, futbol aklının ise Hagi'nin olduğu bir yapı hayal ediyorum şu noktada.

Tudor'la alakalı şöyle bir yazı da yazmışım, görüşlerim hala geçerli, üstelik o güne nazaran da geliştiğini söyleyerek;

Devre arası içindi bu düşüncem, artık sezon sonuna döndü. Tudor'u Galatasaray'a yakıştırdığım en önemli nokta şu, Karabükspor'un oynadığı futbol. Oynadıkları bütün büyük maçlarda çatır çatır hücum oynadıklarını düşünüyorum, oynadıkları futbolla da keyif veren bir takım. Hızlı ve tempolular, eldeki malzemeye oranla da en iyi işi çıkardıklarını düşünüyorum. Yabancı noktasında iyi ama yerli noktasında yeterli katkıyı aldıklarını düşünmüyorum, o dengeyi sağlamanın yolu da maliyetten geçiyor. O maliyeti sağlayamadılar ama transfer başarılarıyla da sevdiğim bir ekip, Tudor'un da teknik direktörlük farkı büyük. Tecrübesi ve karakteriyle de büyük takımların başında gayet iyi iş çıkarabilir.

22 Ocak 2017 Pazar

Rıza Çalımbay konuşulur, bugününden ziyade yılların istikrarıyla


Bu sezon altı çizilesi önemli teknik direktörler var. Abdullah Avcı'nın şampiyonluk mücadelesi, Mustafa Reşit Akçay'ın Avrupa serüveni ya da Igor Tudor'un elindeki malzemeye oranla kazandığı takdir. Rıza Çalımbay'ı ise ayrı bir yere koyuyorum, sadece bu sezonla da alakalı değil. Yıllardır gösterdiği istikrar ve çalıştırdığı takımları getirdiği seviyeyle. Potansiyeli iyi harmanlıyor hoca, mevcut yapıda en iyisini almayı biliyor. Eskişehirspor günlerinden bu yana da böyle, son 4 yılı ise en iyi noktada ve gelişmeye, büyümeye devam eden bir teknik adam. Antalyaspor'a bakalım, Rıza Çalımbay ligin 6. haftasından sonra takımı almış ve 6 maçta 2 puan ile 18. sıradalar. Rıza Çalımbay sonrası ise 18. haftada 28 puan ile ligin 5. sırasına geldiler. Rıza Hoca'nın 12 haftalık performansı ise 8 galibiyet, 2 beraberlik, 2 mağlubiyet. Bu performans konuşulur, takdir de edilmesi gerekir. Geçen sezon Antalyaspor'a Eto'o odaklı bakıyorduk, başarılıydılar diyemem ama ligde kalma noktasında sıkıntı da yaşamadılar. Bu sezon ise Eto'o odaklı değiliz, Eto'o nun kattığı değer, ortaya koyduğu karakter çok büyüktür ama oynanan oyun büyümüştür, transferlerle konuşulan Antalyaspor'un da bir denge yakaladığını, istikrar sağladığını söyleyebilirim. Rıza Çalımbay için Kasımpaşa'da da durum aynıydı, Antalyaspor'da ise bunun biraz daha üzerine koyduğunu söyleyebilirim. Kendisi büyük takım hocasıdır da ayrıca, şampiyonluğa oynayan bir takımın başına gelse o hedef için de en büyük adaylardan biri olur..

Her fırsatta yedek kalan Linnes, her fırsatta şans bulan Josue


Josue'nin transferini istediğim doğrudur, yaz döneminde bloga sık sık yazdığım bir konuydu. Mantıklı işti, Porto'nun gözden çıkardığı, maliyeti düşük bir isimdi ki öyle geldi zaten. Bursaspor'da iyi bir sezonu var, Braga'da yeniden çıkışa geçmiş, ülke şartlarını bilen, yetenekli ve 25 yaşında bir adam. Ayağa kalkabilirdi, faydalanmak mümkündü. Sneijder'e maliyetsiz bir alternatif işte, transferi için hata diyemem, beklentim gerçekten fazlaydı.

Galatasaray'da şu ana geçirdiği dönem hayal kırıklığı, iyi bir anını hatırlayamadığım bir futbolcu oldu. Oynayamıyor diyemem, çok ciddi şans buluyor, özellikle de son haftalarda. Forvetin arkasında da oynadı, kanatlarda da, orta sahanın ortasında da. 

Oynayamıyor işte, olmadı. Olacak gibi de durmuyor ama ısrar ediyoruz. Riekerink'e sorulduğunda da "kötü oynadığını düşünmüyorum" diyor. Bir tarafta her fırsatta yedek kalan Linnes, diğer tarafta her fırsatta şans bulan Josue. Adalet kavramını sorgulamak adına bir neden daha.

Sayısal bir eksiklikte var, gözden çıkaramıyor, gönderemiyorsun. Alternatif kalmadı, özellikle orta saha için. İş dönüp dolaşıp Josue'ye geliyor işte, forma bir şekilde ona geliyor ama Karabükspor'da oynama nedenini, 82 dakika sahada kalmasını açıklayamam. 11 başlamaması, hadi başladık desek 45'de çıkmamasını çözemedim. Podolski'yi düşüren isimdi Josue. Enerji, tempo demek istiyorum ama boş bir hareketliliği var, bir anlamı yok.

Vurması gereken yerde vurmuyor mesela, ısrarla topu çekiyor. Ben Josue'nin sol ayağını iyi kullandığını hatırlarım, bu özelliğini göremiyoruz mesela. Tek topta attığı şutlar, ortalar olurdu ve büyük isabeti vardı, kullanamıyor. Top kazansın diye kullandığımız bir 6 numara sanki, Jem Karacan gibi oynuyor. Koşuyor, kazanılan ikili mücadelelerde adı yukarıda ama Josue bir hücumcu, 10 numara. Takımı yönetmesini bekliyoruz biz ama Josue'yi taşımaya çalışıyoruz..

Karabükspor 2-1 Galatasaray, Tudor ve Riekerink'in çap farkı


Hakemi konuşalım, sabaha kadar üstelik. Cüneyt Çakır'dan ne bekliyordunuz ki ne buldunuz diyeyim hatta. Konuşulmalı da bu konu, konuşacağız elbette ama Levent Nazifoğlu gibi bu mağlubiyeti sadece hakeme bağlamak, "ne yapalım yani, bu maç için hocayı mı kovacağız" deme kolaylığına da kaçamayız. Aynen öyle, hocayı kovacaksınız. Bu mağlubiyet sonuna kadar Riekerink'e yazılır. Bu sezon çoğu puan kaybında olduğu gibi.

Josue dakika 82'de çıktı, 2-1 geriye düşmemizin ardından. İlk 11 başlaması bir yana, şu maçta 82. dakikaya kadar oyunda kalmasını başlıca konuşalım. İlk 45 dakikanın ardından yazdım, Josue ile boşa giden bir 45 dakika daha diye. Hayal kırıklığı işte, olmuyor. Ne forvetin arkası ne de kanatlarda, benim açımdan çok büyük hayal kırıklığı, beklentim vardı. 

Teoride doğrudur, Sneijder yokken Josue oynar dersiniz, onun alternatifi diye. Ama senin işleyen bir düzenin vardı, en azından sonuca ulaşan. Elazığspor deplasmanında forvetin arkasında oynayan Podolski ile iş yapmışsın, bu adam senin hücumunu taşımış. Konyaspor deplasmanında Linnes & Sabri Sarıoğlu kanadı iş görmüş, oradan amansız saldırmışsın. Tüm bunları bir kenara bırakıyorsun ve sağ tarafta Yasin Öztekin, forvetin arkasında Josue.

Yasin Öztekin iyi oynamıştır ayrı konu, oynadığı oyunu konuşmuyorum. Kadro dışı kaldı, döndüğü gibi yine 11'de, bu işin nedir yaptırımı? Josue olmuyor ama 82 dakika sahada, 3. oyuncu değiştirme hakkını düşünmüyorsun bile. 45'de yapman gereken hamleler vardı, Riekerink bekliyor ısrarla, oyuncu değiştirmiyor. Igor Tudor ise teknik direktörlük dersi veriyor resmen, bağıra bağıra geliyor. Poko, Yatabare ve Traore gibi isimler yok, bu isimlerin yokluğunda kazanamamak elbette Riekerink'e yazılacak. Çok önemli bir virajdı ama yıkıldık.

Olacakları az çok tahmin ediyordum, beklediğim gibi oldu. Top Galatasaray'da, o değişmiyor. Yüzde 63'le tamamladık galiba ama hücumda bir etki gören oldu mu? Top bizde kalsın zaten, rakibin planı o. Kaptıkları toplarla hızlı geliyorlar ve çatır çatır hücum oynadılar. Şöyle diyeyim, Tudor maç sonu diyor ki "en iyi oynadığımız maçlardan biri değildi". Riekerink ise diyor ki "iyi oynadığımızı düşünüyorum". Bu çap farkıdır, başka bir şey değil.

Eren Derdiyok'u forvette kullanıp, Podolski'yi onun arkasında serbest oynatmak gerekiyordu. Sahte 9 olayı güzel ama arkasında Sneijder olursa. Josue ile o iş olmaz, ceza sahasını Josue ile dolduramazsın. Bugün Josue'ye 3-4 tane orta açıldığını gördüm, Eren Derdiyok oynadığında o kadar kenar ortası alamıyor. Sneijder yokken başı kesik tavuk misali takım, akıl yok. Podolski'yle bunu doldurmak mümkündü, Podolski'nin dikine oynama özelliği gibi bir artıyı da ekleyerek ama bizler hücumu öldürmeyi, Bruma'nın ayağına bakmayı tercih ettik. Doğal olarak sonuç bu.

21 Ocak 2017 Cumartesi

Ebenezer Ofori & Galatasaray, bu günlerde doğru tarz scout hamleleri


Transferle alakalı ne düşündüğümüzü artık bilmiyorum. Benim düşüncemi biliyorsunuz, orta saha hamlesi olmazsa olmaz. Son çıkan haberlere baktığımızda da transferin dümeni orta sahaya doğru kırılmış gibi. Stoper gündemi diyorduk, forvet konuştuk ama ilk kez orta sahayla alakalı bir düşünce görüyorum. Olur mu bilmem tabii, maddi anlamda iyi noktada değiliz. Giden de olmuyor ki bir maddi kaynak yaratılsın, haliyle ne yapılacağı konusunda fikrim yok.

Transfer yapmak zorlaştı, hem maddi anlamda yaşanan zorluk, hem de ülkenin mevcut şartlarıyla. Şu dönemde scout hamleleri daha akılcı, yönelmemiz gereken tarz bu. Ebenezer Ofori de bu yönde bir isim, orta saha için atılabilecek adımlardan. 21 yaşında, sözleşmesinde son 1 yıla girmiş (bu yönde makul), yetenekli bir orta saha. Gündem mi bilemiyorum, bu yönde bazı söylentiler var ama transferi gelecek noktasında iyi bir adım.

8 numara için alternatif yaratmak zorundayız, Selçuk İnan o pozisyonda tek başına. Tolga Ciğerci'nin dönüşü bekleniyor ama ne şekilde döner bilemeyiz, ayrıca 8 numara için doğru profil mi? İddialı bir isim almak zor gibi görünüyor, haliyle bu tarz bir adım atmak zorundayız. Selçuk İnan'ı kesemese bile tehdit etmeli, uzun vadede ise formayı alıp uzun süre bırakmamalı. Gençleşmek zorundayız, bu yönde hamlelere hayır demek imkansız. Orta sahada sayısal bir eksiklik var ama bizler ısrarla stoper veya forvet konuşuyoruz.

AIK kariyeri sol bek başladı, sonrasında bir orta sahaya evrildi. İyi bir sol ayak, tekniği ve oyun görüşü iyi noktada. Dripling özelliği de var ki bu bizim orta sahamızda olmayan bir profil. Topla dikine çıkar, son vuruşları da iyi sayılabilir. Fiziksel anlamda sıkıntılı, temposu yüksek ama 1'e 1 mücadelesi iyi sayılmaz, ligin şartlarında da fiziksel noktada ezilebilir. 

Geldiği gibi farkını ortaya koyar demek zor, ilk etapta alternatif olacak ama orta saha rotasyonumuzda olmayan bir tarzı var. Sol bek için de alternatif olur, sol kanatta da kullanılabilir ama etkisi orta sahada. Temposu yüksek, iyi bir sol ayağı olan, yetenekli bir orta saha. Sözleşmesinin bitmesine 1 yıl kaldı ki maddi noktada zorlu bir transfer olmaz, gelecek adına bir yatırım olur. Değerlendirmek lazım diye düşünüyorum.

Podolski'nin veda maçı mı?


Konyaspor deplasmanı zorluydu, Karabükspor deplasmanı da en az o kadar zor ama alınması gereken bir viraj. Beşiktaş maçına kadar bir fikstür avantajından bahsediyoruz, oraya sağlıklı bir adım atmak açısından da bu deplasmanı kayıpsız atlatmak gerekecek. Tudor'un Karabükspor'u zorlu, savaşan ve mücadele eden bir takım. İç sahada da oldukça başarılılar, bu istatistikte ligde 4. durumdalar. 

Zorlu bir deplasman ama avantajımız var. Yatabare, Traore, Poko, Ermin Zec, Skulason, Alexe gibi eksikler var. Yatabare, Traore ve Poko Afrika Kupası'na gitti, diğer isimler ise sakat. Saydığım bu isimler de Karabükspor'un as oyuncuları. İlk maçı hatırlarsınız, Karabükspor karşısında zor durumlara düşmüştük. Tempolarına cevap veremedik ve hızlı çıktıkları her pozisyonda bizi vurdular ama son vuruş kurbanıydılar. 1-0 kazandık ama farklı kaybedebilirdik, fazlasıyla şanslı olduğumuz bir gün. 

Taktik disiplini yüksek bir takım. Seleznyov gibi bir forvet aldılar mesela, Türkiye'de büyük fark yaratacağını düşündüğüm bir isim. Latovlevici / Tanase hattı da fazlasıyla etkili, hatta bu kadar eksik arasında Karabükspor'un temel dayanma noktası. 

Tudor'un maç için açıklamalarından yola çıkıyorum, ligin ilk maçındaki görüntüyü görecek gibiyiz. Bruma ve Garry Rodrigues özelinde aldıkları önlemlerden bahsediyordu, topu bize vereceklerdir. Sneijder'in yokluğunda bu planlarını daha garanti görüyorum ve kaptıkları toplarla hızlı çıkacaklar, Seleznyov'un da gezgin oyunuyla zaten iyi olmayan stoper dengemizi bozmak isteyecekler. Burada kilit nokta şu, Galatasaray hücumu ne şekilde verimli olacak.

Muslera
Sabri Çalık Balta Carole
Jong Selçuk
Garry Podolski Bruma
Derdiyok

Beklediğim 11 bu, yüzde 90 ihtimalle de 11 böyle olacaktır. Hücuma odaklanmak lazım burada, Sneijder'in yokluğu ne derece handikap olacak göreceğiz. Podolski gezen bir oyuncu, güçlü ve bitirici. Elazığspor deplasmanında Galatasaray orta sahasının pas noktasında zayıf olduğunu gördük, Podolski orta sahaya kadar gelerek hücumları başlatan isimdi. Bunu yapar da, bulduğunda da skor yapar, sürekli pozisyonun içinde olur. Ama şöyle bir durum var, acaba Podolski'nin veda maçı mı?

Bruma'nın Elazığspor karşısında kendi oyunu vardı, şahsi kaldık. Garry Rodrigues'i de Sneijder oyuna girene kadar pek göremedik, düşünmedik çünkü. Şimdi Sneijder yine yok, oyun dengesini bulma noktasında sorun yaşayabiliriz. Eren Derdiyok'luk 11 değil ayrıca bu, Podolski'ye bakıyoruz diyeceğim. Doğru olan Josue'nin oynamasıydı ama o kadar kötü durumda ki bunu düşünmüyorum bile.
 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir