30 Kasım 2017 Perşembe

Transfer ütopyası "2018" #8; Filipe Luis


Asamoah'a odaklıyım, o konuda fikrim değişmeyecek. Juventus Asamoah'ı takımda tutmak istiyor ve bu durum yaz ayında da böyleydi. Yaz aylarında Asamoah'ın Galatasaray iştahı yüksekti, bu devam ediyor mu bilmiyorum ama Galatasaray bu transferi istiyor. Asamoah'ın duruşu önemli, Galatasaray demeye devam ediyorsa bu iş gelecek sezon adına biter. Ocak ayında gerçekleşeceğini sanmıyorum, sezon sonunda serbest kalacak diye 2-3 milyon avro'ya tav olmazlar.

Asamoah haricinde de bazı sol bekler yazmıştım. Blind o isimlerden biriydi, sezon sonunda sözleşmesinin bitiyor olmasıyla değer kazanıyordu. Asamoah haricinde de bir sol bek alabilirsiniz, Asamoah'ı sadece bu pozisyonda düşünmemek gerekiyor. Blind stoper özellikliydi mesela, 3'lü savunma düşünülünce doğru plandı. Galatasaray'ın mevcut sol bek rotasyonu sıfır, acı gerçek.

Mantıklı isimleri kovalamak lazım. Sol bek için birçok ismi yazarım, işin mantığını da kurarım ama Filipe Luis'i transfer ihtimalini pek görmüyorum. Performansı eski düzeyde değil, daha rotasyon içinde düşünülür oldu ama Atletico Madrid'in güvendiği bir isim. Niye vazgeçsinler noktasındayım ve Atletico Madrid olmasa bile çok önemli takımlarda forma giyebilir. 32 yaşına geldi, gelecek yıl 33 olacak ve buna rağmen yazıyorum. 

Filipe Luis'i anlatmaya gerek yok, herkesin tanıdığı bir isim. Sol çizgiyi müthiş kullanır ve teknik özelliği çok yüksektir. Son zamanlardaki tek sıkıntısı sakatlıklar olabilir, biraz olsun onu sekteye uğrattı ve eski havasında değil. Yine de çok önemli bir isim, Türkiye'de neler yapabileceğini az çok tahmin edebilirsiniz. Arttırayım, Türkiye için yıldız sol beklerden hatta. Sol bek noktasında Asamoah'ın da önündedir.

Menajerinin İstanbul'a geldiği, Arda Turan ve Galatasaray'ın Brezilyalılarının araya girmesiyle Ocak ayı için söz kesildiği haber yapılmış. Dediğim gibi, ihtimal vermiyorum ben. Sözleşmesi 2019'da bitiyor, o süreyi de Atletico Madrid'de tamamlar. Eski havasında olmasa bile kalitesi ortada, Juventus Asamoah'ı neden bırakmıyorsa Atletico Madrid de Filipe Luis'i ondan bırakmaz. Gelse çıldırırız, o ayrı nokta..

En azından giydiği formanın farkında, bir hedefi olduğunu düşünüyorum


Sivas Belediyespor maçı fırsat oldu, bazı futbolcuları değerlendiriyoruz bu sayede. Bugün de biraz buna döndüm, fırsat buldum ve son zamanlarda konuşamadığım isimleri yazıyorum. Emrah Başsan da o isimlerden biri. 

Onun da Galatasaray'da pek fazla şansı olduğunu inanmasam da en azından kapasitesi dahilinde en iyisini vermeye çalışıyor ve mücadele ediyor. Futbol oynamaya çalışıyor, sorunsuz adam. Geçen sezon futbol oynamak için Hollanda 2. Ligi'ne gitti mesela, bir hedefi olduğunu düşünüyorum ve bu doğrultuda hareket ediyor. 

Elimizde çok fazla hücum alternatifi yok, işin doğrusu Emrah Başsan'ı da alternatif olarak düşünmüyordum. Fikrim değişti bu noktada, en azından mevcut içinde yabana atılacak bir isim değil. Sivas Belediyespor karşısında ona gelen şansı iyi değerlendirdi ve rotasyon içinde kullanılabilecek bir isim. 

Sol ayaklı futbolcular konusunda eksiğiz zaten, gerek forvet arkası, gerekse kanatlar için düşünülecektir. Sorunsuz, maaşı az ve çabalıyor, amacı futbol oynamak. Takımda öyle isimler var ki onlara oranla Emrah Başsan'ı şu isteği için bile değerlendirirdim. Bu sezon ise çoğu maçta 21 kişilik kadroya dahi almadık, bundan sonra o kadro içinde yer almasını dilerim. Özellikli de, sol ayağını kullanıyor, şut özelliği var, mücadele ediyor, savaşıyor, giydiği formanın farkında. 

Patlayıcı özelliği olan futbolculara ihtiyacımız var, Galatasaray'ın kulübesinde bu tarz bir isim yok. Garry Rodrigues'i bu rolde düşünüyordum, şu aşamada 11'de olmayı hak ediyor. Sinan Gümüş'ü umarım kazanırız ama tarzı daha farklı, Yasin Öztekin de son 2 maçtır iyi işler çıkarıyor. Bu alternatifleri geliştirmemiz lazım ve Emrah Başsan da o isimlerden biri olabilir. Saydığım isimler kanat özellikli, Emrah Başsan'ın farkı forvet arkasında da oynayabilmesi..

Bu tarz 11'lerde isimden öte performansa yönelmek gerektiğini düşünüyorum


Bu 11'in kaynağı https://twitter.com/ITTC_football hesabı. İçeriğini tam olarak anlamasam da faal olarak futbola devam eden isimler üzerinden, son yıllarda Galatasaray forması giymiş en iyi futbolculardan kurulu bir 11 yapmışlar. Bu 11'de piyasa değerleri çok hakim olabilir, katılmadığım birçok futbolcu olacak. Üzerine konuşalım dedim, biraz da nostalji yapmış oluruz.

Bu tarz 11'ler üzerine kafamda oluşturduğum bir konsept var. Hatta 4-5 konu da hazır ama bir türlü başlayamadım, en kısa zamanda paylaşmak lazım. Konuya dönelim, katılmadığım isimler olduğunu söylemiştim. Bu tarz 11'lerde isimden öte performansa yönelmek gerektiğini düşünüyorum. Çok isimli futbolcular geldi ama daha iyi katkı aldığımız isimler de hep oldu. Bu onların hakkını yemek, bir anlamda yok görmek.

Faal isimler üzerine bir 11 diyeceğimiz için Ujfalusi ve Riera gibi futbolcuları yazmıyorum. Yoksa Ujfalusi varken Chedjou'nun adı bile okunmaz. Ya da Riera'nın sol bek performansı bana göre Telles'in çok daha önündeydi. Sol bek düşünüyorum da o kadar kıtlık var ki Telles'den başka seçenek kalmıyor doğal olarak. Yoksa Telles'in Galatasaray performansı da oldukça istikrarsız. Chedjou'yu da aynı şekilde yokluktan yazmış olmalılar, stoper anlamında da son yıllarda çekilen sıkıntı büyük.

Maicon'a tamam diyelim, iyi bir başlangıcı var, umarım devamını getirir. Muslera'yı tartışmıyorum bile, 2. isim söz konusu değil. Mariano mu Eboue mi sorusu sorulur burada. Mariano da iyi başladı, bana sorarsanız Eboue'ye oranla yere daha sağlam basıyor ama Eboue'nin de önemli bir ismi var ve Galatasaray'da geçirdiği 2 iyi sezon var. Bu anlamda Eboue yazılabilirdi.

Arda Turan niye kadroda onu anlamadım. Üstelik orta sahaya yazılmış, hiç anlam veremedim. Kabul edin, sevin ya da sevmeyin ama Selçuk İnan gerçeğini kimse inkar edemez. Bu kadroda yer almayı kesinlikle hak etmişti ki maalesef isim noktasına takılmış, kriter performans olmalıydı. Ya da illa isim üzerinden gittik diyelim, Mariano ve Maicon'un olduğu yerde Fernando dahi yazılabilirdi. Melo ve Sneijder gibi isimlerin ise tartışması yok, son yıllarda Galatasaray'da pozisyonlarının en iyileri.

Drogba çok büyük bir isim ama performansa yönelmiş olsak oraya yazılacak isimler Elmander ya da Baros olabilirdi. Çift forvet yapsalardı keşke şu formasyonu, bu iki isimden biri mutlaka olmalıydı. Ribery'i de anlamadım, Galatasaray'da geçirdiği 6 ay var sadece ve müthiş bir performans da diyemem ama isim noktasından kadroya giriyor. Bruma'nın da geçen sezonu onu kadroya atmış ama kanatlar için de saymaya kalksam birçok opsiyon var. Ribery ve Bruma'ya bakarak Kewell kesin olmalıydı, Keita dahi düşünülürdü. Ya da illa isim mi dedik, Podolski de kesinlikle burada olmalıydı..

29 Kasım 2017 Çarşamba

Ve Infinity War..


İlk Iron Man filmiyle başlayan bir evren ve yıl 2008'di. En son Thor Ragnarok'u izledik, Şubat ayında da Black Panther'i izleyeceğiz. Toplamda 18 tane film, hepsinin de temelinde olan şey Infinity War. Büyük düşman Thanos'un varlığı çoğu filmde hissettirildi ve izlediğimiz tüm süreç bu film için. Avengers 4'ü de dahil edelim bu işe, o da Infinity War'ın devamı niteliğinde. Thanos'la olan savaş bir filmde bitmeyecek.

Sonsuzluk taşlarını konuşmak lazım, evrenin temelini oluşturan süreç bir bakıma. Çünkü Thanos bu taşların peşinde ve tüm galaksiyi ele geçirmek istiyor. Sonsuzluk eldivenini hatırlarsınız, Avengers Age Of Ultron'un en son ki after credits sahnesinde Thanos bu eldiveni takıyordu. Sonsuzluk eldiveninde her bir sonsuzluk taşı için yerler var, amacı bunu tamamlamak.

İlk taş Uzay Taşı, yani Tesseract. İlk olarak Captain America: First Avenger filminde Red Skull'un elindeydi. Avengers filminde ise Loki ve Chitauri ordusu bu taş sayesinde Dünya'ya gelmiş, New York'a saldırmıştı. Filmin sonunda da Thor bu taşın Asgard'a ait olduğunu söyleyerek kendi gezegenine götürmüştü. Thor Ragnarok'u izlemeyenler için devamını yazmıyorum, spoiler vermek istemem ama fragmanda gördünüz artık, bu taşı Loki Thanos'a veriyor.

İkinci taş Güç Taşı. Bu taşı da Guardians Of The Galaxy Vol.1'de görmüştük. Taşın özelliği gezegenleri yok edebilecek bir güce sahip olması. Thanos'u da ayrıca ciddi anlamda ilk olarak bu filmde görmüştük ve Ronan'la arasında bu taş üzerinden kilit bir sahne vardı. Guardians Of The Galaxy ekibi de bu taş sayesinde Ronan'ı yendi ve taş Nova Corps'da korunuyor.

Üçüncü taş Zaman Taşı. Bu taş sayesinde zaman geri veya ileri alınabiliyor, durdurulabiliyor, kısacası kontrol ediliyor. Doctor Strange'in bu taşı kullandığını ve taşın nasıl bir gücü olduğunu görmüştük. Bu taş da Doctor Strange'in Tibet'te eğitim altığı tapınakta korunuyor.

Dördüncü taş Zihin Taşı. Bu taş Loki'nin asasının içindeydi ama bilinmiyordu. Loki'nin asası Ultron'un eline geçtiğinde bu taşı Vision'e eklediler ve şu an onda. Bu taşın gücü de adı üstünde, zihni kontrol edebiliyorsunuz. Fragmanda gördük, Thanos direkt olarak Vision'a saldırıyor ve tahminimce taşı alıyor. Vision bu noktada ölüyor mu, taşsız yaşayabilir mi bilmiyorum. Ölümü sürpriz olmaz.

Beşinci taş Gerçeklik Taşı. Bu taşı da Thor: The Dark World filminde görmüştük. Bu taşın özelliği de gerçekliği bükebilmek, yani gerçeği dilediğiniz gibi kontrol edebiliyorsunuz. Thor'un Elflerle savaşında kurtarılmıştı bu taş ve Asgard'da iki sonsuzluk taşının korunamayacağı söylenmiş, Collector'a verilmişti. Guardians Of The Galaxy ekibinin Infinity War'a bağlantısı bence bu noktada olacak, taşın peşine düşecekler ama Thanos için ele geçirilmesi en kolay taş olarak görünüyor.

Son taş ise Ruh Taşı. Henüz karşımıza çıkmadı, yüzde 99 ihtimalle bu taş Wakanda'da korunuyor ve Black Panther filminde göreceğiz. Taşın özelliği ruhları hapsedebilmesi veya ele geçirdiği ruhları "ruhlar dünyasına" göndermesi. Infinity War'ın fragmanında Wakanda'da meydan savaşı izledik resmen, bu taşla ilgili olduğunu düşünüyorum.


Sonsuzluk taşlarını konuşmak gerekiyordu, Infinity War'ın temelinde bu yatıyor. Thanos bu taşların peşinde ve fragmanda gördüğünüz üzere birçok yere saldırıyor. Bu filmin de sonsuzluk taşlarını ele geçirmesiyle geçeceğini düşünüyorum, asıl büyük savaş Avengers 4'de olacaktır. Thanos bir filmde harcanacak bir kötü değil, tüm evren bu savaşı bekliyordu.

Thor Ragnarok'u izlemeyenler olduğu için spoiler veremiyorum, anlatacaklarım bu anlamda eksik kalacak. Thor Ragnarok'un after credits sahnesini izlemenizi öneririm, kısa ama çok şey anlatan bir sahne. Bahsettiğim gibi, Thanos sonsuzluk taşlarının peşinde ve birçok yere saldırıyor. Wakanda'da meydan savaşı görüyoruz, Loki'nin tesseract'ı Thanos'a verdiğini, Vision'un alnındaki zihin taşını aldığını ya da zaman taşını almak için Doctor Strange'e saldırdığını.

Fragmanın tonu oldukça karanlık. Disney'in politikası gereği daha çok eğlenceye yatkın filmler izliyoruz, Infinity War'dan beklenti ise karanlık, biraz daha vahşete yönelik olması. Geçtiğimiz günlerde Kevin Feige'nin açıklaması vardı, Infinity War ve Avengers 4'ün diğer filmlerden çok farklı olduğunu ve şu ana kadar yapmayacakları şeyleri yaptıklarına yönelik. Büyük finallerin bizi beklediğini söyledi ve çoğu önemli kahramanın bu filmlerde öleceği neredeyse kesin. Chris Evans, Robert Downey Jr. ve birçok karakterin sözleşmeleri bitiyor, bir anlamda Marvel Sinematik Evreni yenilenecek.


Temkinliyim ama, 2. fragmanı görmeden bir şey demeyeceğim. Avengers: Age Of Ultron'un ilk fragmanı da böylesine karanlıktı. Ultron'u görüp, kahramanların öldüğü, Captain America'nın kalkanının kırıldığı bir sahne görmüştük ve herkes yükselmişti. Sonrasında işin dozu öylesine eğlenceye kaçtı ki Marvel Sinematik Evreninin bana göre en kötü filmlerinden birini izledik. Şimdi Russo Kardeşler var tabii, beklentim onlardan yana. Captain America: Winter Soldier ve Civil War filmlerinde müthiş işler çıkarmışlardı, hatta kendi adımaWinter Soldier'ın en iyi Marvel Sinematik Evreni filmi olduğunu söyleyebilirim. Eminim ki farklı bir iş ortaya çıkacak ve Civil War'da karanlık tonu yer yer o kadar iyi kullandılar ki.

Comic Con'da sızdırılan bir fragman vardı, onu da izlemiştim. O fragman Thor'un uzayda sürüklenirken Guardians Of The Galaxy ekibinin uzay aracına çarpmasıyla başlıyordu. Görüntüler daha dağınıktı ve yine böyle karanlık tonda bir fragmandı. Thanos'un bir gezegenin ayının parçasını kopardığını ve kahramanların üzerine fırlattığını görmüştük, gücünü anlamak anlamında. Bu fragman ise farklı, görüntüler biraz daha derli toplu ve hikayenin temelini bizlere gösteriyor. Bu yazıda çok sık tekrar ettiğim gibi, Thanos'un sonsuzluk taşlarını toplamak için birçok yere saldırdığını gördük. Thor: Ragnarok spoilerı vermemek adına yazmak istediğim şeyleri yazamıyorum aslında.

Piyasası falan yok bu adamın, öyle bir sözleşmesi var ki kime pazarlayacaksınız


Gideceği ve kendilerinden olmayacağı belli olan bazı futbolcular var. Donk'un gideceği belli mesela, Ocak ayı transferi için yabancı hakkını bu sayede açacaksınız. Tarık Çamdal'dan ise olmayacağı belli, beklentiniz ne ki şu maçta şans veriyorsunuz. X bir gencin önünü kapatmak bu, zaman kaybı. 

Piyasası falan yok bu adamın, öyle bir sözleşmesi var ki kime pazarlayacaksınız. Ya takımda kalacak ve parasını son kuruşuna kadar alacak, ya da sözleşmesi fesih edilecek ve dünyaları kazanacak. 3. bir seçenek yok, haliyle de Tarık Çamdal'ı takımla çalıştırmak dahi hata. İdmana dahi almak x bir gencin şansını yok etmek anlamı taşıyor.

Galatasaray tarihinin en kötü transferi, en azından kendi izlediğim dönem için söyleyeyim. Bonservis, yıllık ücret ve performans noktasında yazıyorum bunu, daha kötüsü yok. Tarık Çamdal'ın ayarı Galatasaray'ı geçtim, Süper Lig bile değil. X bir Anadolu kulübünde oynayabileceğini ve iyi işler yapabileceğini düşünmüyorum.

Olan oldu diyelim, geri dönüşü yok maalesef. Bundan sonrasına bakalım ve bu adama niye şans veriyoruz, yine aynı noktadayım. Sivas Belediyespor karşısında izledik ve acı çektik, 2 metreye dahi pas atamaz durumda. Fizik olarak daha da küçülmüş, performans yerlerde ve maç içinde futbolcu yuhalamaya karşı olsam da hak ediyor yani. 

Umarım bir daha kendisini izlemeyiz. Var o pozisyonda genç isimler, olmadı başka bir ismi kullanırız. Kendisiyle yola devam etmeyeceğimizin belli olduğu isimlere forma vermek zaman kaybı. Tarık Çamdal da bu isimlerin başında gelir ve Süper Lig ayarında dahi olmayan bir futbolcudur. Galatasaray'ı falan geçtim..

Galatasaray'ın menfaatine olsun her şey, yanılmışım demekten gocunmam


Galatasaray için "ben demiştim" demek en sevmediğim şey. Söylediğim doğru çıkabilir, yanılabilirim ya da başka bir şey. Galatasaray'ın menfaatine olsun her şey, yanılmışım demekten, hatta özür dilemekten dahi gocunmam. Sinan Gümüş konusunda da böyle olsa keşke, keşke yanılsam ve en azından iyi bir alternatif kazanmış olsak.

Son dönemde çok eleştirdim, kendimce haklıydım. İsteksizliği ve olmadan oldum havası beni öyle soğutmuştu ki. Beklentim var çünkü, herhangi bir futbolcuya baktığım gibi bakmıyorum ona. Daha iyisini istiyorum doğal olarak, en azından mücadele etmesini istiyorum. Geçen sezonu müthiş bitirmişti, neredeyse her maç gol atıyordu ve bu adam gole yakın bir futbolcu zaten. Potansiyeli dahilinde hareket etse çok büyük sorunlar çözer.

Kulübemiz zayıf, yeterli alternatiflerimiz yok. Transfer zaten gerekli de şu kadrodan kimi kazansak kazanç olacak durumundayım. Sinan Gümüş'ün de kazanılmasını isterim, özellikle gol noktasında alternatifler bu kadar kısıtlıyken. Yetenekli adam nihayetinde, ne verebileceğini, potansiyelinin nereye dayandığını biliyoruz. İstikrarlı olmasa da gösterdi bunu, öyle dönemler var ki çok büyük heyecanlar yaşattı.

Sivas Belediyespor maçının ilk yarısında Sinan Gümüş'ün adını sanırım kimse duymadı. Hücumda yaşanan karmaşa içinde kayboldu gitti, biraz da kimsenin kendi yerinde oynamamasıyla alakalı. 2. yarıda ise sorumluluğu aldı ve maçı çeviren isimdi. 1 gol 3 asist ve bunu ilk kez yapmıyor, beklenti biraz da bu yüzden. Keşke kazanabilsek, bunu öyle isterim ki. Onun hakkında yanılmaktan da çok mutlu olurum, şu görüntüsü beni yeniden heyecanlandırdı.

Tudor'un Sinan Gümüş'den yana beklentisi var. Geçen sezon o şansı vermişti, yine verir. Biraz da Sinan Gümüş'ün biten yaz dönemini unutturması gerekecek, mücadelenin içine girdiğini yeniden göstermeli ve taraftarlar için adım atmalı. Sivas Belediyespor maçı umarım bir başlangıçtır, şu görüntünün devamını dilerim..

28 Kasım 2017 Salı

Galatasaray 5-1 Sivas Belediyespor, skor iyi ama rotasyon kötü


Skor iyi olabilir, oyun anlamında ise kimsenin mutlu olduğunu düşünmüyorum. İştahlı başladık, maçın hemen başında 1-0'ı bulduk ve oyunu orada koparmak gerekiyor. Biz ise ilk yarıda koca bir kargaşa ve kaos izledik. Östersunds deplasmanında geçtiğim acıyla benzer bir durum, görüntü farklı değil. Birbirinden habersiz, planı veya sistemi olmayan, isteksiz ve durgun bir Galatasaray.

Rotasyon kötü, orası net. Beşiktaş'la kıyaslayın, aradaki fark öyle büyük ki. Transfer yazdığımda "hala mı" diyorsunuz, evet "hala". Bu yaz yaşanan büyük değişime rağmen iş bitmedi, bizim bu yerli kalitesini mutlaka yükseltmemiz gerekiyor. 11'in özellikle sol bek noktasında sorunu büyük, kulübe için ise birçok pozisyon sayarım.

Şuna bakıyorum, ne kazanabiliriz. Kimi kazansak kazanç, sürpriz çıkışlar bekliyorum ve böyle maçlar o isimler için şans olmalı. Bundan kastım Tarık Çamdal veya Donk değil, Sinan Gümüş ya da Koray Günter gibi isimler. Takımda kalmayacağı belli olan, gönderilmek istenen isimlere bu tarz maçlarda şans vermek tamamen bir zaman kaybı. Tarık Çamdal'dan yana beklenti ne ki, adam bu işte. 

Feghouli hazır değil, tam forma girmişken 44 günlük bir ara girdi araya ve geriye atmış kendini. Gerçi oynadığı yer de enteresandı, sol kanatta kullandık ki bu adam sağ çizgide oynamalı. Yine de vuruş kalitesinden dahi hazır olmadığı sonucu ortaya çıkıyor. 2. yarıda oyundan çıkması doğru karar ve 2. yarıda oluşan farkta Emrah Başsan'ın istekli oyunu önemli etki etti.

2 ismi öne çıkarıyorum, Sinan Gümüş ve Emrah Başsan. Sinan Gümüş'ü en çok eleştiren isimlerden biri değil, o ismim belki de. Yeteneğinden hiç kuşkum yok, beklentim var. Doğan tepki isteksizliğinden, mücadeleden uzaklaşmasından ve olmadan oldum havasına girmesindendi. Geçen sezonu müthiş bitirdi, Östersunds karşısında ise o halinden eser yoktu. Yetenekli adam nihayetinde, ne vereceği belli, bunu da önceki sezonlarda gösterdi. 2. yarıda o sorumluluğu aldı ve maçı kopardı. Yapar bunları, keşke kazanılsa ve iyi bir alternatif konumuna gelse.

2. yarıda biraz daha derli topluyduk diyelim. En azından istek vardı ve Sinan Gümüş, Emrah Başsan gibi isimlerle sonuca gittik. 2. yarıda pek imkan vermesek bile (gol yememize rağmen) rakibin ilk yarıda önemli pozisyonları da var, hiç kimsenin konsantrasyonu yoktu. 2. yarıda hücumla, kalite farkıyla kazandık diyelim. 2. golü geç bulduk, sonrasında ise oyun açıldı. Yalnız şu takımda 5 metreye pas atamayan futbolcular var ve onları izlemek çok acı.

Biraz erken sonucu alsaydık keşke, Recep Gül'ü daha uzun izlemek isterdim. Kaliteli kumaş, oyuna girdikten sonra da etki etti. Tudor onu yaz kampı döneminde de çok tutuyordu, bu maçta da şans verdi. Barış Zeren'i değerlendiremiyorum, o kadar ön plana çıkmadı ama Recep Gül potansiyelini biraz olsun konuşturdu. Sivas Belediyesi'yle oynanacak rövanş maçında bu tarz isimleri ilk 11'de görmeyi diliyorum..

Fedakarlık bu, kendinden öte takımı adına


2-3 gün önce performans üzerinden bir yazı yazdım. Serdar Aziz özelinde kurulan ön yargıların ne kadar kötü olduğunu kendimce belirtmeye çalışıyorum. Bu sezon Galatasaray için birçok ismi ön plana çıkarırız, gerçekten büyük oynuyorlar. Emin olun, Serdar Aziz'in de o isimlerden altta kalır bir yanı yok ve olmadığında yaşanan sorunları izledik işte.

Tekrar paylaşayım, dileyen bakabilir;

Şimdi de karakterden girelim. Transfer olduğu gün de aynı şeyleri yazıyordum, bu adam lider karakterli. Bursaspor'da öyleydi, o karakteri Galatasaray'a da taşıdı. Geçen sezon öyle eleştiriler alıyordu ki, akıl almaz yorumlar. Gerçi o yorumlar bugün de gelir, sendelemesine bakıyor sadece. Ön yargıların bittiğini düşünmüyorum, şartlanmış insan çok.

Maalesef ki onun da gerçeği yaşadığı sakatlıklar. Tolga Ciğerci için yazdıklarım onun için de geçerli, çok önemli isim ama güvenemezsiniz. En az o ayarda bir alternatifiniz daha olmalı ki o olmadığında sorun yaşamayın. Şanssız da, sürekli onu buluyor. Bu sezon yüzüyle alakalı çok sorun yaşadı mesela. Önce burnu kırıldı, son maçta yüz kemiklerinde kırıklar oluştu. 

Korumuyor kendini, daha doğrusu sakınmıyor. Geçen sezon yaşadığı sakatlığı hatırlayın. Osmanlıspor'un buz zemininde yere düşmesiyle sakatlandı ama bir anda ayağa kalktı ve o pozisyonu engelledi. Devamında da sezonu kapatmak durumunda kaldı. Bugün de ameliyat olması gerekiyor mesela, olmuyor. Fedakarlık bu, kendinden öte takımı adına. İyi bir sözleşmesi var, kontratı garanti ve ameliyatını olur, köşesine çekilir. O ise sahada ve kendi için değil.

48 saat içinde ameliyat olmaması durumunda yüzünde göçük kalacağı belirtilmesine rağmen yapmıyor bunu. Doğru bir hareket değil aslında, önce sağlık ama şu fedakarlığı öyle büyük ki. Herkesin kolay alamayacağı kararlar bunlar, cesaret etmek hiç kolay değil. Ben unutmam mesela, her fırsatta dile getirir, yazarım. Seviyorum Serdar Aziz'i, ilk geldiği gün de yazmıştım, bugün ise yanılmadığım için çok mutluyum..

Bunu göze almak zorundayız, Tolga Ciğerci'nin sakatlıklarla alakalı gerçeği


Tolga Ciğerci'yi ne kadar övsek de güvenemezsiniz. Sık sakatlık sorunu yaşayan bir isim, ne kadar dikkat ederseniz edin bu değişmiyor. 3-4 hafta olmayacağı açıklandı ve Aralık ayına dahi gelmeden 2. önemli sakatlığı bu. Üstelik dikkat ettiğimiz, zorlamadığımız haliyle. Geçtiğimiz sezon zorladık, geri dönüşü 2-3 ayı bulmuştu. Bunu göze almak zorundayız, Tolga Ciğerci'nin sakatlıklarla alakalı gerçeği.

Beşiktaş karşısında önemliydi, Quaresma karşısında Linnes'i hayal ediyorum da. İki saf kanatlı oyunu özlediğimi yazmıştım, esas beklentim o olsa da Beşiktaş karşısında Tolga Ciğerci'nin önemi vardı. Beşiktaş'ın önemli bir kanat etkisi var, buna bekleri de dahil. Özellikle Quaresma bu maçlarda çok daha başka oynuyor, Linnes'i de orada güçsüz görüyorum. En azından Tolga Ciğerci'nin mücadelesiyle orayı kapatabilirdik.

Tudor ne yapacak, asıl soru o. Kendi oyunu ve düzeni mi yoksa rakibe göre bir 11 mi. Kanat etkisi dediğim olay basit bir konu değil ve sol tarafımız zayıf. Mariano / Garry Rorigues'le sağ tarafı güvenli kılarken sol kanat için aynısını yazmam mümkün değil. Sadece Linnes de değil, önündeki isim kim olacak. Yasin Öztekin en yakın isim gibi görünüyor ve ekstra bir savunma katkısı vermeli. Feghouli'nin maç eksiği var, onu kupa maçında görmeli ve şu aşamada daha çok hamle olarak kullanılmalı.

Ya da Tudor formasyon değiştirecek, yine 3'lü savunmaya dönmek durumunda kalacak. Denayer'i sol stoper veya sol bek gibi görmemiz benim için sürpriz olmaz. O pozisyonda hücumu biraz daha kenara atmak ve rakibi durdurmaya oynamak gibi. 3'lü savunma ve Denayer'in sol stoper olması durumunda da sol çizgide Linnes'den ziyade Garry Rodrigues daha iyi bir hamle olur. Daha tempolu çünkü, hücumda da tamamen sıfırlanmamak demek.

Latovlevici'nin de 3-4 hafta olmayacağını söyleyelim. Şu an bir haber değeri taşımıyor tabii, son maçtaki eleştiriler malum ve Ocak ayıyla birlikte takımdan gönderileceğini düşünüyorum. Mutlaka bir sol bek alınacak, orada ayağı kayan isim Latovlevici. Büyük tepki aldı, zaten olmayan bağ koptu ve bu noktadan sonra imkansız..

27 Kasım 2017 Pazartesi

Geçmiş zaman olur ki #2; Gheorghe Hagi / Harry Kewell


Kewell konusunda duygularım öyle dalgalı ki. 99-2000 sezonu Uefa Kupası yolunda yürürken Leeds United ile gerilimli bir yarı final oynadık. Çocuk kafam, ben de rakibin en iyi oyuncusuna şartlandım ve o isim Kewell'dı. Sonrasında Liverpool'a gitti ama benim Kewell'a olan bakış açım daima negatifti. 2008 / 2009 sezonundaki transferler genelde sürpriz olurdu, bir anda isim önümüze düşer ve şaşırırdık. Kewell ilk halkaydı, açıklandığında bir akşam vaktiydi ve şaşkınlığımın tarifi yoktu. Karışık duygular, nereden bileyim sonrasında en sevdiğim futbolculardan biri olsun. Galatasaray'da çok daha başarılı bir dönemi olsun, çok daha iyi zamana denk gelsin isterdim ama o 3 sezondaki varlığıyla dahi bana çok şey kattı. Bu aralar önüme düşen ve nostalji kokan fotoğrafları paylaşmayı seviyorum. 99 - 2000 sezonu, Uefa Kupası yarı finali ilk maçı. Ali Sami Yen'den müthiş bir Kewell / Hagi fotoğrafı. Bu ikili Galatasaray'da da buluştu, 2010 - 2011 sezonunda  Hagi Kewell'ın teknik direktörlüğünü de yaptı. Hagi'nin yeri ayrı, o klasmanı tartışmayacağım bile. Kewell ise benim adıma en özel isimlerden biri, bu formaya öyle yakıştı ki..

İki saf kanatlı düzeni de özlemişim


Alternatif noktasında sıkıntı yaşıyoruz, bu anlamda kazanılabilecek sürpriz isimler o kadar önemli ki. Konyaspor deplasmanında Selçuk İnan'ın oynadığı oyun gibi, Trabzonspor karşısında bunu devam ettiremedi ama Alanyaspor karşısında bunu devam ettirdi. Beklenti de bu zaten, formayı bulduğunda en azından tecrübesiyle orayı doldurabilmesi.

Alanyaspor karşısındaki Yasin Öztekin performansı da buna bir örnek. Tolga Ciğerci'nin şanssız sakatlığı sonrası forma bir anda ona geldi ve bence iyi performanstı. Tolga Ciğerci'nin solda olmasıyla farklı, Yasin Öztekin gibi bir isimle daha farklı bir kanat oyunu oynuyorsunuz. Yasin Öztekin'in gözden tamamen çıktığını düşünüyordum, öyle değilmiş.

Soru şu, kanatlarda nasıl bir düzen kullanılmalı. Tolga Ciğerci'li düzen mi yoksa orada saf bir kanat kullanmak mı. Yoksa o pozisyona 10 numara özellikli bir kanat almak mı, bu da bir tercih. Biz mevcut olanı konuşalım, en azından ligin ilk yarısı hangi tarz bir oyunla oynanmalı. Düşüncem şu, Tolga Ciğerci'yi çok beğeniyor ve önemini vurguluyorum ama iki saf kanatlı düzeni de özlemişim.

Daha hızlı bir oyun anlamına geliyor çünkü. Soldan gelemiyorduk, Tolga Ciğerci orta saha / hücum bağlantısını yapıyordu ve topsuz olarak rakip ceza sahasına girip gol atıyordu. Top taşıma, çizgiyi kullanma noktasında maalesef ki iyi bir sol bekimiz de yok. Latovlevici dip durumda, Linnes ters ayaklı olduğu için daha kat eden tarzda ve bu da kanat etkisini sağ tarafa yıkıyor.

Yasin Öztekin / Garry Rodrigues doğru bir ikili değil, hücumda bitirme noktasında sorun yaşanıyor. Akıl koyma noktasında Feghouli'nin varlığı önemli olacak. Solda Garry Rodrigues, sağda Feghouli en iyi düzen gibi. Garry Rodrigues'den vazgeçemeyiz, mücadelesi, o çizgiyi kullanabilmesi ve enerjisi o kadar önemli ki. Gomis'i en çok besleyen isim, takımı hücuma taşıyan, ön alanda baskı kurabilen.

Yasin Öztekin de özverili, çalışıyor ama sınırları belli. Garry Rodrigues'in de sınırları belli ama bu saydığım özellikler itibariyle değerli. Feghouli ise büyük oyuncu, yüzde 50'sini dahi göremedik oysa. Türkiye Kupası'nı merak ediyorum, Feghouli geri dönüyor ve yavaştan ısındırmak lazım. Beşiktaş karşısında Tolga Ciğerci'yi solda, Feghouli'yi sağda izleriz. Alanyaspor gibi rakipler karşısında ise iki saf kanatlı düzen en doğrusu gibi..

26 Kasım 2017 Pazar

Gomis böyle bir adam, tarzıyla alakalı konuşmak lazım


Gomis'in bu sezon ki en kötü performansı Fenerbahçe karşısındaydı. Onun ardından Trabzonspor maçını yazarım, sonra da Alanyaspor'u. Gomis adına iyi bir performans değildi, mücadele noktasında o kadar iyi görmedim. Onun öndeki çalışkanlığı hücumu direkt olarak etkiliyor, gol anlamında takımı taşıyan isim. Buna rağmen golünü attı, çok daha fazlasını da atabilirdi.

Gomis böyle bir adam, tarzıyla alakalı konuşmak lazım. Servis almak zorunda, odağı biraz da ona kurmalı. Garry Rodrigues bunu iyi yapıyor mesela, çizgiye inip Gomis'e hazırladığı pozisyonlar var. Bunu yapabilen 2. bir isim yok mesela, bu sayıyı arttırmalı. Maç içinde ne kadar yok görünse bile o maçı boş geçmeyecek kalitede bir isim. Alanyaspor karşısında bunun örneğini izledik.

Sezon başına oranla birçok futbolcunun iştahı biraz daha düştü. Performanslar dalgalandı, haliyle takım da bundan etkilendi. Gomis de o isimlerden biri, sezon başındaki havası yok: Sürdürebilmek zor, akıl almaz bir iştah, adamın yaşının 32 olduğunu unutmamak lazım. Bana sorarsanız yüzde 100'ünde de etki etmiyor, yüzde 70'iyle şu görüntüyü verdi. İçinde bulunduğu nokta da fazlasıyla iyi.

13 maçta 13 golü var, 3 de asist yaptı. Maç başına 2.9 şut ortalaması, bunların 1.7'si isabetli. Bu sezon alınan yabancıların diğer özelliği de karakterleri, "evden işe" yabancılar. Gomis'in ileriye dönük bir hedefi yok, Podolski geldiğinde Euro 2016 diyorduk mesela. Gomis için böyle bir şey yok, iyi kazanıyor, 3 yıllık sözleşme ama zorluyor, sürekli çalışıyor, gelişmenin peşinde. Çok büyük bir profesyonel.

Drogba da böyleydi, 36 yaşındaydı ama kafa toplarında istediğim kadar iyi değilim diyerek kafa vuruşları üzerine özel idmanlar yapardı. Gomis'in de bitiricilik çalıştığını biliyorum, bu konuda biraz sallandığını o da biliyor. Dün yoruldu, dinlendirmemiz gerekiyordu ve kaçan gollerin nedeni biraz da bu. Alternatifinin olmaması diğer sıkıntı, onu da ayrı olarak konuşalım. Eren Derdiyok'u oyuna alamıyoruz, Gomis'le o kadar alakasız bir isim ki..

Tudor'un canı yanmış, çoğu söylediğinde de haklı


Östersunds hezimetinin ardından yapılan basın toplantısını hatırlayın. Ortada büyük bir başarısızlık vardı ama Tudor bunu savunmuştu, kaçmadı. Başkaları kaçtı, 1 ay sonra başka bir hezimetin ardından. Yönetim de Tudor'un arkasında durdu, transferler devam etti, lige iyi başlandı ve orada kazandığı bir kredi oldu.

Sonra kötü gidişat, büyük maçların kazanılamaması derken biten kredi. Alanyaspor maçı sonrası da Östersunds havası vardı sanki. Tudor esti gürledi, çoğu noktada da haklı. Yine de üzüldüm, bir teknik direktörün bu triplere girmesi ya da sokulması diyelim. Hamza Hamzaoğlu da 2015 - 2016 sezonu içinde böyleydi, kazanılan maçların ardından "zaten bizim etkimiz yok, katkımız yok, biz kimiz ki" modundaydı. Sonu kötü bitti, Tudor da maalesef o moda girmiş.

Serdar Aziz konusunda verdiğim örnek burada da geçerli. Bir kesim var ve beğenmiyor, ilk kötü anda da ortaya çıkıyor. İyi noktada ise sessiz, konuşulmuyor, şu da iyiydi denilemiyor. Kendimden örnek vereyim, iyiye iyi, kötüye kötü demeye çalışıyorum. İyi anda iyiyi görürüm, kötü anda kendimce eleştirimi yaparım. Ön yargılarım veya şartlanmışlıklarım yok, Tudor da başarılı olsun isterim. Gördüğümü ise yazarım.

Tudor'un canı yanmış, çoğu söylediğinde de haklı. Her şey bitmiş gibi hareket edildi, iyi anda sessiz kalındı, kötü anda yerin dibine sokuldu. O da insan, haklı yani. Bitmiş bir şey yok, lideriz, bence önümüz de açık, şampiyon da olabiliriz. Büyük maçlar travma yarattı, o eşiği atlayamadık ve Beşiktaş karşısında da umutsuzluk var. 6 puan önündeyiz oysa Beşiktaş'ın, bu neden konuşulmuyor. 

Bir şey var, Tudor'un da bu söylediklerinin altını doldurması lazım. Uyarılmasının doğru olduğunu söylemiştim ama bu travmaya sürüklenmesi de hata. Oyuncu değiştiremez durumda, Ahmet Çalık dahi 90. dakikada oyuna giriyor ve yuhalanıyor. Latovlevici'ye tepki vermeyin dediğinde yine yuhalanıyor, taraftar profili de garip. Tudor'un bu anlamda çıkıp Beşiktaş karşısında istediğini alması, artık macera aramaması lazım. Taraftar nazarında ancak bu şekilde kredi kazanacak, maalesef ki herkes bu tarz maçlara odaklı.

Fernando önemli, Serdar Aziz de en az onun kadar önemli


Başakşehir karşısında herhangi bir iyi futbolcumuz yoktu. Denayer'i daha ağır eleştirdim, vitrinde o olduğu ve benim için en büyük hayal kırıklığı olduğu için. Maicon da hatalıydı yoksa, Denayer Adebayor karşısında nasıl ezildiyse Elia karşısında da Maicon varlık gösteremedi. Stoper uyumu o kadar mühim ki, birbirini bozdu bu adamlar. Maicon havadan iyi, Denayer hızlı gibi görünse de iş hayal edilen gibi yürümüyor.

Maicon'u vitrine koyuyoruz ağırlıkla, sezonun en iyilerinden gerçekten de. Benim beklentim bu düzeydeydi ama ağırlıklı olarak ön yargılı bakıldı, kusurları daha ön plana çıkarıldı. Başakşehir karşısında felaket bir maç yaşadı, genele baktığımda ise sigorta isimlerden. Fernando önemli, Serdar Aziz de en az onun kadar önemli.

Duran top konusuna girmiyorum, Alanyaspor karşısında yine savunamadık. Akan oyunda iyiyiz, rakibe net pozisyon vermiyoruz, gol yeme alışkanlığını bıraktık. Maicon / Serdar Aziz ikilisi büyük etken burada, harika bir uyum var. Her ikisi de havadan iyi, agresif, hamleli, rakibini caydırıyor ve anlaşıyorlar işte. Bunun bozmanın alemi yok, buna 3'lü savunma oynamayı da dahil ediyorum. Maicon / Serdar Aziz ikilisi mümkün oldukça sahada kalmalı, Fernando'nun varlığıyla da akan oyunda iyi savunuruz.

Serdar Aziz'e ön yargıyla bakılıyor, bu maalesef değişmeyecek. Öyle yargılar ve şartlanmışlıklar var ki kötü anında en kötü stoper ilan edilir, iyi anda herkes susar. O gün de yazdım, bugün de. Transfer şartlarına takıldınız da önümüze baksak, 1.5 yıl oldu. Geçen sezon da sağlıklı kaldığında oynuyordu, bu sezon ise iyi takımın içinde gelişme gösteren, büyüyen futbolcularımızdan biri. Tolga Ciğerci ya da Garry Rodrigues'den daha fazla hatta.

Bakın burada Alanyaspor istatistikleri var, üzerine konuşalım;
https://twitter.com/fcnblog/status/934510561278283777

Kilit pas dediğimiz olay golle sonuçlandı. Serdar Aziz'in Gomis'e attığı o pasta bir an Hummels'i, Pique'yi gördüm. Sorulsa bu adamın ayakları çok kötü, topa Allah ne verdiyse vuruyordur. Uzun oynamıyor, o işi Maicon yapıyor zaten. Kısa oynuyor, daha isabetli ve topla da çıkıyor artık. Rakibi orta sahada karşılayabiliyor, takımını bir anda hücuma da taşıyor. Kötü diye adlandırılacak özellikleri bunlar, yapıyor yani. Hakkında büyük ön yargı var..

25 Kasım 2017 Cumartesi

Galatasaray 2-0 Alanyaspor, kanser hücum


İştah güzel, istiyoruz, orada sıkıntı yok. Başakşehir maçının ardından en azından mücadele anlamında reaksiyon gösterdik, bunlar önemli. Sorun bitirememek ve son tercihlerin genelinin hatalı olması. Hücumun iştahı güzel yoksa, çift kanatlı oynamanın getirdiği bir hız ve tempo da vardı. Çok rahat kazanmamız gerekiyordu, Gençlerbirliği maçına göre fark bitirememek. İyi oynadık diye yazdığımız maçlarda da bu kadar hücum ettik yoksa. 

Kanserdi şu hücum, normal şartlarda böyle bir maçta rakip sizi cezalandırır. Vagner Love, Junior Fernandes gibi isimlerin olmaması, maç içinde Mbilla'nın sakatlanması ve Emre Akbaba'nın hafta içinde yaşadığı sorunlar şans oldu. X bir maçta cezalandırılırsınız, bu şartlarda kazanmış olmak güzel. Yeniden şampiyonluğa inanmak gerekiyor ve Beşiktaş'ın puan kaybettiği gün, haftaya da Beşiktaş'la oynayacağınız maç öncesi sorun yaşamamak önemli.

Çift kanatla farklı oynuyoruz, en azından daha hızlıyız. Tolga Ciğerci'yi seviyorum, varlığı da önemli. Yalnız olması gereken bu tarz mı onu düşünüyorum. Yasin Öztekin / Garry Rodrigues iki saf kanat, birlikte olmaları bence olması gereken değil ama mevcut isimler arasında başka alternatif yok. Bitirme noktasında sorun burada başlıyor zaten, şut veya pas noktasında. Feghouli bu yüzden önemli, hücuma getireceği akıl noktasında. Yalnız şu durumda Feghouli'ye dönemezsiniz, ön alanda verilen mücadeleden ödün vermek demek bu. Hazır olduğu anı beklemek lazım.

Belhanda da eksik kalıyor, sorumluluk alması lazım. Öz güven kaybı biraz da, hücumda o da bitiremeyen isimlerden ama vazgeçemiyorsunuz, olmadığında neler olduğunu da görüyoruz. Mücadelesi, oyunun içinde olması tamam, orada sorun yok da asıl beklenti bitirme noktasında. Gençlerbirliği karşısında o sorumluluğu aldı ve çok daha rahat bir maç izledik. Alanyaspor karşısında topa giremedi, son ana kadar ne olacak sorusunu sorduk. Kötü değil, beklenti farklı.

Serdar Aziz'i tutuyorum, blogu takip edenler bilir. Maicon / Serdar Aziz bana sorarsanız ligin en iyi ikililerinden biri, birlikte oynadıkları sürece ise en formdaları. Serdar Aziz'in varlığında Maicon'un dahi çehresi değişiyor, Denayer'le ise görüntü çok dağınık. Maicon / Serdar Aziz ikilisi bugün müthiş maç çıkardı, akan oyunda yine pozisyon vermedik. Duran toplar yine sorun, vurduruyoruz. Alanyaspor'un da bu şekilde 2 pozisyonu var, x bir takım cezalandırır.

Latovlevici kötü durumda bile değil, dip noktada. Sağdan etkiliydik, Garry Rodrigues / Mariano ikilisinin etkisi büyük, solda ise etki yok. Latovlevici'nin Yasin Öztekin'i de büyük oranda bozduğunu düşünüyorum, hızlı olarak çok daha iyi çıkabilirdik. Sürekli sağdan oynayamıyorsunuz, Mariano da bir yerde tıkanabiliyor. Sola baktığımızda ise etki yok, Latovlevici'nin tarz noktasında Linnes'e oranla doğru isim olduğunu düşünüyordum ama bu görüntüde oynaması imkansız. Forma adaleti Linnes diyor, en azından daha sakin.

Korktuğum gibi olmadı. Badou Ndiaye ve Maicon'u şu maçtan sağ salim çıkarmak güzel. Badou Ndiaye'nin kontrolsüzlüğü yine üzerindeydi, sarının direğinden döndü aslında. Badou Ndiaye'yi oyun anlamında eleştirmiyorum, ona biçilen bu rolde daha fazlasını veremez. Körelttik demem hücum noktasında, pozisyon noktasında tüm tercihleri hatalı. Ama Selçuk İnan'la birlikte iyi ikiliydiler, en azından bu maçı sorunsuz kurtardık. 

Tudor da zor durumda, itiraf edelim. Öyle bir psikolojiye sokuldu ki maç sonu açıklamalarıyla bunu gösterdi. Taraftar profilini beğenmiyorum, maç anında futbolcu ya da teknik adamı yuhalamak ne demek. Latovlevici zaten dip noktada, kötü oynuyor da yuhalayınca ne değişti. İyice yerin dibine soktuk. Ahmet Çalık oyuna giriyor o dahi yuhalanıyor. Oyuncu değiştiremiyor Tudor bu yüzden, 1-0'ın ardından hamle yapamamak bu yüzden. Yapması lazım, aksi durumda varlığı ya da yokluğu bir anlam taşımayacak. 

Çıkan sonuç iplerin koptuğu, bu o kadar belli ki


Tudor'dan istenen bir rapor vardı, nihayet geldi. Başakşehir maçında neden düzen değiştirdiği sorusuna "Emre Belözoğlu olmadığı için" cevabını vermiş. Emre Belözoğlu'nun oynayıp oynamayacağı kesin değildi, maç günü belli olmuştu ve bu düzene de sadece 2 gün çalışıldı. Kararı da maç günü verilmiş, belli oldu. 2 gün önce konuşulan 11 başkaydı çünkü, bildiğimiz düzendi o.

Emre Belözoğlu'na göre neden kurgulanıyoruz, ilk etapta takıldığım mevzu bu. İyi futbolcu, Başakşehir'in en önemli kozlarından ve oyuna hükmeden bir isim ama senin kendi oyununu oynaman gerekiyordu. Mahmut Tekdemir'in yokluğu da büyük bir handikap, Fernando / Badou Ndiaye ezberiyle ortayı tutacaktık zaten, ekstra girişimlere gerek yoktu ki.

Gökhan İnler / İrfan Can Kahveci ikilisi daha yumuşak, bana sorarsanız da o kadar uyumlu değil. Futbolcuları kötülemek anlamında yazmıyorum, Başakşehir'in ezberi farklı. Emre Belözoğlu'nun varlığında şu orta saha düzenini bir derece anlarım, olmayacağı açıklanıyor ve 4-3-1-2 ile merkezi sağlamlaştırmaya çalışıyoruz. Bu sayede Badou Ndiaye ve Tolga Ciğerci'yi kaybettik işte, bir de kanatları boşaltmış olduk. 

Orta sahaları böyle eksikken kanatlardan gelecekleri o kadar belli ki, bunu düşünememek tarifsiz bir durum olmalı. Caicara yok bir de, Uğur Uçar'ı zorlaman gerek, bunu yapacak isim Garry Rodrigues ama 4-1'den sonra oyuna giriyor. Teknik direktör konuşmaya gerek dahi yok, Tudor sınıfta kaldı. Kaldığı gibi de "Emre Belözoğlu olmadığı için" diye bir mazeret üretiyor. Mazereti üretti, o doğrultuda alınan karara bakar mısınız.

Uyarıyı aldı, eski düzene döndüğünü göreceğiz. Bu olması gereken, uyarılması doğru karardı. Şu var, Tudor kendi inandığı doğrularla mı devam edecek, yoksa aldığı uyarı doğrultusunda mı. Her iki durum da facia, bana bu yönde bir talimat gelse devam etmem, düşündüğümü uygulamak isterim. Ama Tudor'un düşündüğü yanlış, uyarılması gerekiyordu. Çıkan sonuç iplerin koptuğu, bu o kadar belli ki..

Onun için yeni bir pozisyon değil ama tek maçlık olmalı


Tablo çok çabuk değişiyor, bu da Tudor'un en büyük sorunlarından biri. Bir plana odaklanıyor, bunun yanında b planı da üretiyor ama b planına belli ki o kadar çalışmıyor. Son dakika alınan kararların çok fazla işlemediğini düşünüyorum. 

Fernando'nun yokluğunda ne oynarız sorusu var. Dün yazdım, akşam saatlerinde yayınlamıştım ama bir anlamı kalmadığı için bunu yazıyorum. Badou Ndiaye / Tolga Ciğerci orta sahası, Garry Rodrigues / Sinan Gümüş kanadı bekleniyordu ve hücum 11'iydi bu. Şimdi ise Fernando'nun yerine Denayer'in düşünüldüğü yazılıyor. Haliyle plan en baştan değişti.

Muslera
Mariano Maicon Serdar Linnes 
Denayer Badou
Garry Belhanda Ciğerci
Gomis

Böyle görünüyor ama 3'lü stoper de oynanabilir. 3'lü stoper durumunda şunu sorarım, sol çizgide neden Garry Rodrigues oynamıyor? Böyle bir düzende, o kanatta (hele ki iç sahada) en iyi performansı şu ana kadar Garry Rodrigues verdi. Latovlevici de eleştirseniz bile sol ayaklı olması itibariyle orada bir derece oynar ama Linnes'i 3'lü savunmanın sol kanadında düşünemiyorum.

Denayer ön libero ya da, Fernnando gibi zaman zaman stoperleri 3'leyecek. Bunu iyi yapar, tempoya ayak uydurur, agresiflik ve sertlik getirir, bu anlamda Badou'yla yıldırıcı bir güç olur ama işin hücum tarafı sorun. Topla çıkabilir desek, Fernando gibi pas aksiyonunu yönetemez. Ayrıca kontrol de diğer sıkıntı, Fernando daha sakin ve akıllı hareket eder, Denayer'in ise kontrolü sorunlu.

Denayer'in belli iyi özellikleri var. Hızı, temposu ve atletizmi gibi. Pozisyon bilgisi sorun, kontrolü düşük ve stoper olmayacak sorusu ciddi ciddi soruluyor. Sunderland günlerinde de ilk etapta stoper başladı, sonrasında ağırlıklı olarak sağ bek ve ön liberoda oynadı. Onun için yeni bir pozisyon değil, Alanyaspor karşısında da oynayabilir, belki iyi performans da verir ama tek maçlık hareket bu. Beşiktaş karşısında olmaz.

Tudor'dan yana korkum şu. Olası iyi performansın ardından bunu ertesi maça da taşıması. Başakşehir maçlarının örneğini vermiştim, geçen sezon Adanaspor dönüşü oynanan 4-4-2, bu sezon ise Gençlerbirliği maçı sonrası oynanan çift forvet. Denayer için de bu geçerli olabilir, Tudor'un da büyük bir hatası olur..

24 Kasım 2017 Cuma

Eski düzen değil bu, daha hücuma dönük bir kadro


Alanyaspor'da her gün bir eksik açıklanıyor. Vagner Love'yle başladı liste, en son Mbilla'nın sakatlandığı açıklandı. Hücum noktasında sorunları olacak, özellikle forvet anlamında alternatifleri kalmadı. Gerçi bu tarz eksiklerin Galatasaray açısından önemi yok, bunları değerlendiremeyen, hatta rakibin avantajına çeviren bir teknik direktörümüz var. Yine de kazanacağımızı düşünüyorum, bu eksikler sahada olsaydı da fikrim değişmezdi.

Sorun zaten bu maçlarda değil. Böyle maçlarda kendi oyunumuzu oynuyoruz ve istediğimiz sonuçları alıyoruz. Fark da atabiliriz bu karşılaşmada, Başakşehir maçının ardından mutlaka bir reaksiyon olacak. İş Beşiktaş maçında, o maça yönelik sanırım kimsenin umudu yok. Tudor bu tarz maçlara yönelik tüm kredisini tüketti ve o maçın planını öyle merak ediyorum ki. Kendi bildiği yoldan mı yoksa ona yapılan uyarının etkisiyle mi hareket edecek.


Alanyaspor maçına dönelim, Hürriyet'in beklediği 11 bu şekilde. Fernando ve Feghouli'nin cezası var, bana da çıkabilecek en mantıklı kadro bu gibi geliyor. Eski düzen değil bu, daha hücuma dönük bir kadro. Eski düzenin devamı, Fernando'nun yokluğunda Selçuk İnan'ın oynaması anlamına gelecekti ki o da orta sahanın agresiflik ve savunma noktasında sorun demekti. Güvenilemiyor doğal olarak, olmaması doğru karar.

Tolga Ciğerci'yi göbeğe çekince de kanatlarda fazla bir alternatif yok. Ya Yasin Öztekin ya da Sinan Gümüş, biri oynayacak işte. Hangisinin oynayacağına o kadar takılmıyorum ama Garry Rodrigues'i solda kullanınca sağ tarafta Sinan Gümüş daha doğru tercih. Forvet özelliği var, rakip ceza sahasının içinde kalabalık olmak anlamında önemli.

Serdar Aziz'in dönüşü önemli, Latovlevici'nin bu görüntüsünün ardından forma yine Linnes'e geçti ve Eren Derdiyok kulübeye geliyor. Tolga Ciğerci / Badou Ndiaye ikilisi ise tempo noktasında kıymetli, uyumlu hareket edeceklerini düşünüyorum. 4-3-1-2 büyük bir hayal kırıklığıydı, orta sahada ikili oynamaları onların yararına. İkisi de hem 6 hem de 8 gibi oynayabilir, 10'u da destekler. Belhanda zaten 8 gibi oynuyor, yine kalabalık bir orta sahamız var ama doğru profildeki futbolcularla..

Tudor bu isim olabilir mi? Bazı açılardan pozitif, bazı açılardan negatif

Sinan Yılmaz'la futbol konuşmak büyük keyif. Extensor günlerinden bu yana her yazdığını özenle takip ederim ve en sevdiğim blogger'lardandı. Blogger günleri eskide kaldı, profesyonel hayatın içindeyiz ve o da bu mecrada devam etmekte. Neyse, Tudor merkezli bir Galatasaray sohbeti yaptık. Tudor'un geleceğini tartışıyoruz, dün iyi giden ama bugün sendeleyen bir süreç var..


Tudor'un geleceğini tartıştığımız günlerdeyiz. Bu sezona büyük bir krediyle başlamamıştı, bir de buna Östersunds maçlarını ekleyelim. Devamında değişen kadro, iyi oynayan ve lige müthiş başlayan bir Galatasaray. Tudor o algıyı kırdı derken bugün yine bir kötü gidişat var ve kovulmanın eşiğinde olduğunu düşünüyorum. Sorum şu, iyi anlamda başardığı neydi ve o gidişatın ardından bu kötü tablo içine nasıl düştük?

Sinan Yılmaz: Tudor’un bu kadar düşük bir krediyle sezona başlaması geçen sezon 20. haftada kendisine tamamen tezat bir kadroyu eline vermeleri yüzünden. Galatasaray yönetiminin klasik plansızlıkları nedeniyle o günkü kadro Tudor’a zamansız verildi ve sezon sonuna kadar da genç teknik adamın kredisini tüketmesini sağladılar. Sağlıklı bir büyük takımın yönetimi. Riekerink ile sezon sonuna kadar devam eder. Mayıs sonunda Tudor ile anlaşırdı ama Galatasaray yönetiminde bu kalite yok. Galatasaray başarısızlığa da sabretmeyi bilmesi gereken basiretli bir kulüp olmalı, böyle bir tarihe sahip ama Gençlerbirliği gibi yönetiliyor.

Bu sezona iyi başlanmasında ise Östersunds’a erken elenmenin ve sezonun ilk haftalarındaki fikstür avantajının büyük katkısı var. Yönetim yine büyük bir hata ile transferleri çok geç bitirdi. Kadro ancak Ağustos’ta oluşturuldu ancak şansa ilk 3 hafta lige yeni çıkmış veya hiç hazır olmayan takımlarla karşılaştı Galatasaray ve bu maçlar bir nevi hazırlık maçı görevi gördü. Sonra da takım toparlandı zaten. Sanırım ilk 5 hafta daha güçlü takımlarla maçlar oynansa bugün Galatasaray’ın başında başka bir teknik adam olacaktı ve şimdi onun kalıp – kalmaması gerektiğini konuşacaktık. Şaka gibi ama bu kadar rezil bir durum gerçekten.

4-1-4-1 oynayan ama maç içinde Fernando'nun stoperlerin arasına girmesiyle 3'lü savunma düzenine de geçebilen bir Galatasaray vardı. Sonrasında değişti bu düzen, geriden çıkmakta zorlanıyoruz diyerek Badou Ndiaye biraz daha geri çekildi. Bu da eleştiriliyor mesela, Badou Ndiaye'nin rakip kaleye daha yakın oynaması gerektiğini düşünenlerdenim. Sen bu konuda ne düşünüyorsun ve bu formasyonun değişmesindeki nedenler ne olabilir?

Sinan Yılmaz: Öncelikle 4-3-2-1 oynandığını düşünüyorum. Sadece Antalyaspor maçında 4-1-4-1 gibiydi. Galatasaray bu haftaya kadar ligin açık farkla en iyi savunma yapan takımıydı. Denayer son haftalarda daha çok süre alınca bu güç azaldı ama özellikle Galatasaray kendi yarı sahasında rakiplere 3 saniye topa basma izni bile vermeyen kendi 2. bölgesinde müthiş alan kapatan bir takım. Bu da Badou Ndiaye sayesinde. Badou Ndiaye ligin en çok top kapma hamlesi yapan (pres) orta saha oyuncusu. 2. Sırada da Fernando var. Bak bu da Tudor’un başarısı. Ligin en çok pres yapan iki orta saha oyuncusu senin oyuncularınsa bu da senin başarın. Çünkü Ndiaye hadi pres odaklı çabuk bir adam ama Fernando daha pozisyon tutan oyuncu olmasına rağmen onu da bu preste bu kadar etkili kullanabilmek önemli iş. Uzun lafın kısası Galatasaray mükemmele yakın 2. bölge presi yapıyor. Rakiplere oyun organizasyon şansı tanımıyor ve bunda da en önemli etken Ndiaye’nin rolü. Ndiaye enerjisini hücumda topsuz gol koşularıyla da kullanabilir ama onu Tolga yapıyor. Ndiaye’nin görevi de enerjiyi mükemmel savunma yapmak için kullanmak. Tolga çok koşar ama Ndiaye kadar sert pres yapan, onun kadar agresif bir adam değil yani Tolga’nın yaptığını Ndiaye’ye yaptırabilirsin ama Ndiaye’nin yaptığını başkasına yaptıramazsın bu kadroda. O yüzden bence Galatasaray’ın en değerli oyuncusu Ndiaye. En çok parayı o eder bu takımda.

Büyük ya da rakip olarak görünen takımlara karşı değişen düzenleri izliyoruz. Bu tarz maçlarda Tudor'un planları değişiyor ve hepsinde de istediği sonucu alamayan bir Galatasaray var. Tudor'u bu anlamda nasıl değerlendirirsin ve bu tarz hamlelerin gerekliliği var mı sence? Galatasaray iyi olduğu, bildiği düzende devam ediyor olsa çok daha iyi olmaz mıydı?

Sinan Yılmaz: Muhtemelen olurdu ama şanssızlık da var. Fenerbahçe maçında 3’lü düzende çok iyi başlanmıştı ama Serdar’ın sakatlığı mesela kötü etkiledi. Tudor büyük maçları almak adına becerili bir teknik adam değil. Özellikle oyun içi hamlelerle maçın düzenine olumlu etki ettiğini pek göremiyoruz ama genç bir teknik adam. 96-98 arası genç Fatih Terim’in de derbilerde başarısız olduğunu hatta Fenerbahçe’den 4 yediğini ama sonra öğrenebildiğini görüyoruz. İnsan öğrenebilen bir varlık tecrübe bu yüzden çok önemli. Bu bir tercih Burak, ya tecrübeli ama bıkmış hocaları getireceksin. Advocaat, Denizli, Rijkaard gibi. Ya da genç, aç ama tecrübesizleri getirip sabredeceksin. Hem aç, hem de taktik ustalarını Nagelsmann’ları zaten kapıyorlar. O yüzden futbolcu yetiştirir gibi hoca da yetiştirmen gerek. Tudor bu isim olabilir mi? Bazı açılardan pozitif, bazı açılardan negatif. Sabredeceksin, sabretmeden olmaz.

Önümüzde bir Beşiktaş maçı olacak, çoğu Galatasaraylının da bu maçtan yana umutlu olduğunu düşünmüyorum. Beşiktaş karşısına nasıl çıkar sence, kendi düşüncelerinden ödün mü verir yoksa yine rakibe göre kurgulanarak, kafasında oluşturduğu maç planını mı uygular? Ya da değiştiriyorum, sen Tudor'un yerinde olsan nasıl hareket edersin?

Sinan Yılmaz: Beşiktaş çok geniş alanda oynayabilen bir takım. Pep hücumda geniş alanda oynayabilmenin önemine dair konuşuyor hep. Şenol Güneş de bunu çok iyi başarıyor. Bence BJK’ı şaşırtacak. Üçlü bir savunma yapmak gerek. Quaresma’nın karşısına Linnes – Lato koymak yerine 3’lü savunma 4’lü orta saha sola Garry, sağa Mariano ve merkeze de Fernando – Ndiaye önlerine Belhanda – Tolga ve uca da Gomis yapardım ben olsam.


Belhanda konusunda ne düşündüğünü merak ediyorum. Maalesef Sneijder'li dönemden kopamayan çok fazla taraftar var. Bir futbolcu 10 numarayı sırtına geçirdiğinde farklı beklentiler içine giriliyor. Belhanda da kendini ifade etmişti, artık 8 numara gibi oynamaya başladığını söyledi. Eminim ki o evrildiği pozisyon düşünülerek transfer edildi ve Tudor da o yönde değerlendiriyor. Sen Belhanda'nın şu ana kadar ki performansı için ne söylersin?

Sinan Yılmaz: Doğru söylüyorsun. Belhanda 8 numara oynuyor ve bir 8 ile 10’u kıyaslamak saçma oluyor. Belhanda’yı gayet beğeniyorum ben. En beğendiğim yönü de çok hareketli olması ve daha bunu bir kişinin övdüğünü görmedim. Çok komik insanlar Tolga’nın bu kadar çok alan bulup bu kadar çok gol atmasında ana etkenin Belhanda olduğunu görememesi şaşırtıcı. Belhanda o kadar çok alan açıp hareket ediyor ki rakipler kümelenemiyor merkezde. Aynı Tolga geçen yıl da elindeydi. Önünde sabit Sneijder, solda sabit Bruma, sağda sabit Podolski varken çocuk neden gol koşusu yapamıyordu? Çünkü statikler, markajdan hiç çıkamıyorlar ve alan açılmıyor. Pası koşu yollarına değil sadece ayaklarına istiyorlar sonuçta Galatasaray hareket edemeyen, kolay marke edilen, tahmin edilen bir takıma dönüyordu. Bu üçlünün arkasında merkezden veya beklerden hücuma katılım kısıtlanıyordu. Belhanda ise çok hareketli olduğu için çok alan açıyor. Tabi 4. yıldıza kadar olan Sneijder ile Belhanda kıyaslanmaz. Sneijder 4. yıldıza kadar dünya yıldızıydı. 4. yıldızdan sonra ise profesyonelliğini kaybetti. Sürekli sakatlandı, sakatlıklardan kilolu döndü ve seviyesini düşürdü. Ölüsü 15 asist yapacak kadar kaliteliydi ama onun ölüsü, Podolski’nin ölüsü, Bruma’nın şahsiliği derken Galatasaray hücumu ölüyordu sonra zombi gibi hücum eden uyuşuk bir takım oluyordu.

Serdar Aziz'in hakkının yeterince verilmediğini düşünenlerdenim. Denayer'in transferini istemiştim ama Serdar Aziz'i onun önünde gördüğümü de yazdım. Denayer'i alternatif olarak düşündüm, oysa son maçlarda Denayer'in daha fazla forma şansı bulduğunu gördük. Bunda sakatlık, cezalı duruma düşme gibi etmenler de var. Denayer'in şu ana kadar hayal kırıklığı yarattığını düşünüyorum, geçen yıllar maalesef kendini ileri atmadı. Hem Serdar Aziz için düşünceni merak ediyorum, hem de Denayer'in geleceği sence nasıl şekillenecek?

Sinan Yılmaz: Serdar ve Denayer için geçmişte çok yazdım. Kendimi tekrar etmek istemiyorum. Denayer stoper pozisyonu için çok dağınık, mental olarak çok geride bir oyuncu. Konsantrasyonu, markajı ve pozisyon alması kötü. Hatırlarsan Denayer hakkında 2 yıl önce stoper olamayacağı, bek olması gerektiği konusunda tartışıyorduk. Bunlar tabi zamanla öğrenilebilecek şeyler henüz 22 yaşında bir stoperin tecrübeli bir stoper gibi pozisyon almasını beklemek doğru değil ama üstüne Denayer agresif de değil. O fiziksel avantajına, çabukluk ve atletizmine rağmen hiç temaslı oynamadığı için birebirlerde de etkisiz kalıyor. Çok basit iki örnek. Serdar’ın Kone’yi markajını hatırla, Denayer’in Adebayor’u markajına bak. Serdar Kone’yi dövdü. Faul yaptı, erken bastı, kart gördü falan ama adamı 18 içine sokmadı. Ceza sahasına yakın yerde top aldırmadı. Gerekirse kafasını yarıyor ama göz açtırmıyor. Konsantrasyonu ve pozisyon bilgisi Denayer’in çok önünde. Hatta bence Maicon’dan da iyi pozisyon alıyor ama şu sakatlık belası nedeniyle potansiyeline kavuşamadı. 

Serdar devamlı oynadığında üst düzey bir stoper. Türkiye’yi EURO 2016’ya götüren 2. Numaralı oyuncu Serdar’dır. Arda ile ikisi son 6-7 maçta o kadar etkili oynadılar ki biliyorsun o dönemi mucizevi bir çıkışla katılmıştık. O çıkışta aslan payı Arda ve Serdar’ındı. Serdar’dan önce her milli maçta savunmada sıkıntı yaşanıyordu. Serdar’dan sonra ise savunma sorunu çözülmüştü. Tabi Türk olduğu için adı da Serdar olduğu için bunlar pek görülmüyor. Linnes gibi Molde’den gelse adı da Serdarsson olsa şimdi sosyal medyada gençlerin profil fotoğrafı Serdar olacaktı.


Galatasaray'da oynamanın farklı şeyler gerektirdiğini bilerek yazıyorum. Osmanlıspor'da 10 numara gibi ve daha özgür olarak oynayan bir Badou Ndiaye vardı. Galatasaray'da beklentiler farklı, transfer edilirken 8 numara düşünüldü. Imbula isteniyordu, savunması ve temposu yanında teknik özellikleri de yüksek bir isim. Badou Ndiaye de ona yakın bir futbolcu, hatta bitiriciliği çok daha iyi. Tudor onu daha defansif aksiyon içinde kullanıyor ve geri çekti. Bence 6 numara gibi, özellikle Fernando stoperlerin arasına girdiğinde. Bunun da 10 liralık malzemeden 5 liralık katkı olduğunu düşünüyorum. Sen bu konuda ne düşünürsün, Badou Ndiaye'nin oynaması ve iyi olduğu yer neresi?

Sinan Yılmaz: Bence Badou Ndiaye çok iyi oynuyor. Onu yazın transfer etmeyen West Ham’ın da çok pişman olduğunu düşünüyorum. Premier Lig takımı olsam onu transfer etmek için hiç çekinmezdim. Yukarıda dediğim gibi Galatasaray’ın Denayer’e kadar çok iyi savunma yapmasını sağlayan bir numaralı oyuncuydu. Fakat Denayer hava toplarını Başakşehir hücumcularına servis olarak indirdiği için Ndiaye de bir şey yapamadı son maçta.

Son sorum. Tudor'la devam edildiğinden yola çıkarak yazıyorum. Bu takımın Ocak ayında transfer konusunda nasıl bir aksiyon alması gerekiyor?

Sinan Yılmaz: 3’lü sistemde en büyük sorun solak bir stoperin olmaması. Bunun için Carole geri çağırılabilir. Asamoah transferi tabi sol taraf için büyük fark yaratacak ve gerçekten çok gerekli. Latovlevici yazın kamp yememesine rağmen bu nedenle oynuyor. Tek solak oyuncu ve hücumu genişletmeyi gerçekten iyi biliyor. Geçen maç en kötü oyunlarından biri ama en az 10 kere hücumda kendisini kanatta boşa çıkarttı. Hücumda çok iyi pas opsiyonu oluyor ve yedek olarak takımda tutulmalı bence 2. Yarıda Feghouli ile ikisi çok daha iyi olacaktır kondisyonlarını toparlayınca. Bence sol açık veya Arda falan lazım değil. Solak stoper lazım para yoksa Carole geri çağırılabilir ve sola Asamoah alınsın yeter. Tabi hücumda da 2. forvet olabilen bir oyuncu gerekli ama o isim zaten Feghouli. Yaz kampı geçirmediği için Feghouli’nin % 60’ını görebildik şimdiye kadar. 2. Yarı onun katılımı ile bu eksik giderilebilir diye düşünüyorum. Tolga ve Gomis’e yardımcı bir skorer şart.

23 Kasım 2017 Perşembe

Adebayor'un adı Galatasaray'la da anılmıştı ve istemediğimi hatırlıyorum


Bu tarz forvetlerin ülkemizde büyük iş çıkardığının altını ısrarla çizerim. Geneli boş çıkmıyor, ne durumda gelirlerse gelsinler takımlarını taşıyor, fark yaratıyorlar. İsim isim gitmeyeceğim, biliyoruz, konuşuyoruz. Adebayor'la alakalı şunu yazayım, forvetlerle alakalı bu düşünceme rağmen beklentim farklıydı. Adebayor'un en sorunlu ve dip yaptığı dönemde geldi, parasını kazanır ve düzen bozar derken Başakşehir'i taşıyan isimlerden biri.

Abdullah Avcı'nın hakkını veririm, bir sistemi var ve istikrarla büyüyorlar. Zaman geçtikçe futbolcu profilleri de değişti, iddialı futbolcular gelir oldu. Mehmet Batdal'la oynadıkları bir oyun vardı ve hücumda farklı aldıkları bir katkı vardı. Gol odaklı oynamıyordu, daha çok ön alanda pivot özellikleri ve mücadelesiyle ayaktaydı. Adebayor onun yerine geldi gibi göründü ve Mehmet Batdal'ın bu yaptıklarını yapıyor, Abdullah Avcı onu da koşturuyor. İşin içine bir de Adebayor kalitesi eklediğimizde fark ortaya çıkıyor.

Maç seçtiği oluyor, bu onun noksanı. Odaklandığı maçta ise farkı büyük, Galatasaray karşısında gördüğümüz gibi. Durduramadık, tek başına süpürdü savunmayı. Bunda Denayer'in de yüksek katkıları olmasına rağmen, hız noktasında dahi Denayer gibi bir ismi geçtiğini gördüm. Fizik avantajı var, havadan ezer de Denayer'i hızlı bir oyuncu olarak biliriz, Adebayor onu çoğu zaman geçti. Maicon'u da Elia bitirdi, haliyle Galatasaray savunması diye bir şey kalmadı.

Türkiye'yle alakalı yaptığı yorum da hoşuma gitti, böyle büyük isimler ülke için önemli tanıtım. Çoğu futbolcunun yurt dışındaki röportajlarını okuyoruz, ilgi görüyorlar, takip ediliyorlar. Ligin kalitesi de böylelikle artıyor. Adebayor kendini buldu, bir dönem Galatasaray'la da anı anılmıştı ve istemediğimi hatırlıyorum. Büyük yanılgı, şu sahiplenmeyi yaşayacağını gerçekten düşünmedim. Eto'o, Vagner Love gibi isimler için de bu geçerli, yaptıkları gerçek anlamda liderlik..

Transfer tarzı "2018" #9; Miranda


Denayer'den beklediğimiz etkiyi alamadık, en azından benim için sezonun en büyük hayal kırıklığı. Serdar Aziz'e güvenirim, beğendiğim bir isim. Denayer'le birlikte iyi rotasyon olabileceklerini düşünüyordum, olmadı. Maicon / Serdar Aziz ikilisinin doğruluğu tartışılsa da mevcut için iyi bir ikili. Lig için konuşuyorum, üst seviyede durum değişecek.

Tudor'la devam eder miyiz bilmiyorum, ben onun üzerinden yorumlamayacağım bu durumu. 3'lü ihtimallerini bir kenara bırakıyorum ve bildiğim ise Maicon'un yanına iyi bir stoper almalıyız. Bu isim de mümkünse sol ayaklı olmalı ama geriden oyun kurabilen, pas özelliği yüksek bir stoper de fazlasıyla işimizi görür. Sorunlardan biri de bu, geriden iyi çıkamamak.

Serdar Aziz bu noktada zorlanıyor mesela. Kısa oynadığında iyi, iş geriden oyun kurmaya geldiğinde ise yetersiz. Maicon zorluyor daha çok, onun pas aksiyonu daha iyi ama bu noktada yeterliliği yine tartışılır. Beşiktaş'ın Pepe etkisi var, yaş ne olursa olsun ya da geldiği nokta, tecrübe ve kalite işin rengini değiştiriyor. Miranda'nın da sözleşmesi sezon sonunda bitecek, bundan kaynaklı Galatasaray için o kadar iyi tercih ki.

33 yaşında ama hala üst seviyede düşündüğüm bir stoper. Inter'de devamlılığı var, bu anlamda devam da edebilir ya da önemli takımları da konuşabiliriz onun hakkında. Atletico Madrid günlerinden bu yana takipteyiz, çok beğendiğim bir stoper. Inter formasıyla Atletico günlerinde olduğu gibi yükseklerde değil ama hala en iyilerden biri. Bana olabilecek bir hamle gibi de geliyor ve aradığımız özellikler kendisinde mevcut.

Maicon da Brezilyalı, Mariano / Fernando gibi isimlerin de varlığında uyumla alakalı sorunu olmayacak zaten. Komple stoper işte, arayabileceğiniz her özellik var. Lider, ayağı temiz, yaşına oranla hızlı diyeceğimiz, güçlü bir futbolcu. Brezilya Milli Takım'ına seçilmeye devam ediyor, sakatlık olmazsa 2018 Dünya Kupası'nda yeri hazır. Hakkında anlatılacak çok fazla bir şey yok, Galatasaray'a karakter ve kalite katabilecek bir isim, yaşına bakmamak gerekiyor.

Maicon iyi bir isim olmasına rağmen kendisini tamamlayacak, özellikle lider diyeceğimiz stopere ihtiyaç duyuyor. Maicon farklı bir tarz, şu aşamada Ujfalusi gibi bir hamle gerekecek. Sözleşmesi bitecek ve Galatasaray'ın transfer ihtimali olan isimler arasında da en iyisi Miranda. Chiellini gibi isimlerin de sözleşmesi bitiyor ama ihtimalini görmüyorum..

22 Kasım 2017 Çarşamba

Carole'nin de Bruma gibi "öz güven" kazanabilme ihtimali


Bruma önemli potansiyeldi. Sakatlık dönemi oldu, beklenen etkiyi gösteremedi derken Real Sociedad'a kiralandı. İstikrarlı bir görüntüsü olmamasına rağmen "öz güven" kazandı ve Galatasaray'a geri döndüğünde bambaşka bir Bruma vardı. Geçen sezon Bruma'yı izledik, bana göre Galatasaray'ın en iyisiydi.

Bruma ile Carole'yi elbette kıyaslamayacağım. En başta yaşları, Bruma 3 yaş daha küçük. Sonra potansiyelleri, Bruma'nın yeteneklerinin ucu yok. Ortak nokta sayabileceğim, daha doğrusu olabilecek bir şey var, Carole'nin de "öz güven" kazanabilme ihtimali. Sevilla günleri iyi gitmiyor, pek fazla forma şansı bulduğunu söyleyemem. Yine de oranın havasını almak farklı, geri döndüğünde bir şansı daha olabilir mi dersiniz.

Galatasaray'a ilk geldiği dönemler heyecanlıydım. Maliyeti düşüktü, potansiyeli vardı ve Telles'le iyi bir rotasyon hayal ettim. Sonra Telles gitti, Carole tek başına sol beki taşıdı. Sakatlık dönemi oldu, Hamza Hamzaoğlu gitti derken Carole'yi de kaybettik. Devamı hayal kırıklığı ve sürekli hatalar. Daha iyisi olmalıydı.

Tudor geldikten sonra da heyecanlıydım, atletik ve onun isteyeceği tarzda bir isim. 3'lüyü çok deniyor Tudor, sol stopere dahi evrilebilirdi. Şans bulmadı diyemem, yine değerlendiremedi. Östersunds maçları ise ipin ucunu kaçırdı ve Carole'yi kaybettik. Sevilla'ya kiralanması benim için büyük sürpriz ve bir anlamda o kadar da boş futbolcu olmadığını göstermez mi.

Aklı burada, orası kesin. Geri döneceğine de inanıyorum, Sevilla'da bir geleceği yok. Bu sezon sol bek öyle sorunlu ki kalsa daha mı iyi olurdu diye soruluyor. Asamoah'ın gelmeyeceği bilinse takımda kalırdı, Latovlevici transferini gerçekleştirmezdik. Gitmesi iyi oldu gerçi, Carole'nin öz güven kazanması gerektiğini düşünüyorum, Bruma bu anlamda iyi bir örnek..

Geçmiş zaman olur ki #1; Eric Gerets / Saša Ilić,


Çok güzel bir fotoğraf olduğu için kayıtsız kalamadım. Gerets ve Sasa Ilic, Galatasaray adına iki özel insan. Gerets'in teknik direktörlüğüyle alakalı çok yorum yapılır, karakteri ya da Galatasaray'a ne kadar yakıştığı noktasıyla ise asla. Kazandığı çok kıymetli bir şampiyonluk var, üzerine o kadar çok şey yazılır ki. Saidou'yu orta sahada defansif anlamda tek bıraktığımız, Sasa Ilic'i de forvet sayarsak 3 forvetle oynadığımız. O oyunun keyfi de büyüktü, Gerets o anlamda unutulmayacak. Ilic için ise ne yazsak az, bu adamın çok daha uzun sürecek bir Galatasaray kariyeri olmalıydı. 10 numara değildi, forvetin arkasında pozisyon alan, gizli forvet diyeceğimiz isim. Gol anında orada olurdu, iyi bitiriciydi ve o şampiyonluğun kahramanlarından. Bu işi de son derece sessiz ve gösterişsiz yapardı, sorunsuz futbolcuydu. O pozisyonda nice futbolcular geçti ama Ilic olmadı çoğu. Bugün yaşı 39, Partizan'da hala devam ediyor. Bizde de yaşaması gereken çok uzun sezonlar vardı, böyle bir futbolcuydu. Gerets ise teknik direktörlüğe devam etmiyor, sağlık sorunlarıyla uğraşıyordu. Galatasaray sonrası fena sayılmayacak bir Marsilya kariyeri vardı, devamında Arap coğrafyasında boy gösterdi. Eminim ki o da teknik direktörlüğe devam etmiş olsa geçmiş yıllarda mutlaka Galatasaray'ın düşüneceği isimlerden biri olacaktı..

Fatih Terim'in de bu yönetimle çalışacağını düşünmediğim için Tudor'la devam


Biraz süreci izleyeyim diyerek yazmak için bekledim. Güven kaybına uğradığı kesin, Mayıs ayında kongre var ve Dursun Özbek devam etmek istiyorsa şampiyon olmak zorunda. Bu noktadan sonra Tudor'un arkasında olmadıkları kesin ama ellerini bağlayan bir durum var. Mayıs ayında kongre olacağı için x bir teknik adama bağlayıcı sözleşme veremezler. Fatih Terim'in de bu yönetim altında çalışacağını düşünmediğim için Tudor'la devam etmek durumundalar.

Benim de düşüncem bu yönde, Tudor'un yerine getirebileceğimiz bir teknik direktör yok. Fatih Terim'i ben de isterim ama gelmeyeceğini biliyorum. Hamza Hamzaoğlu mu Cihat Arslan mı gelecek ya da bu yönetimin getirebileceği iyi bir yabancı teknik adam var mı? Hamzaoğlu sonrası Mustafa Denizli süreci de aklımda, bu yüzden en azından Ocak ayına kadar Tudor'la devam diyorum.

Uyarılmalı, kulağı çekilmeli. Tudor'u övdüğüm noktalar vardı, iyi günlerin de sahibi o. Yalnız bir insan kendisini ancak bu şekilde hançerleyebilir, iyi düzeni bozan da o. Belhanda ve Gomis gibi isimlerin de isyanını görüyoruz, futbolculardan kaynaklı daha büyük sıkıntılar da olabilir. Eski düzene dönmek zorunda, büyük ve rakip diye adlandırdığımız maçlara karşı yeni arayışlara girmemeli. Beşiktaş maçı bu anlamda kader noktası ve ne yazık ki çok büyük bir umudum yok.

Uyarıldı diye ümit etmek istiyorum, Alanyaspor karşısında eski düzene döndüğünü göreceğiz. 4-1-4-1 oynayan, Badou Ndiye'nin hücuma daha yakın olduğu, Garry Rodrigues / Tolga Ciğerci kanatlı olan o düzen. Bu düzeni geliştirmek yerine arayışlara gittik, tutmadı o da. Puan farkı neredeydi, şu an ise neleri konuşuyoruz. Lideriz, ipler elimizde ama o ruh zedelendi, yeni teknik direktör konuşur olduk. Emin olun ki yerine gelebilecek bir isim olsa Tudor'un dönemi de biterdi.

Ayhan Akman konusuna girmiyorum bile, çok daha önce gitmesi gereken bir isim olmasına rağmen hala orada. Herhangi bir yeterliliği yok, yer dolduruyor. Hari Vukas'ın bu süreçte daha aktif olmasını bekliyorum, Tudor'un 2. adamı olarak. Yerli yardımcı gerekliliğine de inanmıyorum, yok çünkü. Hasan Şaş diyordum, nedeni de en azından kenarda isyan eden birinin olmasıydı..

21 Kasım 2017 Salı

Serdar Aziz'in alternatifiydi, şu noktada Ahmet Çalık'ın da gerisine düştü


Bazı futbolcular kesin yiyecek, Tudor'a gerekli uyarıların yapılmasının ardından da eski düzene geri dönüş yapacağız. Denayer, Eren Derdiyok ve Latovlevici o isimler, ayrıca bu noktadan sonra çok fazla şans bulabileceklerini düşünmüyorum. Tudor'un ömrü uzun mudur bilemem, şu aşamada 2 maçlık bir seyir defteri var. Onunla alakalı ayrı olarak yazacağım.

Denayer'le alakalı kapsam biraz daha geniş. Serdar Aziz'ın alternatifi olarak düşünülüyordu ama son zamanlarda 3'lü denemeleri kapsamında daha fazla şans buldu. Beklentim vardı, yalan yok. Maalesef bu sezona yönelik en büyük hayal kırıklığım oldu, tanıyamaz haldeyim. Benden olmayacak diye bağırıyor saha içinde, oysa bu adamın gösterdiği potansiyel farklıydı.

Haber şu, Serdar Aziz'in alternatifi olarak düşünülüyordu, o pozisyonu da kaybetmiş durumda. Ahmet Çalık'ı Serdar Aziz'in alternatifi olarak düşünecek Tudor, Denayer şansını iyice kaybetti. Ahmet Çalık'a da güvendiğimden değil, alternatifler var ama doğru isimler olup olmadıkları tartışılır. Formayı hak etti diyemem, Östersunds maçından bu yana izleyemiyoruz. Denayer'e bakarak yorum yapabilirim sadece, bu saatten sonra onun önünde şans bulması sürpriz olmaz.

Eren Derdiyok için "tarz evrimi" yorumu yapıyordum, o da şansını kaybetti. Gençlerbirliği'ne karşı oynamakla Başakşehir'e karşı oynamak aynı şeyler değil. Elmander gibi bir tarza bürünmesini bekledim, daha fazla mücadele etmesini, ön alanda baskı yapabilmesini. Başakşehir maçında kayıptı, hatta Gomis'in bu noktada mücadelesi daha yüksekti. Ocak ayında forvet hamlesi gelmeli, bunun kaçışı yok.

Latovlevici için de yazdım, o da benim adıma hayal kırıklığı. Daha iyisini bekledim, beklentinin altında kaldı. Linnes'i de çok farklı görmüyorum ama en azından özveri noktasında Latovlevici'nin önüne yazarım. Sözleşme opsiyonuyla alakalı bir durum da var, Latovlevici'ye onu kullandırmazlar. Ocak ayında da bir sol bek hamlesi gelir, hatta 2. bir yabancıya göre sözleşmesi dahi fesih edilebilir..
 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir