
Burak Eren: Milli Takım'la başlamak gerek. Çünkü ortada eleştirilen önemli bir nokta var. Fatih Terim döneminde eleştirilen yapının, Hiddink döneminde de devam ettiğini görüyoruz. Yani bazı futbolcular Milli Takım'ın kadrolu elemanları gibi ne olursa olsun çağrılıyorlar ve Volkan Şen, Ceyhun Gülselam, Mehmet Topal gibi birçok futbolcuda kadronun dışında yer aldı. Senin bu konuda düşüncen nedir? Birden köklü bir değişime mi ihtiyaç var ya da Hiddink bunu zamanla gerçekleştirebilecek midir? Kadroyu Oğuz Çetin'in kurduğuna yönelik söylentilerde çok güçlü.
Atilla Çelik: Yabancı ülkeye gelen bir hocasınız. Çok farklı bir futbol kültürüne sahip bir ülkeye geliyorsunuz. O ülkenin iç dinamiklerini tam anlamıyla bilmiyorsunuz. Gerçi o ülkenin uluslararası bazı oyuncularını tanıyorsunuz ama liginin ne durumda olduğunu, nasıl bir oyuncu havuzuna sahip olduğunu bilmiyorsunuz. Böyle bir durumda, başlangıçta yabancısı olduğunuz bir ligin oyuncu havuzunu bir anda inceleyebilmek ve hepsinin özelliklerine vakıf olabilmek kolay olmasa gerek. Bu yüzden başlangıçta kadrolar oluşturulurken Oğuz Çetin’in mecburen Hiddink’e yardımcı olması gerektiği söylenebilir. Hiddink; Arda, Tuncay, Nihat, Sabri, Emre, Hamit gibi oyuncuları seçerken hiç zorlanmaz. Bunlar bilinen oyuncular ama genel oyuncu seçimi için zaman ihtiyacı olduğunu söylemekte fayda var. Ya da size şunu sorayım. Tam şu anda Güney Kore Milli Takımı’nın başına sizi getirseler, hangi oyuncuları seçeceğiniz konusunda apışıp kalmaz mısınız?
Milli Takım olgusu çok farklı bir durum. Nasıl ki bir futbol takımı oyuncular bazında takım olmak zorundaysa, Milli Takım oyuncuları da birbirleriyle çok iyi uyum gösterebilen oyunculardan oluşabilmeli ve takım olabilmelidir. Bunu sağlayabilmenin öncelikli koşulu, takımın iskelet kadroya sahip olmasıdır. İskelet kadro da sürekli bir arada oynayarak oluşturulabilir. Eğer ilgili dönemlerde oyuncu seçimleri sadece en formda oyunculardan seçilirse, Milli Takım her maça ayrı kadro ile çıkmak zorunda kalır. Bu sefer emin olun, her halta bir kulp bulan aynı medya, bu sefer milli takımın neden sabit bir kadro kurmadığından dem vurur ve tozu dumana katar. Bazı oyuncuları form durumu ne olursa olsun gözü kapalı alabilmelisiniz. Eğer ki takımın iskeletine oluşturan bir isimse!

Atilla Çelik: Bu konuda asıl belirleyici etken lider karakterli olmaktır. Bir takımı bir adım öne taşıyan en önemli kriterlerden biri lider karakterli oyuncular ve yetenekleridir. Galatasaray’da bu anlamda Arda Turan önemli bir yapıtaşı. Biraz düşünün ve geçmişe bakın. Arda Turan’ın güzel oynadığı maçlarda Galatasaray’ın nasıl oynadığını hatırlayın. Arda Turan’ın vasatın üzerinde oynadığı zamanlarda göreceksiniz ki, Galatasaray o maçları büyük oranda kazanmıştır. Fakat bu bir insan. Her maç inanılmaz üst seviye performans gösteremez. Diğer oyuncuların bu anlamda onun durgunluğunu performanslarıyla kapatabilmesi lazım. Bunu yapabilmek başka lider karakterli, yetenekli, oyunun kaderini değiştirebilecek kaliteli oyunculara bakar. Takım bazında bu tarz oyunculara sahip olduğunuz kadarıyla diğer kaliteli oyuncuların durgunluklarını kapatabilirsiniz.
Galatasaray’da Arda Turan’ın durgun anlarında ortaya çıkan birkaç adam vardı. Bunların en başında Kewell geliyordu. Ya da geriden çıkardığı etkili paslarla Neill. Ya da olmadı Baros. Şu ana kadar olan maçlara baktığınızda yeteneğiyle oyunun kaderini değiştirebilecek başka oyuncular yoktu zaten. Misimovic hamlesi bu anlamda çok önemli olacaktır. Belki formda dönebilecek Elano bile Arda’nın yükünü azaltabilecektir. Arda-Kewell-Baros-Misimovic-Elano-Pino olarak sayabileceğimiz isimler bu anlamda Galatasaray için gerçekten çok önemli oyuncular olacaktır.
Burak Eren: Yazdığım bir yazıda okuyuculara Cana'nın partneri kim olmalı diye sormuştum. Çünkü 4-2-3-1 sistemine bir dönüş var ve Elano'nun sağ tarafa kaydırılacağını düşünürsek, Cana'nın yanındaki oynayacak isim Mustafa Sarp, Ayhan Akman veya Barış Özbek ikilisinden birisi olacak. Baktığımız zaman iki senedir konuşulmasına rağmen ısrarla o bölgeye transfer yapılmadı, üstelik Ledesma'dan Jovanoviç'e kadar düşülmesine rağmen. Senin bu konuda görüşlerin nelerdir, bu orta saha mevzusu uzun vadede bizleri nasıl etkiler?
Atilla Çelik: Misimovic kadroya katıldıktan sonra Galatasaray’ın orta sahada en büyük ihtiyaçlarından biri Cana ile Misimovic arasındaki bağlantıyı sağlıklı kılmakla birlikte, hem pas alışverişini yapabilecek hem de top rakibe geçtiğinde defansif yönüyle takıma katkıda bulunabilecek bir oyuncu olmuştur. Ledesma tarzı bir oyuncunun alınamaması bu anlamda pek iyi olmadı. Bu konu üzerine daha fazla şey söylemeye gerek yok. Elde belli mevcutlar var ve mümkün mertebe bunlardan yararlanma yoluna gidilecek. Ayhan’ın eldeki oyunculara nazaran pas trafiğine daha iyi katılabileceğini düşünebiliriz ama defansif yönü itibariyle katkısı tartışılır. Sarp ise gününde olduğunda elinden gelen tüm çabayı gösteren, tamamen defansif görevlerle süslenmesinden ziyade biraz daha ileride oynatıldığında daha iyi efor sarf edebilen bir oyuncu. Barış ise üstün nitelikleri olmayan, daha çok basan, koşan bir oyuncu. Eğer olaya 4-2-3-1 açısından yaklaşırsak Ayhan’ın bu sisteme daha uygun olduğu söylenebilir. Görece daha kolay maçlarda aslında Cana’nın yanına Elano bile monte edilebilir. Ama zor maçlarda Ayhan ne kadar yeterli olacaktır orası soru işareti. Bence Rijkaard, Musa da dahil olmak üzere bu oyuncuları sık sık kullanmaya çalışacaktır. Ayhan bir adım önde diye düşünüyorum.

Atilla Çelik: Öncelikle şunu söyleyeyim. Onur Kıvrak’a büyük bir saygı duyuyorum ve çok beğendiğim bir oyuncudur. Böyle bir oyuncuya sahip olamadığımız için Trabzonspor’a gıpta ediyorum. Keşke bu tarz oyuncuları Galatasaray da bulabilse. Onur’un neden ağırbaşlı bir oyuncu olduğunu açıklayamam. Çünkü bu bir insanın karakteriyle ilintilidir. Bu sorgulanamaz. Ama kendisine olan özgüveni, konuşurkenki düzgün ifadeleri, ne yaptığını bilmesi gibi konuları yaşadığı çevreye yontabiliriz. Onur, Manisa Alaşehir doğumlu bir oyuncudur. Ama daha 1 yaşındayken ailesi ile İzmir’e yerleşmiş bir insan. Haliyle Onur’un İzmir kültürü ile büyüdüğünü, büyük şehrin doyuruculuğundan beslendiğini, hayatın bir çok yönünü ve genişliğini gördüğünü kabul etmek lazım. Ortada sonradan görme bir insan evladı yok yani.
Onur’un en büyük avantajı, Şenol Güneş gibi kaleciliğin ve adamlığın ne olduğunu fazlasıyla bilen bir hocaya sahip olmasıdır. Şenol Güneş sahip olduğu kalecilik sezi ve yetileriyle Onur’un hamurunu bir çırpıda anlayıp, ona hiç düşünmeksizin formayı teslim etmiştir. Ona güvenmiştir ve bu durum Onur’a büyük bir özgüven aşılamıştır. Onur’un ilgili karakteri ise oyunculuk yeteneklerini iyice geliştirmesi için yeterli olacaktır. Özgüveni yüksek olan bir oyuncunun geliştireceği çok yönü vardır. Potansiyeli hakkında söylenebilecek bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bence ülkemizin tartışmasız en iyi kalecisidir ve Milli Takım bazında yıllar boyu kaleyi teslim edebileceğimiz bir oyuncuya sahibiz.

Atilla Çelik: Şimdi bilemediğimiz bir konu var. Rijkaard sisteminden fazla ödün veren bir hoca değil. Belki saha dizilişi olarak tam bir 4-3-3 sistemini benimsememiş gibi gözükse de, oyuncularından istedikleri şeyler bu sistemin bir parçasıdır. 4-2-3-1 sistemi ise biraz daha farklı bir sistem. Misimovic’in takıma monte edilecek olması bu takımın saf 4-3-3 sistemini uygulamasını zorlaştırır. Çünkü Misimovic 4-3-3 sisteminin tam ortasına yerleştirilebilecek bir oyuncu değil. İleri üçlünün herhangi bir yerine koyarsanız, bu sefer asıl özelliklerinden yararlanamazsınız.
Misimovic’in en etkili olacağı bölge, arkasını defansif oyuncularla besleyebileceğiniz forvet arkasıdır. Öyle merkezi bir bölgede olabilmelidir ki, takımın bir nevi beyni hüviyetinde oynamalıdır. Bu noktada Misimovic’in çevresindeki oyuncuların önemi çok büyük. Sol tarafta Arda ve Kewell alternatifleri, sağ tarafta Elano, Pino, Serdar Özkan alternatifleri, hemen önünde Baros, Batdal ve hatta gerekirse Kewell alternatifleri doğuyor. Ama asıl sorun şu. Ya Misimovic sakatlanırsa bu sistem yine değişmeyecek midir? Rijkaard tüm sistemini tek bir oyuncunun üzerine yığar mı? Tüm alışkanlıkları 4-2-3-1 sistemine göre kurmak ne kadar doğru? Ortada tek bir doğru sistemden bahsedemeyeceğiz anlayacağınız. Ama 4-2-3-1 sisteminin 4-3-3 sistemine göre daha uygun olacağını söylemekte fayda var. Çünkü eldeki oyuncular 4-3-3 sisteminden ziyade 4-2-3-1 sistemine uygunlar. Önemli olan bol alternatif yaratabilmek ve sakatlık kazalarına az maruz kalabilmektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder