
Türk atletlerle başlayalım. Binnaz Uslu'yla mesela. Çünkü başardığı iş çok önemli. 3000 su engelli yarışında finale kaldı. İşin güzel ise şu. Biz uzun mesafelerde devşirme atletlere yöneliriz genellikle, Elvan'dı Bekele'ydi gider bu liste. Binnaz Uslu ise bizim kendi içimizden çıkardığı bir isim ve geleceği oldukça parlak. Finale kalması bu açıdan büyük başarı, ayrıca Türkiye rekorunu da kırdığını eklemek gerek. Finalde bu rekorun üzerine biraz daha koyabilir, umarım gelecek adına bizler için madalya umudu yaratır. Kazanmak, kaybetmek değil mesele. Mümkün olan her branşta en azından final koşabilen atletler yaratmalıyız.
400 metrede ise Pınar Saka, şanssız bir şekilde elendi. Saliselerin oynadığı sıralamada 25. oldu ve yarı finalin dışında kaldı. O da Binnaz Uslu gibi 85 jenerasyonundan yetiştirdiğimiz bir atlet ve geleceğinin parlak olduğunu düşünüyorum. Bu iki atletimiz günün kazananı oldu bana göre, Karin Melis Mey'i de buna eklesek mi bilemedim. Kadınlar uzun atlamada finale kalmasına rağmen Pınar Saka'ya uğramayan şans Melis Mey'e uğradı ve iyi derecelerin çıkmadığı bir uzun atlama yarı finalinde finale kalmayı başardı. Kendisi son Dünya 3.'sü ama bunu koruması çok zor. Bu yıl onun adına iyi geçmiyor, ama son Dünya Şampiyonası'nda da yarı finalde zorlandığını ve finalde bir anda toparladığını es geçmeyelim. Belki diyoruz yine de, en azından finali görmesi güzel.
Günün değil, her şampiyonanın kaybedeni ise Eşref Apak. 2004 Atina Olimpiyatlarında kazandığı bronz madalyanın ardından her şampiyonada daha da üzerine koymasını beklediğimiz ve madalya umudumuz olan Eşref Apak'ın madalyayı geçtim finalde yarıştığını pek göremiyoruz. Hatırlıyorum, ilk zamanlanlarında zor imkanlarda çalışıyordu ve oradan gelerek bronz madalya sahibi olmuştu. Bu durum da o madalyayı o kadar değerlendirdi ama bundan sonraki süreçte en iyi antrenörlerle çalışmasına, imkanlarının da gelişmesine rağmen istenilen düzeyden çok uzak. Şampiyonalar dışında 75 ile 80 metre arasındaki derecelerine şahit oluyoruz aslında ama farklı bir durum mu var bilmiyorum, şampiyonalarda 70 metreyi göremiyor ve yarı finalde eleniyor. Bundan sonraki yıllar da o eski günlere dönüş zor gibi, farklı sorunları olduğunu düşünüyorum.
Kenya ilk günün kazananı oldu. Kadınlar maratonda da madalyaları süpürdüler, kadınlar 10 bin finalinde de. Bu da Etiyopya ile giriştikleri ezeli rekabette onlara atılan önemli bir tokat, ondan da öte atletizm tarihine atılmış altın adımlar. Cheruiyot, 30:48.98 ile kazandı ve kariyer rekorunu da kırmış oldu.
100 metre ise malumunuz, önden sunulan bir special gibi 2. günde finali yarışılır. Usain Bolt her zaman olduğu gibi uçuyor, sakatlık izlerini de atmış ama rakibi yok. Tyson Gay ve Powell'sız bir 100 metre sunileşmeye yüz tutmuş. Gatlin'i görmek güzeldi, Lemaitre de formda gibi. Bunun dışında ilgimi çeken tek şey, Powell'ın yerine Jamaika kadrosuna alınan Yohan Blake'in Bolt'un ardından en iyi 2. dereceyi yapması ve yarı finale yükselişi. Son metreleri yürüyerek alınan dereceler bu tabii, Yohan Blake finali de görecektir. Ama Powell olsaydı Dünya Şampiyonasında yer alamayacaktı, işte Jamaika böyle bir ekol.
Sanya Richards-Ross'a da selam söyleyelim, onun dönüşünü görmek güzel. ABD'nin iyice sarsılmaya başladığı atletizm'de ABD'nin en büyük umutlarından biri. Allyson Felix ile beraber 400 metre kadınlarda altını arayacaklar, Jamaikalı atletler Shericka Williams ve Novlene Williams-Mills izin verirse tabii. Amantle Montsho'u da unutmayalım. Serilerde 51 saniyenin altına inen tek atlet oldu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder