12 Eylül 2011 Pazartesi

Bazen Ayrılık Vaktini İyi Bilmek Gerekli

Hidayet Türkoğlu ve Kerem Tunçeri'nin Milli Takım'ı bıraktığı yönünde dedikodular dolaşıyordu, dün böyle bir habere inanmıştık aslında. Bugün gördüğümüz tablo ise bu oyuncuların ne zaman çağrılırsak takıma geliriz, göreve hazırız mesajları. Gemiyi terketmemek güzel ama ben ayrılık vaktini iyi bilmek gerektiğini düşünüyorum. Özellikle de Hidayet Türkoğlu açısından. Ne kadar kaliteli bir isim olursan ol, belli bir zamandan sonra zarar vermeye başlayabilirsin, bu da gelecek adına iyi bir sinyal olmaz. Aynı şeyi Kerem Tunçeri açısından söylemiyorum mesela, onun durumu farklıydı, elbette beklentiler onun üzerinde de yüksekti {şahane bir Dünya Şampiyonası geçirdikten sonra} ama o 2001'e döndü, Hidayet ise 2001'in çok uzaklarında.

İbrahim Kutluay'ın eleştirisi bir noktaya kadar doğru aslında. Tony Parker ve Nowitzki gibi isimlerin takımlarını tek başına taşıyabildiğini söylüyor, doğru da. Bizim düştüğümüzde skor olarak bizi taşıyabilecek bir oyuncumuz hiç yok, olmadı da. Ne bir şutörümüz var, ne de asıl işi skor olan bir ismimiz.

Hidayet Türkoğlu üzerindeki beklentileri bu açıdan tartışabiliriz. 2001'deki Hidayet mesela. Çok gençti, NBA'deki ilk zamanlarıydı ama takım zor duruma düştüğünde sazı eline almasını biliyordu. 22 yaşındayken hem de. Haliyle yılların onu geliştirmesini bekledik, geliştirdi de. Sürekli üzerine koyan bir isim oldu, NBA tarihinde en yaşlı MİP ödülünü kazanan yine o oldu ama Milli Takım açısından baktığımızda beklenen düzeyin hep aşağısındaydı.

NBA'deki Hidayet Türkoğlu'na baktığımızda, özellikle Orlando Magic günlerinde oyun kuran hep o oldu. İlginç bir özellik yani, birçok pozisyonda oynayabilmek. 2.08 boyla üstelik. Bu da size her türlü pozisyon avantajını getiriyor, Hedo da bunu çok iyi kullandı, kendini bu şekilde kanıtladı. Şu açıdan da bakabiliriz, Magic sistemi adına o kadar önemli oldu ki, takıma tükürdüğünü yalattı. Ama iş Milli Takım'a geldiğinde o tarzda oynayan bir Hedo yerine, şutör Hedo'yu izledik. 15 sayı 8 ribaund, 7 asistlik triple double seviyelerinde gezen istatistikler yerine skora odaklandık, şöyle diyeyim Hidayet bizi skora odaklandırdı.

Bu yüzden de Hedo sayı attığında başarılıydı, atamadığında başarısız. Oysa oyunu kuran o olsa, sürekli içeri yüklense ve pozisyon arasa çok farklı bir opsiyon kazacaktık. Onun yapması gereken herşeyi Emir yaptı aslında, o da aynı tarzda bir isim ama o kendi gibi oynuyor. Hedo ise ben farklıyım havalarında farklı bir görüntüde. Coach'lar ona şutör gibi oyna dedemişlerdir ama o ısrarla bundan vazgeçmedi, haliyle de farkını ortaya koyduğu maç sayısı çok az oldu. Sadece bu turnuva için demiyorum, geçmişe baktığımda da durum bu.

Yine de güzel günler yaşattı, formayı hakkıyla terletti, en iyisini istedi ama en azından benim için beklentilerimi hiç karşılayamadı. 2001'deki Hidayet'i hep aradım, Tanjeviç'le de sorunlar yaşamasına rağmen Tanjeviç'in Mehmet Okur'u değil de Hidayet'i kazanma politikasına destek verdim, son yıllardaki Milli Takım'a gelme özgüvenine saygı duydum ama tablo bu.

1 yorum:

  1. tespitlerin dogru fakat eksik yanlari var bence. dogru ve tecrubeli teknik ekip oldugunda hidayetinde cok verimli olacagina inaniyorum ki olmustu da. hidayetin bu turnuvada bende yarattigi karekter daha korkunc oldu. sanki takimin kocu oymus gibi haksizda olmadigim bi` fikire kapildim. gerci bunun en buyuk sorumlusu hedo deil ona bu ortami saglayan basketimizin en basinda bulunan gargamel kilikli heriftir.

    YanıtlaSil