7 Eylül 2011 Çarşamba

Ezber Bozan Hareketler Bunlar

Bir transfer döneminin daha, iyisiyle kötüsüyle sonuna gelmiş bulunmaktayız. Rüzgarlı, sert ve agresif bir dönemdi bizim adımıza. Son 3 yıldan kalan başarısızlıklar, son yılı enkaza dönüşmeye yüz tutmuş bir tablo ve esmeye başlayan değişim rüzgarları. Transfer dönemini konuşmaya en başından başlamak lazım aslında, bu sezonun en büyük transferi Fatih Terim oldu çünkü. Birinci döneminin getirdiği büyük başarılar, ikinci dönemindeki başarısızlığından alınan derslerle beraber Fatih Terim'in ''ben değişmem, gelişirim'' egosundan çok ''hatalarımızdan da ders alarak'' demesi büyük değişimin ilk işaretidir aslında.

Ezber bozan hareketlere gelelim. Mesela Muslera transferi. Taffarel ve Mondragon da dahil buna, 30'lu yaşların üstünde ve bonservis anlamında maliyeti düşük isimlere yöneldik hep. Taffarel ve Mondragon bu açıdan başarılı oldu ama Leo Franco, Zapata ve kısmen De Sanctis gibi başarısızlıkla sonuçlanan hamleler oldu. Yerli anlamda ise genç, potansiyelli isimlere yönelmemize rağmen {Orkun Usak faciası hariç} hiçbir kaleciyi kazanamadığımızı gördük. Hamleler aynıydı, sürekli ezberden yedik ama Muslera farklı. Dünya'nın en iyi 10 kalecisinden biri olarak kabul edilen, 25 yaşındaki kaleciyi Copa Amerika'dan önce bağlıyorsun. Bu ezberin birinci halkası yani, ikinci halka ise 12 milyon avro'ya denk gelen bonservis. Bir kaleci uğruna böyle bir yatırımı Galatasaray değil ülkemiz bile pek görmedi, bu açıdan ezberi bozdu.

İkinci ezberi ise bonservisi elinde olan isimler bozdu. Selçuk İnan ve Elmander gibi. Avrupa'da olmadığınız, tutunacak dalınızın olmadığı bir sezon düşünüldüğünde bu futbolcuları bağlamak önemli. Bonservisi olmayan bir futbolcuyu her türlü alabilirsiniz demek mümkün ama futbolcular için ödenen yıllık ücretler bozuyor ezberi zaten. Trabzonspor'un 1.8 milyon avro önerdiği bir futbolcuyu 2.2 milyon avro'ya bağlayabiliyorsun. Üstelik orta saha diye inim inim inlerken, yerli piyasasının en değerli futbolcusunu alıyorsun belki de. Elmander desek ortalama üstü bir forvet ve kolay değil Avrupa'da olmadığın bir sezonda bonservisi olmadan bu futbolcuyu Mayıs ayında bağlamak. Bobo misali hiçbir yerle anlaşamaz ve son günlere yakın piyasasının altına bir atılım yapsa neyse, Elmander ilk tercihini kullandı Galatasaray tarafında.

Üçüncü ezberi ise Taffarel bozdu. Transfer demek sadece futbolcuyu almak değil, yıllardır ortada olan bozuk yapıyı düzeltmek adına hamle yapmaktır. Taffarel de böyle bir hamle. Ben bizdeki kaleci sorunsalının kaynağının Nezih Ali Baloğlu üzerinden döndüğünü hep söyledim. Son yıllarda gelen kötü yabancı kaleci transferleri bir yana, eldeki genç değerler bir gram olsun gelişim gösteremiyorsa bunda kaleci antrenörü suçludur. Ufuk Ceylan, Aykut Erçetin, Fevzi Elmas diye gider bu liste. Günümüzün tecrübelisi Aykut Erçetin bile gençti zamanında, yıllarını geçirdi Nezih Ali Baloğlu'yla. Sonuç ise ortada. İşte Taffarel'den bu yapıyı düzeltmesini, eldeki potansiyelleri daha da parlatmasını bekliyoruz. Muslera adına da Taffarel büyük bir şans.

Eboue de ezberi bozmuştur. Yıllardır böylesine yönlü bir futbolcumuz olmadı, direk soruna yönelik gerçekleşen nokta bir transferdir kendisi. Sabri Sarıoğlu uzun süredir sağ bek alternatifi konusunda sıkıntı yaşıyor, arkasındaki adam Serkan Kurtuluş düşünün yani. Ujfalusi de bu açıdan can oldu ama Eboue'dir bu işin zirvesi. Ayrıca sağ açık, orta sahanın ortası, sol bek, sol açık derken tam bir jokere sahibiz, 28 yaşında bu adam bir de. 3.5 milyon avro da böyle bir kalite için çok makul bir ücret, bu açıdan bozulan bir ezberdir.

Olumsuz tablo da var tabii, bunu es geçemeyiz. Riera mesela. Alacağı yıllık ücret kafama takıldı. Şuna birşey diyemem, Olympiakos'da da 2.5 milyon avro'ya oynuyordu ve orada aldığının daha fazlasına bize gelmesi kendi açısından doğal konuşulan alternatifler arasında Riera burun büktü. Riera'nın alacağı yıllık ücrete belki de daha iyileri ikna edilebilirdi, bu tip maksimum ücretleri bana göre maksimum isimler almalı ama Riera geldi. Neler yapacak göreceğiz, belki de bu lafları bana yedirecek. Melo'nun ücreti, opsiyonu konusunda da aynı eleştirileri yapmak mümkün ama futbolcunun kalitesi ve takımın konumu neticesinde o konuda konuşmak boş bence.

Ujfalusi'nin yanında Forlan ve Reyes gelse bu da ezber bozardı. Müthiş bir transfer harekatıydı o ama başarısızlıkla sonuçlandı. Sadece en zayıf halkayı alabildik ama o zayıf halkanın bile nasıl bir fark yarattığını görüyoruz. Yine de Ujfalusi'nin yarısı ücreti alan ve aynı yaşta olan {bonservissiz} Neill'in gidip Ujfa'nın alınması da eleştirilebilir ama oynanan hazırlık maçlarında bu eleştiriler de sanki boşa.

Şu da konuşulabilir. Sorunlu futbolcuları aldığımıza yönelik. Riera'nın da Liverpool günleri sorunlu oldu, Engin Baytar desek sorunluluğun kitabını yazmış bir isim ve son olarak Sercan Yıldırım. Hatta şöyle bir yorum da var, rehabilite merkezi gibisinden. Ama Engin Baytar ve Sercan'ın güzel yatırımlar olduğunu düşünüyorum, yetenekli yerliler. Maddi anlamda bakınca da sorun çıkaran bir durum yok, artı olarak futbolcuları kazanmanız durumunda güzel bir tablo çıkacak ortaya. Fatih Terim bilir işini, sever sorunlu futbolcuyla uğraşmayı. Kendi sistemi vardır, genellikle de başarılı olduğunu görürüz.

Sevmediğim nokta ise şu oldu. Yabancı kontenjanı kalktı bildiğiniz gibi, ilk 11'de 6, kulübede 2 ve gerisi sınırsız bir tablo var. Bu durum da Avrupa'da olan takımlarımız açısından avantaj ama çok büyük yanlışlık var. Bu karar geç alındı, mesela bir örnek verelim. Karar Mayıs ayı gibi alınmış olsaydı Bobo gitmezdi, o Bobo bugün çok değerli bir isime dönüşecekti ama olmadı. Şike sürecini biraz olsun unutturmaya yönelik bir hamle olduğu da söyleniyor ama beklenen bir durumdu. İşte böyle bir durum oluştuğundan Culio, Stancu ve Pino gibi isimler neden gitti anlamadım. Pino ve Culio çok iyi birer alternatif olabilirlerdi, hatta son çıkan kuraldan sonra Stancu bile. Biz ise tercihimizi kadroda 7-8 yabancı bulunsundan yana kullandık, belki de bu hakkı gelecek sezonlara bıraktık.

Genel tablo bana sorarsanız başarılı. Bana sorsanız bir stoper daha, mutlaka bir orta saha, sol bek ve ne olursa olsun santrafor alırdım. O santrafor Sercan Yıldırım değil aslında, ben tamamen şu görüntüdeki Baros'un yerine birini düşünürdüm. İyi bir Baros'u kimse tutamaz ama şu anki fizik görüntüsü iyi değil. Ama söz konusu değişimin temelleri atıldı, güzel bir inşaat başladı. Artık söz futbolcular ve Fatih Terim'de.

Yeni dönem hayırlı olsun ve son olarak şunu ekleyeyim. Podolski'nin transferinin yatması bana çok dokundu, çok istemiştim onu...

1 yorum:

  1. Hayırlı olsun hepsi. En çok sevindiğim şeylerden bir tanesi Muslera ve Tafo oldu. Tekrar hatırlattın sağolasın Burak.

    YanıtlaSil