Bu hafta blog röportajımızda Uğur Karakullukçu'yu konuk ettik. Yer yer spordan sıyrılarak, ama çoğunlukla futbolu içinde bulunduran bir söyleşi oldu. Öncelikle geri dönüşündeki hızı ve samimi cevapları için Uğur'a teşekkür ediyoruz ekip olarak. Biz gerek soruları hazırlarken gerekse Uğur'un cevaplarını okurken kendi adımıza söylemek gerekirse çok keyif aldık. Blogger'ların dayanışması bu olsa gerek :) Umarım sizde okurken keyif alırsınız.
Kendini anlatması zordur insanın. Ama milletçe meraklıyızdır insanların hayatlarını didiklemeye :) Kimdir Uğur necidir nelerle uğraşır?
Uğur: Aslında benim sıkça kullandığım bir cümledir bu, kendimi anlatmayı gerçekten beceremem. 22 yaşında bir mühendislik öğrencisiyim, Yıldız Teknik Üniversitesi'nde Makine Mühendisliği bölümünde okuyorum. Ayrıca Vefa Lisesi mezunuyum. İstanbul doğumluyum ve şimdiye kadar hep burda yaşadım. alatasaray olmak üzere futbolu takip etmeyi seviyorum, ayrıca basketbolla da ilgilenmeye çalışıyorum elimden geldiğince. İki oyunu da hakkını vererek oynayabilmeyi çok isterdim açıkçası ama ancak takip edebiliyoruz işte. (: Müzikle aram dinleyici düzeyinde, heavy metal ağırlıklı bir listem vardır genelde.
Uğur Karakullukçu adını ilk Yenilsen de Yensen de programından tanıdı bir çok insan. Tabii blog takip eden kesimi dışarıda bırakarak söylüyorum. Nasıl kesişti yollar Banu Yelkovan ve Bağış Erten ile?
Uğur: Aslında NTV Spor'a adım atmam Banu Yelkovan ve Bağış Erten'den önce Fuat Akdağ ile ilişkili. Sanırım Şubat ayıydı. Bloglardan takip ettikleri kişileri çağırıp böyle bir proje düşündüklerini ve blog yazarlarına konuşma hakkı tanımak istediklerini anlatmıştı, oldukça da etkileyici bir konuşmaydı açıkçası. Banu abla ve Bağış abiyle tanışmam programın deneme çekimlerinde oldu. İkisi de çok sıcak ve futbola ve hayata bakışları bana yakın insanlar, o anlamda fazlasıyla memnunum ikisiyle beraber çalışabilme, onlardan bir şeyler öğrenebilme fırsatı bulabildiğim için. NTV Spor'da çalışabilmek birçok kişinin hayalidir. Ben orda çalışmasam da orda çalışan birçok isimle aynı ortamı paylaştığım ve sohbet edebildiğim için ayrıca şanslı olduğumu düşünüyorum.
Spor ile olan alakanıza birazdan döneceğiz. Önce biraz spor dışı konuları konuşmak istiyorum. Mesela diziler. Kendi adıma söylemem gerekirse çok sıkı bir How I Met Your Mother takipçisiyim. Fakat internetten değil Cnbc-e'den takip ediyorum ilk bölümünden beri. Sizin de takip ettiğinizi biliyorum. Bu konudan biraz bahseder misiniz?
Uğur: How I Met Your Mother hayranlığım blogu yakından takip edenlerin bildiği bir durum zaten. Dizideki karakterler ve kurgu bence diğer dizilerden fazlasıyla ayırıyor kendini, özellikle ilk iki sezon bence komedi dizileri tarihinde yer bulacak kadar iyi. Her karakter iyi düşünülmüş ve kurgulanmış, ayrıca mizah anlayışı fazlasıyla samimi. Bunda senaristlerin de ciddi bir payı var. Bunun dışında Neil Patrick Harris'in de ciddi bir hayranıyım diyebilirim, Barney Stinson canlandırılması çok zor ve derin bir karakter bana göre, göründüğünün aksine. Özellikle ilk sezondaki Game Night bölümünü hatırlayanlar dediğimi daha iyi anlayacaktır, hatırlayamayanlara ise arşivlerini kurcalamalarını tavsiye ederim. How I Met Your Mother'ın gelmiş geçmiş en iyi bölümüdür bana göre.
Gelmiş geçmiş en beğendiğiniz 3 diziyi sorsam..
Uğur: Sıkı bir yabancı dizi izleyicisi olduğumdan tercih yapmam gerçekten zor, gelmiş geçmiş deyince işler iyice karışıyor. How I Met Your Mother'ı kategori dışında bırakırsak son dönemde Fringe, House ve Lost bence bir adım önde diğer dizilerden. Mad Men ve Dexter'ın da adını anmadan geçmek olmaz. En iyi dizi sezonunu seç derseniz ise kesinlikle Prison Break'in ilk sezonunu seçerdim kesinlikle. Yerli dizilerden ise Canım Ailem oldukça kaliteli bir yapım.
Galatasaray'ı değerlendirmek gerekirse geride kalan 10 haftayı nasıl buluyorsunuz?
Uğur: Galatasaray bu sezon çok farklı bir yapılanmanın peşinde, Türk futboluyla çok tezat bir yapı oluşturmak isteniyor Galatasaray'da. Bu yüzden Frank Rijkaard ve ekibi belki de Galatasaray kariyerinin en zor dönemini geride bırakacak birkaç ay sonra ve dönüp arkaya baktığımızda yeni bir takım için fazlasıyla ümitvari bir durum var ortada. Takım içi eleştirilerin son dönemde artması ise tamamen Fenerbahçe'nin topladığı 24 puan alakalı aslında, sezon başında bir puanlama yapılsa ve şu fikstürden Galatasaray sadece 1 beraberlik ve 1 mağlubiyet alacak dense muhtemelen her Galatasaray taraftarı kabul ederdi. Bu göreceli stresin Fenerbahçe puan kaybettikçe kaybolacağını düşünüyorum ben. Blogda defalarca yazdığım gibi Galatasaray yeni bir yapılanmanın ilk adımlarını başarıyla attı.
Rijkaard geldiği günden bu yana mutlaka sabretmeliyiz, kadronun oturması zaman alacak diyoruz ama sezona iyi başlayınca bir ara bu sabır kelimesini unuttuk. Bu sezon Galatasaray hangi noktaya ulaşırsa başarı diyebiliriz ve Rijkaard'ın Türkiye'de futbol adına devrimler yapacağına inanıyor musunuz?
Uğur: Galatasaray'ın bu sezonki hedefi öncelikle geçen seneki Avrupa derecesinin ötesine geçmek olmalıdır, ligden önce. Geçen sene pek hakkı verilmedi bu takımın ama 2002 yılından bu yana gösterilmiş en etkileyici Avrupa performansına imza atmıştı Galatasaray ve bundan sonra Avrupada düzenli olarak bu seviye ve üstünde var olmak gerek başlangıç olarak. Ligde başarı her zaman gelir, iyi ve istikrarlı bir takım kurduğu sürece Galatasaray'ın TSL'de başarılı olamama gibi bir şansı yok zaten. Fenerbahçe'nin bütün yapılanmasını lig üzerine kurduğu bir sezon olması sebebiyle kolay bir şampiyonluk beklemek doğru olmaz ama Galatasaray kadrosu ve teknik heyeti bence Türkiye'deki en potansiyelli yapılanmadır ve başarılı olmamaları için hiçbir sebep yok. Frank Rijkaard ve Johan Neeskens önderliğindeki teknik heyet Türk futbol tarihinde yer alacak bir ekip olacağına inanıyorum.
Galatasaray'ın orta sahasına baktığımızda çok sayıda kaliteli futbolcumuz var ama oyunun iki yönünü oynayabilme becerisi olan orta saha futbolcusu sayımız çok az. Bana say deseler sakat Linderoth ve yaşı gereği futbolu sürekli geriye giden Ayhan var diyebilirim. Sizce Galatasaray ligin devre arasında transfer yapacaksa öncelikle orta sahaya mı yapmalı ve aklınızdan hangi futbolcular geçiyor?
Uğur: Galatasaray'ın hücum kadrosunun zenginliği biraz sönük gösteriyor aslında orta sahayı, Mehmet Topal, Ayhan Akman ve sezon başındaki olağanüstü formuyla Mustafa Sarp bence o bölgede Türkiye standartlarının çok üstünde bir rotasyonu oluşturuyorlar ancak yabancı transferi yapılacaksa Linderoth'un yerine üst düzey bir orta saha oyuncusu alınabileceği fikri bana da cazip geliyor açıkçası. Yönetimin böyle bir planı olup olmadığından emin değilim ama bu kadroyu bir seviye daha üste taşıyabilir o bölgeye eklenecek doğru bir parça.
Galatasaray son yıllarda çok fazla sakat futbolcular vermeye başladı ve bazı futbolcularımızda bu kronik bir hal aldı. Emre Güngör, Linderoth, Serkan Çalık gibi isimler bir türlü sakatlıklardan kurtulamıyorlar. Bahsedildiği gibi Galatasaray'ın sağlık merkezinde mi bir sorun var ya da siz bu sakatlık sorunlarını neye bağlıyorsunuz?
Uğur: Bir takımda bu kadar çok oyuncunun sakatlanması yanlış bir şeyler olduğunun kanıtı. Darbeye bağlı olmayan kas sakatlıklarının sebebi bellidir. Ya uygun bir antrenman metodu uygulanmıyordur, ya futbolcu bireysel olarak kendine iyi bakmıyordur, ya da tedavi süreci yanlış yönetiliyordur. Özellikle geçen sene bu konudan çok çekti Galatasaray ve bence az önce saydığım faktörler az ya da çok, Galatasaray'da mevcuttu. Bu sezon daha makul düzeyde kaldı ama sakatlıklar, Tobias Linderoth'u bir kenara koyarsak tabii.
Total futbolun temelinde orta saha futbolcularının yönlü olması ve savunma futbolcularının da çok iyi şekilde pas organizasyonlarına katılması gerekiyor. Galatasaray'ın stoperlerine baktığımızda çok kaliteli futbolcular olmasına rağmen pek pasör futbolcu göremiyoruz. Sizce savunma hattına Pique, Marquez tarzında bir futbolcu gerekiyor mu?
Uğur: Aslında bu görüşe pek katılmıyorum ben, birçok insana yanlış gelse de Gökhan Zan'ın topu oyuna sokma konusunda başarılı bir stoper olduğunu düşünüyorum. Avrupa futboluyla fazla iç içe olduğumuzdan Pique, Marquez gibi oyuncuları düşlüyoruz takımlarımızda elbette ama Türkiye'nin Avrupa futbolundaki yerini ve bu tip oyuncuların azlığını göz önünde bulundurursak o yumuşaklıkta bir stoper oynatabilmemiz için o tip bir oyuncuyu o takımlardan daha önce keşfedebilmek ya da yetiştirebilmek lazım. Bence bu organizasyon Türk futbolunda yok ve beklentilerimizi bu seviyede belirlememiz gerekiyor. Kaç tana Pique, kaç tane Gerrard var ki Dünyada, o seviyeye yakın iki-üç oyuncu getirebilidğimizde zaten Türk futbol tarihinin en büyük başarısına imza attık. Galatasaray'ın stoper rotasyonu bence yeterli, Emre Güngör de fit bir şekilde rotasyonda yer bulabilirse.
Bu aralar pek fazla konuşmasakta Fifa'da davası görülmeye başlandığında Lincoln mevzusu yine önümüze gelecek. Transfer olduğunda hepimizi çok heyecanlandırmıştı ama sonradan yaptıklarından sonra Türkiye'ye giremez konuma geldi. Siz Lincoln hakkında neler söylemek istersiniz. Bu konuda Lincoln'ün mü yoksa Galatasaray'ın mı yanlışları oldu?
Uğur: Lincoln meselesi çok çetrefilli bir konu ancak kısaca Lincoln'ün büyük hataları olsa da gösterildği kadar büyük bir günahkar olduğuna inanmıyorum. Lincoln Türkiye'ye ilk adım attığında zaten "Galatasaray'daki kontratımın sonunda futbolu bırakmak istiyorum." diyebilecek kadar açık sözlü bir oyuncuydu ve bunu söylediğinde henüz 28 yaşındaydı. Galatasaray'a oynayabildiği süre boyunca katkı yapmıştır, özellikle geçtiğimiz sezonun ilk devresinde ortaya koyduğu performans bence Türkiye liglerinin gördüğü en iyi ofansif orta saha performansıydı son yıllardaki. Lincoln duygusal açıdan problemli bir adam ve ona psikolojik olarak rahat edebileceği bir ortam sağladığınızda takımınızı bambaşka bir düzeye taşıyabilecek bir oyuncu. Ortam sağlamak derken antrenman yapmayacağı, istediği zaman gidip geleceği bir durumdan bahsetmiyorum elbette. Geldiği günden bu yana Türk spor medyasıyla arasında bir kan davası vardı ve Galatasaray oyuncusunu bu dezenformasyondan koruyamadı malesef. Lincoln'e yeni bir başlangıç fırsatı gelmişti sezon başında, eski defterleri kapatıp yeni bir sayfa açamadı kendi adına. Ben saygı duyuyorum bu isteğine ancak Galatasaray'a da gerekli bedeli ödemesi koşuluyla elbette.
Geçtiğimiz sezonu iki kupa ile kapatan Beşiktaş'ın bu sezona beklentilerin çok ötesinde başlamış olmasını neye bağlıyorsunuz?
Uğur: Beşiktaş Mehmet Topuz'un gerçekleşmeyen transferinden itibaren yanlış bir yola sürüklendi ve bugüne gelinmesinin en büyük sebebi de yönetilemeyen bu süreçtir. Ferrari'yi bir kenara koyuyorum, alınan oyuncuların neredeyse hiçbirinden doğrudan bir katkı alamıyor Beşiktaş ve ortada harcanmış 20 milyon euronun üstünde bir bonservis var. Kaldı ki geçtiğimiz sezonki performans dahi bu sezon bir şampiyonluk getirmeyecekti bence, bu yüzden iyi bir sezon hazırlığına ihtiyacı vardı Beşiktaş'ın. Şampiyonlar Ligi gelirleri çok büyük fırsattı bunun için ama dediğim gibi, çok ama çok savruk kullanıldı bu fırsat. Gördüğüm en kötü transfer dönemidir Türkiye adına.
Fenerbahçe'nin Daum'un gelmesi ile birlikte taraftarlarına 3 şampiyonluk sözü vererek başlamasının ardından ligdeki çizilen başarılı grafik ve son maçlarda oynanan futbol hedefe gitme yolunda adımlar attığını gösteriyor. Fenerbahçe hedeften ne zaman sapacaktır?
Uğur: Fenerbahçe lig hedefinin her zaman içinde olacak, önce onu bir söyleyelim. Galibiyet serisini ise ben fazla önemsemiyorum zira Galatasaray 6da 6 durumdayken de dediğim gibi iki takım da tökezleyecekti eninde sonunda, Fenerbahçe de kaybedecektir. Fenerbahçe'nin kadrosunu beğeniyorum ve bu ligi Galatasaray'la beraber götürebilecekleri sezon başından belliydi zaten. Saha içinde kaldığı sürece zevkli bir çekişme izleyeceğiz önümüzdeki iki-üç sezonda bana göre bu iki takım arasında.
Dünya Kupasında olamayacağımız kesinleşti. 2010 Güney Afrika'da kimi destekleyeceksiniz ve neden?
Uğur: Ben bu konularda pek sabir fikirli birisi değilim, Galatasaray dışında pek aidiyet duyduğum bir takım yoktur yurtdışında, milli takım bazında da öyle. Normalde Lakers'ı pek tutmasam da Celtics'in şampiyon olduğu sene Lakers'ın oyunu bana daha yakın gelmiş ve onları desteklemiştim kendimce mesela, futbolda da böyledir. Geçtiğimiz Dünya Kupasında Gana olmuştu bu takım, bu turnuvada kim olur bilemem. Underdog'lara karşı zaafım biliniyor sanırım, Slovakya ya da Slovenya'dan birini de destekleyeceğim sanırım.
PcLioN FC başlığınızı verdiğiniz blogu tanımlarken "düzenli ülke puanı analizleri, Galatasaray altyapısı yazıları ve genç oyuncu raporları öne çıkar blogumda" demişsiniz. İlk yılını da doldurdu blog. Memnun musunuz blogun durumundan?
Uğur: Blogdan genel hatlarıyla memnunum elbette, yazdıklarımın okunduğu bilmek, sonrasında hatrı sayılır bir geri dönüş alabilmek çok güzel öncelikle. Bu vesileyle blog okuyucu ve yorumcularına da teşekkür ederim bu arada. Son dönemde istediğim kadar sık yazamasam da belli bir çizgiyi tutturabildiğini sanıyorum blogun kalite olarak. Benim için en önemli kriter odur zaten, özgün bir içerik koyabilmektir. Takip ettiğim bloglarda yazmak istediğim bir konu hakkında tatmin edici bir yazı görürsem onu yazmam mesela. Galatasaray taraftarı olduğum biliniyor ama bir yazı yazdığım zaman bir Beşiktaşlının ya da bir Adanasporlunun da yazdıklarıma aynı gözle bakabilmesini isterim, bunu da çoğunlukla sağlayabildiğime inanıyorum. Blogun sevilmesinin bir nedeni de bu olsa gerek. Yazdığım konulara gelirsek, alıntı yaptığınız tanımda özetlediğim üzere belli konular üzerine daha sık yazmayı seviyorum çünkü zevkle takip ettiğim konular onlar. Blogdan önce de yazıyordum zaten bunları, sadece daha düzenli ve derli toplu hale getirdi blog bu konuları.
Blogu sorumluluk olarak görüyor musunuz peki? Yani mutlaka günde bir yazı yazmalıyım yada her önemli maçı yazmalıyım gibi kriterleriniz var mı?
Uğur: Bloglar kişisel alanlar olarak tanımlanır genelde ancak bu kadar okuyucunuz varsa elbette bir sorumluluğunuz da var demektir. Her gün düzenli olarak sizin yazdıklarınızı okumak isteyen insanlar var ve her seferinde aynı sayfayla karşılamak istemem kimseyi. O yüzden günde bir yazı yazmaya çalışıyorum genelde, içi dolu olması koşuluyla elbette. Okulum ve son dönemde TV programlarıyla beraber yürütmek zorunda olduğumdan istediğim standardı yakalamam her zaman mümkün olmuyor ama elimden geldiğince okuyucuları memnun edebildiğimi sanıyorum. Daha iyisini, daha sık yazmak için çalışıyorum her zaman, dönüp iki-üç ay önceki bir yazıma baktığımda son yazımdan farklı olduğunu görmek isterim. Hem kendime hem de okuyuculara karşı bir sorumluluğumun olduğunu düşünüyorum bu anlamda.
PcLioN FC dışında bir de Uğur'lu Blog var tabii. Onda daha çok kültürel konular yer alıyor. Bu ikinci blog olayı daha rahat ve diğerine göre daha keyifli bir hobi değil mi?
Uğur: Uğur'lu Blog aslında tamamen amatör bir çalışma, kimseye ulaşmak gibi bir amacım yok ordan. PCLion FC benim için bir köşe yazısı alanıdır, çoğu zaman güzel bir resmi bile paylaşmaktan çekinirim altını doldurmadan. O yüzden ara ara resim, video paylaşabileceğim, şarkı sözleri yazabileceğim ufak bir yer de olsun istedim. PCLion FC gibi bakmıyorum oraya yani. Uğur'lu Blog'dan ziyade 55 Ekran adı altında yeni bir blog projesi var, tanınan blog sahibi 5-6 yazar dizi yazılarımızı paylaşmaya çalışacağız orda. PCLion FC'nin bi futbol blogu olması zaman zaman diğer içerikleri paylaşmayı zorlaştırıyor dediğim gibi, 55 Ekran da dizi merakımı giderdiğim bir yer olacak arkadaşlarımla beraber.
Sportif Cümleler ile ilgili fikirlerinizi alarak söyleşimizi sonlandırmak istiyorum. Takip edebiliyor musunuz? İyi yada kötü eleştirileriniz neler olur bize?
Uğur: Sportif Cümleler takip ettiğim bloglardan biri, özellikle tema seçimlerinizi çok beğeniyorum. (: Blogunuza tavsiye edebileceklerim üstte yazdıklarımdan ibaret aslında, bir sonraki yazınızın bir öncekinden daha iyi olması gerektiğini düşünün ve içeriğinizi özgün tutmaya dikkat edin çünkü kimse aynı şeyleri okumak ya da görmek için bir bloga ikinci kez girmez. Bunu sağlayabilmek gerekiyor.
Röportaj oldukça keyifliydi, teşekkür ederim kendi adıma...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
selamlar blogunuzun temasını bende kendi blogum için uyguladımda şu sol üst köşede saat yerine bende 'undefined' yazmakta. onu nasıl düzeltebilirim acaba rica etsem söyler misiniz??
YanıtlaSil