1 Kasım 2009 Pazar

10'un Arkasındayız

Geçtiğimiz hafta derbiden önce yapılmış bir röportaj vardı. O gün yazmak lazımdı ama yazmamıştım özellikle. Bir günah keçisi arıyordum maçın kaybedilmesine dair. Bu günah keçisi de Arda Turan olmuştu. Bunda kaptan olmasının etkisi vardı elbette ama asıl sebep insan sevdiği deriyi yerden yere vurur deyişindeki durumdu. Gözlerim onun kötü olmasına, performans düşüklüğüne pek alışık olmadığı için bu halleri tuhaf geliyor ve beni çileden çıkarıyordu. Perşembeden beri ise ona ne kadar sebepsiz kızdığımı farkettim. İnsanlar sürekli onu kötülerken istiyorlardı ki; biz de kötüleyelim, Kaptan dediğimiz insana sırt çevirelim, 3 maç ile harcayalım.. Bu tuzağa düştüğüm için kendime ne kadar kızsam azdır. Ama bunu atlattığım için mutluyum. Yaptığı röportajı da başlıklar halinde yazacağım. Röportajdan önce şunu söyleyebilirim ki her kötü gidişin suçlusu Arda Turan değildir. Kaptandır, kredisi sonsuzdur. Sonuna kadar arkasındayız 10'un. Gelelim röportaja;
  • Disiplinli bir aileydik. Babam hayatı boyunca bana kızmış değildir, annem de öyle. Ben inanılmaz mutlu bir ailede yetiştim, inanılmaz güzel bir ailem vardı, evimde olmaktan her zaman çok mutlu oldum. Hiç eve ayaklarım geri geri gitmedi, her zaman annemin bize hazırladığı akşam yemeği vardı. Annem ev hanımıydı, babam işine gider gelirdi. Çok mutlu bir aileydik, akşamları beraber espriler, şakalar... Sonuçta bir disiplin vardı. Ben de zaten derslerime çok önem verirdim, sorumluluk sahibi bir insandım.
İşte Arda'nın Arda olmasının asıl sebebi budur. Bazılarının ukalalık, şımarıklılık, kaptanlığı kaldıramamak dediği olay tamamen özgüven sahibi olmakla alakalı. Bir çocuk huzurlu, mutlu bir ortamda yetişirse özgüveni yüksek olur. Çocuk problemli olmaktan kurtulur. Bunu en iyi kendimden biliyorum. Benim ailemde de kavga gürültü şükürler olsun çok azdı. Kendimi bildim bileli huzurluydum. Sonuçta da herkesinkilerden farklı, çok esktra bir sıkıntısı olmayan genç oldum. Arda'da da durum farklı değil gördüğüm ve tanıdığım kadarıyla.
  • Güzel şaşalı bir düğün yaparız, Allah izin verirse. Belki Ali Sami Yen'de yaparız, Nevizade Geceleri çalarken Ali Sami Yen'de düğünü patlatırız. Kim bilir belki de tribünlerde 25 bin kişi, masalar sahanın ortasında, güzel sanatçılar... Hem konser hem Nevizade Geceleri eğleniriz işte!
Biletler de bedava olacakmış ayrıca. Arda'nın düğününün televizyonda canlı yayında gösterildiğini düşünüyorum da :)) Hep birlikte kutladığımızı falan.. Bunların Arda'nın samimi düşünceleri olduğuna da eminim. Hani olur olmaz onu zaman gösterir.. Ama şu an hayalindeki düğün budur kuvvetle muhtemel. İnşallah gelin hanım rakip takım taraftarı olmaz :)
  • Fener'e gider miyim? Şöyle bir şey var; insanlar hayatlarında profesyonel olduklarını söylerler. Evet profesyoneliz, herkes profesyonel, yüzde 100. Ben diyorum ki, dediğim şartlar var, yani benim annem, babam, kardeşim paraya muhtaç olmadığı sürece, Allah bana Fenerbahçe formasını giydirmesin diyorum, nasip etmesin. Ben “Galatasaraylı Arda” olarak yaşayayım, hayatımı “Galatasaraylı Arda” olarak devam ettireyim diyorum. Bu, benim bir futbolcu olarak söyleyebileceğim en büyük söz zaten.

Gelelim röportajın en vurucu cümlelerine. Röportajı yapan hanımefendi soruyor; Fener'e gider misin? Arda'nın cevabı net. Allah bana Fenerbahçe forması giydirmesin. Büyük konuşmamak için de parayı öne sürüyor Arda. Vaktinde büyük konuşanların başına gelenleri biliyoruz. Ama ben sanmıyorum Arda'nın öyle bir yoksun karakteri olduğunu. Konu asla Fenerbahçe forması giymek değil kimse yanlış yerlere çekmesin. Konu Arda'nın bu kadar büyük bir laf edip arkasından o takıma bir zorunluluk altında kalmadan gidebilme düşüncesi. İster İngiltere'ye gitsin, ister İspanya'ya ister İtalya'ya.. Durum değişmeyecek. Arda bir gün döndüğünde yuvası Galatasaray olacak.

Neyse röportaj falan işin geyiğiydi zaten. Benim asıl değinmek istediğim konu başka. Son zamanlarda bilhassa Fener maçından sonra Arda'ya ben dahil büyük bir kesim inanılmaz yüklendik. Unuttuğumuz ve kaçırdığımız çok önemli bir nokta vardı oysa Arda'ya dair. Biz ondan profesyonel olmasını, sinirlerine hakim olmasını, sadece futboluna odaklanmasını bekliyorduk beklemesine ama Arda futbolcudan çok taraftardır. Senin gibi, benim gibi, bizim gibi.. 10'a boşuna sahadaki biz demiyoruz ki. Arda'nın son zamanlardaki performans düşüklüğünün sebebi tamamen mentaldir. Onun yerinde hangimiz olsaydık aynı duruma gelirdik. Florya'yı evi saymış, 22 senelik hayatının yarısından fazlasını Galatasaray'a harcamış, sonuçta da takımın en önemli parçası haline gelmiş bir insandan bahsediyoruz. Biz televizyonumuzun başında yada Samiyen tribünlerinde ne hissediyorsak bu adam sahada, çimlerin üzerinde, sırtında forması ile aynı şeyleri hissediyor. Hangi maçtı anımsamıyorum ama geçen sene bir Uefa maçında penaltı atılırken bakamamıştı Arda. Penaltıdan sonra da gözyaşlarına hakim olamamıştı. Onbinlerce kişi kendisine küfrederken ondan müthiş performans bekleyemezsiniz. Biraz elimiz vicdanımıza gitsin. Skora göre oyuncu değerlendirmeyelim. Galatasaray taraftarlığı bu değil. Kaptanımıza sahip çıkalım. Başıkta da yazdığım gibi ben sonuna kadar 10'un arkasındayım. Biraz sonra başlayacak maçta sonuç ne olursa olsun, Galatasaray ligi nerede bitirirse bitirsin Arda'nın belki de son sezonu olan bu sezonda sonuna kadar arkasında olacağım. Rijkaard için sabır yemini edenleri Arda için de kenetlenirken görmek isteriz :)

Yürüyedur Kaptan!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir