
Kadrodaki eksiklere baktığımda, Aydın Yılmaz'ı yine santrafor olarak gördüğümde ve en önemlisi Sturm Graz maçını aklıma getirdiğimde Trabzonspor karşısında açık konuşmak gerekirse fazla umutlu değildim. Çünkü Trabzonspor maça tam kadro geldi ve Şenol Güneş'in takımın başına geçmesinin ardından bir ivme yakaladıklarını söyleyebiliriz. Bu ortamda benim maç tahminim az çok belliydi ama Galatasaray bu kadar eksiğe rağmen oynadığı futbolla beni oldukça şaşırttı. Takım olarak süper olduğumuzu söyleyemem, yine olmadık pozisyonlar verdik ama bazı futbolcuların yarattıkları fark neticesinde iyi futbolla galip gelmeyi başardık.
Arda'nın, Caner Erkin'in, Sabri'nin ve Mustafa Sarp'ın yarattıkları farkı elbette yazarız ama öncelikle Rijkaard'ın genç futbolculara getirdiği özgüvenden bahsetmemiz gerekiyor. Hagi zamanında deplasmanda Beşiktaş'la 0-0 berabere kaldığımız bir maç vardı. Galatasaray maçın genelinde üstün olan taraftı, hatta bir de penaltı kaçırmıştı ama beraberliğe razı olan bir görüntümüz vardı. Hagi maçın 90 küsürüncü dakikasında oyuna Arif Erdem'i sokmuştu ve ben bu değişikliği anlamamıştım. Zaten maç bir kaç dakika sonra bitecekti ve ahı gitmiş vahı bile kalmamış Arif'i neden oyuna almıştı bir türlü anlamadım. Oysa ki kenarda Cafercan vardı ve son dakikada olsa onu oyuna alması müthiş bir özgüven yaratacaktı. Ligin son haftalarında ise Gençlerbirliği'ne karşı kendi sahamızda 1-0 yenildiğimiz bir maç vardı ve bu mağlubiyetle Şampiyonlar Ligi hakkını zora sokmuştuk. Bu maçta da 1-0 gerideyken Hakan Şükür oyundan çıkıp Cafercan yanılmıyorsam 60. dakikada oyuna giriyordu. Bu ortamda Cafercan'dan ne beklenirdi merak ediyorum. Zaten şimdilerde Cafercan'ın da pek ismini duymuyoruz. İşte bir futbolcu nasıl kaybedilir bunun en güzel örneğini bizlere Hagi göstermişti. Trabzonspor maçına baktığımızda ise Rijkaard oyun 2-1 iken {belki mecburiyetten ama farketmez} genç Berkin'i son 15 dakikada oyuna koydu. Bu futbolcuya müthiş bir özgüven kazandırdı. Berkin, A2 maçlarında çok fazla öne çıkan, geleceği müthiş olabilecek kapasitede bir futbolcu. Bu değişiklik bile Rijkaard'ın işini bildiğinin ve bizlerin arkamıza yaslanıp, paniklemeden bu şöleni izlememizi gerektiğinin göstergesidir.

Maça dönersek maçın adamının Arda olduğunu zaten yazdım. Özetlersek orta sahada Iniesta rolünü müthiş uyguladı ve onun hücumlarda liderliği ile forvette Aydın Yılmaz'ın oynamasına rağmen önemli pozisyonlar bulduk. Aydın Yılmaz'ın forvet oynamasına rağmen diyorum çünkü bu sistemde santrafor çok önemli, bir de buna Aydın'ın santrafor oynaması eklenince sistem otomatikman baltalanıyor. Ama dediğim gibi fark yaratan oyuncuların bolluğu neticesinde Galatasaray bu maçı kazandı. Caner Erkin'i sezon başından bu yana bek olarak izledik ve ben her şeye rağmen Hakan Balta'dan {sol bek konusunda} çok daha verimli olduğunu yazıyordum. Çünkü bu sistemin en çakılı beki bile Abidal gibi oynamak zorunda. Yani beklerin öncelikli hedefi hücuma verecekleri destek olmalıdır. Bunun yanında savunmada da harikalar yaratıyorsan zaten bu sistem artık rayına oturmuş demektir. Caner Erkin'i biz Manisaspor'da sol açık olarak izledik ve piyasasını bu bölgede yaptı. Caner ayaklarına hakim, oldukça teknik bir futbolcu. Ayrıca sol bek oynamanın ona kazandırdığı bir alışkanlık olacak ki defansına da oldukça yardım ediyor ve geri koşuyor. Trabzonspor maçında da tekniği ile oldukça fark yarattı, attığı gol ile bunu taçlandırdı. Yani Caner Erkin'i bu maçta izlerken formda bir Kewell'ı izler gibi oldum. Rijkaard'da artık görmüş olacak ki Caner Erkin'i daha çok sol açık olarak oynatacaktır.

Diğer fark yaratan futbolcular ise Sabri ve Mustafa Sarp oldu. Sabri geçirdiği sakatlığın ardından bu maçta tamamen iyi olduğunu kanıtladı. Hücum ve savunma dengesini mükemmel uyguladı ve önünde Barış Özbek oynamasına rağmen onun yapamadığı hücum katkısını da üstlendi ve sol kanadın bu kadar verimli olduğu maçta sağ kanatta bu duruma ayak uydurmaya çalıştı. Mustafa Sarp ise oyunun iki yönünü mükemmel uyguladı ve sürekli söylediğim eğer yanında oynayan futbolcu verimli bir gün geçiriyorsa ona ayak uyduruyor alışkanlığını güzel uyguladı. Ayhan'ın da bu maçta iyi olması sonucunda Galatasaray orta sahası bir bakıma Trabzonspor'u bitiren unsur oldu. Şenol Güneş bu geçiş döneminde takımı 4-4-1-1 gibi oynatıyor ama ileride oynayan santraforlar formsuz olunca onun arkasında oynayan futbolcular ne yaparsa yapsın takım bir yerde tıkanıyor. Fark yaratması beklenen Alanzinho'da istikrarlı bir futbolcu olmadığı için Trabzonspor'un hücum hattını mutlaka geliştirmesi lazım. İyi bir savunma ve orta saha hatları var. Dün Song ve Giray'ın uyumlarını beğendiğimi söyleyebilirim. Gabriç ve Selçuk İnan gibi futbolcularda oyunun iki yönünü iyi bir şekilde oynayabiliyor. Galatasaray'ın orta sahası bu maçta çok baskın olunca pek öne çıkamadılar ama Trabzonspor, Galatasaray'ın oyundan düşmeye başladığı anlarda etkili pozisyonlar buldular. Gabriç'in oyundan çıkması onların hücum organizasyonlarını baltalayan unsur oldu.
Yine rahat bir maç izleyemedik ama kazanma alışkanlığını yeniden bünyeye katmak güzel. Önümüzde bulunan transfer dönemlerinde sistemin ihtiyaç duyduğu futbolcularla ve mevcut kadronun her hafta sisteme daha fazla oturmasıyla iyi günler bizleri bekliyor. Son olarak maçın en sevdiğim tarafı Galatasaray'ın Song'a gösterdikleri saygı ve sevgi oldu. Bu da beni Song hakkında bir nostalji yazısı yazmaya itiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder