
Geçtiğimiz pazartesi başlayan sezonun ilk Grand Slam'i Avustralya Açık hakkında yazı yazma fırsatı bulamadım. Bu biraz benim tembelliğimden biraz da gündemin yoğunluğundan oldu itiraf etmek gerekirse. Ama şimdi 4 günün özetini yapmaya çalışacağım. Önce bizden bir haber. Geçtiğimiz sene Amerika Açık'a katılan fakat talihsiz bir şekilde elenen raketimiz Marsel İlhan bu sene de Avustralya Açık'ta ana tabloda yer alarak bir başarıya imza attı. Marsel'in ilk turdaki rakibi Fransız Sebastien Grosjean'i yağmur arasıyla iki günde geçince -set vermeden geçti- ikinci tur için umutlarımız artmıştı. Karşısında seri başlarından biri olan Gonzalez olsa da umutluyduk işte. Tribünlerde Marsel'i desteklemeye gitmiş vatandaşlarımız, Galatasaray, Fenerbahçe formalarıyla izlediler mücadeleyi. Melbourne Park'taki mücadelede Marsel takdire şayan bir başarı gösterdi izleyenlere. Yalnız Türklerin desteği değil, rakip Gonzalez'in Şilili hemşehrileri de gelmişti maça. Tribünlerdeki görüntüler müthişti. Müsabakayı bırakıp sadece tribünleri bile izleyebilirsiniz. Bilhassa maç sonunda yakılan meşaleler, tezahüratlar ortamı uluslararası bir futbol mücadelesine dönüştürdü. Sanırsınız ki tenis müsabakası değil bir milli maç. İnanılmaz keyifliydi.

Müsabakaya dönecek olursak.. Marsel maçtan önce Marsel bugün NTV Spor'a canlı telefon bağlantısıyla katıldı. Gonzalez maçı için hayli iddialı ve kendinden emin konuştu. Elemelerden gelmesi sebebiyle 4 maç oynamış olmasının sadece 1 maç oynayan rakibine karşı avantaj olduğunu söyledi. Ayrıca dünkü maç sonunda Grosjean'in Marsel'e "Sen ilk 50 oyuncususun." dediğini de ekledi. Marsel maça servis kırarak başladı. Çok iyi oynamaya çalışsa da heyecanı gözlerinden okunuyordu gerçekten. Gonzalez kendi oyununu rahatça oynayarak setteki durumu önce 4-1'e getirdi sonra da seti 6-3 kazandı. İkinci set ilk setin neredeyse kopyası gibiydi. Gonzalez'in yine kendini kasmadığı seti 6-4'lük üstünlüğü ile tamamladı. Son set Marsel için artık ya tamam ya devam niteliğindeydi. Bu sette ilk iki sete nazaran daha konsantre oynadığını söyleyebiliriz. Son set tie-breake gitse de Gonzalez, oyuna bu kez de tecrübesini koyarak maçı kazanmayı 3-0 kazanmayı bildi. Bu skor Marsel'in Avustralya Açık'a veda etmesi anlamına geliyordu. Fakat şöyle de bir durum var ki Marsel çok başarılı bir raket olma konusunda büyük adımlar atıyor. Artık Türk'tü değildi tartışmalarını bir kenara bırakmalıyız. Böyle başarılı bir raket bayrağımız altında yarışıyorsa biz bununla gurur duymalıyız.

Gelelim turnuvadaki diğer raketlerin durumuna; turnuva sürpriz bir sonuçla başladı aslında. Maria Sharapova, ilk turdaki rakibi Maria Kirilenko'ya 2-1 mağlup olarak turnuvaya veda etti. Rod Laver Arena'da oynanan maçta Sharapova, vatandaşı Kirilenko'ya 7-6, 3-6 ve 6-4'lük setlerle 2-1 boyun eğdi ve turnuvaya ilk turda veda etti. İlk turdaki rakiplerini eleyen Dementieva ve Justine Henin karşılaştılar. Tenisseverler müthiş bir maç bekliyorlardı. Beklediklerini de aldıklarını düşünüyorum. İki sette bitmesine rağmen 2 saat 50 dakika süren maçı Justine Henin 7-5 ve 7-6(6)'yla kazanırken ikinci sette 4-2'lik üstünlüğünü koruyamayan Dementieva tie break'te de 3-1 öne geçti, ardından 6-5'te set puanı yakaladı. Ancak Henin agresif oyunuyla sonuca gitmeyi başardı. Öte yandan yine bir geri dönüş yaşayan Belçikalı Kim Clijsters'ın da maçı vardı. 6-3'lük iki set ile sonuca giden son şampiyon yoluna devam etti. Kim Clijsters, rakibine göre olumsuz olarak sadece 1 çift hata daha fazla yaptığı maçta Tanasugarn'ı 6-3'lük 2 setle eledi.
Bu en iyi oyunum değil, diyor Belçikalı raket. Sanırım kendisi en iyi performansını Kuz ve Henin maçlarına saklıyor. Wozniacki, Kuznetsova, Safina, Jankovic, Azarenka gibi isimler 2'şer setle maçlarını tamamladı. Dünya klasmanının 2 numarası Dinara Safina ise çeyrek final yolunun iyice açıldığı turnuvada 2.tur maçını da zorlanmadan kazandı 6-3 ve 6-4'lük setlerle. Servislerinin iyi olduğunu ve böylece sonuca gittiğini belirten Safina bu maçta 5 çift hatada kaldı. Son olarak çiftlerde İpek Şenoğlu ile partnerinin elendiği haberi geldi. Marsel'in ardından İpek'in de elenmesi üzücü oldu evet. Artık darısı Roland Garros'a..

Ve erkekler kategorisi.. Erkeklerde Nadal, Roddick, Murray, Monfils, Gonzalez gibi seri başları 3'er sette yollarına devam ettiler. İlk maçında set veren Del Potro acaba sakat mı düşüncelerini hissettirmişti hepimize. Oynadığı son karşılaşmada da 2 set birden kaybetti. Del Potro'nun rakibi James Blake'di. Tam 4 saat süren karşılaşmayı 3-2 kazanan Del Potro yola devam dedi. Durum önce 1-0 oldu, sonra 1-1 sonra 1-2 sonra 2-2.. Son seti ise ne siz sorun ne ben anlatayım. Tie-breake giden set uzadıkça uzadı ve 10-8 Del Potro üstünlüğü ile bitti. Set sonuçları; 4-6, 7-6, 7-5, 3-6 ve 8-10. Nadal bir seyirciden evlenme teklifi aldığı maçta Lukas Lacko'yu 3-0 yenerek geçti. Nadal'ın 3 seti de 6-2'lik skorlarla kazanması yata yata geçtiğinin bir göstergesiydi adeta.. Turnuvanın en büyük favorisi Roger Federer, 2. turda karşılaştığı Victor Hanescu karşısında zorlanmadı. Dünya klasmanında 47. sırada bulunan Rumen tenisçi karşısında maçı 1.5 saat içinde bitiren Federer, 6-2, 6-3 ve 6-2’lik set sonuçlarıyla Rod Laver Arena’dan galip ayrıldı. Maçı izleyenler arasında Britanya Prensi William da vardı. Mücadele sonrası Prens William'ı selamlayan Federer'in prense söyledikleri ise kortta gülüşmelere neden oldu. 17 numaralı seri başı Ferrer, ilk 2 seti 6-4 ve 6-3’le aldığında herkes maçın kısa süreceğini düşünüyordu. Tie-break’la aldığı 3. setle morallenen Baghdatis rüzgarı 4. sette tersine çevirmeyi başardı. 6-3’le final setine taşınan oyunda son set beklenenden kısa sürdü. Son sette 42 dakikada rakibini teslim alan Baghdatis, unutulmaz bir geri dönüşe imza atarak korttan 3-2 galip ayrıldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder