25 Nisan 2010 Pazar

5 Soruda Futbol Turu

1- Hafta içi ile başlayalım. Inter Barcelona'yı, Bayern Münih de Lyon'u yendiler içerde. Deplasman maçları oynanmadan final için neler söyleyebiliriz?

Burak; Inter'in Barcelona önünde bu skoru alabileceğini Mourinho haricinde çoğu kesim tahmin bile edemiyordu. Herkesin kafasında gruplarda oynanan iki maç ve Barcelona'nın uzay futbolu olduğundan bu turu da rahat geçecekleri düşünüldü. Ama Mourinho neden Dünya'nın en iyi teknik direktörü olduğunu bir kere daha kanıtladı. Defansif kamuflajlı atak oyunları Barcelona'yı çok şaşırttı. 1-0'da geriye düştükten sonra Barcelona da iyice bir rahatlama oldu ama Sneijder ve Xavi'nin yer değiştirmeleri neticesinde Inter, Barcelona savunmasını ezdi geçti. 3-1'lik skor büyük avantaj olmasına rağmen Barcelona gerçeğini de unutmayalım diyorum ama benim Mourinho'ya güvenim tam. Bayern Münih ise beklemediğim ölçüde Lyon karşısında zorlandı. Aslında Lyon bu maçta yarı final oynamalarının sürpriz olmadığını gösterir gibiydi. Ribery'nin de yediği kırmızı kart sonrasında aksine bir durum yaşandı ve Bayern Münih birden şaha kalktı. Robben'in önderliğinde de 1-0'lık avantajı ellerine geçirdiler. Tabii burada Caner Erkin vari bir kırmızı kart görerek Lyon'un belini büken Toulalan'a da selamı göndermek lazım. Son olarak bu maç Ribery'nin papucunun damdan öteye atıldığının göstergesi oldu. Artık Münih'in yeni süperstarı Robben'dir. Rövanş için ise Bayern Münih'in deplasmanda da gol atmasını beklediğimden, turu rahat geçebileceğini düşünüyorum.

Serap; Inter'in Barcelona'yı yenmesini tüm kalbimle istiyordum. Barcelona, otobüs yolculuğundan da mütevellit biraz yıpranmış olacak ki, istediği oyunu ortaya koyamadı belki de. Inter 3-1 gibi müthiş bir skora imza attı ki Pedro'nun golü de olmasaydı iş bitmişti. Ben Inter'in yola devam edeceğini de düşünüyorum ayrıca. Çünkü, Inter'in müthiş savunması basit goller yemiyor, her ne kadar Barcelona'nın hücumcuları müthiş olsa da.. Barcelona'nın, daha doğrusu herhangi bir takımın Şampiyonlar Ligi'ni domine etmesini sevmiyorum ben. Bu yüzden de kalbim Inter'in Nou Camp'ta işine yarayacak bir skor alarak finale yükselmesinden yana. Diğer eşleşmeye dönecek olursak tarafsız olduğumu söyleyebilirim. Fakat Bayern, Manchester'ı kupa dışına ittiğinden, biraz daha Lyon'dan yana kalbim sanırım. Yine Robben'in golüyle aldılar maçı. İçerde 1-0 gibi bir skor asla avantaj değildir. Bence Lyon turu geçip Inter'in finaldeki rakibi olacak. Kupayı da Inter alır artık. Finale kadar gelmişken kupayı almamak ayıp :)



2- Fenerbahçe - Beşiktaş maçı geçtiğimiz haftaya vukuatlarıyla damga vurdu. Genel anlamda neler yaşandı maçın öncesinde, esnasında ve tabii ki sonrasında?

Burak; Hakem maça damgasını kesinlikle vurdu ve bir anda Beşiktaş'ın kötü futbolcu ortadan kayboldu. Fenerbahçe sadece ilk yarıda bulduğu boş pozisyonları gol yapsa maç zaten orada kopacaktı. Ya da ikinci yarıda Fenerbahçe geriye yaslanmasaydı yine Beşiktaş'ın Fenerbahçe'nin üzerine bu kadar gelebileceğini düşünmüyorum. Çünkü sahaya çıkan 11'in geneli defansif oyunculardan kuruluydu ve bu futbolculardan hücum yapılması beklendi. Böyle bir durumda da Beşiktaş'ın herhangi bir hücum organizasyonu olmadı. Fenerbahçe ise ilk golü erken bulmanın avantajıyla pozisyonlar buldu ama geriye çok yaslanmaları maçı ortada gidiyormuş gibisinden bir görüntüye soktu. Ama ne olursa olsun futbol bu. Hiç belli olmaz. Bilica'nın son derece gereksiz bir hareketiyle Beşiktaş bir anda uyanma fırsatını buldu ama penaltı kaçtı. O an maç 1-1 olsa, sonrasının neler getireceğini tahmin etmek çok güç olur. Hakem ise maçın başından bu yana kontrolü kesinlikle eline alamadığı gibi, genelde Beşiktaş'ın aleyhine verdiği birçok yanlış kararla maça damgasını vurmuş oldu. Beşiktaş'ın da o maçta ruhunu teslim ettiğini Sivasspor'la oynadıkları maçta daha iyi gördük.

Serap; Maçı izlemediğimi belirteyim önce. Ama özetlerden falan gördüğüm kadarıyla stres yüklü olmuş biraz. Ülkemiz futbolunda malesef derbilerde futboldan ziyade vukuatları konuşur olduk. Bu her takım için geçerli Galatasaray'ı tenzih etmiyorum asla. Beşiktaş'ın kazanmasını isterdim ben bir Galatasaray'lı olarak. Hedefe bir adım daha yaklaşabilmek adına.. Ama olmadı. Fenerbahçe'nin kazanmasından ziyade Bilica'nın es geçilmesi beni şaşırttı aslında. Tüm ülke bu adama ateş püskürürken -Fenerbahçe'liler bile- nasıl pas geçildi anlamıyorum. Fenerbahçe'yi bilhassa da Alex'i kutladım.



3- Fenerbahçe-Beşiktaş maçı dışında Bursaspor ve Galatasaray'ın da kazandığını görüyoruz. Bugünkü müthiş maçlardan evvel neler düşünüyoruz 3 takımın akîbeti için?

Burak; Fenerbahçe, tam olması gereken zamanda bir galibiyet serisi yakaladı ve gol bile yemiyorlar. Bu seride de Galatasaray, Beşiktaş gibi derbileri kayıpsız atlatması iddialarını gösteriyor. Harika bir mücadele örneği gösteriyorlardı ama bu Bilica mevzusu can sıkabilir gibi. Kasımpaşa önünde de zorlu bir maça çıkacaklar. Bursaspor'un sanırım bu sezon en önemli maçı Galatasaray karşısında olacak. Kasımpaşa maçından gelecek skor bu maçı etkileyebilir ama Fenerbahçe'nin galip geldiğini düşünürsek, Bursaspor da kazanmak zorunda. Kazandıkları anda da şampiyonluğu yüzde 95 kazanacaklarını düşünüyorum. Galatasaray ise geç uyandı ve kalan haftalar güç uyanıp uyanmadıklarını bizlere gösterecek. Bursaspor karşısında gelecek galibiyet Şampiyonlar Ligi açısından da büyük önem taşıdığından tek parola 3 puan olacaktır.

Serap; Bursaspor, Galatasaray maçından önce puan kaybetmiş olsaydı ciddi bir yara alacaktı. Kaldı ki rakibi Gaziantepspor da kolay lokma değil. Hatta eğer hafızam beni yanıltmıyorsa, Bursaspor, Gaziantepspor'u Bursa'da ilk kez yenmiş. Bursaspor'un şampiyon olması hepimizin dileği aslında Anadolu'dan da bir şampiyon çıksın artık mantığıyla.. Ama işleri pek kolay değil malesef. Galatasaray'a dönecek olursak Manisa deplasmanından 3 puan ile döndü. Ege deplasmanları bize uğurlu geliyor bu aralar. Zira son deplasman galibiyetini de Denizli'den almıştık. Rakiplerin kazandığı haftada puan kaybetmemek çok önemliydi. Galatasaray bir oluşum içinde ve bazı sancılar yaşıyor. Ama gelecek sezon bu sancılar minimum düzeyde olacak. Galatasaray'ın ne pahasına olursa olsun Şampiyonlar Ligi'nde olması lazım gelecek sezon. Bunun için de en kötü ihtimalle 2. olması lazım. Akşama Bursaspor'u yendiğimiz takdirde biraz nefes alabileceğimizi düşünenlerdenim.


4- Haftasonu Avrupa Liglerinde oynanan en keyifli maçlardan birisi Manchester derbisiydi. United, City'i uzatmalarda Scholes'un attığı gol ile mağlup etmeyi başardı. Nasıl bir maç oldu Manchester derbisi?

Burak; Manchester derbileri her zaman büyük keyif veriyor. Bir de iki takımın belli konularda iddiaları olduğunda harika bir seyir zevki ortaya çıktı. Maç boyunca her iki tarafın da dengeli olduğunu gördük ama son dakikada Scholes'in golü efsaneler arasına girmeyi başardı. Ferguson kurtarıcı olsun diye birçok deneme yaptı ama gemisini kurtaran yine eski topraklardan oldu.

Serap; Çok keyifli bir maçtı. Bilhassa ilk yarısı enfesti. United'ın bekleyerek, sabrederek neler yapabildiğinin göstergesi oldu bu maç. Golün de Scholes gibi çok özel bir isimden gelmesi aslında mesaj niteliği taşıyordu. Kırmızıları sevdiğimi ve taraf olduğumu söylememe gerek var mı bilmiyorum. City'i içerde de dışarda da son saniye golüyle yenmek inanılmaz keyif. İlk yarıda Owen, ikinci yarıda Scholes.. İsimler değişse de sonuç değişmiyor. Bu maç şampiyonluğu getiren maç olacak inşallah. Çünkü Chelsea de yenilmişti o akşam. Buraya da yazdım bunu dediydi dersiniz :)


5- Son olarak hafta içine damgasını vuran olay Caner - Arda çatışması oldu. Neden çıktı bu kavga ve yankıları ne oldu?

Burak; Arda Turan malesef yükselen gerilime karşı koyamıyor. Karakter sınavı verdiği şu kritik haftalarda futbol dışında her konuda kendisini duyar olduk. Zaten yıldızı yükselen bir sporcumuzu yerin dibine sokmaya çalışan bir medyamız var ve Arda'da bu trende uyunca malesef işler iyi gitmiyor. Böyle bir patlama kendisinden bekliyordum ve çıkan sonuçları kalan haftalarda göreceğiz. Bu kavga olayında her iki tarafın da suçu büyük. Bir kere takım kaptanı olayın içerisinde olan taraf olmamalı ve kimseye vurma hakkı falan yok. Caner Erkin ise sezon boyunca böyle tavırları olan bir futbolcuydu. Birinden dayak yiyeceği kesindi ve bu kaptandan geldi. İki futbolcu da genç bunu unutmamak lazım ama Galatasaray'a yakışmayan durumlar yaşadık. Zaten bu konuyla ilgili yazdığımdan daha fazla uzatmak istemiyorum.

Serap; Caner bir süredir zaten gözüme batıyordu, bu olay üstüne tüy dikti. Olaydan ertesi gün haberim oldu benim. Çünkü salı günü çok hastaydım ve yataktan hiç çıkamadım. Bu yüzden de göremedim tabi olay ne, ayrıntılar neler.. Öğrendiğim kadarıyla Caner, Arda'ya adam mısın sen gibi bir şeyler demiş. Öncelikle kimsenin adamlığını sorgulamak Caner'e düşmez. Misafir olarak geldi, misafirliğini bilecek, takım kaptanına böyle laflar etmeyecek! Caner'in suyu benim için ısındı hatta kaynıyor. Sezonun bitmesini ve kendisini bir daha kırmızı forma içinde görmemeyi diliyorum. Şimdi Caner'e salladın da Arda sütten çıkmış ak kaşık mı diyenler olabilir haklılar da.. Tamam Caner bir izansızlık etmiş o lafı etmiş de, be çocuk sen de bu takımın kaptanısın. Yumruğu indirmek, takım arkadaşının dudağını patlatmak nasıl bir harekettir? Aklı başında değil Arda'nın derhal kendisine çeki düzen vermesi gerekiyor. Velhasılı bu konuda çok doluyum ama pek bir şey söylemek istemiyorum. Lig bitsin kafamda uzun uzun yazılar var. İnşallah o zamana saklayalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir