Belki Maradona bu adamı kadrosuna almadı ama ben oluşturduğum her kadroya ısrarla Cambiasso'yu alacağım. Futbol eğer basit bir oyunsa, ama bu basit oyunu mücadeleyle taçlandırmak gerekiyorsa, kafamı çevirdiğim ilk adreslerden birisi her zaman Cambiasso olur. Hayatı boyunca popüler bir insan olmadı, çok fazla ilgi çekmedi ama orada bir yerlerde Cambiasso her zaman vardı. Bu adam Maradona'dan önce de Milli Takım'ın vazgeçilmeziydi, Jose'den önce Mancini'nin vazgeçilmeziydi, Jose ile beraber ise belki de hak ettiği değeri almaya en yaklaştığı zamanlara erişti. Javier Zanetti'nin bile Milli Takım'da olmamasını bir yere kadar anlarım. Yaşlı dersin, takımda Veron var ikinci lider istemem dersin falan. Aslında Zanetti varsa, kadroya yazılacak ilk isim o dur ya, neyse. Cambiasso'nun ise Milli Takım'da olmamasını kimse bana açıklayamaz. Agüero'lu, Milito'lu, Messi'li, Tevez'li falan hücum hattına asla diyeceğim olamaz. Ama bu hücumcuları taşımanın yolu orta sahanı güçlü kurmandan geçiyor. Kadroya baktığımda ise Mascherano dışında elle tutulur bir orta saha futbolcusu yok. Bu yüzden Allah sabır versin diyorum Maradona. Böylesine güçlü bir kadroyu, egolar yüzünden yıkman yakındır. Neyse bizim mevzumuz Maradona'nın tercihlerinden öte Cambiasso olacak.
Cambiasso'nun kariyeri Argentinos Juniors'da başlar. 16 yaşında gönderdiği çıkışla bir anda Avrupa gündemine düşen Esteban, hemen Real Madrid'in altyapısına gelir. İki yıl burada oynadıktan, Real Madrid B takımıyla maçlara çıktıktan sonra ise gerekli gelişimi göstermediği gerekçesiyle ülkesine döner ve Independiente takımına transfer olur. Buradan da bir çıkış yakalayarak River Plate'ye geçer ve 2002 yılında tekrar Real Madrid formasına kavuşur. Ama burada ilginç bir çelişki var. Real Madrid, müthiş bir keşif yaparak getirdiği bu futbolcuyu beğenmeyip yolluyor, sonrasında bonservisle tekrar geri alıyor. İşte biz buna Real Madrid mantığı diyoruz. Yani param var, herşeyi alırım, istediğimi satarım. Barcelona'da da buna benzer bir Pique örneği söz konusu ama Pique'yi Manchester United beğenip almıştı. Eğer Barcelona'da da kalsaydı da bu noktalara mutlaka gelebilirdi. Cambiasso'da ise durum çok farklı. Cambiasso ise 2 yıl boyunca Real Madrid forması giyip, başarılı olduktan sonra ise belki de daha fazla paraya Inter'e geçti. Tabii sözleşmesi bittiği için, sezon ortasında Inter'le anlaşıp bu takıma geçmesi Real Madrid'e attığı bir başka tokat oldu.
Cambiasso'nun Inter kariyeri ise başarılarla dolu. Ama takımın Avrupa'da başarısız olduğu zamanlara denk geldiği için bu sezona kadar hak ettiği değeri hiçbir zaman alamadı. Belki Real Madrid'de kalsa popülarite açısından zirveye adım adım ilerleyebilirdi ama o her zaman işin işçilik kısmında yer aldı. Mancini'de bu adamdan vazgeçmedi, Mourinho'da. Bu sezon ise takımı Şampiyonlar Ligi finaline uzanırken müthiş işler yaptı, futboluyla, mücadelesiyle Cambiasso severlere büyük keyif verdi. Twitter'da gezerken ismini unuttuğum bir dost ''Cambiasso, Türkiye'de olsa Mehmet Topal, Selçuk Şahin muamelesi görürdü'' demişti. Bu tanım gerçekten on numara doğru bir tanımlama. Türkiye'de bu adama koşmuyor, teknik değil, ofansif gücü zayıf, sistemi bozuyor gibi gereksiz tonla tanımlama getirilir. Sürekli takımdan ayrılması gerektiği konuşulur ama bu futbolcu Selçuk Şahin misali en efsane Fenerbahçeliden bile daha fazla yıl takımda oynayabilir. Cambiasso'nun popülarite anlamında biraz da şansı Mourinho oldu diye düşünüyorum. Ama Jose'den öncesinde de Dünya'nın en önemli ön liberoları arasında yer almıştır ve almaya devam edecek. Her ne kadar Maradona buna karşı bir tavır sergilesede...
16 Mayıs 2010 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder