Kleberson Beşiktaş'a transfer olurken oldukça heyecanlıydım. Çünkü bu adam 2002 Dünya Kupası şampiyonu Brezilya'nın önemli futbolcularından birisiydi ve daha önemlisi Manchester United'den transfer oluyordu. Böyle bir cv ile de karşımıza çıkınca, beklentilerin büyük olmasından başka birşey beklenemez. Ama o beklentiler o kadar büyük oldu ki, iki sezon boyunca Kleberson'un k'sinden söz etmek güçtü. Sürekli eleştirildi, gerçi süper de performanslar göstermedi ve bunun sonucunda takımdan ayrıldı. Hatta ayrıldı demeyelim, resmen kaçtı. Çünkü sözleşmesi devam ediyordu, gidemez mevzuları falan oldu ama kısa sürede bu mevzular kapandı. Kleberson'da düşüşe geçen kariyerinde, çoğu Brezilyalının yaptığı gibi kendi kutsal topraklarına gitti ama bu durum Kleberson'un yeniden doğuşuna imkan sağladı. Dunga göreve geldikten sonra Kleberson'u yeniden kadroya davet etmeye başladı ve şu an 2010 kadrosunda da bulunuyor. Nedense ben böyle kariyeri bir aşağı bir yukarı çıkan futbolculara karşı farklı bir ilgi duyarım.
İngiltere'de gerçekten kaptan bitmiyor. Takım kadrosuna baktığımızda birçok lider ismi görmek mümkün. Beckham kaptanlığı bıraktı, Terry aldı, ondan alındı Ferdinand kaptan oldu falan derken onun da sakatlığı sonrasında yeni kaptan Gerrard oldu. Gerrard'ı da artık anlatmaya gerek yok. Dünya'nın liderlik vasıfları en yüksek olan futbolcularından birisi. Yıllardır Liverpool'un kaptanlığını yapıyor ve takımın vazgeçilmez, simge isimlerinden birisi. Gerçi Gerrard, bu kadroda daha önceden kaptanlık yapması gereken bir isimdi ama nedense kaptanlık olayına hiç girmedi. Ama takımın zor durumda kalmaması için de sorumluluğu üstlendi. Gerrard bu arada turnuvadan oldukça ümütli. ''Rio'nun yokluğu çok üzücü ama maçlar geldiğinde biz yine kazanmaya hazır olacağız" diyerek iddiasını ortaya koydu.
ABD basketbol takımı dendiğinde hepimizin aklına Dream Team kadrosu ve güzel basketbol falan gelir. Tamam onların da amacı katıldıkları turnuvalarda şampiyon olmak ama Yunanistan misali savunmasıyla falan şampiyon olmaları kimseyi memnun etmez. Çünkü bir beklenti var ve bunun karşılanması gerekiyor. Aynı durum da futbolda Brezilya için geçerli. Brezilya denince akla Joga Bonito (güzel oyun) gelir. Önemli yıldızlarla beraber kurulan Brezilya kadrosu, samba futbolunu bizlere en iyi şekilde yansıtmalıdır. Tabii bu güzel futbolla da şampiyon olurlarsa da daha da harika olur. Ama Dunga göreve geldiğinden bu yana takımı daha bir defansif oynatıyor ve takım oyununu ön planda tutuyor. Bu uğurda da birçok yıldız futbolcuyu kadro dışında bıraktı. Ronaldinho ve Pato örnekleri ortada. Bu yüzden de birçok futbolsever bu futbola oldukça karşı. Bu futbola saygım var aslında ama bu ayrı bir konu. Ben de güzel futbol yanlısıyım. Maicon ise bu konu hakkında ''Ben şampiyon olmak istiyorum. Güzel oyun oynuyor olup olmamamız çok önemli değil. Güzel de oynasak, çirkin de oynasak önemli olan 11 Temmuz'da Brezilya'nın finalde olması'' şeklinde konuştu. Bu sözlere saygı duyarım ama bu futbolu asla Brezilya'ya yakıştıramam.
Hollanda yardıra yardıra geliyor inşallah.Hadi benim koçlarıma :)
YanıtlaSilHollanda da Robben'in sakatlığı üzücü ama kupanın plase ekiplerinden biri de onlar.Kuyt'tan Van Persie'ye... Beni,Hollanda'nın kaleci ve defans hattı kuşkulandırıyor.Yine de,benim favori ekiplerimden.
YanıtlaSilhttp://sevdamrenklere.blogspot.com
Roben 1 hafta içinde başlıcakmış çalışmalara roben gelene kdr da hollanda pek eksiklik duymaz yine güzel futbol ama başarısız bi hollanda izliyicemizi düşünüyorum ne yazık ki
YanıtlaSil