Sabretmek ama ne kadar?
Sabretmek ama kime?
Sabretmek ama ne için?
Hiç kimse sonunda mutsuz olacağına inanıyorsa sonuna kadar kimseye sabretmez.Eninde sonunda patlar.
Taraftarlar arasında bu sıralar sözbirliği yapmışçasına sabır yeminleri ediliyor, kimi kez Teknik direktörleri için kimi kez bir futbolcu kimi kez de yönetim için. İlk başlarda yüzlerce insan varken kendimize göre hata yapan olunca bu yüz binler, on binlere, yüzlere, onlara düşüyor sonra bir bakıyorsunuz ki cevrede kimse kalmamış bizden başka inanan, sabreden.
Geçen sene 5 Haziran Cuma günü bizler Rijkaard’ın arkasında olacağımız hakkında sabredeceğimizi ve onu destekleyeceğimiz konusunda taraftar sözü vermiştik. Ama aramızdan ilk ayrılanları Kazakistan semalarında bıraktık, işler güzel giderken, 4-5 gol atarken zaten yeminlere ihtiyacımız yoktu sonra yenilgiler almaya başlandı derken ligi 3. sırada tamamladık
Bir baktık ki çevremize yeminlerden daha çok Rijkaard’a futbol taktiği veren, futbol bilgisini sorgulayan, isyan eden bir grup çıkmış günden güne sayıca çoğalan, sesleri daha çok çıkan bir grup. Sabredenleri boşuna sabrettikleri konusunda uyaran, her şeyin ortada olduğu ve hala niye sabrettiğimiz konusunda neyi beklediğimizi soran bir grup. Ne onlar bizi ne de biz onları anlamadık, hangimiz doğru bilemedik. Ortak payda için hangimiz yararlı çözemedik Rijkaard gitsin diyip, ona güvenmeyenlere kim gelsin, ne olsun dediğimizde cevabını alamadık.
Aslında sabır hepimiz için sözlükteki anlamından çıkıp hayatımıza gelmemiş. Bizler sabır yeminleri ederken unutmuşuz gerçekten ne kadar sabırsız olduğumuzu, sabırlılığımızın dilimizde olduğunu..Karşımızdakinin ilk hatasında dar ağacına gönderip tabureyi ittiğimizi unuttuk,unuttuğumuz diğer şeyler gibi…
Sene 1987, aylardan 16 Mayıs. Sarı Kırmızın basında gümüş saçlı bir adam 14 yıldan beri şampiyon olamamış bir takımın 3 senedir başında. Sezon sonuna üç maç varken Rize’ye yenilmiş takımı 2-1.Bu sene de olamadık şampiyon diye üzülen taraftar. İşte o zamanlar gümüş saçlı adam yaşadıklarını satır satır düşmüş günlüğüne…
Ne yazık ki o gün, antrenman sahasına gelen fanatik ve eğitimsiz taraftarlarımızı hesaba katmamıştık. Her antrenmanda olduğu gibi hazır bekliyorlardı. ama bu kez, ellerinde, az sonra üzerimize fırlatmaya başladıkları taşlarla. Bize sanki vatan hainiymişiz gibi hakaret ediyor ve antrenmana engel olmaya çalışıyorlardı. Bize futbol dünyasının bütün nefretini hissettirdiler. Kolay kolay unutamayacağım bir görüntüydü bu. Daha sonra gerçekleştirdiklerim karşısında bana yaptıkları tezahürat bile unutturamayacaktı o günü. Gırtlağım düğümlenmişti; kupkuruydu ve dudaklarımdan tek bir sözcük bile çıkmıyordu. Bilançoyu çoktan çıkarmışlardı. Hesap kapatılmış ve sezonun altına kaim bir çizgi çekilmişti. Söyledikleri, artık her şeyin bittiği, defterin kapandığı idi. bir de suçlu bulunmalıydı tabii. O sabah Galatasaray’ın Florya’daki antrenman alanı "Derwall dışarı!" sloganıyla çınlıyordu. "Derwall evine dön, Almanya'ya dön!"
1987’de değil de 1985’de çekseydik ipini Derwall’in?
Ya o gün bu yaşadıklarından sonra evine gitseydi Derwall?
Ya 3 sene sabretmemiş olsaydık?
ARZU KESKİN
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
harika otesi bi yazi! bravo! ayrica derwall in bu sozlerini ilk kez okuyorum, cok etkilendim gercekten, ama biz sabredicez, artik sabretmemize degicek biri oldugunu anlayabilecek kadar gelisti diye dusunuyorum taraftarlarimiz, en azindan umuyorum
YanıtlaSilgercekten cok etkileyici,onumuzde bu kadar alex ferguson,arsene wenger veya en basitinden ligimizde abdullah avci nin (taraftarsiz belediye takimiyla yaptiklari ortada) ornekleri varken,dunyaca unlu bi teknik direktorun gonderilmesini istemek niye? veya basarisiz diye gonderdik,hicmi izlemiyoruz löw un,del bosque nin,hiddink in yaptiklarini? gerci adam bu sene gercek yuzumuzu gordu,fazla bagirinmalarina gerek yok bu seneden sonra adam yoluna bakar. olan gene galatasarayimin cahiller yuzunden cope atilan 2 yilna olur...
YanıtlaSilMuhteşem bir yazı olmuş ama anlayana...Çok sevdiğim bir arkadaşımın dediği gibi "Okuyan var,okuyan var"
YanıtlaSilLig tarihinin başından bu yana 5. hafta sonunda ilk 5'te yer almayan hiçbir takım şampiyon olamamış; dolayısı ile şampiyonluk istatistiksel olarak hayal! Rijkaard'ın Derwall gibi tesis mesis düşündüğünü de sanmıyorum. E hayatında 4-3-3 oynamamış futbolculara öğretebilecek hali de yok? Tek istek kalıyor içimde bari gençlere yer versin kadroda; Aydın'a falan bile razıyım Kewell'ın yerine mesela. İnsua gibi sene sonu gidecek, Kewell gibi yaşı kemale ermiş isimler yerine birkaç oyuncu sürsün piyasaya da şu kayıp sezon bir işe yarasın bari...
YanıtlaSilGüzel yazı.
YanıtlaSilpeki ya Rijkaard sabredemez ve kendinden sisteminden ödün verir, anlık başarıları hedef almaya başlarsa ?
@ Alper
YanıtlaSilO da sonraki bir yazının konusu olur belki ama küme düştüğü yılda rotterdam'ın başından gitmeyi bile düşünmeyen bir adamın GS'e sabretmemesi ve onu Rijkaard yapan değerleri bir yana bırakıp anlık hedeflere yönelmesi Rijkaard'a uzak durmuyor mu?