22 Eylül 2010 Çarşamba

Yine, Yeniden, İnadına / Lorik Cana

4-3-3 sisteminde orta sahadan oyunun iki yönünü oynamasını, savunmada verdiği kadar hücumda da ekstra katkılar vermesini falan bekleriz. Biz ise malesef bunu başaramadık, orta saha rotasyonu bu sistemi oynamaya elverişli olmadı. Bunun üzerine de canını verir, 4-3-3'ünü vermez dediğimiz Rijkaard 4-2-3-1'e dönmek durumunda kaldı ama yine de felsefesinden vazgeçmedi. Mesela 4-3-3 sisteminde olduğu gibi 4-2-3-1'in forvet arkası üçlüsünün kanatlarından da dikine oynamasını, hızlı olmalarını istiyor. Bu yüzden de Pino ve Aydın Yılmaz tarzında futbolcularla çalışmasını seviyor. Ama bizlerin beklentisi hücumda oynayan dörtlünün birbirine yakın oynaması, sürekli pas organizasyonları yapması ve bu şekilde gol bulmak. Misimovic transferi de bizi bu sistemin işleyeceğini düşündürdü ama ilerleyen haftalarda da durumun değişeceğini sanmıyorum.

4-2-3-1'e döndüğümüzde de sevindiğim bir diğer nokta orta saha futbolcularının üzerinde oluşacak yükün azalacak olmasıydı. En azından ben böyle düşünüyordum, çünkü Skibbe'nin sisteminde bunu görmüştük. Orta sahada oynayan isimler işin defansif yönüyle uğraşırlardı, hücum ise ileride oynayan muhteşem dörtlünün sanatıyla yoğrulurdu. Ama Rijkaard bu konuda da yine farkını ortaya koydu. Mustafa Sarp ve Ayhan Akman benim düşünceme göre oyunun defansif yönünü oynamalı ama Rijkaard bu futbolculardan da hücum katkısı istiyor, bu da savunma ile hücum arasında bağ kurulması zorunluluğunu ortaya koyuyor. Bu sefer de zaten iyi durunda olmayan bu futbolcular iyice cenderenin içerisine düştüğünden Galatasaray'ın bütün dengesi bir anda bozuluyor.

Eğer böyle oynamaya devam edeceksek bu işin bu ikiliyle olmayacağı ortada. Aslında normal olan bütün transferlerden önce Ledesma tarzında bir futbolcuyu transfer etmekti ama bunu da gerçekleştirmeyince, eldeki alternatiflere yönelme zorunluluğu doğdu. En doğru alternatif ise Cana olarak görülüyor ama sanki en zayıf halkaymış gibi kontenjana takılıyor. Hep söylüyorum, gerekiyorsa Aydın Yılmaz oynasın ama Cana'ya takım içerisinde yer açılsın. Premier Lig'de bir sezonda 50 maç oynamış, Marsilya'da yaptıklarıyla efsane tadına ulaşmış bir futbolcunun buraya geldiğinde yedek kalmasını anlamak çok güç. Uyum sorunu falan olsa bir yere kadar ama etkisini oyuna girdikten sonra göstermesi böyle bir sorunun olmadığını da ortaya koyuyor. Bucaspor karşısında takım geriye yaslanmış, nefes alamaz duruma gelmişken Cana'nın oyuna girmesi sadece savunmada bizi daha da sertleştirmedi, hücumda da kontra atağa daha iyi çıkmasını sağladı. O zaman Pino'nun değerini daha iyi anladık. Benim anlatmak istediğim eğer 4-2-3-1'i bu tarzda oynayacaksak ayağına top yakışan isimlerle yola devam etmek, yani Cana'nı oynatmak. Ayrıca Lorik Cana da oynayana kadar, inadına yazmaya devam edeceğim.

2 yorum:

  1. Arda'nın gelişiyle Cana'nın 11'deki yeri garantileşir.O gelene kadar da dediğin gibi Aydın'la başlamak gerek.

    YanıtlaSil
  2. Tüm sakatlar düzelince Hakan Servet'in yerini alır, Arda da Kewell'ın. O zaman Cana ilk 11 olur ama kesinlikle olması gereken adamların başındadır Cana. Cana, Neil, Baros; üçü olmazsa olmaz.

    YanıtlaSil

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir