Fatih Terim döneminin yabancı transferlerine baktığımızda ilk etapta Rumen futbolcular vardı ve Güney Amerikalı futbolculara pek yönelmezdi. Zaten kariyerine de baktığımızda Güney Amerika dolaylarından aldığı futbolcularda pek başarı oranı yakalayamamıştır. Bu zincir ise önce Taffarel'le açıldı ama bu adamın kariyerini konuşmaya gerek yok. Takıma getirdiğinde bir bakıma başarı garantisini sırtına alarak gelmişti. Diğer halkalar ise Capone ve Marcio ile kırıldı. Ben Marcio'yu da başarılı sayanlardanım, sonuçta iki sezon boyunca takımda kaldı. Uefa Şampiyonu olduğumuz dönemde de Hakan Şükür ve Arif Erdem için iyi bir alternatif yarattı diyebilirim. Capone ise bildiğin fenomene dönüşenlerden. Galatasaray formasını giydiği üç sezonda büyük başarılar gördü ve bu başarılarda da payının yüksek olduğunu söyleyebilirim. Aslında Galatasaray'dan önce de herhangi bir kariyerinin olduğunu söyleyemem, kim nasıl bulmuş gerçekten bilmiyorum ama bu transfere ilk etapta kumar diyeceksek başarılı bir kumar oldu. Özellikle de duran toplarda arka direk organizasyonları unutulmaz, birçok golü bulunur.
1999/2000 sezonu öncesinde Marcio ile beraber transfer edildiğinde futbolcu hakkında fazla bir bilgimiz yoktu. Ama sezon içerisinde izlediğimizde çok isabetli bir transfer olduğunu görmüştük, kendisi stoper ve sağ bek olarak oynayabiliyordu. Özellikle de sağ bekte oldukça iyi işler yaptı ve Fatih Terim'in de değişmez isimlerinden birisi oldu. O sezon Milan'a attığı gol sayesinde belki de bu Uefa Kupası süreci başlamıştı diyebilirim. Bir sonraki sezonda da Lucescu kendisinden vazgeçmedi ve forma şansı vermeye devam etti. Yine takımın önemli alternatiflerinden birisi olmuştu ama bir sonraki sezona geldiğimizde ise papucu biraz dama atıldı. Kadro içerisinde iyi bir alternatif halini almıştı ama önceki iki sezona oranla takımın bankolarından birisi değildi artık. Sezon sonunda ise takımın başına Fatih Terim geldiğinde takımdan gönderildi. Onu bu takıma transfer eden Terim, ayağının tozuyla kendisinden vazgeçen isim olacaktı. O da Kocaelispor da şansını denedi ve devamında ülkesine dönerek futbol hayatını noktaladı.
Bize ise kalan güzel geçen üç sezon ve efsane olmasa bile ona yakın derecede zihnimize yazılacak olan 35 numara kaldı. Son derece kontrollü futbolu vardı, top tekniği oldukça da iyiydi diyebilirim. Stoper olarak Popescu & Bülent Korkmaz ikilisinin iyi bir alternatifiydi, özellikle de Popescu olmadığında o geriden oyun kurma becerisi durumunda Capone başvurulan isimdi. Ama genelde sağ bek olarak oynadı ve kendisini bu bölgede ben daha başarılı buluyordum. Tabii duran toplarda da ileri çıkıp attığı golleri unutmamak lazım.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
benimde çok sevdigim bir futbolcuydu.Gösterissiz sadece bir futbol oynuyordu ama gorevini en iyi sekilde yapiyordu.Arka direkde onun gibi gol vurusu yapan bir futbolcu ben gormedim.
YanıtlaSil