2005/2006 sezonuna bir anda gittim. Gerets'in ilk sezonu ve rekor puanla gelen şampiyonluk. Pek gözden kaçacak gibi değil ama Tromso faciasını da gözden kaçırırsak yaşanan harika bir sezon. Üstelik buna eklenen göze hoş gelen futbol, bol gollü maçlar. O sezonki kadroya baktığımızda da tek ön libero Saidou'yu görüyoruz. Gerets, o sezon sadece Tromso ile oynanan ikinci maçta kontrollü futbol diye Volkan Arslan & Saidou ikilisini denemişti ama 30. dakikada Hakan Şükür'ü oyuna alarak yine üçlü forvete dönmüştü. Zaten sezonun genelinde de Iliç'in oyun tarzından da yola çıkarak üçlü forvet gibi oynadık ve daha önemlisi kimle oynarsak oynayalım sistemden ödün asla verilmedi. Fenerbahçe deplasmanında dört gol yendi ama yine Saidou tek başına orta sahanın bütün yükünü taşıdı. Saidou ne kadar iyi futbolcu tartışırız, hatta bir sezon önce oynayan Conceicao ile de ben kıyaslamam ama Saidou ile böylesine hücumcu bir takım amacına ulaştı. O zamanlara göre Anadolu takımları sınıf atlamış olsa da, Galatasaray'ın da kadro kalitesi itibariyle çok daha iyi durumda olduğunu söylemek lazım. En azından Saidou yok ama Lorik Cana gibi bir isim var.
Rijkaard'ın bir sistemi var ve sisteminden pek fazla ödün vermediğini biliyoruz. En fazla 4-3-3 sisteminden 4-2-3-1'e geçiş yaptık ama yine aynı felsefeyle yola devam ediyoruz ve Rijkaard'ın bu felsefesinde kaliteli orta saha futbolcularının öneminin çok büyük olduğunu artık futbolu takip etmeyen insanlar bile biliyor durumda. Galatasaray ise ısrarla transfer yapmadığı gibi, sadece o bölgede istenilen kalitede denilen Lorik Cana var. Bunun dışındaki orta saha futbolcusu diye geçinen bütün futbolcularla sezonu tamamlamak imkansız.
Benim düşüncem ise Avrupa'da da olmadığımız bu sezonda tek ön liberoyla yola devam edilebilir. Geçmişte Saidou'nun yaptığını şimdi de Cana gerçekleştirebilir, çünkü Cana çok daha savaşçı, mücadele etmeyi seven ve tabir yerindeyse vücudunda iki tane yürek taşıyan bir isim. Beşiktaş, Fenerbahçe veya Trabzonspor gibi maçlar neyse ama diğer zorluk derecesi düşük maçlarda bu da uygulanabilir. Zamanında Skibbe de Ayhan Akman'ı tek başına orta sahada bıraktığı anlar olmuştu ve iyi futbol anlamında asla ödün vermediğimizi hatırlıyorum. Belki hücumculara da savunma yükümlülüğü doğa bilir ama Misimovic, Kewell, Pino ve Baros dörtlüsüyle maça çıktığımızı düşünürsek, bu hücumcuların arasına bir hücumcu daha ekleme şansı ortaya çıkacak. Gerets'in zamanında yaptığı gibi çift santraforla da oynanabilir, üçlü forvetle de oynanabilir ya da kanatlara daha da hakimiyet verilebilir.
Diğer bir alternatif durum ise Hakan Balta ve Çağlar Birinci'nin de iyi durumda olduğunu düşünerek, Insua'yı kenara alıp oradan doğan boşlukla Elano'yu ilk 11 de kullanmak. Şu anda 4-2-3-1 gibi oynuyoruz ve yine Cana tek ön libero gibi olur ama yanında Elano'yu da kullanırız. Elano'nun da son zamanlarda daha iyi çalıştığı ve yıldızını parlatmak için uğraştığı söyleniyor, böylece de bu futbolcuyu satacaksak bile vitrindeyken göndermiş oluruz. Ama bu sistemde Elano'dan beklentiler önemli olur. Ondan sürekli savunmaya gelmesini bekleyemeyiz, aksine sürekli hücuma çıkmasını, gerektiğinde Misimovic ile ikili olmasını beklemek lazım. Böylece de iyi teknik ayakla beraber özellikle Baros oldukça fazla beslenecektir, daha efektif bir hale gelecektir. Elano'nun biraz daha sorumluluk alması da çoğu futbolcuyu rahatlatabilecek bir unsur olabilir. Ben de ne kadar eleştirsem, kendisini sevmesem de Elano'nun kadroda olduğunu unutmamam lazım. Yalnız bütün sistemin odak noktasında ise Cana olmak zorunda, hep bunu diyorum. Eğer kontenjan uğruna bir yabancı kurban edilecekse bu Cana olmamalı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Misi ve Elano'yu Cana'nın önünde çift hücumcu orta saha şeklinde kullanmak gayet mantıklı olur.Bu şekilde rakip yarı sahaya doğru genişleyen bir üçgen kurularak Rijkaard'ın oyunu oraya yığma fikri vücut bulur.
YanıtlaSil