10 Aralık 2010 Cuma

İstikrar Treni

Eski her zaman yeniye yenilir diye bilirim. Bizler ise Lucescu'ya eski diyebiliriz ama 65 yaşına geldiği bugünlerde hala çok büyük bir teknik adam. Üç büyüklerin {özellikle de Galatasaray ve Beşiktaş} her düştüğünde haykırdığı bir isim: Mircea Lucescu...

Dinamo Kiev, öncelikle Sovyetler Birliği'nde sonra ise Ukrayna'da çok büyük bir ekoldü. Aslında hala da öyle. Müthiş bir geleneğe ve kültüre sahipler ve çıtalarını her zaman korudular. Bugünlerde Şampiyonlar Ligi'ni sarsmıyor olabilirler ya da Avrupa'da eskisi gibi söz sahibi olmayabilirler ama bir şekilde belli bir noktaya mutlaka gelirler. Bu da onların geleneğini gösteriyor. 92 yılından 2001 yılına kadar baktığımda da Ukrayna Ligi'nde üst üste 9 şampiyonlukları var, sonrasında bir sene araya Shakhtar giriyor ve devamında gelen üst üste iki şampiyonluk daha. Yani 2003/2004 sezonunun sonuna kadar büyük bir Dinamo Kiev hakimiyeti. Taa ki bir isim Ukrayna topraklarına ayak basana kadar: Mircea Lucescu...

Galatasaray ve Beşiktaş'tan başlamak lazım aslında. Bu takımlar neden Lucescu'yla devam etmek istemediler. Oysa bu adamın fazla bir beklentisi yoktu, Türkiye'den Dünyaları kazanmıyordu ama getirdiği başarılar ortadaydı. Ne kadar ekmek o kadar köfte deyiminin tersine az parayla inanılmaz işler başarılabileceğinin resmini çizmişti. Fatih Terim'den aldığı takımı Şampiyonlar Ligi çeyrek finaline çıkarmasının yanında, bir sonraki sezon bütün yıldızlarını kaybetmiş ve ekonomik sorunlarla boğuşan Galatasaray'ın Avrupa çıtasını korumasının yanında, kurduğu toplama takımla lig şampiyonluğu da gördü. Ama bir zamanların büyük heyecanı Fatih Terim'e o da yenik düştü. Düşünün o zaman Özhan Canaydın değil de Mehmet Cansun seçimleri kazanmış olsaydı bugün neler değişirdi? Büyük ihtimalle Galatasaray farklı yerlerde olurdu, şu sıralar çok başka şeyleri konuşuyor olurduk.

Beşiktaş'a geldiğinde ise efsane 100. yıl kadrosuyla, hala unutulamayan bir şampiyonluk yaşadı. Uefa Kupası'nda da gittiği yere kadar gitti. Bir sonraki sezon yaşanan karmaşanın arasında ise Lucescu ellerden kayıp gitti ama başka sorunlara takılan Beşiktaş, Lucescu'nun gittiğini anlayamadı bile. Sonrasında Demirören başkanlığı, Del Bosque derken bugünlere geldik. Eğer o meşhur beş kırmızı kart olayı olmasa ve Lucescu'yla da sözleşme yenilense ne olurdu. Büyük ihtimalle bugünlerde Beşiktaş farklı bir noktada olurdu, Quaresma ve Guti gibi isimlere ihtiyaç duymadan Yıldırım Demirören efsane başkan çok önceden olurdu.

Olmuşla ölmüşe çare yok, bunların hepsi eski mevzular. Bu yüzden önümüze bakalım ve Shakhtar Donetsk gerçeğini kabul edelim. Aslında bu gerçekten öte Lucescu gerçeğini. 2004 / 2005 sezonunda geltiği Shakhtar'da dört lig şampiyonluğu, Uefa Kupası, neredeyse her yıl Şampiyonlar Ligi bileti ve Dinamo Kiev halimiyetini 8.9 şiddetinde sarsma gibi büyük başarılar kazandı. Bu süre zarfında yeni stadları yapıldı, Chygrynskiy 25 milyon avro'ya satıldı, tekrar alındı derken bu tip futbolcu transferlerinden inanılmaz kazançlar elde edildi. Büyük paralara da futbolcular alındı, yine az para büyük işler de yapıldı ama olayın temelinde Lucescu hep başarılı oldu. Mourinho için başarı garantili teknik direktör söylemini kullanırım, çünkü çalıştırdığı her takımı bir şekilde başarılı yaptı. Arzulanan neticelere hep ulaştı. Lucescu da orta sınıf takımların başarı garantili hocası gibi, bir de bunun üzerine istikrar eklediğinde hayal edemediğin konuma ulaşırsın. Galatasaray ve Beşiktaş bu istikrar trenini kaçırdı ama Shakhtar, bu trenle Dünya turuna çıkmış durumda.

Uefa Kupası'nı kazanmasından bahsetmiyorum bile. En büyük başarı bana göre bu yıl geldi. Üstelik sezonun yarısı bile tamamlanmadan. Shakhtar Donetsk, Arsenal'in de bulunduğu gruptan 15 puan toplayarak lider çıktı. 6 maçta 5 galibiyet dile kolay. Gider Şampiyonlar Ligi'ni kazanır demiyorum, hatta 2. turda bile elenmeleri sürpriz olmaz. Ama bu havayla, istikrarla gidip çeyrek final veya yarı final oynamaları da beni şaşırtmayacaktır. Lucescu, zamanında Galatasaray'la kafa tuttuğu bütün Avrupa devlerine tekrar kafa tutuyor. Bu sezonki kadroları iyi de, yılların istikrarının en olgun meyvelerini toplamaya başladılar.

Biz ise kafaları duvarlara vurmakla meşgulüz. Karpaty'lere Avrupa Ligi ön elemesinde elenecek kıvama geldik. Nerede o Galatasaray, hani Avrupa kültürü, hani devlere kafa tutan takım? Bak beğenmediğin, salaş saçlı adam neler yapıyor ama sen nelerle uğraşıyorsun...

2 yorum:

  1. luceyi gönderip fatih terim geleceğine gerekli destek luceye verilse yanınada hagiyi koysalardı 20 sene rahat olurduk ben inanıyorum ki eğer luce gitmese şampiyonlar ligi gelirdi türkiyeye

    YanıtlaSil
  2. Kıymetini bilemediklerimizden.

    YanıtlaSil

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir