Başlık Yok / Ankaragücü 3-2 Galatasaray

Herşeyi geçtim, bu maç hediye edilmemeliydi. Deplasman fobisini falan bir kenara bırakıyorum, Galatasaray'ın bu sezon futbola genel olarak bir fobisi var. Rakip kim olursa olsun, bu maçta da puan kaybedebiliriz düşüncesi en kötüsü. Bu düşünce zaten elde olan maçları rakibe veren belki de en önemli unsur ama teknik direktör faktörü de işin içerisine mutlaka giriyor. Oyunu kenardan iyi okumak, doğru değişiklikleri yapmak önemli. Olmadı, hiç değişiklik yapmamak bile bir mesajdır, doğru bir hamle olabilir. Sonuçta takımın iyi gidiyor, avantaj elinde, rakibin hamleleri de bu duruma karşı koyamayacak durumda ama senin skoru tutma düşüncen ve bu düşüncene uygun futbolcu profillerinin kulübende bulunmaması yazılmış kaderi kötü yönde değiştirme kudretine sahip.

Hagi'nin değişimlerinden bahsedip durduk. Neill'in orta saha oynaması, Cana'nın stopere çekilmesi ya da Kewell'ın forvet oynaması gibi. Sezonun genelinde de bu hamleleri başarılı bulmuştum, çünkü kötü giden birşeyler var ve bu kötü olguları da değiştirmek gerekliliği vardı. Bu yüzden de arayış içerisinde olmak doğal ama maç devam ediyorken bu değişimlerin içerisine girmek kadar yanlış birşey olamaz. Stancu & Barış Özbek değişikliğini anlarım, çünkü Stancu iyi oynamıyordu ve Barış Özbek savunma tarafında biraz enerji getirebilirdi. Gerçi Stancu yerine Yekta'yı oyuna almakta maçı kazanmak anlamında isteğin mesajı olacaktı ama Hagi takdirini Barış'tan yana kullandı.

Buna eyvallah derim ama Çağlar'ın yerine Mustafa Sarp'ın oyuna girmesinin mantığı yok. Bir anda domino etkisi yaratıyorsun, üstelik böyle bir şeye de ihtiyaç yokken. Balta sola geçiyor, Cana stopere geçiyor derken bütün savunma dengesi yıkılıyor. Bir de bunun üstüne maçın adamı Pino'yu oyundan alıp Arda'yı koyunca hücumu da kitlemiş oluyorsun. Arda uzun zamandır oynamayan bir futbolcu ve maç 2-1'ken girecek isim değildi. Skor avantajını yakalasan neyse ama gelen bu değişiklikler Ankaragücü'ne havadan bir 3 puan kazandırdı. Bunun da faturası Hagi'ye çıkar, çıkmalı da.

Beni şaşırtan isim Aydın Yılmaz oldu. Kendisini ilk 11'de gördüğümde ''nedir bu torpilin kaynağı'' gibi bir cümle kullandım. Çünkü bir futbolcu sürekli geriye gidipte bir takımın formasını ancak bu kadar fazla giyebilir. Ama bu maçta iyiydi, özellikle de hızlı çıkışlarında çok etkili oldu. Maçın adamları ise {Galatasaray adına} Kewell ve Pino'ydu. Oynamaya hazır oldukları sürece bu isimler ilk 11'in değişmez adamları olmalı. Kewell'ın oyun zekasıydı bugün Galatasaray'ın hücumlarını verimli kılan. Pino'nun ise teknik özelliklerinin zirve anını görmesi hücumların içine kalite tozunu serpti, ortaya iyi bir yemek çıkardı. Stancu'nun ise etkisiz olması hücumlarda tam anlamıyla verimi bozdu ve o pozisyonda Yekta'yı kullanmak her zaman daha sağlıklı hamle olacaktır. Ama Hagi'nin Yekta takıntısı da var ve sebebi bilinmiyor.

Fenerbahçe derbisi öncesi moraller bozuk, Fenerbahçe hiç olmadığı kadar favori. Hani derler ya, bu maçları favoriler kazanmak diye. İşte Galatasaray'ın tek avantajı o, bu maçların havası başka ama öyle böyle değil. Fenerbahçe gerek futbol, gerek kadro kalitesi anlamında Galatasaray'ın çok üstünde. Tabii bir de moral faktörü var. Bakalım, Ankaragücü ile ligin ilk yarısında oynanan maç Rijkaard'ın biletini kesmişti. Aynı durum Hagi için de yaşanacak mı, Ankaragücü maçıyla gelen Ankaragücü maçıyla gidecek mi?

ANKARAGÜCÜ 3 - 2 GALATASARAY

Stat: 19 Mayıs

Hakemler: Halis Özkahya, Ali Saygın Ögel, Volkan Narinç

Ankaragücü: Özden, Uğur, Rajnoch, Zewlakow, Klukowski, Gabriç (Dk. 65 Bednar), Adem, Sapara, Serdar (Dk. 65 Özgür), Sestak, Fatih (Dk. 79 Doğan)

Galatasaray: Zapata, Neill, Servet, Hakan, Çağlar (Dk. 80 Mustafa), Aydın, Stancu (Dk. 66 Barış), Cana, Ayhan, Pino (Dk. 82 Arda), Kewell
Goller: Dk. 32 Aydın, Dk. 62 Pino (Galatasaray), Dk. 52, Dk. 86 ve Dk. 88 Sestak (Ankaragücü)

Sarı kartlar: Dk. 33 Adem, Dk. 83 Uğur (Ankaragücü), Dk. 44 Cana, Dk. 74 Çağlar, Dk. 89 Ayhan (Galatasaray)