
Fatih Terim'in ikinci dönemi kafalarda o kadar yer etmişki ki, söz konusu transfer olduğunda sanki çok başarısızmış gibi bir izlenim oluşuyor. İkinci döneminin ilk ve ikinci sezonlarında aldığı isimler ortada, gerçekten bir başarısız tablo olabilir. Ama bu Fatih Terim'in bu işi iyi bilmediğini göstermez, zamanında az paraya büyük işler yaptık gibisinden dedirtecek transferleri de olmuştu. Hagi, Popescu ve Taffarel gibi isimlerle de başarı örneği vermeyeceğim. Ya da çıtayı biraz daha indirip Ilie veya Flipescu da demeyeceğim. Capone ve Marcio idi asıl transfer başarısı, tam bir tombala transferleri bir bakıma. 1998-1999 sezonunda Şampiyonlar Ligi'nde müthiş işler yapmış bir takıma alınan isimlerdi bunlar, yani çıtası daha da yukarıya taşınmış bir takıma. Ayrıca Hagi, Popescu ve Taffarel gibi isimlerle de yabancı çıtası epey yukarı taşınmıştı ama o zamanın ekonomik koşulları yine büyük isimler almak yerine bu tip ucuz ama önemli etki edebilecek isimlere yöneltti bizi.
Capone'yi zaten biliyoruz. Anlatmaya gerek yok, gerçi anlatmıştım da blogda. Kendisi arka direğin medar-ı iftiharıydı. Günümüzde Lugano'nun hücum etkisinden konuşuyoruz, adam şaka bir yana bu sezon 7 gole ulaştı bile. Capone de işte o zamanların golcü savunmacısıydı, her duran top ileri çıkar ama daha çok arka direkte kestiği cezalarla ünlenmiş bir futbolcuydu. Ekürisi Marcio ise forvete alternatif olsun diye alınan bir futbolcu oldu ve beklentiler de bu yüzden çok büyük olmadı. Zaten Marcio öyle yetenekleriyle kendine hayran bırakan bir isim değildi ama zor anında da ona güvenebilirdin. Bir bakıma nöbetçi Semih durumu. O zamanlarda da bizim nöbetçi bir bakıma Marcio oldu.

Hakan Şükür, Arif Erdem derken Marcio bu isimlerin gölgesinde kaldı. Ama Galatasaray forması ile oynadığı 28 lig maçında 9, 6 Türkiye Kupası maçında ise 3 golü bulunuyor. Hatta şunu hatırlatmam lazım, bu adamın ilk 11'de çıktığı ilk maç Fenerbahçe deplasmanıydı ve o maçta da golü bulunuyor. Attığı gollere sevinmesi de ilginçti, kara marsık derdim ona o zamanlar. Şimdi de hala o lakaba devam edebilirdim, çünkü gollerden sonra kuş gibi kanat çırpardı. Oldukça sempatik bir havası vardı diyebilirim ama UEFA'ya giden süreçte de kendisini pek izleyemedik. Fatih Terim onu daha çok lig maçlarında alternatif olarak kullandı ve UEFA Kupası'nın poster çekiminde Marcio yer alabildi. Takımda olmasına rağmen o posterde bulunamayanlar da var tabii, Sergen Yalçın gibi. O da statü gereği forma giyemiyordu.
Lucescu'nun ilk sezonunda da takımda kalmayı başardı aslında. Sezon başı hazırlık kampında hatırlıyorum kendisini ve Jardel'le de yakın bir arkadaşlıkları olmuştu. Gerçi Serkan Aykut'un bile zar zor forma şansı bulduğu bir sezonda Marcio'nun formayı kapabilmesi pek beklenmiyordu ama Jardel'in psikologu gibiydi ama takımdan ayrılması kısa sürmedi. Galatasaray'dan sonra da ne yaptı, nerelerde boy gösterdi hiç takip etmedim, çünkü merakta etmedim. Ekürüsi Capone ise bir sonraki sezonda da takımın en önemli parçalarından biriydi ama takımın başına Fatih Terim geldiğinde ilk yaptığı işlerden biri Capone'yi göndermek oldu. Capone ''eski hocam geldi, yaşasın'' modunda geziyordu büyük ihtimal ama daha Mayıs ayından böyle bir ayrılık olması da ilginçti. Fatih Terim'in vardır böyle gelgitleri aslında...
Bazı futbolcular vardır belki çok üst düzey degildirler ama $eytan tüyümü dersiniz ne dersesiz deyin birilerinin sempatisini kazanır .Benimde Carrusca, marcio,pezez çok ho$uma gidiyordu.
YanıtlaSilMarcio ,Rü$tüyü çalımlayip bir gol atmi$dı daha ne yapsin :)
Galatasaraydan sonra portekize ordanda memleketine gitdi diye biliyorum