Yine de Fatih Terim, Baros'dan Vazgeçmez Diyorum

Galatasaray iyi bir yabancı forvet alacak. Belki de bu sayı ikiye çıkar bilemiyoruz. Drogba'nın olayı bağımsız biraz. Mesela Klose haberleri çıktığında Drogba'nın alternatifi dendi ama öyle değil. Klose gelseydi bile Drogba için uğraşılmaya devam edecekti. Drogba işi bitirilirse eğer yeni bir forvet transferi artık düşünülmeyebilir.

İnce bir çizgi aslında bu. Kimsenin ne yaptığından haberimiz yok bir bakıma. Planlama nedir, hangi isimler gündemde, kimlerle görüşülüyor, yeni sezonda nasıl bir sistemle oynarız bilemiyoruz. Bu yüzden de her çıkan habere atlama potansiyelimiz yüksek çünkü transfer döneminin en hareketli olması gereken takımı biziz bir bakıma.

Yine de bir forvet alınacaktır ve Dünya starı diye tanımlanan, TT Arena'yı doldurması, forma satışlarını patlatması beklenen adam Drogba'dır veya o ayarda bir alternatif. Hücumcu alarak bu işi yapabilirsiniz. İhtiyacınız olmasa bile bu işin temelidir ya 10 numara ya da santrafor transferi.

Ama Galatasaray'ın çok iyi bir santrafora ihtiyacı var. Üstelik mevcut rotasyonda Baros, Stancu, Pino ya da Kazım olmasına, bunların da üstüne Elmander transfer edilmesine rağmen. Şu sıralar transferin sadece santrafor ve orta saha olarak kitlenmesi yanlış, stoper anlamında da böylesine bir rotasyon oluşturulmalı ama yeni dönemin felsefesinin hücum olacağını düşünüyorum. Eğer 2 yiyeceksen 5 gol atacaksın mantığı.

Galatasaray'ın da baktığımızda en önemli sorunlarından biri gol atamamasıydı. Bu da bariz şekilde geçen sezon zirve yaptı ama işin kaynağı Baros'un geçirdiği ilk sakatlık sürecidir.

Kewell'ı nasıl seviyorsak Baros'u da seviyoruz. Mücadeleden yılmayan, elinden gelen herşeyi yapan, üzerindeki formayı gururla taşıyan herkes başımızın tacıdır. Baros da öyle. Oynadığı sürece verdiği katkıdan tutun, saha içerisinde gösterdiği mücadeleye kadar olmazsa olmazımız gibiydi ve biliyoruz ki o hala Türkiye'nin en iyi santraforu. Bu yüzden de Baros'dan vazgeçmek çok büyük bir yanlış gibi görünebilir ama iki tane sorun var.

Birincisi Baros'un kart hastalığı. Adam doğru dürüst oynayamadığı sezonlarda bile sarı kart cezalısı durumuna düşebiliyor. Hadi bu atlatılır, Fatih Terim faktörü var. İkinci olarak ise Baros'un maç oynama istikrarı düşünülünce soru işareti oluşuyor. Malesef sık sakatlanmaya başladı ve sezonun en can alıcı bölümlerinde Baros yok. Yönetimin de zafiyetinden kaynaklı, bu adamın doğru dürüst alternatifi yaratılmadığı için gol atmakta büyük sıkıntılar çekiyoruz. Geçen sezonda zaten gol kısırlığı anlamında zirveyi gördük.

Baros'dan vazgeçelim demiyorum, olası bir santrafor transferiyle beraber müthiş bir ikili olurlar. Üstelik böylece Baros olmadığında da sıkıntı yaşamazsın, doğru alternatiflerin olur elde. Ya da çeşitli sistem rotasyonları denemek adına güzel bir durum. Şöyle de birşey var ama. Eğer çok iyi standartta iki santrafor alırsan bu durumda Baros'la vedalaşırsın. Klose işi olmayınca sanmam iki santrafor birden transfer edilsin ama eğer böyle birşey olursa Baros'dan vazgeçme lüksünü de eline almış olursun ve Baros'a gelecek olası bir teklifi değerlendirmek yanlış bir durum olmaz. Yine de Fatih Terim, Baros'dan vazgeçmez diyorum.

Yekta ve Culio için transfer döneminin üvey evlatları demiştim ama Baros için bunu diyemiyorum. Ama bu Baros'u sildiğim anlamına asla gelmez. Ali Sami Yen'in vedasında hatıra olsun diye soyunma odasının kapısını söken bir adam bu...