23 Ağustos 2011 Salı

Galatasaray Üzerine Dar Alanda Uzun Paslaştık

Blogun ilk kurulduğu dönemlerde blogun tanınması amaçlı röportajlar yapıyorduk, sonrasında da işi daha büyütüp güzel projelere imza attık. Blogun tanınma, büyüme sürecinden sonra da daha çok konsept işlere yönelmeye başladım, röportajlar da sıklığı azalsa da devam etti tabii ama son zamanlarda bu topa pek girmiyorum. Yine de içimde kalan işler oldu tabii, mesela Uğur Meleke ile birçok kez görüşmeme rağmen kendisini ikna edemedim. Kendisi sevdiğim bir futbol yazarıdır ve en güzel özelliği de mutlaka bir takım tutuyordur ama biz bunu sorgulamıyoruz.

Dar Alanda Uzun Paslar blogunun sahibi Göksel Sert için de böyle söyleyebilirim. O da mutlaka bir takım tutuyordur ama biz bunu sorgulamıyoruz, acaba hangi takımlıdır diye ilgilenmiyoruz. Her takıma eşit mesafede olan, Türkiye futbolunu avucunun içi gibi bilen bir yazar. Bloglar aleminin Uğur Meleke'si derim ben hep ona, en sevdiğim 2-3 bloggerdan biridir. Kendisiyle de daha önceden bir röportaj yapmıştık zaten, şimdi ise daha konsept bir iş yapalım dedik. Yeni sezon başlıyor derken, Galatasaray'ı ben sordum o cevapladı. Ben mesela duygularımı karıştırırım ya da başka bir Galatasaraylı da. Ama sevgili Göksel, hayatın ona sunduğu objektif zırhla beraber harika cevaplar verdi, en güzeli yeni sezonu ondan dinlemek diye düşündüm. Ben sordum o cevapladı, kendisine tekrar teşekkür ediyorum.

Bir önceki sezonu 8. bitirmiş, son üç sezona baktığımızda istediğini alamamış, yönetimi değişmiş ve birbir çeşit sorunla uğraşan bir takım hüvviyeti vardı. Fatih Terim'in göreve getirilmesinden bu yana da çeşitli değişiklikler gözleniyor. Genel anlamda baktığında senin Galatasaray adına gözlemlerin neler. Geçmiş yıllardaki başarısızlıklardan ders alınmış mı ve Fatih Terim'in göreve getirildiğinin açıklanmasından, benim bu soruları hazırladığım 19 Ağustos tarihi arasındaki süreç nasıl geçti?


Göksel Sert: Galatasaray son 3 sezonda adeta fetret devri yaşadı. Aslında bunu Lucescu sonrası Galatasaray’ının tamamı için söyleyebiliriz. Gerets yönetiminde gelen şampiyonluk kulübe büyük bir mutluluk kattı, burası tartışılmaz ama ardından gelen sezonları yedi. Türk takımlarında, özellikle büyük kulüplerde “acil durum çekici” isimler her zaman vardır ve olacaktır. Örneğin Adnan Polat geçen sezon ilk önce Fatih Terim’i istedi, ikna edemeyince Hagi’yi getirdi. Beşiktaş’ta sıkıntı olduğu zaman akla direkt Lucescu gelir, Fenerbahçe’nin ara ara Daum’u getirme arayışına girmesinin başka bir sebebi yok. İşte yeni başkan Ünal Aysal, Polat’ın kıramadığı camı kırdı ve göreve Terim’i getirdi.

Fatih Terim ülke futbolunun köşe taşı. Fakat son yıllarda beklediğini bulamadı. Tıpkı Galatasaray gibi. Şu anki durumda hem Fatih Terim hem de Galatasaray birbirine mecbur. Terim 3. döneminde 2. Döneminde olduğu gibi başarısız olursa kariyerini toparlaması pek kolay olmaz. Keza Galatasaray, çok ağır geçen 10/11 sezonunun ardından yeni bir hayal kırıklığı yaşarsa bir müddet daha kendine gelemez. Söylemek istediğim iki taraf da başarı mecburiyetinde. Örneğin Rijkaard geldiğinde başarılı olma şartını kendinde görmüyordu. Ben Barcelona’da kendimi ispatladım diyordu. Sonucu hep birlikte gördük. Schuster de aynı düşünceyle gelip kendini bir türlü Türk futboluna veremeyince sezonu tamamlayamadan ayrılmak zorunda kaldı. Bu ikilinin hala üst düzey bir iş bulamaması bence manidar! Türkiye’ye getirilecek teknik adamlarda aranması gereken ilk şey hırs olmalı.

Galatasaray’ın böyle bir transfer dönemi geçirmesini bekliyordum. Geçen yılki başarısızlıktan sonra transfer borsasını alt üst etmeleri normal. Şu ana kadar yapılan hamlelere bakınca popülizm bataklığına gömülmediklerini görüyoruz. Kötü dönemlerin ardından popülizme düşmemek çok önemli. Yıldırım Demirören’in başkanlığa seçildiği ilk günleri hatırlayalım. 11 puan farktan şampiyonluk kaçmış, Lucescu’yla yollar ayrılmış, kulüp büyük bir sıkıntıya girmiş. Beşiktaş o günlerde öyle transferler yaptı ki acısı hala yabancı kontenjanı problemi olarak sürüyor!

Rijkaard'dan sonra apaçık ortaya çıkan bir sorundu, orta sahadaki kalitesizlik. Oynatılmak istenen futbolla zıt bir kurgu ama bu kurguyu da ısrarla değiştirmeme çabası. Bugün baktığımızda ise Selçuk İnan, Felipe Melo hamleleri ve artı olarak bir hücumcu orta saha daha alınacağının haberleri geliyor. Yekta, Ceyhun Gülselam gibi isimleri de unutmamak lazım tabii. Benim gözlemim, değişimin temel kalesinin orta saha olduğu, sen bu konuda neler söylemek istersin? Doğru isimler alınmış gibi görünüyor ama bu doğruların üzerine nasıl bir kadro veya sistem oluşabilir?


Göksel Sert: Türkiye’de şampiyonluk orta sahadan geçiyor. Sağlam bir ön liberon ve yaratıcı oyuncun varsa diğer takımların epey önünde yola başlıyorsun. Felipe Melo’ya kiralık olarak büyük bedel ödendi fakat Melo performansıyla bunu karşılayacaktır. Çünkü tam Türk tipi ön libero. Beraber oynayacakları Selçuk savunma anlamında çok iyi değil fakat işin ofansif tarafında ülkenin en iyi yerli orta sahası. Selçuk için kimileri çift yönlü diyor ama ben katılmıyorum. Selçuk’un defansif katkısı Türkiye standartlarında iyi sayılmaz ama dönüşebilecek potansiyeli fazlasıyla var. Galatasaray taraftarı sevmez biliyorum ama Selçuk İnan –oyun anlamında- yeni Emre Belözoğlu olabilir.

Müstakbel yeni transfer klasik 10 numara mı olacak yoksa söylendiği gibi açık oyuncusu mu olacak, burası önemli. Çünkü klasik 10 numara bugüne kadar yapılan çalışmaları boşa çıkartır. Ben, konuşulduğu gibi kanat forvet alınacağını düşünüyorum.

Ceyhun büyük potansiyel vaat ediyor ama Trabzonspor’da bunu maalesef kullanamadı. Galatasaray’da kullanabilecek mi, emin değilim. 11 oyuncusu olacağını sanmıyorum. Aslında ön libero değil de stoper olarak değerlendirilse daha yüksek seviyelere çıkacağını düşünüyorum. Yekta’nın son transferlerle birlikte forma şansı iyice zora girdi. Futbol tarzını Fatih Terim’in istediği seviyeye dönüştürmesi şart. Hazırlık maçları Terim’in taktiği 4-3-3 olacak diyor ama takımın 4-4-2 de oynayabilecek yeterlilikte olduğunu düşünüyorum.

Arda Turan'ın ayrılığı da bir diğer kırılma noktası. Beklenen bir ayrılıktı aslında ama zamanlaması yanlış gibi sanki. Fatih Terim, Arda'yı ikna etti demişken ve planları onun üzerine kurarken yaşanan bu ayrılık transferdeki rotayı da bozdu. Keita gündemi doğdu bir anda, ya da Engin Baytar bunun üzerine transfer edildi. Podolski de konuşuluyor, bunu da eklemek lazım. Hem bu ayrılık için, hem de Arda'dan sonraki süreç için neler söylemek istiyorsun? Sence Galatasaray, Arda'dan doğan boşluğu nasıl doldurabilir?

Göksel Sert: Arda’nın ayrılma zamanlaması yanlış, burası açık. Keşke yönetim, Terim ve Arda daha önce bir araya gelip bu kararı alabilselerdi. Galatasaray’ın 4-3-3 oynayacağını varsayarsak Arda bu taktik içerisinde önemli bir yer tutuyordu. Kulüp, taraftar, medya üzerindeki etkisini hesaba katmıyorum bile. Arda elbette ki önemli bir kayıp.

Keita transferi lüks olacaktı. Çünkü takımın daha acil bir sol açık problemi var. Keita solda oynatılır deniyordu ama aslını alabilecekken suretini almak hedefleri büyültmüş olan Galatasaray’a yaramazdı. Yalnız şu da var, Keita transferi gerçekleşse taraftara bambaşka iç saha maçları izlettirir ve Arena’yı ısıtırdı, orası bir gerçek.

Engin Baytar’ı tartışmak gereksiz. Çok yetenekli ama sorunlarını da hepimiz biliyoruz. Terim kariyeri boyunca bu tür oyunculardan verim almayı bilmiştir. Yine başaracağını düşünüyorum. Ayrıca Engin’e ödenen 1.100 milyon Avro bonservis, böyle bir riske girmek için son derece uygun.

Podolski ihtiyaçlar doğrultusunda doğru bir aday. Alınır mı, alınmaz mı söylemek zor ama Podolski olmasa dahi onun ayarında, ona benzer bir futbolcu transfer edilecektir. Zaten bunu Terim’in meşhur tahtasında açık seçik gördük.

Galatasaray'ın sağa kaydığına yönelik eleştiriler de var. Galatasaray sağa kayıyor gibisinden, senin bu konudaki görüşün nedir? Terazinin dengesi sence de sağ tarafa doğru mu kaydı, Arda'nın da gidişinin ardından.


Göksel Sert: Keita transferi gerçekleşmediği için bu tez biraz çürüdü aslında. Fakat Galatasaray’ın sağ ağırlıklı bir takım olduğu gerçek. Sol kanat-savunmada ve hücumda- üvey evlat muamelesi görüyor. Al Sadd son dakikada sorun çıkartmayıp Keita’yı kiralasa kefeler nasıl dengelenirdi çok merak ediyorum.

Inter ve Liverpool maçlarında hazır bir görüntü veren Galatasaray vardı. Pas oyununu benimsemiş, oyunun hakimi olmaya çalışan, temposunu yüksek tutan bir takım hüviyeti. Liglerin ertelenmesi, yeniden bir 10 günlük tatil derken Galatasaray'ın geriye gittiğini gördük, sanki herşey baştan başlıyormuş gibi. Planların üstüne kurulduğu Arda'nın da gidişinin ardından. Son hamlelerin ardından Fatih Terim'in yeni planları ne olabilir ve liglerin ertelenmesi Galatasaray adına dezavantaj mı yoksa avantaj mıdır?


Göksel Sert: Bu sezon Süper Lig’de en şanslı takım Galatasaray. Çünkü rakipleri akıllara dahi gelmeyecek belalarla uğraştı/uğraşıyor. Anadolu takımları da azami düzeyde kuvvetlenmişken 0’dan takım yaratmak hiç kolay değil. Galatasaray için bu sezon her şey tozpembe gitmeyecektir. Hele ki ligin ilk yarısında. Fakat şu an şampiyonluk adayın kim diye sorarsan, rakiplerinin psikolojisi nedeniyle Galatasaray derim. Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor bu sıkıntıları yaşamasa Galatasaray yeni bir takım kurduğundan rekabete 1-0 yenik başlayacaktı ama şimdi işler değişti ve önde olan taraf Galatasaray.

Liglerin ertelenmesi kısa vadede Galatasaray’a zararı dokunmuş gibi gözükse de faydalı olduğu/olacağı kanısındayım. Hatta sadece Galatasaray’a değil tüm Süper Lig takımlarına. Arda’nın lig oynandığı sırada gittiğini bir düşünsene. Bu bunalımı atlatmak Galatasaray’ın en az 3-4 haftasını alırdı. Hem –yeni kurulduğu için- zamana ihtiyacı en fazla olan takım Galatasaray. Bu yüzden erteleme mutlaka iyi gelecektir.

Baros'un kazanılmaya çalışıldığını görüyoruz, Elmander de bu rotasyon içerisine dahil edildi ama hala santrafor gündemi var. İlk etapta daha ateşli bir santrafor isteği olsa da bu istek zaman geçtikçe azalıyor gibi ama medyada Baros'un ayrılabileceği ihtimali var. Gündemdeki isimler ise Drogba ve Forlan. Sen bu santrafor gündemini nasıl yorumluyorsun? Benim görüşüm Baros'un kazanılması ve bu ikili üzerine de yeni bir santrafor alınmaması, gelecek yeni ismin lüks olacağını düşünüyorum. Sen neler söylemek istersin?

Göksel Sert: Galatasaray tek hedef santrforla oynayacak gibi. Şahsi görüşüm 1 kişilik kontenjan için en az 3 isim gerektiği. Galatasaray’da şu an Baros ve Elmander var. Elmander tipik bir golcü değil. Baros önemli bir isim ve formda olduğu zaman büyük işler çıkartıyor ama formda zamanını yakalamak biraz güç. Baros takımda kalacaksa sözleşmesi maç başı ağırlıklı olarak yenilenmeli. Böyle bir motivasyon belki onu sürekli kılar. Diyelim ki Baros takımda kaldı. Elmander de elde. Bu demek ki 2 hedef santrfor var. Ama bence yetmez. Yeterli olabilmesi için Pino’nun elde tutulması lazım. Aslında bu olasılık gerçekleşse bile soru işaretleri tam olarak silinmiyor. Pino şampiyonluğa oynayacak Galatasaray’ın ağırlığını kaldırabilecek mi, burası önemli.

Bana göre bir forvet transferi fena olmaz. İlla yıldız oyuncu almaya da gerek yok. PR’ı Stancu’dan iyi, Baros’la eşit veya az kötü bir genç transferi Galatasaray’ı hayli hayli götürür. Sakatlanmasaydı Beşiktaş’taki Bebe’yi bu duruma örnek gösterebilirdim. Drogba, Forlan elbette büyük silahlar ve takıma direkt seviye atlatacak isimler ama şu an için çok da elzem görünmüyor. Ama bu gibi isimleri transfer etmenin tek geri dönüşü saha içinde olmuyor. Drogba ya da Forlan’dan birinin transfer edilmesi demek TT Arena’daki kombinelerin tükenmesi, medya desteğinin arkaya alınması, vs. demek. Yani bu tür isimler lüks gibi görünse de geri dönüşleri gelir-gider tablosunu zorlanmadan toparlıyor.

Muslera transferi ise birçok açıdajn tabu yıktı. Galatasaray'a gelen yabancı kalecilerin geneli 30 yaş üstü olurdu ve bonservis bedeli olarakta büyük rakamlar asla ödenmezdi. Mondragon'dan sonrası da facia tabii. Muslera olayı ise farklı. Genç bir kaleci alındı ve toplam değere bakınca da 12-13 milyon avro gibi bir rakam, büyük bir yatırım. Muslera'nın son yaptıklarından sonra da beklentiler bir o kadar büyük, artı olarak Taffarel faktörü. Bu kaleci sorunsalını kökten çözüme götürmek istedi Galatasaray ve sana göre tünelin ucundaki ışık ne yönde? Doğru bir adım mı oldu Muslera?


Göksel Sert: Öncelikle şunu söyleyeyim. Galatasaray Muslera’ya harcadığı parayla Süper Lig için hayli hayli yetecek 2 kaleci transfer edebilirdi. Cana’nın bonservisini hesaba katarsak Muslera 12 milyon Avro gibi bir fiyata geliyor ki Süper Lig için inanılmaz bir rakam. Eğer Galatasaray Muslera’yı sadece kalede sorun yaşamayayım diye transfer ettiyse hata yapmıştır çünkü aynı görevi daha ucuza yapacak bir eldiven rahatlıkla bulabilirdi. Fakat düşünce Muslera’yı birkaç sene oynatıp iyice parlatmak ve kâr elde etmekse ancak saygı duyarım. Muslera henüz 25 yaşında ve kalecilikte 25 yaş, 18-21 yaş dönemiyle eşdeğer.

Uruguay milli takımıyla Copa America kazandı ve Musleralı Uruguay başarılarına ilerleyen dönemde de devam edecekmiş gibi görünüyor. Bunların üstüne bir de Galatasaray’da iyi işler yaparsa 15 milyon Avro gibi bir bedelle rahatlıkla satılabilir ve kâr edilebilir. Eğer Galatasaray yönetimi ve teknik heyet böyle düşündüyse tebrik edilmesi gereken bir hareket. Yoksa soruda bahsettiğin gibi 30’una gelmiş, bonservis bedeli takriben 3 milyon Avro olan bir kaleci(ör: Mondragon) de Galatasaray’ın işini hayli hayli görürdü.

Herkesin kafasında gönderilecek isimler oluşmuştu, giden isimlere de baktığımızda tutarlıklıkta var. Biri hariç tabii, özellikle de son çıkan yabancı kuralının ardından Culio'nun gönderilmesi bir o kadar anlamsızlaştı. Ben artı olarak Pino'yu da ekleyebilirim buna ama Terim'in kararı bu yönde. Gidenler tahtasına baktığımızda ne düşünüyorsun, kadrodaki değişimin sağlanması adına beklediğin isimlerle mi yollar ayrıldı ve doğru veya yanlış diyebileceğin hangi adımlar atıldı?

Göksel Sert: Culio konusunda aynı fikirdeyim. Hele yabancı sınırının kalktığı şu dönemde Culio önemli bir joker olabilirdi. Pino’nun gönderilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü adam bariz yetenekli. İş yapacağı maçlar mutlaka olacaktır. Stancu’dan ses seda yok diyorduk ama Orduspor’a kiralandığı haberi geldi. Stancu’nun ilerleyen dönemde de Galatasaray’a katkı yapabileceğini zannetmiyorum. Galatasaray günün birinde Hagi’yi yeniden teknik direktörlüğe getirirse yabancı transferini ona bırakmamak gerek. Bırakılırsa da Romanya ile bağı olmayan futbolcular almasını sağlamak.

Gönderilen futbolcular beni şaşırtmadı. Zaten beklenen, düşünülen isimlerdi. Gidenlerden Cana’yı bir kenara koymak isterim. Cana geçen yıl iyi performans sergileyemedi ama kalitesi belli. Belki takımda tutulabilirdi fakat yerine Melo’nun kiralanmış olması bu gerekliliği ortadan kaldırıyor.

Ligdeki kaos ortamı hala geçerliliğini koruyor ama liglerin bu şekilde başlayacağını varsayarak Galatasaray'ı ligde hangi noktaya koyuyorsun ve beklentilerin neler?


Göksel Sert: Şu an her şey karmakarışık. Tam şike mevzusuna alışmıştık ki bu defa TFF’nin play-off ısrarı çıktı. 2011-2012 sezonu başından sonuna çok garip ve çapraşık bir futbol sezonu olacak. Yukarıda da söylediğim gibi Galatasaray psikolojik açıdan rakiplerinin bir adım önünde. En ciddi rakipleri Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın yaşadıkları ortada. Trabzonspor bir nevi yeniden yapılanmaya gidiyor. Şu anki ortam Galatasaray’ı rakiplerinin önüne taşıyor. Yeni takım olmanın zorluklarını aşabilirlerse hedefe varmaları zor değil. Fakat takım olabilecekler mi, önemli olan o.

Ayrıca şunu söylemek zorundayım. Bu sezon Gaziantepspor da şampiyonluk potasına girmeli. Anadolu takımları için bugüne dek bundan daha iyi bir dönem gelmedi ve kolay kolay da gelmeyecek. Galatasaray geçen sezondan farklı bir grafik çizemezse ligimizin 6. şampiyonuyla karşı karşıya gelebiliriz. Elbette Beşiktaş, Fenerbahçe ve Trabzonspor’u yabana atmıyorum ama yaşananlardan sonra toparlanmaları kolay değil. Bu üçlü ligin ilk yarısını az hasarla kapatırsa şampiyonluk yarışına tam anlamıyla dâhil olacak.

Sözün özü bu sezon her şey olabilir. Tahmin yürütmesi en zor yılı yaşayacağız.

Selçuk İnan, Ceyhun Gülselam, Muslera, Felipe Melo, Eboue, Engin Baytar, Ujfalusi ve Fatih Terim. 1-2 cümleyle tek tek bu isimlerin için son olarak söylemek istediklerin neler, genelde transferler üzerinden gittik, öyle bitirelim...

Göksel Sert:

Selçuk İnan: Hücumcu merkez orta sahalar arasında ligin en iyisi. Savunma yönünü kuvvetlendirdiği zaman 2. Emre Belözoğlu olabilir. Elbette oyun anlamında.

Ceyhun Gülselam: Muhteşem bir potansiyel vaat ediyor ama henüz kendini gösteremedi. Sezona yedek başlayacağını düşünüyorum. Stopere çekilse daha fazla verim alınabilir.

Muslera: Büyük bir meblağa transfer edildi. Yukarıda bahsettiğim gibi eğer Muslera kale sağlama alınsın diye transfer edildiyse yanlış, geleceğe yatırım düşüncesiyle transfer edildiyse doğru bir hamle.

Felipe Melo: Her ne kadar uçuk bir kiralama bedeli karşılığında transfer edilse de büyük katkı yapacaktır. Tam Türk tipi ön libero!

Eboue: Joker kıvamında bir oyuncu. Ayrıca transferiyle takımdaki birkaç taşı yerinden oynattı. Ujfalusi, Sabri bunlardan en önemlileri. Defansif anlamda Fatih Terim’in elini çok rahatlatacaktır. Fiyatı da uygun, kısacası güzel transfer.

Engin Baytar: Çok yetenekli bir oyuncu ama sorunları malum. 1.100 m Avro’luk bonservisiyle alınabilir bir risk. Yapacağı her pozitif hareket Galatasaray ve Terim için kâr olacaktır. Engin’in Galatasaray’daki müstakbel performansı hakkında tahmin yürütmek çok zor. İzleyip göreceğiz.

Ujfalusi: Ujfalusi transferi biraz aceleye geldi. Forlan-Reyes-Ujfalusi paketi derken elde bu üçlüden en az tercih edilen oyuncu Ujfalusi kaldı. Eboue’nin gelişiyle birlikte Ujfalusi direkt stoper rotasyonuna yazılacaktır. Ujfalusi için kötü futbolcu demem imkansız ama mevcut imkanlar dahilinde daha iyisi alınabilirdi.

Fatih Terim: Terim kariyeri açısından hayati bir sınava çıkacak. 2. Galatasaray döneminden bu yana belirgin bir düşüş yaşıyor. EURO 2008’deki tarihi başarıyı saymazsak zor günler yaşadı ve yeniden dünya futbol piyasasına çıkması için başarılı olması şart. Terim’in 3. Dönemi büyük bir şansla başladı. En büyük rakipleri hiç beklenmedik bir maddi-manevi buhrana düştü. Bir başka şansı da medyanın şike mevzusuna gömülerek Galatasaray’ı unutması oldu. Terim istediği gibi hazırlık maçları oynadı, istediği oyuncuları büyük paralara transfer etti. Normal zamanda medya bu fırsatların üstüne mutlaka giderdi ama gündem çok yoğun olduğu için yüzünü çevirip bakmadı bile. Fatih Terim, Galatasaray’daki 3. dönemine tıpkı ilk döneminde olduğu gibi rüzgârı arkasına alarak başlıyor. Neler yapacak, bizlere nasıl bir takım izletecek hep birlikte göreceğiz!

2 yorum:

  1. cok guzel bir soylesi olmus beyler, bir solukta okudum.

    YanıtlaSil
  2. Ya harbiden inanamiyorum ya, galatasaray kalede sorun yasamayayim diye transfer ettiyse yanlis diyor transfer icin... Kac yildir kalesindeki sorun basbas bagiran bir takim icin dunyanin en iyi 10 kalecisi arasinda yer alan bir kaleciyi hemde 12 milyon euroya transfer etmenin neresi yanlis... 30 yas ustu kalecilerin alayi geldi mondragondan sonra hangisinden verim alindi da bir kursun daha sikilacak bu yonde transfer icin... Ustelik 30 yas bile olsa nereden baksan 6-7 milyon euro yine bonservis odeyecegin bir kaleci icin, kendini ispatlamis genc bir kaleciye 12 milyon euro vermenin hicbir mantiksiz tarafi yoktur... Stancunun 5, guizanin 15 milyon euro transfer bedeliyle alindigi bir ulkenin vatandasi olarak 12 milyon euronun her bir eurosu helali hos olsun diyorum...

    YanıtlaSil

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir