
Biz kazanan üzerinden gidelim. Jamaikalı Johan Blake, 100 metrenin kazananı oldu. Tarihin de en genç 100 metre şampiyonu. Onun da özelliği şu, eğer Asafa Powell'ın sakatlığı olmasaydı ve burada yerini alsaydı Johan Blake olmayacaktı. Onun sakatlığı sonrasında kadroya alındı ve 100 metre altınını da kazanmış oldu. Jamaika böyle bir sprint kültürü işte, kadroya giremeyenin bile 100 metre altını kazanacak potansiyeli fazlasıyla var. Walter Dix ikinci ama asıl kazanan Kim Collins galiba. O da tarihin en yaşlı 100 metre finali koşan atleti olmasının yanında, en yaşlı madalya kazanan ismi de oldu. Sprint yarışlarında yaş önemli, mesela uzun mesafe yarışlarında yaş büyüdükçe şarap kıvamı oluşuyor. Tecrübe orada mühim ama sprint yarışlarında yaş olayı büyüdükçe sizin de kıvamınız o kadar düşüyor.
9.93 de oldukça düşük bir derece oldu, Bolt ve Tyson Gay düellolarında Tyson Gay'in ikinci olmasına rağmen 9.70'in altına inen derecesinin ardından. Bolt'dan da beklentim 9.80 civarında bir dereceyle kazanmasıydı.
100 metre adına son olarak söyleyebileceğim ise, Bolt'un Olimpiyatlara intikam için geleceği. Bu yıl ondan rekor beklemiyordum ama Londra'da rekor kaçınılmaz. Umarım bu fodepar olayı 200 metre performansını etkilemez, kafa olarak geriye düştüğünü düşünüyorum malesef.
Asıl mücadele ise erkekler 10bin finalindeydi. Son zamanların en iyi 10bin yarışı diyebilirim hatta. Orada da Bekele'nin dönüşüne sevinirken, acaba üst üste 5. şampiyonluğuna ulaşıp bir ilk gerçekleştirebilir mi derken yine bir Etiyopyalı olan İrahim Jelian destanını izledik. Bu sene pek piyasada olmamasına rağmen Jelian bir anda kendini hatırlattı, 10bin benimdir mesajını verdi. Özellikle de son 100 sprintinin ardından. İkinci olan Farah'ın son 400 sprinti inanılmazdı. Harika bir tempo yakaladı ve bu tempo da Bekele'yi saf dışı bıraktı aslında. Onun da planları tamamen bunun üzerineydi, Bekele'yi geçmeye kurgulamış kendini ama kimse Jelian'ın o sprinti yapıp Farah'ı geçeceğini tahmin etmedi. Farah'ın son 50'de nefesi kesildi diyelim, Jelian müthiş bir iş başardı.
Kadınlar 400'de de sürpriz kokan hareketler vardı bir bakıma. Sanya Richards'ın zorlandığını ve son anda q olarak finale kaldığını görüyoruz. A.Felix'le beraber double yaparlar diyordum ama Sanya'nın verdiği ışık hiç iyi değil. Kadınlar disk atmada ise 66.52'lik derecesiyle Çinli Yanfeng Li altını aldı. Bunu da eklemek lazım.
Ve gelelim bizim atletlere. Karin Melis Mey'den başlayalım, uzun atlamada final yarıştı çünkü. O da zorlandı tabii, yarı finallerde nedense zorlanan ama finalde açılan bir atlet. Dünya 3. apoletiyle geldiği Daegu'dan 8. olarak ayrıldı. Derecesi ise 6.44 . Genel olarak baktığımızda Rittany Reese 6.82 ile altını aldı. Melis Mey'in ise 6.80 atladığı günleri biliyoruz. 7 metrenin hatta 6.90'ın altında biten bir kadınlar uzun atlama da oldukça düşük bir seviyede geçmiş oluyor. Melis Mey'in bu açıdan bakarsak madalya şansı vardı ama bu yılı zaten kötü geçiriyor, yine de bu yıl en iyi seviyesini Daegu'da görmüş oldu. Olimpiyatlarda kendisini daha hazır görebiliriz, final yarışma istikrarı olan ve madalya potansiyelli bir atletimiz kendisi.
1500 de ise Süreyya Ayhan etkisi görüyoruz sanki. Aslı Çakır ve Tuğba Karakaya 1500'de yarı finale yükseldiler ve büyük iş başardılar. Final koşmaları zor görünüyor ama genç atletler, uzun vadede büyük gelecekleri var. Aslı Çakır'ın derecesi 4.08.05, Tuğba Karakaya ise 4.10.38 koştu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder