
Müthiş bir karakter gösterdiler, iddialarının olmadığı bir maçta ellerinden geleni yaparak galip geldiler. Aslında Polonya'nın gücünü gösterdi bu bizlere, bir atımlık kurşunları bizim karşımızda tükendi, hakemlere ve o müthiş şanslarına rağmen. Çok adaletsiz bir tablo oluşacaktı ama basketbolun adaleti böyle bir durumun oluşmasına izin vermedi.
Britanya'nın bizlere verdiği güven duygusu da İspanya karşısındaki mücadeleyi doğurdu. Savunma ağırlıklı bir ekol Türkiye'ninki, savunmadan başlıyor hücum. Sıkıntımız ise bu savunma istikrarını bütün maça yayamamak, en kritik anlarda direncin düşmesiydi. Litvanya karşısında bunu yaşadık, İspanya karşısında da kesitleri gördük ama P.Gasol'un yokluğunda İspanyol uzunlara karşı ayakta kalmamız, guard savunmasında da Navarro ve Calderon'a nefes aldırmamamız maçın anahtarı oldu. Hücum anlamında ilk yarıda Ender Arslan ve Ömer Onan'ın katkılarını göremedik ama savunma konusunda uyguladıkları direnç hücumu da beraberinde getirdi ve son periyotta müthiş bir katkı aldık.
Anlık, maçın kırılma anlarını bizim seyrimize getiren anlar da var tabii. Son periyodun ortasına kadar hiç öne geçemediğimiz bir maçtı, İspanya'nın da farkı yakalamaya başladığı anlar çok oldu. İşte bu anlarda Emir'in skorer katkısı, Hidayet'in eşleşme avantajından doğan kaymağı çok da güzel yemesi sayesinde fark açılmadı, sürekli maçın içerisinde kaldık ve son periyotta İspanya'yı sadece 2 sayıda tutmamız neticesinde maçı kazanmasını bildik.
Bu maçı bize savunmamız getirdi, yani alıştığımız doğrular. Rotasyon anlamında eksikler var aslında, Cenk Akyol, Sinan Güler ve Oğuz Savaş'tan hiç katkı alamıyoruz, İzzet'i saymıyorum bile. Bu da rotasyonu 8 kişiye kadar indiriyor, 8 kişilik bir rotasyonda da uzun vadede ayakta kalmak, sürekli bu savunma direncini göstermek zor. Orhun Ene'nin kadro tercihi konusundaki yanlışları da burada ortaya çıkıyor, tecrübe diyerek formda olan bazı isimleri kadroda almadı. Oysa takıma yeni katılan Emir ve Enes'in katkıları ortada, güzel bir kadro istikrarı var tamam ama yeniliklere ve değişime de açık olmamız gerekiyor.
Maçın adamı ise Ömer Aşık. Turnuva boyunca zaten harika oynuyor ama Ibaka, M.Gasol ve Reyes gibi uzunlara neredeyse tek başına karşı durdu ve hepsini de faul problemine sokarak bizi rahatlattı aslında. Onun mükemmel savunması hücumdaki açıklarını kapatıyor, hücumdaki o açıkları da Ersan, Enes gibi isimlerle doldurmaya çalışıyoruz.
2. gruplara galibiyet taşımak güzel, resmen turnuvayı yeniden başlattık. Litvanya ve İspanya'da artık bizim seviyemizde. 2. gruplarda Almanya'yı yeneceğimizi düşünüyorum, Fransa ve Sırbistan karşısında elde edeceğimiz sonuçlarda bizim çeyrek finaldeki konumumuzu belirler. Umarım Türkiye uyanmıştır, doğrularımızı, neden Dünya 2.'si olduğumuzu hatırlamışızdır ve önümüze daha sağlıklı bakarız. Litvanya'ya son 1 dakikada yenildik, İspanya'yı ise son çeyrekte sadece 2 sayıda tuttuk. Bu da turnuvada ne denli büyük favori olduğumuzun göstergesi, yeter ki şu istikrarsızlığı atalım, galibiyet alışkanlığını, İspanya karşısında olduğu gibi son anları doğru oynayabilme hüvviyetini yeniden kazanalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder