
İki sezon önce ipten alındı bu takım, Cem Akdağ önderliğinde o kara leke temizlendi ve bugüne tutulan ışık yakıldı. Oktay Mahmuti demek daha büyük planlar demekti, 3 yıllık bir plan çizildi ama 1 yıl içerisinde bu plan başarılı oldu. Şimdi ise Galatasaray Eurolegue topraklarına adımını atmış durumda, üstelik imkan anlamında Efes Pilsen veya Fenerbahçe'ye göre daha geride olmasına rağmen. Sen neler söylemek istersin, basketbolda yakılan bu ateşin Galatasaray ismine getirisi nasıl olacak?
Umut Ozan Darıcı: Eğri oturup, doğru konuşmakta fayda var. Galatasaray bir spor kulübüydü ancak son 10 yıldan bu yana spor kulübü olmaktan çok futbolla yatıp futbolla kalkan bir kulüp haline geldik. Aynı süreçte Fenerbahçe, pek çok branşa ciddi yatırımlar yaptı.O açıdan arka pland kalmak Galatasaray'a hiçbir zaman yakışmadı. Hakan Üstünberk'in gelmesiyle, basketbolda ciddi hamleler yapmaya başladık. Sanırım Adnan Polat'ın en büyük kıyağı olmuştur, Hakan Üstünberk'in kazandırılması.
Oktay Mahmuti'nin göreve getirilmesiyle birlikte de, ilk yılda gelen final ve ikinci yılın başında Euroleague macerasına giriş yapmak, öncelikle kulübün bir spor kulübü hüviyeti kazanması açısından önemliydi. Elbette pek çok branşta başarılar var ama lokomotif branşlarda böyle geriden bakmak, finallerde olamamak, en büyük rakip Fenerbahçe'nin bugüne kadar olan makasları daraltmasının yarattığı sinir bozucu durumdan kurtulmak açısından önemli bir adım.
Deplasmanlar son üç sezondur büyük bir sendrom, kazanamıyoruz yani. İç sahada kazanılan güzel bir kıvılcım var ama başarının da anahtarı deplasmanlarda yatıyor sanki. Ankaragücü karşısında alınan 3 puanı {Ankaragücü ne kadar zor durumda olursa olsun ve bu 3 puanın iyi futbolla, bol pozisyonla alındığını düşünerek} çok önemli görüyorum ve her geçen hafta bu 4-1-4-1 dediğimiz sistem de kendini yukarı taşımaya başladı. Ankaragücü maçı senin açından nasıl bir maçtı?
Umut Ozan Darıcı: Önce muhalefet şerhini koyayım. Ankaragücü bu ligin en zayıf halkasıdır. O yüzden geçen hafta yazıyı bitirirken, deplasman galibiyeti önemli olsa da, Ankaragücü karşılaşmasının deplasman buhranından çıkışın anahtarı olmadığını söylemiştim. Ama tabii birkaç yıldır bardağın boş tarafından bakmak, iflah olmaz romantikler dışında neredeyse hepimizin temel refleksi olmuştu.
İyi ve olumlu noktalara baktığımızda ard arda gelen 3 puanlar güzel, deplasmanda kazanmak güzel ve en önemlisi, takımın her hafta daha iyi oynadığını görmek çok güzel. Yine de temkini elden bırakmamanın faydası var. Şu oynanan ligde, üstelik daha geçen sene yaşananlar gözönündeyken, her şeyin bir anda altüst olmayacağının garantisi yok.
Futbola bakarsak, ilk haftalarda orta sahada yaşanan sıkıntıların Engin'in takıma girişiyle düzelme yolunda olduğunu gördük. Fizik olarak biraz daha yeterli düzeye gelirse, Melo-Selçuk-Engin üçlüsünün istenilen orta sahanın müjdecisi gibi. Ama bu isimlerden herhangi birinin sakatlığı durumunda ne olacağını da bilmiyoruz. Hücumda süreklilik kazanamadık ve ağırız. Riera'dan beklenen düzeyde bir performans izleyemiyoruz. Biraz tekrara düşecek şu söylediğim ancak Elmander'in sistemin tek forveti olduğunu düşünmüyorum. Baros ya da Sercan ikilisinden hangisi Elmander'e partner olursa çok daha iyi oynayabiliriz. Tabii bu sadece bir düşünce.
Hakan Balta özelinde konuşalım biraz da. Çok beğenilen, tutulan bir bek hiçbir zaman olmadı çünkü bekin gerekliliklerini yerine getirdiği zamanlar çok azdır. Yine de 10 üzerinden 8 almaz ama 6 da almaz geyiği vardı, kendi tarzına orantılı istikrarlı bir futbolcuydu. Son 2 sezonda ise o da geriye gidenlerdi, 1-2 haftadır ise iyi günlere ışık saçıyor gibi. Eskişehirspor karşısında daha hücumcu bir Hakan Balta izledik, Ankaragücü karşısında da çakılı oynayan ama savunmada iyi sinyaller veren. Tabii ben, Riera'nın da onun bu yükselişinde önemli olduğunu düşünüyorum, senin Hakan Balta'nın son performansı için söyleyeceklerin neler olurdu?
Umut Ozan Darıcı: Bu takımda bazı adamlar hakkında olumlu kelam etmem mümkün değil, bunlardan biri de Hakan Balta'dır. Evet sahada görüyoruz ki, iki haftadan beri izleyenleri çıldırtan o adam yok fakat bu "bazı adamlar"ın futbolundan çok, saha dışında yaptıkları da beni ilgilendiriyor. Çorbacılarda "Beyler kendimize gelelim, yabancıları da uyaralım" diyen, teknik direktörlerin kıçına teneke bağlayıp gönderen bu adamlar ağızlarıyla kuş tutup, götleriyle gol atsalar da umrumda olmayacak. Çünkü sahada forma içindeki adamlardan başka bir şey değiller benim için, asla olmayacaklar da.

4-1-4-1 sistemindeki en büyük devrim, Selçuk İnan'ın daha da Melo'ya yaklaşması ve Engin Baytar'ın o bölgeye yerleşmesi gibi. Daha geriye çekilen Selçuk İnan hem Melo'yu yalnız bırakmıyor, hem de Melo hücuma çıkışlarında arkasına bakmıyor artık. En güzel tarafı da Selçuk İnan asıl mevkisinde oynadığında hücuma yön veren adama yöneliyor ve asistlerine de başlamış durumda. Engin Baytar ise hareketli ve teknik bir isim, oyunun iki yönünde de katkısı var ve sistem de üzerine koyuyor sanki her hafta. Sen neler söylemek istiyorsun?
Umut Ozan Darıcı: Bunu hep söylemişimdir, söylemeye de devam edeceğim. Futboldaki şu rakamlarla çok ilgili değilim. Bunların sahada çok çabuk değiştiğini görmek mümkün. Engin'in takıma girişi, orta sahada Selçuk ve Melo'nun yalnız görüntüsünü değiştirdi. Yukarıda da söyledim, sorun; bu isimlerden bir ya da ikisinin sakatlanmasıyla ortaya çıkacak. Umuyorum sakatlık olmadan, herkes sağlıklı bir biçimde ligi bitirir.
Transfer olduğu gün, belki de kimse ümitli değildi Engin Baytar'dan. Şu iki haftada gördük ki, Selçuk-Engin birlikteliği Galatasaray için inanılmaz iyi olacak. Birlikte oynama alışkanlığı futbolda çok önemli ve bu iki isim de Trabzonspor geçen yıl şampiyon olurken (yanlış yazmadım) inanılmaz katkı sağladı. Bu katkıyı Melo'yla birlikte Galatasaray'da görebilir miyiz? Göreceğimizden çok ümitliyim.
Selçuk hâlâ iyi değil, en azından Trabzonspor'da izlediğimiz Selçuk'tan uzak. Elbette üstünde ağır bir yük var, bunu taşımak kolay değil. Birkaç hafta sonra çok daha iyi olacağını düşünüyorum. Melo konusuna hiç girmiyorum bile. Herif sahada yeteri kadar iş yapıyor, üstüne konuşmak gereksiz. Bir de adamı övdükçe göt olmasından korkuyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder