
Divane Aşık Gibi blog'un kuruluş hikayesiyle başlayalım derim? Blogu açarken amaçlar, hedefler nelerdi ve bugün geldiğiniz nokta adına neler düşünüyorsunuz?
İbrahim Kırkaya: Benim hep aklımda olan birşeydi aslında Orduspor merkezli bir blog açma fikri. Divane Aşık Gibi'den önce kişisel bir bloğum vardı ve orada Orduspor ve futbolla ilgili kendime göre bir şeyler yazıyordum. Çeşitli futbol forumlarındada yıllardır dilimiz döndüğünce Orduspor taraftarı olarak görüşlerimizi yazıyorduk. Yani bu işe ayırabilecek belirli bir vaktimiz vardı fakat yazdıklarımız belli bir çatı altında olmadığı için bir süre sonra uçup gidiyordu. Beğenerek takip ettiğim futbol bloglarının başarısınıda görünce Orduspor'unda bir bloğu olmalı dedim ve sonrasındaki süreçte blog yazarlarımızdan Fatih ile birlikte Divane Aşık Gibi'nin temellerini attık. İlk başta iki kişiyle çıktık yola ama sonrasında ailemiz genişledi ve çok güzel bir dostluk ortamı oluştu aramızda.
Amaç futbol tabiki ama blog vesilesiyle kazanılan dostluklar, arkadaşlıklarda bloğun bu kadar gelişmesine vesile oldu diyebilirim. Bu dostluklar, kurulan arkadaşlıklar nedeniylede blogun hayatımda önemli bir yeri var. Yola çıkarken amaçlarımız belliydi. Çok büyük hayaller yoktu. Orduspor taraftarına ait, Orduspor'u güncel olarak yazan bir blog yoktu bloglar aleminde. Bu boşluğu doldurmak ve taraftarın gözünden, taraftarın duygularıyla Orduspor'u yazmak, yazdıklarımızı çok daha fazla kişiye ulaştırmakdı hedef. Bugünkü geldiğimiz noktaya bakınca doğrusunu söylemek gerekirse bloğun Orduspor için bu kadar önemli bir noktaya geleceğini hayal etmemiştim. Genel anlamda Orduspor'u sadece Divane Aşık Gibi üzerinden takip eden, belli bir zaman güncel olmayınca isyan eden okurlarımızın olması bugün geldiğimiz noktanın özeti olsa gerek.
Sizin blogdaki sevdiğim özellik tematik yapısı. Son zamanlarda da görüyorum aslında, Anadolu kulüplerinin onlara özel blogları açılıyor ama siz bu işin öncüsü gibi duruyorsunuz ve geldiğiniz nokta mükemmel. Bu tarz bloglar hakkında neler söylemek istersiniz, bu işin öncüsü gibi durmak sizlere neler katıyor?
İbrahim Kırkaya: Anadolu kulüplerine ait ilgiyle takip ettiğim bir çok blog var. Orduspor adına güzel şeyler yaptığımızı düşünüyorum. Ulusal basının Anadolu Kulüplerine bakış açısı ortada. Yeral basınımızında çok donanımlı olduğunu, işi hakkıyla yaptıklarını düşünmüyorum. Sürekli güncel olmamızdan dolayı Orduspor adına önemli bir platform haline geldik ve yazdığımız yazılar artık direk gündeme geliyor. Bu işin öncüsü olduğumuzu düşünmüyorum ama Anadolu takımları blogları arasında önemli bir yere sahip olmamız, en azından dışardan böyle söylenmesi mutluluk verici. Bu durumda tabiki bu işi çok daha ciddiye almamızı sağlıyor.
Orduspor'a geçelim yavaştan. Önce genel bir Orduspor değerlendirmesi almak isterim aslında. Sezon başındaki hedefler, sezon hızlı giriş, sonrasında yaşanan düşüş ve toparlanma sürecinin ardından yeniden yükseliş dönemi. Genel anlamda bakınca neler söylemek istersiniz? Taraftarın sezon başında koyduğı hedef ve düşüncelerin hangi noktasında şu an Orduspor?
İbrahim Kırkaya: Sezon başındaki hedef öncelikli olarak ligde kalmaktı. Ama çoğu zaman sezonun içerisinde takımın gidişatına göre bu hedefler değişiklik gösterir. Lige iyi bir başlangıç yaptık ve sezona başlamadan önceki hedefimizin yerini 8 hafta sonra play off hesapları aldı. Beklentilerde başarıyla paraleldi sonuçta. Taraftarın böyle bir beklenti içine girmesi gayet normaldi ama temkinli olmak lazımdı. Nitekim iyi gidişat deplasmandaki Kayserispor mağlubiyetiyle bozuldu ve o maçtan sonra ilk yarı bitene kadar takım maç kazanamadı.
Ortaya çıkan tabloda 9 haftadır kazanamayan ve yedi haftadır üst üste mağlup olan bir takım vardı. Takımdan beklenti hemen değişti tabiki. Kötü gidişatın önüne geçilemezse olacaklar belliydi. Bu süreçte yapılan hoca değişikliğide taraftarın kafasını bir hayli karıştırdı. Gelen isim dünyaca ünlü kariyeri tartışılmayacak bir isimdi ama kısa vadede yabancı olduğu bir takımda, yabancı olduğu bir ligde yapabilecekleri konusunda endişelerimiz vardı. Sonuç itibariyle 9 haftadır maç kazanamayan, belli bir potansiyeli olsa dahi enkaz halinde bir takımın başına geliyordu. Neyseki aklımızı karıştıran soru işaretleri, kuşkular gerçekleşmedi. Hector Cuper çok kısa bir zaman diliminde kendi felfesini takıma oturttu, takımı içinde bulunduğu kaosun içinden çekip çıkardı.
İlk yarının sonlarında kendine güveni olmayan takım gitti, yerine bambaşka bir takım geldi. İkinci yarıda alınan puanlar, kazanılan maçlar ile tabi hedefler tekrar değişiklik gösterdi. 1 ay önceki isteklerimiz ile şimdiki isteklerimiz aynı değil. Her ne kadar duygusal yaklaşsakta olaya, öncelikle ligde kalmayı matematiksel olarak garantileyip sonrasında bir hedef koymalıyız. Sezon başında koyduğumuz hedef ligde tutunmaktı. Ama 2. yarıdaki istikrarlı çıkışımızı devam ettirirsek Play Off'un çok uzağında olduğumuzu söyleyemeyiz.

Bir alt ligden takımlar genelde teknik adam değişikliğine giderler, istikrarın peşinden gitmezler ama Orduspor'un Metin Diyadin'le yola devam ettiğini gördük ama bu süreç uzun devam etmedi. Ama devamında gelen isim Cuper, yani büyük bir vizyon adımı? Her iki teknik adamı da tartıya koyduğumuzda aradaki fark büyük. Cuper gibi bir hamle yapma şansı varken neden sizce bu sezon başında gerçekleşmedi ve her iki hocayı, oynattıkları futbolu ve yarattıkları beklentileri düşünerek neler söylemek istiyorsunuz?
İbrahim Kırkaya: Metin Diyadin'in takımın başına geliş süreci bizim adımıza sancılı bir zamanda olmuştu. Bank Asyada ilk 2'den çıkması gereken takım aldığı başarısız sonuçlarla o treni kaçırmak üzereydi. Sonra Metin Diyadin geldi. Süper Lige çıkış sürecinde takımın başında çıktığı hiçbir maçta mağlubiyet almadık. 26 yıllık özleme son veren bir hocayı gönderip yeni sezona başka bir hocayla girmek büyük bir vefasızlık olurdu. Tabi olay sadece vefadan ibaretde değildi. Metin Diyadin potansiyeli olan bir hocaydı ve bu potansiyelini olumlu kullandığı takdirde Orduspor'da başarılı olabilirdi. Ertuğrul Sağlam, Kemal Özdeş, Tolunay Kafkas gibi örnekleride düşününce o şartlarda yapmamız gerekenin en mantıklısı Metin Diyadin ile yola devam etmekti. Zaten farklı bir yola girme düşüncesi içinde olsaydık yapılabilecek hamleler sınırlıydı. Ya Süper Ligin kronikleşmiş isimlerinden biriyle anlaşacaktık yada Samsunspor gibi henüz sezon başında yabancı bir hocayla anlaşacaktık.
Yıllardır alt ligde olan bir takımın Süper Lige çıkar çıkmaz yabancı bir hocaya teslim edilmesi bence yanlış bir hamleydi. Samsunspor o yolu seçti mesela ama başarısız olma ihtimali diğer ihtimallere göre çok daha fazlaydı. Belli bir altyapıyı, düzeni, kurumsallaşmayı sağadıktan sonra yabancı hoca hamlesi mantıklı olabilirdi. Sonuçta olarak Metin Diyadin lige Orduspor başında başladı ve gayet iyi sonuçlar aldı. Fakat takım kazanırken, puanları toplarken dahi eksik olan şeyler vardı. Oyuna müdahele edememesi, elindeki kadroyu kullanamaması, rotasyonda başarısız olması vs. Takım kötü gitmeye başlayınca bu sorunlar artık daha fazla can sıkmaya başladı. Bir kaos içine girdik ve bu kaosdan bir türlü çıkamadık. Bir teknik adamın bence en önemli özelliklerinden biri kaos yönetiminde ne kadar başarılı olduğudur. Metin Diyadin Orduspor'un içine girdiği kaosu yönetemedi ve her geçen gün takım daha kötüye gitti. Bu kötü gidişatta taraftarın onun formayı adil dağıtmadığını düşünmesinden dolayı taraftarda artık onun arkasında değildi. Orduspor taraftarıyla ters düşen bir hocanın Orduspor'daki günleri sayılıdır. Nitekim öylede oldu ve 1 hafta sonra yollar ayrıldı.
Geçtiğimiz sezon en kritik zamanda Uğur Tütüneker'in gidişi ne kadar doğru ve yerindeyse Metin Diyadin'in gidişide o kadar doğru ve yerinde bir hamleydi. Sonrasında Hector Cuper'in takımın başına geliş süreci ve o süreçten sonra takımın başında gösterdiği başarıyı çoğu kişi biliyor zaten. Kafamızda onun ile ilgili soru işaretleri vardı ama ilk maçından son maçına kadar hiçbir maçta yedek kulübesinde bir dakika bile oturmayan maçın her anını yaşayan bir hoca olduğunu gördükten ve ciddiyetine inandıktan sonra içimiz oldukça rahat. Hector Cuper bir sistem adamı.Belli bir sistemi, felsefesi var. Hakkındaki genel tanı belli bir sisteme bağlı kalıp o sistem üzerinde ısrarcı olduğunu söylesede bizdeki durumu o tanımın biraz dışında. Şuana kadar yaptığı hamleler, sahaya çıkardığı 11'ler ile elindeki malzemeyi en iyi şekilde kullandı ve sadece belli bir sisteme takılıp kalmadı. Kariyerindeki başarıları, yaptıkları ortada. Baş aşağı giden bir kariyer sonrasında bize geldi ama heyecanı, tepkileri ap açık belli ediyorki o da kariyerindeki kötü gidişat adına Orduspor'u bir şans olarak görüyor.

Orduspor'un bir diğer özelliği de aslında çok kaliteli yabancı futbolculara sahip olması. Gosso, Dalmat, yeni gelen Javito, Stancu, Culio gibi isimleri oldukça değerli görüyorum ve güzel futbol anlamında da önemli futbolcular. Bu yabancı hamleleri nasıl planlandı ve transfer konusundaki başarının temel özelliği nedir?
İbrahim Kırkaya: Sezon başında Nedim Türkmen'in söylediği ve doğru bulduğum bir şey vardı. Yerli oyuncuların çok pahalı olduğundan, en sıradan 33 yaşındaki bir ön liberonun bile kapıyı yıllık 1 milyon Euro'lardan açtığından bahsetmişti. Tabi talipli lige yeni çıkan bir takım olunca normal rakam biraz daha yukarılara çıkıyordu. O yüzden biz öncelikle yabancı transferine öncelik vereceğiz dedi ve çalışmalarını o doğrultuda yaptı. Transfer süreci bizima adımıza sancılı geçmişti. İşin ince elenip sık dokunmasından dolayı çok geç kaldık. Fakat yönetimin gösterdiği o titizlik meyvelerini verdi. Bu transferler yapılırken hiç bonservis bedeli ödenmemesi ve futbolcuların çok cüzi rakamlara oynaması ise ayrı bir yönetim başarısıdır. Süper Lige yeni çıkan bir takımın 10 yabancı transferi yapacağını düşündüğümüzde %50'lik bir başarı ortalaması gerçekten tatmin edicidir. Bizim bu oranında üstünde bir yüzde tutturduğumuzu düşündüğümüz zaman gerçekten çok şanslı hissediyorum kendimi. Herşey bir yana geçtiğimiz sezon Uefa kupasında final oynayan Garcia'yı Braga'dan, Fransa'da hep bir çizginin üzerinde forma giyen Gosso'yu Süper Lige yeni çıkmış bir takıma getirebilmek ciddi bir vizyon meselesidir. Ben bu başarıyı Nedim Türkmen'in vizyonuna ve sezon başındaki sabırlı, ciddi çalışmaya bağlıyorum.
Cuper gibi bir teknik adamı devre ortası dönemde getirmek önemli bir vizyon hamlesidir, risk payının da büyük olmasıyla beraber tabii. Bu sezonda da play-off gelir mi gelmez mi bilemem ama Orduspor ligi rahat bir şekilde tamamlayacak gibi. Bu sezonki konumun ardından gelecek sezonki planlar, hedefler neler olacak?
İbrahim Kırkaya: Cuper'in takımın başına gelmesi bir riskti ama yapılması gereken bir riskti. En başından beri farklı bir tarafımız var bizim. Nedim Türkmen ve ekibi gelenekselleşmiş isimlere yönelip en basit örnek mesela Hikmet Karaman'ı getirebilirdi takımın başında. Kimsede niye Hikmet Karaman diye itiraz etmezdi. Başarının gelmesi için diğer takımlardan farklı bir hamle yapabilmek önemlidir. Bizim bu hamleyi yaptığımız zamanlama tartışılabilir ama şuandaki görüntü o hamlenin başarılı olduğu. Sezona Süper Lige çıkmış yeni bir takım olarak, maddi imkanlarımız kısıtlı bir şekilde başladık. Kısıtlı imkanlarımıza rağmen yapılan transferler, kulübün kurumsal olarak sürekli kendini ileriye taşıması bizim adımıza mutluluk verici. Nedim Türkmen'in önümüze koyduğu 5 senelik bir program var. Çoğu kişiye ütopik, çoğu kişiye komik geldi ama o 5 senelik hedefin en tepesinde Süper Lig şampiyonluğu var.
Bu birden bire olacak birşey değil fakat içinde olduğumuz yapılanma ile imkansız olan birşeyde değil. Bu hedefler doğrultusunda gelecek sezon sahip olacağımız daha iyi imkanlar çerçevesinde Orduspor bu sezondan çok daha güçlü bir kadroyla ve gelişen kurumsal kimliğiyle ligde daha belirgin amaçları olan bir takım olacaktır. Gerçekçi amaçları yönetim ve teknik ekip koyar ortaya. Zirvede ve ulaşılması güç olan bir hedef var önümüzde. O hedef doğrultusunda sürekli daha iyi olmalıyız. 5 sezonluk planlamanın ilk aşaması Avrupa'da oynayan bir Orduspor olduğuna göre gelecek sezon Avrupa Kupalarında boy göstermeyi hedefleyen bir Orduspor görmemiz makul bir hedef olabilir.
Culio konusunda anlaşamadığımız noktalar var, blogunuzda da bunu tartışmıştık aslında ama buradan yine sorayım dedim. Galatasaray'dan kiralık olarak gelen Culio ve Stancu hakkında düşünceler neler? Orduspor'un bu sezonki durumundaki katkıları sizce nasıl? Bir istatistikte 25 golün 13'ünün bu ikiliden geldiğini görmüştüm ve bu futbolcuların sezon sonunda geri dönme durumları hakkında ne düşünüyorsunuz? Culio'nun satın alma opsiyonu var ama futbolcunun geri dönmek istemesi durumunda opsiyonu olmasına rağmen takımda kalması zor gibi görünüyor.
İbrahim Kırkaya: Culio'nun sözleşmesi çoğu kişi tarafından yanlış biliniyor. Opsiyon olayının içinde bile farklı farklı maddeler var. Culio aslında Orduspor'un futbolcusu diyebiliriz ama sezon başında böyle bir sözleşme yapılması tamamen Orduspor'un zarar görmemesine yönelik bir hamleydi. Beklenmedik bir küme düşme olayı, sakatlık, beklenen performansın çok altında kalması gibi sebepler Orduspor'u Culio'dan dolayı ciddi bir mali kayıba sokabilirdi. Bunun önüne geçmek için böyle bir hamle yapıldı. Nitekim Galatasaray'ın belirlediği bonservis bedelinin yarısını ödedik ve kalan yarısını ödedikten sonra Culio tamamen Orduspor'un futbolcusu olacak. Culio'da bu durumun farkında. Kendisiyle sezon başında yapılan sözleşme 4 yıllık ve Culio'nun bundan sonraki 4 sezon boyunca alacağı para bile belli. Culio'nun bonservisi konusunda öncelikli taraf Orduspor. O yüzden Galatasaray'dan önce Orduspor ile olan durumu daha önemli. Öncelikle anlaşılması gereken konu bu. Galatasaray'ın Culio'yu geri istemesi, yada Culio'nun Galatasaray'a geri dönme isteği gibi konular tamamen farklı bir konu. Öyle bir gelişme olursa ve Culio gitmek isterse Orduspor kulübü kimseyi zorla bir yerde tutamaz. Ama bu konunun sezon devam ederken bu kadar konuşulması benim anlayışla yaklaştığım bir konu değil. Bunlar bu şekilde dile getirilmeye devam ederse Orduspor kalan miktarı öder, Culio'nun bonservisini alır ve ondan sonra Galatasaray'ın Orduspor ile pazarlık masasına oturması gerekir Culio'nun bonservisi için. Fatih Terim'in yaptığı açıklamalar ancak olayın bu seyirde ilerlemesine neden olur.
Culio ve Stancu'nun Orduspor'a yaptığı katkı seninde belirttiğin gibi istatistiksel olarak ortada. Stancu'dan bahsedecek olursam gerçekten çok ilginç bir futbolcu. Saha içindeki etkisizliği, birebirdeki beceriksizliği, topu alıp gole gidememesi, hava toplarında yetersiz olması gibi bir dünya eksi özellik sayabilirim Stancu ile ilgili ama istatistiklere baktığımız zaman benim kuracağım cümleler havada kalıyor. Şuana kadar 9 gol attı Stancu. Ama biraz araştırma yapsak Orduspor taraftarlarının çoğunun onu beğenmediği ortaya çıkar. İlginç demem bundan ileri geliyor aslında. Bu kadar yetersiz görünürken onca gol atması onun adına mı olumlu bizim adımıza mı olumlu kestiremiyorum. Fakat doğrusunu söylemem gerekirse her ne kadar ciddi bir gol sayısına ulaşmış olsada oyun içindeki etkinliği çok çok az olan Stancu'nun Süper Ligde şampiyonluğu hedefleyen bir takımın futbolcusu olamayacağını düşünüyorum. Orduspor'u takip eden çoğu Galatasaraylı onun istatistiklerinden dolayı mutlu oluyor belki ama Stancu'nun o istatistiklere ulaşması hakkaten çok şaşırtıyor bizi : )
Culio'yla ilgili dediğin gibi anlaşamadığımız noktalar var. Culio'nun en önemli özelliği aslında kötü oynasa bile 90 dakika boyunca mücadele etmesi. Sen Culio'nun bir 10 numara ve çizgi oyuncusu olmadığından bahsetmiştin ve biraz daha Melo, Selçuk İnan tarzı bir futbolcu olduğunu söylemiştin. Benim görüşüm çok farklı Culio konusunda. Culio çok komplike bir futbolcu. Bizim ondan beklentillerimiz çok fazla belki ama ondan potansiyelinin fazlasını istemiyoruz. Sonuçta iyi oynadığı karşılaşmalarda elinden gelenleri biliyoruz ve yapabileceği şeyleri bekliyoruz. Kolay adam eksiltebilen, etkili şutları olan, frikiklerden gol yapabilecek bir futbolcu Culio. Bütün bunların yanı sıra maç boyunca mücadele gücünü yüksek tutması onun en önemli özelliği. Özelliklerini birer birer ele aldığımızda Culio bir takımın beyni olup, o takımın hücumdaki en önemli güçlerinden biri olabilir. Beklentileri yüksek tutmuş olabiliriz belki ama dediğim gibi o bekletileri karşılayabilecek potansiyeli olduğunu biliyoruz. Herşeye rağmen onun kadromuzda olması bizim adımıza bir şans. Artık aynı dili konuştuğu bir hocasıda olduğuna göre gelecek sezon planlarımız içinde önemli bir yer edinebilir. Umarız önümüzdeki sezonda bizimle olur.
Şu ana kadar takımın yıldızı kim size göre ve kimler beklentilerin aşağısında kaldı ya da kimler beklentilerinizin oldukça üzerinde yer aldı?
İbrahim Kırkaya: Hayal kırıklıklarım kesinlikle Ribeiro ve Dalmat. İki futbolcudanda beklentilerim çok fazlaydı. Özellikle Ribeiro'nun Portekiz'deki performansından sonra elle tutulur bir yanını bile görememiz üzücü. Çok yakın zamana kadar hala umudum vardı ama artık umudu kestik ondan. Dalmat ise potansiyeli olan bir futbolcu. Oyuna kendisini verdiği zaman bir maçı tek başına koparabileceğini biliyoruz ama ciddiyet problemleri olan bir futbolcu. Kariyeri boyunca üst düzey takımlarda forma giymiş ama gezgin gibi ordan oraya savrulmuş. Yapabilecekleri çok daha fazlayken ondan aldığımız verimin çok az olması üzüntü verici. Takımdaki belli bir futbolcu topluluğu genelde istikrarlı bir performans ortaya koydular ama benim için takımın yıldızı sezon başından beri gösterdiği performans ile kesinlikle Yalçın Ayhan'dır. Birinin adı çıkacağına canı çıksın deyimi direk ona uyuyor aslında. Üzerine yapışmış bir etiket var ve sezon başından beri gösterdiği performansa rağmen adı geçtiği zaman direk o etiket yapışıyor üzerine. Onun adına yapışan sıfatlarıda sezon başından beri gördüğümü söyleyemem. Umarım aynı istikrarlı performansını sürdürür. Her ne kadar Stancu'yu eleştirsemde istatistiklerinden dolayı o da bir nevi bu takımın yıldızıdır. Yiğidi öldürüp onada hakkını vermiş olayım. Gosso, Fornezzi, Garcia, Culio'yu ise ayrı bir yere koymak gerekir. Beklentilerimin üzerine çıkan isim Abdurrahman Dereli. Sezon başında ilk 4-5 hafta çok kötü olmasına rağmen sonradan çok iyi bir ivme yakaladı ve hala o ivmeyi sürdürüyor. Yeni transferlerimiz Javito ve Hasan Kabze ise şuana kadar ortaya koydukları performans ile çoktan takdirimizi kazandılar.
Lig için neler söylemek istersin? Şampiyonluk yarışını nasıl görüyorsun, hangi takımlar beklentini aştı, hangi takımlar hayal kırıklığı, küme düşme potası, play-off mücadelesi derken senden şöyle genel bir analiz istesem.
İbrahim Kırkaya: Sezon başından beri yaşanan süreçten dolayı herkes gibi futboldan bende uzaklaştım. Orduspor haricinde çok fazla dikkatimi veremiyorum artık. İlk dört için adaylar belli aslında. Şuandaki sıralamanın bozulacağını düşünmüyorum. Play Off'a Galatasaray diğer takımlara nazaran önemli bir puan avantajıyla başlayabilir ama şampiyonluk yarışı için bir şey söylemek şimdilik güç. Beklentimi aşan takımlar ilk 4'ün arkasından gelen Sivasspor ve Gençlerbirliği. İki takımında ligde sıkıntı yaşayacağını düşünüyordum ama şuan bulundukları konum gerçekten çok iyi. Hayal kırıklığı olan takımlar için ise herkesin söyleyeceği gibi ilk aklıma gelenler Bursaspor, Kayserispor ve Gaziantepspor. Küme düşme mücadelesi için şimdilik net birşey söylemek zor gibi. Ankaragücü'nden sonraki 2. aday Samsunspor'du ama onlarda son haftalarda kazanmaya başladılar. Önlerinde 2 önemli maçları var. O maçları alıp 3'te 3 yapmaları durumunda alt tarafta süpriz takımlar potaya girebilir. Karabükspor, Samsunspor, Manisaspor ve Gaziantepspor diğer iki takım için aday. Oynanan futbolu baz alırsak Samsunspor ve Karabükspor toparladılar ama Gaziantepspor ve Manisaspor aynı tempoda devam ederlerse işleri Samsun ve Karabük'e göre çok daha zor. Tabi yukardaki takımlardan biride seri mağlubiyetler alması durumunda bu gruba katılabilir.

Orduspor başkanının çıkışları oluyor, çok göz önünde olan bir başkan ve şu anki tabloya da baktığımda başarılı bir başkan profili çiziyor, oldukça vizyonlu bir isim. Ama bu başarılardan öte son zamanki kargaşadan ötürü çıkışları ön planda gibi. Sizin düşünceleriniz neler?
İbrahim Kırkaya: Şike olayı ilk patlak verdiği andan itibaren Nedim Türkmen sürece katkı sağlamak adına elinden geleni yaptı. Söylemlerinde hiçbir kulüp ismi geçmemesine rağmen malum kulüp tarafından hedef tahtası haline getirildi. Gerek medya yoluyla gerek diğer kanallardan Orduspor'a karşı saldırı ortamı oluşturuldu ama bu saldırılar Orduspor'u ve Nedim Türkmen'i düşüncelerini ifade etmekten alıkoyamadı. Nedim Türkmen görüşlerini Orduspor başkanı sıfatıyla ifade ediyor ve onun söylemleri bir nevi Orduspor kulübünü temsil ediyor. Biz bu süreçte başkanımızın ve kulübümüzün gösterdiği duruştan gayet memnunuz ve gururluyuz. Yıllardır Anadolu Kulüplerini koyun gibi gütmeye alışanların zoruna gidiyor birinin doğruları açık açık konuşması ama biz bu lige ilk geldiğimiz andan itibaren piyon olmayacağımızı en başından beri söylüyorduk. Konu hakkında çok daha fazla şey konuşulabilir ama çok derin bir konu. Nedim Türkmen'in başkan olduğu süreden bu yana Orduspor'un gösterdiği gelişim ve kurumsallaşma gerçekten mutluluk verici. Kendisi aynı özveriyle devam ettiği sürece çok daha iyi yerlere geleceğimizi düşünüyorum.
Sosyal medya son dönemin bir numaralı olayı aslında, özellikle de twitter. Ben mesela twitter'a az yazıyorum diye övünüyorum ama büyük bir tiryakilik bende de var çünkü her an girip okuma isteği duyuyorum. Sen nasıl bakıyorsun bu olaya ve twitter'ın senin ve bloglar üzerindeki önemi nedir size göre?
İbrahim Kırkaya: Bloğumuzun twitter ve facebook hesapları var. İkisininde çok faydasını görüyoruz. Sonuçta amacımız yazdığımız yazıları çok daha fazla kişiye ulaştırmak. Sosyal medyada bu işi yapmamız için bir araç. Geldiğimiz noktada sosyal medyadaki Orduspor platformlarının bizi desteklemesinin önemli bir yeri var. Elimizden geldiği sürece önem vermeye, ciddiye almaya çalışıyoruz. Kişisel olarakda kullanıyorum twitter'ı. İki platformda bloglar için önemli. Çünkü facebookdaki ve twitter'daki takipçi sayınız bir nevi potansiyel okuyucu sayınız oluyor.
Divane Aşık Gibi blogunun sana neler kattığını sorsam neler söylersin ve genel olarak bloglar üzerindeki düşünceleriniz neler? Hangi blogları takip ediyorsunuz?
İbrahim Kırkaya: Bloğun bana kattığı en önemli şey kurulan dostluklar olsa gerek. Blog sayesinde ortak paydamızın Orduspor olduğu bir çok kişi ile iletişime geçme fırsatı yakaladım. Yazdığımız yazılara okurlarımızın yaptığı olumlu yorumlar, verdiğimiz emeğin karşılığını bulması insanı çok mutlu ediyor ve gururlandırıyor. Güzel bir iş çıkardığımızın farkındayım ve içim çok rahat o yüzden. Bloglar bence bir konu hakkında bilgi sahibi olmak için en önemli kaynaklardan biri. Bir takım hakkında bilgi sahibi olmak istediğim zaman direk o takımı yazan bir blog arıyorum mesela. Bu işi biz maddi bir karşılık beklemeden tamamen sevdiğimiz için yapıyoruz. Blogların çoğununda ortak özelliği bu. Yapmacık, kurgudan ibaret haberler, yazılar okumak yerine amatör bir ruhla yazılmış ve samimi blogları okumak bana her zaman daha cazip geliyor. Takip ettiğim birçok blog var ve Sportif Cümleler'de bunlardan biri.
Son olarak söylemek istediklerin neler ve Sportif Cümleler'le de ilgili düşüncelerini merak ediyoruz tabii.
İbrahim Kırkaya: İlgin için teşekkür ediyorum. Sportif Cümleler, Divane Aşık Gibi'yi açmadan öncede takip ettiğim bir blog'tu. Doğrusunu söylemek gerekirse güncellik ve yazı çeşitliliği bakımından son derece takdir ediyorum seni. Güncellik bakımından bu kadar yoğun yazı girilen ve çeşitliliğin olduğu başka bir blog bilmiyorum. Umarım aynı özveriyle devam edersin.
Sanal bi ortamda yayın yapmasına rağmen ciddi bi disiplinle yazıyor DAG ekibi yazılarını.Çok ciddi bi spor ahlakı var.Ayrıca 2 blog yazarının bir araya gelerek röportaj yapması çok iyi olmuş.Emeği geçenleri tebrik ederim
YanıtlaSilKeyifli bir söyleşi olmuş. Özellikle Culio olayında aydınlandım diyebilirim. Galatasaray'ın Culio'yu istemesi, Culio'nun da geri dönmeyi istemesi durumunda Amrabat vari bir durum yaşanabilir.
YanıtlaSilOrduspor kalan parayı verip bize Culio 5 milyon Euro derse bizimkiler ne yapar acaba o zaman :D
En sevdiğim özellikleri zaman zaman yaptıkları fevri çıkışlar. Rıdvan Dilmen konusunda yazdıkları bir yazıyı hatırlıyroum mesela. Yine geçtiğimiz günlerde Fatih Terim'e dokundurdukları yazı. Biraz kantarın topuzunu kaçırıyolar arada ama yapmacık davranmadan sevdalı oldukları takımı savunmaları çok hoş.
YanıtlaSilSon olarak Metin Diyadin'in istifasından ben DAG'ı sorumlu tutuyorum. Yaza yaza gönderdiler vallahi adamı :D
DAG bizim için resmi siteden sonra gelir. Çok güzel bir röportaj olmuş. Okuma eringeçliğim olmasına rağmen uzunluğuna aldırmadan okudum :)
YanıtlaSilStancu hakkında yapılan yorumlara katılıyorum. Gol attığı bir kaç maçı tesadüfen izledim. Gol haricinde oyunun içinde neredeyse hiç yok. Her ne kadar etkisiz olsada Orduspor'a yaptığı katkı ortada. Bize yapacağı katkı konusunda konuşmaya gerek yok. Umarız birkaç gol daha atarda iyi bir rakama satıp zararın bir kısmını kurtarırız.
YanıtlaSilYeni okudum bunu. Bir Ordulu, İstanbulda doğup büyüyen Galatasaraylı olarak keyif aldım. Umarım tekrarlarsınız.
YanıtlaSil