
Galatasaray ise futbol anlamında zorlu bir süreçten geçiyor. Yakalanan galibiyet serisinin ardından gelen puan kayıpları var. Puan kayıplarının temeline indiğimizde hava şartları, zemin faktörü gibi etmenleri de ekleyebiliriz ama futbol anlamında o düşüşü görüyorduk. Bu maçta da zemin şartları son derece elverişsizdi ama Galatasaray adına futbol olarak kötü geçen bir maçta geri dönmesini yine bildik, olmazsa olmaz bir üç puan kazandık. Bu hem yeniden kokusu yayılan deplasman fobisine karşı alınmış erken bir önlem, hem de oluşan moralsiz atmosferi dağıtmak adına güzel bir çıkış noktası.
Her iki takım adına da bireysel yeteneklerin ve bireysel hataların ön plana çıktığı bir maçtı. Semih Kaya ve Emre Güngör'ün karşılıklı bireysel hatalarını ve golleri izledik. Üçer dakika arayla da olması ilginç tabii. Galatasaray'ın avantajı bu oldu aslında, golü yedikten sonra atılan erken golle beraber o yenilgi şokunu yaşamadan bir anda ayağa kalktılar. 1-1'den sonra da Engin Baytar'ın aldığı sorumluluk neticesinde Galatasaray skor olarak 2-1'i bulabildi. Yine organizasyon anlamında sıkıntılar yaşadık, orta sahamız son haftalarda olduğu gibi çok kırılgandı. Yasin Pehlivan ve Bekir Ozan'lı sert Gaziantepspor orta sahası Selçuk İnan ve Melo karşısında yıldırıcı etkideydiler ve son haftalarda gelen puan kayıplarında da rakiplerin bu tarzda orta sahalarla Galatasaray'ı kitlemeyi başardığını görüyoruz.
İşte bu anlarda bireysel yetenekler ararsınız ya da ortadan gelemiyorsanız kanatlara inersiniz. Galatasaray'ın böyle bir avantajı yok. İlk yarıda Emre Çolak ve Engin Baytar'ın yerlerinin değiştirilmesi ikisinin de etkisini aşağıya çekti. Orta sahada da kaybolan Galatasaray'ın üstüne Gaziantepspor hızlı gelmeye başladı haliyle. Turgut Doğan'ı Sabri Sarıoğlu üstünde direk 11'de başlatsa Gaziantepspor o tarafı daha iyi işleyebilirdi, nitekim Turgut Doğan oyuna girince daha da düşen bir Sabri Sarıoğlu gördük ama Gaziantepspor'un sistemden çıkması ve komple ofansif bir sisteme geçmesi onlar adına pozisyonları getirmedi, haliyle bir hücum karmaşası yaşadılar. Oysa maçın büyük bölümünde Cenk Tosun'un Galatasaray savunması üzerinde etkisi, Popov'un da hızlı çıkışlarıyla oldukça etkili olmuşlardı.
Yiğit Gökoğlan'ın performası olumlu olmasa da onu tercih etmek olumluydu aslında. Ne olursa olsun sağ tarafta dikine oynayabilen bir futbolcu ve onun yarattığı bu hava bile farklı bir durum oluşturdu Galatasaray adına ama etkinin kralını Engin Baytar'dan gördük. İkinci yarıya damgayı o vurdu ve hücum sorumluluğunu komple üzerine alarak Galatasaray'ın geri dönüşündeki en büyük pay sahibi o oldu diyebilirim. 70 metre topu sürüp, o çalımı atmak ve golü attırmak gerçekten muazzam bir durum. Ayrıca sol taraftaki etkisi tabii, aldığı her topta Gaziantepspor savunmasının bütün dengesini bozdu diyebilirim.

Galatasaray'ın doğrularının bu maçta yanlışa doğru kaydığının da altını çizelim. Puan kaybettiği maçlarda bile rakibine bu denli pozisyon şansı veremeyen bir görüntü vardı ama çok fazla bireysel hata izledik. Hakan Balta'nın hatası mesela ama telafisi hatasından büyük tabii. Semih Kaya'nın hatasında gelen gol ya da. Sabri Sarıoğlu üzerinden konuşmaya bile gerek yok, futbol olarak en dibe doğru başlattığı yolculuk devam ediyor. Bu görüntü de oluşunca Gaziantepspor mutlak gol şansı pozisyonlar yakaladı ve değerlendiremedi. Şans faktörü bu açıdan yanımızda ama bu zeminde gerçekleşen geri dönüş önemli. Puan kaybedilmemesi gerekiyordu ve öyle de oldu.
Babalarına Koşan Çocuklar
YanıtlaSilArtık gelenek oldu. Özellikle yerlilerin her golden sonra kulübeye koşmaları. Buldukları kim varsa sarılmaları. Aslında gözler babada iken, ama babayla da çok yüz göz olamıyorken; abilerden birine sarılıverirsin o an.
Babanın iktidarının en belirgin olduğu an mı bu? Yoksa, gizli bir duygunun tatmini mi? Her maçta, her golden sonra yaşanacak bir duygu patlaması mı? Babanın gölgesinde kişiliğini arayan çocuklar mı bunlar? Yoksa, bunu yapmamanın getireceklerinden korkan ergenler mi?Babaya dikkat ediyorum, o da öyle kötü kötü bakıyormuş gibi durmuyor halbuki.
Kim ne derse desin; takımımın futbolcularında görülen bu "biz kenetlenmiş bir ekibiz", "biz çok iyi arkadaşız", "mutluluğumuzu paylaşıyoruz" durumlarının altında doğal olmayan bir şeyler seziyorum. Doğru duygu bu değil sanki. Bunda yanlış bir psikoloji var.
Gökhan Erensoy