''Frank Rijkaard... Onun çalışma stilini, bakış açısını, yaklaşımını seviyorum. Galatasaray'a gelmeden önce yaratıcı bir oyuncu olduğumu düşünürdüm ama Rijkaard bana çok daha iyi bir oyuncu olmanın anahtarlarını verdi. Kariyerimde her zaman iyi bir profesyoneldim ama Rijkaard ile daha da fazlası oldum. Bu biraz kariyerimin sonlarına doğru olmuştu ama yine de benim için önemliydi''
Yolu Galatasaray'dan geçmiş ve Rijkaard'la çalışmış futbolculara bakıyorum da, sanırım Kewell dışında o günleri hatırlayan kimse yok. Rijkaard dönemi için "bazı futbolcular sabote etti" gibi yorumlar vardı, doğru olduğunu düşünüyorum. Başarı anlamında Rijkaard'ın önünü açmadık, dengesiz kadrolar kurduk, 2. sezonunda kaliteyi de düşürdük. Başarısızlığından daha doğal bir şey olamaz.
Galatasaray'dan sonra Rijkaard ne yaptı soruları gelecektir, eminim. O da enteresan, çok fazla zorlamadı. Belki çalışmayı sevmiyor o da ya da başka bir şey oldu, bunun cevabı yok, Rijkaard'dan dinlemek lazım. Galatasaray'a gelmesi de sürprizdi, Barcelona sonrası kim inanırdı ki böyle bir şeyin olacağına. Galatasaray adına başarısız bir dönemdi ama yine de Rijkaard gibi bir isimle çalışmak, o dönemin yarattığı heyecanı yaşamak güzeldi.
Konuya dönelim, Kewell'a kariyeriyle alakalı ne zaman bir soru sorulsa mutlaka Rijkaard'ın adını anıyor. En iyi dönemlerini Galatasaray'da geçirmedi, kariyerinin son dönemiydi hatta. Leeds ve Liverpool günlerinde Kewell'ın zirve dönemlerini yaşadık ama sakatlık bir türlü yakasını bırakmadı. Aynı tablo Galatasaray'da da geçerli olsa da unutulmayacak bir isim oldu. Kewell'ı anlatmaya gerek yok, yaşayanlar oldukça şanslı.
Rijkaard dönemine bakalım. İlk etapta daha çok kenardan gelen bir isimdi, ben bunun sorun olabileceğini düşünüyordum ama Kewell o dönem dahi Rijkaard'ı övüyordu. Bir önceki sezon belki de takımın en iyi 2 isminden biriydi Kewell, böyle bir ismi yedek görmek beni şaşırtıyordu. Tabii o dönem Avrupa Ligi vardı, sık bir fikstür. Kewell da sakatlığa meyilli bir isim ki rotasyon içinde yer alması belki en sağlıklı olandı.
Kewell ve Nonda o sezon iyi bir başlangıç yapmıştı. İkisi de kenardan geliyordu ama patlayıcı özellikleri çok büyüktü. 4-3-3'e dönmüştük, Baros gibi bir forvet vardı ve Keita'nın ön plana çıktığı bir düzen. Baros'un sakatlığı o sezonun kırılma noktası oldu, kötüye gitmeye başlayan bir Galatasaray izlemeye başladık. Forvette önce Nonda denendi, o havası maalesef bitti. Sonra Kewell'a dönüldü ve ligin ilk yarısının belki de en iyi futbolcusuna dönüştü.
Kewell'ın da bahsetmek istediği bu olabilir. Mücadele gücü düşüyordu, nedeni sakatlıklar. Onu forvete atmak kariyerini uzatma noktasında bir adımdı ki başarılıydı da. Podolski gibi düşünün, onun da forvete geçmesi bu anlamda önemliydi. Çok daha iyi bir oyuncuya dönüştü, takımı taşıyan isimdi ama yine sakatlandı, ligin 2. yarısında ise katkı alamadık. Jo, Giovani Dos Santos gibi isimler gelse bile o havayı yakalayamadık.
Sakatlık yaşamasa, istikrarlı şekilde devam etse çok daha iyisini izleyebilirdik. Ertesi sezonu konuşmuyorum bile, kimsenin hatırlamak istemediği bir dönem. Bazı pozisyonlarda çok iyi isimler izledik, bazı pozisyonlarda ise bir o kadar zayıf kaldık. Bu tabloda başarı bekledik, ihale ise Rijkaard'a kaldı. Kewell'a gelirsek, o efsaneler arasında, asla değişmeyecek..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder