5 Ağustos 2009 Çarşamba

Ali Ece Röportajı {Bölüm-2}

Dün röportajın ilk bölümünü yazmıştık. İlk bölüme burdan ulaşabilirsiniz. Gelelim ikinci bölüme;

8- Mustafa Denizli Beşiktaş'a 4-2-3-1 oynatıyor ve büyük maçlarda gözlemlediğimiz bu hücum hattının futbolcularını sürekli değiştiriyor. Süper Kupa maçında da Bobo'yu sol açık, Yusuf'u da sağ açık gördük. Kadroya baktığımızda da bu bölgelerde oynayacak futbolcular mevcut. Sizin bu soruyla bağlantılı olarak Mustafa Denizli ve Beşiktaş'ın geleceği hakkındaki düşünceleriniz neler?

Bence şu anda 5 sistem var: Barcelona-Chelsea-Liverpool hattında 4-3-3/ 4-5-1 karışımları, 4-4-1-1, 4-4-2, 4-1-4-1 ve Mustafa Denizli sistemi. Mustafa Denizli’nin en büyük özelliği kendi oynattığı sistemi kendisi dışında kimsenin analiz edememesi, anlamaması ama sonunda bir şekilde kazananın çoğunlukla Mustafa Denizli olması. Yıldırım Demirören’in başkanı olduğu bir takımı hem ligde hem de kupada şampiyon yapmayı başarabilen bir hoca hakkında sadece iyi şeyler düşünebilirim. Sistemini de sadece kendisi anlayabildiği için taktiksel açıdan ne söylesem buz üstüne yazılmış yazı gibi olur! Rıdvan, İsmail Köybaşı gibi pırıl pırıl genç yeteneklerin, “terlikçiler” İbrahim Üzülmez ve İbrahim Toraman’ın geçtiğimiz yıl oynadığı her iki savunma kanadına transfer edilmiş olması benim için büyük mutluluk kaynağı. Mustafa Denizli’yi tek eleştireceğim nokta “terlikçiler”in tekrar Rıza Çalımbay’ın simgeleştirdiği Beşiktaş kaptanlık bandını takmalarına göz yummasıdır. O takımda kaptan olabilecek bir kişi var o da bugüne kadar kimseye karşı en ufak bir falsosu bile olmamış, altyapıdan yetişip Avrupa futbolunun zirvesinde yer almış Nihat Kahveci.
Beşiktaş’la ilgili en büyük sıkıntım, Mehmet Ekşi’nin altyapının başından ayrılmış olması. Batuhan, Necip, Erkut Şentürk, Ali Kuçik gibi yetenekleri keşfeden, yetişmelerinde büyük rol oynayan 1982 şampiyonluğunun efsanevi kaptanına şükran borçluyum ve buradan ona sonsuz teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
Bir de bir an önce Sinan Engin’in Beşiktaş üzerindeki kötü etkisinin silinmesini diliyorum, şampiyonluktan sonra televizyona çıkan bazı genç oyuncuların ondan “manevi baba”, “abi” diye bahsetmesi karşısında tüylerim ürperdi. Örneğin Batuhan neden böyle diye soranlar ve eleştirenler, Sinan Engin’in bu süper genç yetenek üzerindeki olumsuz nüfuzuna dikkat etsinler. Beşiktaş yönetimi ne yapıp yapıp rol modeli olarak genç yıldızlara Rıza Çalımbay’ı, Recep Çetin’i, Ali Gültiken’i benimsetmeli.

9- Total futbolu seven birisi olarak Rijkaard'ın Galatasaray'a gelişini nasıl değerlendiriyorsunuz ve takımlarımızın mevcut kadrosu bu futbolu oynamaya yeterli mi?

FourFourTwo’da Mustafa Sapmaz’ın yazdığı editoryal yazısındaki gibi haberi duyduğumdan beri ağzım kulaklarımda dolaşıyorum. Ama Osmanlı ve Roma İmparatorlukları bile bir günde kurulmadı: Orhan Bey’in, Kanuni’den hiçbir eksiği yoktu sadece her şeyi sıfırdan kurmak zorundaydı! Rijkaard, Orhan Bey’den daha şanslı çünkü Galatasaray’ın altyapısı Türkiye’nin en iyilerinden birisi, hatta Arda örneğine bakarsak şu anda en iyisi. Önemli olan Rijkaard gitse bile Orhan Bey örneğinde olduğu gibi fikirlerinin yıllarca yürürlükte kalması. Galatasaray’ın son 20 yıllık tarihine bakınca şunu görüyoruz: Sigi Held gibiler kısa vadede başarı adına getirilip sarı-kırmızılılara çok büyük zararlar verdiler. Şimdi de ben altyapının değerli hocalarının neden görevden alındığını bir türlü anlayamadım.
Kadro şu anda kağıt üstünde Türkiye’nin en iyi kadrosu bir pozisyon hariç. Geçen yıl Galatasaray’ın başını çok ağrıtan stoper tandemi 4-3-3 ve Rijkaard futbolu kriterlerine göre yetersiz. Servet Çetin muhteşem bir oyuncu, daha da muhteşem bir insan. Sivas’tayken fakir fukaraya yaptığı yardımları, hayır işlerini anlatsam bu ülkenin zenginleri çok utanırlar! Yalnız Gökhan Zan, CM jargonuyla konuşursam Servet’in tipinde büyük savunma ustası Servet’ten 3 yıldız geride bir oyuncu. Ben Gökhan Zan’ın Galatasaray’da değil Rangers’ta oynamasını çok isterdim! Yine de Beşiktaş’ta olduğundan daha iyi bir performans gösterecektir, orası kesin. Fakat Galatasaray defansına lazım olan isim, fark yaratacak profildeki oyuncu tipi Koeman, Marquez gibi oyunu yönlendirebilen, lider vasıflı teknik bir savunma oyuncusu.

10- Benim son günlerde kafayı taktığım bir konu var. Ukrayna Ligi'ne baktığımızda çok gevşek bir yabancı kontenjanı var ve her takımda 13-14 yabancı görebiliyoruz. Ama hem Ukrayna takımları Avrupa arenasında çok istikrarlılar, hem de U19 Milli Takımları Avrupa Şampiyonu oldu. Lig değerine baktığımızda da Dünya sıralamasında 11. sıradalar. Biz her sene büyük yabancılar almamıza rağmen başarılı olamıyoruz. Sizce ülkemizdeki yabancı kontenjanı çok mu gerekli?

Biz de bunu son zamanlarda Mehmet Ayan’la çok tartıştık. Geçenlerde CSKA Sofya artık yabancı oyuncu oynatmayacağını açıkladı, bunu Mehmet Ayan’a söylediğimde çok hoşuna gitti. Yine de ben bu kadar keskin ve yerelci bakmıyorum, bakamıyorum. Bence Britanya modeli fena değil: 21 yaş üstü oyuncular için milli takımda kaç maç forma giymişler kriteri var, 21 yaş altındaki “özel yetenek” kuralı ise bizde fena halde suiistimal edileceği, rüşvet döneceği için uygulanamaz. Onun yerine U-15’ten U-21’e milli forma oranlarına göre çalışma izni verme kriteri getirilebilir. Ben futbolculuğunda da çok çok sevdiğim Michel Platini’yi UEFA başkanı olarak da çok seviyor, savunuyorum. 6+5 kuralı futbolun uzun vadede daha güzel olmasını sağlayabilir.

11- Bir Galatasaray'lı kardeşiniz olarak soruyorum bu soruyu. Geride bıraktığımız sezon başında Galatasaray Harry Kewell gibi Milan Baros gibi adını Dünya'ya duyurmuş belirli bir kariyeri olan iki ismi kadrosuna kattı ve sezona da müthiş başladı. Fakat ne olduysa devre arasından sonra oldu. Şampiyonluk ve Türkiye Kupası Beşiktaş'a kaptırıldı, Kadıköy'de UEFA finali oynama hayalleri çeyrek finale bir adım kala suya düştü falan… Dışarıdan bakan bir göz olarak neydi Galatasaray'da geçen sezon yolunda gitmeyen?

Birinci sebep Lincoln’ün karakterindeki zayıflıkların takım kimyasını alt üst etmesidir.
Daha sonra her şey gayet yolunda giderken Skibbe’nin bir anda gereksiz yere 3-5-2 denemeleri ve o sistemde tüm taşların domino taşı gibi devrilmesi. Barış’ın 3-5-2’nin sağında kullanılması o ana kadar Galatasaray’ın en güçlü yanı olan orta sahanın ortasındaki direnci erozyona uğrattı. Çok büyük bir taktiksel hataydı, Bundesliga performansıyla göz dolduran Skibbe gibi bir hocaya hiç yakıştıramadığım bir hata ki adeta kendi ayağına kurşun sıktı.
Daha sonra ne kadar vasat bir performans göstermiş olsa da Servet ve Emre Güngör’ün sakatlık döneminde eldeki birkaç stoperden biri olan Meira’yı acilen satıp nakite çevirmek yılların plansız programsız günü kurtarmaya çalışan ekonomik anlayış(sızlığ)ının kaçınılmaz sonucu. Ondan sonra takımın en teknik oyuncusu Harry Kewell’ı oraya almak zorunda kalmak vs. Olacak işler değil bunlar, Galatasaray gibi bir takımda asla olmayacak işler.
Son olarak da Bülent Korkmaz’ın göreve getirilme sürecinde efsane kaptan zamanında Oğuz Çetin’in Fenerbahçe’de düştüğü duruma düştü: “Oğuz Çetin nasıl Fenerbahçe’ye hayır diyebilir ki?” Kötü oldu, bu kadar efsanevi, fedakâr bir kaptana yapılan muamele de hiç şık olmadı, tarihe ayıp oldu.

12- Peki bu sezonki transferleri nasıl yorumlarsınız? Hangi takım diğerlerine nazaran bir adım ileride duruyor ve hangi transfer takımına daha fazla fayda sağlayıp adından söz ettirecektir?

Elano açıkçası Hagi kadar hırslı olmasa da teknik açıdan bir futbol bienali, ayrıca nihayet Hagi’den sonra Galatasaray’da ilk kez cepheden frikikler penaltı gibi olacak. Fenerbahçeli Santos da çok iyi transfer, Daum ileride Brezilya Milli Takımı’nın hocası olursa Sambacılar yine Dünya Kupası şampiyonu olur, Brezilya futbolunu o kadar iyi tanıyor gerçekten de ki inşallah çalıştırır bir gün! Beşiktaş’ta ben yabancılardan çok Rıdvan, İsmail Köybaşı gibi genç isimlerden medet umuyorum. FourFourTwo tabiriyle “Bu Çocuklarda İş var” Trabzonspor’un yeni hocası Broos ile geçen yıldan bile daha iyi olmasını bekliyorum sonuçta Ersun Yenal da iyi bir kadro bıraktı, onun da hakkını ödemek lazım. Tjikuzu, yeni Aurelio olabilecek kapasitede. Bursaspor’un transferleri de çok başarılı, zaten Volkan Şen ve Sercan’ın takımda kalması en büyük transfer başarısı, onun dışında Basel kaptanı olarak gelen Ivan Ergiç’e dikkat! Çok renkli, enteresan bir adam. Artık Türkiye’de Marx okuyan, futbolculara gereğinden fazla bir para verildiğini savunan bir futbolcu var. Manisaspor’un yeni savunma oyuncusu Jimmy Dixon’dan da çok ümitliyim, hem CM/FM’de hem de gerçek hayatta çok beğendiğim bir oyuncu ama tabii birden buraya gelmiş olması da şaşırtıcı aslında, inşallah bilmediğimiz bir sorun ya da sakatlığı yoktur. Son sözüm Mustafa Denizli, ilk yarıyı tamamlamadan görevini de bırakabilir, ikinci kez üst üste Yıldırım Demirören’in başkan olduğu bir takımı şampiyon da yapabilir. Mustafa Denizli’yi akılla kavrayamayız, ona ancak inanmak ya da inanmamakla yetinebiliriz.

13- İlk beş futbolcunuzu sorsam yerli ve yabancı olarak kimleri neden sıralarsınız?

George Best, Johan Cruyff, Diego Maradona, Brezilyalı hakiki Ronaldo, Kenny Dalglish.
Yerli olarak: Rıdvan Dilmen cidden zamanının Messi’siydi. Feyyaz Uçar kadar cool ve stil bir de Fowler’ı gördüm. Tanju Çolak bence Gerd Müller kadar kudretli bir gol sanatçısıydı; saha dışında Gerd Müller, Tanju’dan bile beter! Oğuz Çetin, bizim ülkenin Glenn Hoddle’ıdır, onun ayağındaki top bir anda elmasa dönüşür, ben hiçbir aşk filminde bile bir sevgilinin aşık olduğu kişiye Oğuz Çetin’in topa dokunduğu zerafet ve sıcaklıkla dokunduğuna şahit olmadım. İskender Günen de ülkemize gelmiş geçmiş en güzel yerli solaktır, inanın bir ara John Barnes ve Ryan Giggs’ten en ufak eksiği yoktu, bizde sahalar topraktı onlar da sahalar Old Trafford, Anfield Road…

14- Günümüz spor haberciliği artık bloglar üzerinden yapılmaya başlandı. Blog olayı öyle geliştiki artık normal bir site gibi çalışan bloglar var (ki bunlardan biride Sportif Cümleler). Milliyet gibi büyük siteler kendi blog alt yapılarını kurmaya başladılar mesela. Bu gidişi nasıl görüyorsunuz?

Ben, palavraspor gazeteciliğine, Adnan Aybabagillere karşı Blog United’ı tutuyorum, hastasıyım fanatiğiyim. Bolgcular Celtic, onlar Rangers benim için! Biz, İslam Çupi, Atilla Gökçe, Güven Taner, Halit Deringör’lerin internet çağı versiyonları olarak onların mirasçılarıyız. Ne zaman Flying Dutchman gibiler o tuvalet kağıdı olarak bile işe yaramaz palavrasporların yerini alır, Uğur Meleke Adnan Aybaba’dan daha fazla izlenir, zaman Türk futbolunda sürdürülebilir başarı gerçekten mümkün olur.

15- Üstteki soru ile bağlantılı olarak blogumuzu sorsak.. Nasıl bilirsiniz Sportif Cümleleri :)

Sportif Cümleler, her gün izlediğim, okuduğum, radyoda, TV’de alıntı yaptığım, beslendiğim, en az diğerleri kadar süper bir blog. Türk spor gazeteciliğinin hayırlı geleceği. Haber hızınıza hayranım, yılların gazetecisiyim, birçok şeyi ilk sizden öğreniyorum, hiçbiri de palavra çıkmıyor; daha ne olsun? Haldun Üstünel’in blog versiyonu gibisiniz, sizden korkuyorum bazen :))

Gelelim yazının asıl teşekkür kısmına. Öncelikle röportaj konusunda beni sürekli destekleyen, desteklemekten ziyade Ali Ece ile iletişime geçen Burak'a, röportaj sorularını hazırlamamda desteği olan Ali Ece blogu Total Futbol'a ve tüm bunların ötesinde cevapları vermekteki samimiyeti ile röportajın asıl mimarı olan kişiye; Ali Ece'ye sonsuz teşekkürlerimi iletmeyi bir borç bilirim. Okuyan gözlerinize ve yorumlayan ellerinize sağlık :)

6 yorum:

  1. Bravo, bravo, bravo.

    YanıtlaSil
  2. Gerçekten harika kutluyorum. Elinize emeğinize sağlık..

    YanıtlaSil
  3. Sanki bölüm-2 1.den daha akıcı gibi. Ellerinize sağlık gerçekten süper bir röportaj olmuş.

    YanıtlaSil
  4. Muhteşem, ellerinize sağlık...

    Ali Ece'yi daha yakından tanımak, tüm blogcular için önemliydi bence. Teşekkürler...

    YanıtlaSil
  5. Son derece samimi ve kaliteli sorular Ali Abim ile birleşince harika birşey çıkmış ortaya,

    ellerinize sağlık

    YanıtlaSil

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir