
Futbolda yön kavramının önemi büyük. Yön derken bir orta saha futbolcusunun oyunun iki yönünü oynayamasından, bir sol kanat futbolcusunun sağ kanatta da çok iyi oynayabilmesinden veya bir stoperin ön libero gibi oynayabilmesinden falan bahsediyorum. Bütün bu özellikler çok çalışarak ve futbol tarzları itibariyle o bölgelerde de oynayabilecek olmalarından kaynaklanıyor. Günümüzde de bu tip futbolcuların önemi ve değeri çok büyük. Ama benim bahsetmek istediğim konu bir futbolcunun oynayabildiği bölgelerden çok, oynamak zorunda kaldığı, gönüllü olduğu, takımını yalnız bırakmak istemediği durumlardır. Hemen geçtiğimiz sezon Galatasaray'ın yaşadığı stoper sorunsalını hatırlayalım. Meira'nın da satılması sonucunda Hamburg maçında stopersiz kalan Galatasaray da Harry Kewell müthiş bir özveri göstererek Bülent Korkmaz'a stoper olarak oynayabileceğini söylemiştir ve stoper oynamıştır. İyi oynadı, kötü oynadı ayrı konu ama bu özverisi, takımı adına mücadelesi müthiş gurur verici bir durum. Hücum futbolcusunun {hem de böyle bir kariyerin} bu davranışı inanılmaz. Zaten Harry Kewell gibi efsaneler biraz da bu yüzden olunuyor. Şimdi de bu sezon yaşadığımız santrafor sorunsalını hatırlayalım. Baros sakat, Nonda gitti, Kewell sakat, Jo sakat falan derken Arda Turan santrafor oynadı ve bu durumuna hiç şikayet etmedi. Takım kaptanının, liderinin davranması gerektiği gibi davrandı ve aldığı sorumluluk müthiş bir durumdu. O da başarılı oldu olmadı ayrı konu ama bu zor zamanlarda elinden geleni yaptı. Santrafor oynadığı sıralarda rakip savunmayla boğuşmaktan çok yırandı ve bugünlerde olması gerektiğinden çok daha fazla fiziksel sorun yaşıyor. Ama yine de ses etmiyor, oynamak istiyor. Sanırım Arda Turan'da büyük bir efsane olma yolunda.
Daha çok istikrar ile evet, çok maç oynayarak çok asist yaparak goller atarak bir efsane olacaktır bence de...
YanıtlaSil