Suat Kaya'dan sonra Galatasaray'ın yaşadığı ön libero sorununu hatırlıyorum. Seneler içerisinde o bölgeye kimi transfer ettiysek başarılı olamadı. Bazen Conceicao gibi kalite isimler bazen ise Saidou gibi üçüncü sınıf futbolcular geldi. Hatta Japon harikası Inamoto bile o bölgede forma giydi. Ama gerçek anlamda bir ön liberomuz uzun bir süre olmadı. Linderoth'un transferi beni bu yüzden çok mutlu etmişti. Üstelik Lincoln'ün transfer edildiği sezonda. Adnan Polat'ın futbol şubesini eline almasından sonra transfer olarak Galatasaray'ın vizyonel hamlelerini başarıyla izliyordum. Linderoth'un Galatasaray'a gelmeden önce kariyerine baktığımda Everton gibi bir takımda oynadığını görüyorum. Ayrıca FC Copenhagen formasını üç sezon başarıyla giymişti, bu süreçte takım kaptanlığını yapmıştı ve o üç sezonda Danimarka gibi sert bir ligde hiç sakatlanmamıştı. Everton'da sakatlık yüzünden uzun süre futbol oynamamasına rağmen Copenhagen'de bu istikrarı bizleri oldukça şaşırtmıştı. Kendisi İsveç Milli Takımı'nda da takım kaptanıydı ve takımın olmazsa olmaz isimlerinden biriydi. Yani uzun süre çekilen ön libero sıkıntılarının ardından Linderoth gibi kaliteli bir futbolcunun transferi yaşanan sıkıntıların üzerine resmen bir ilaçtı.
Linderoth aslında Galatasaray'a transfer olduğu sezon olan 2007/2008 sezonuna iyi başladı. Hazırlık maçlarında kalitesini belli etti ve kalçasında yaşadığı soruna kadar 14 maça çıktı, harika bir performans gösterdi. Tam ağzımıza balı sürmüşken kalçasında yaşadığı sorun onun futbol kariyerinin ayarlarıyla kökten oynadı. O sezonu kalçasında yaşadığı sorunu düzeltmekle geçirdik ve Linderoth'u 2007/2008 sezonunda izleyemedik. O sezona yönelik konuşabileceğim tek olumlu konu bu sakatlık bir bakıma bizlere Mehmet Topal'ı kazandırmış oldu. Normalde bir sezonu sakat geçiren bir yabancı futbolcu {eğer uzun yıllar Türkiye'de kendini kanıtlamamışsa} takımdan gönderilir. Ama en azından ben Linderoth'a güvenmeye devam ettim ve bir sonra ki sezon için umudumu korudum. Linderoth'un tam olarak iyileşmeden Euro 2008 için İsveç Milli Takımı'na katılması aslında onun bugün futbolu bırakmasına davetiye çıkardı. Çünkü Milli Takım'da tekrar sakatlanan Linderoth'un tekrar dikiş tutturamadığını gördük.
2008/2009 sezonu ise sadece Linderoth için değil, bir diğer sakat olan Uğur Uçar açısından da büyük umutlar taşıdığımız bir sezondu. Linderoth, takımda birlikte hazırlık kampına katıldı, kendisini bazı hazırlık maçlarında izledik ama tekrar tekrar sakatlanması sonucunda o sezonda da bir türlü forma giyemedi. Çeşitli ameliyatlar geçirdi, güçlendirme çalışmaları falan derken Linderoth'u o sezonda sadece iki maçta gördüğümü hatırlıyorum. Ayrıca o sezonda çok fazla sakat futbolcu vermemiz ve sakatların bir türlü takıma dönmemesi Lindeorth'un iyileşme süreci açısından kafamda soru işaretleri oluşmasını sağladı. Çünkü 1-2 haftada geçebilecek sakatlıkların 1-2 ay sürebildiğini düşündüğümde Linderoth'un takıma erken dönmesini beklemek yanlış olacaktı.
Ve son olarak 2009/2010 sezonuna gelelim. Linderoth ismi düşünün ki o kadar önemli bir isim. Çünkü bu futbolcu iki sezondur doğru dürüst maça çıkmamasına rağmen hala takımda tutulmaya devam etti. Çünkü kendisine az da olsa umut besleniyordu, iyileşmesi durumunda orta sahaya yeni bir hava katabileceği düşünülüyordu. Sözleşmesinin de son senesini geçirdiği için Linderoth'un bir bakıma son şansı gelmişti. Sakat olduğu için yine hazırlık kampını kaçıran Linderoth sezon içerisinde forma şansı bulduğu maçlar oldu ve bu sefer geçtiğimiz sezonlara göre istikrar anlamında daha iyiydi. En azından sık sakatlanmıyordu ve orta saha için iyi bir alternatifti. Aslında Linderoth'a en çok bu sezon ihtiyaç duyduk. Çünkü Rijkaard'ın oyun felsefesini düşündüğümüzde Galatasaray'ın bir ön libero ihtiyacı olduğunu görüyoruz. Yani Elano'nun yanına oyunun iki yönünü oynayabilen, akıllı, iyi pas yapan bir orta sahaya. Linderoth için umudumu korudum, bu sezon belki bunu başarır dedim ama sakatlıklar futbolunu çok geriye götürmüştü. Netice olarak devre arası transfer politikasında kontenjanı açmak için ilk gönderilen yabancı oldu ve bu karar son derece doğruydu.
Linderoth'a güvendim, sürekli umutlar besledim, onun formayı kapacağı günleri hayal ettim ama üç sezon boyunca boş umutlara kapıldık. Kalçasında yaşadığı sorunla başlayan bu süreçte, gerek yanlış tedavi, gerek eksik tedavi veya kendisine çok iyi bakmaması sonucunda bugün futbolu bıraktı. Ülkesinde de futbola geri dönmek için elinden geleni yaptı ama bu saatten sonra Linderoth'a kimse güvenmez. 30 yaşında belki de futbolunun en olgun döneminde futbolu bırakmış olması beni üzmedi değil. Ama arkasında güzel bir kariyer bıraktığını söyleyebilirim. Galatasaray açısından ne bıraktığı sorusuna gelirsek boş hayaller, umutlar ama yine de Linderoth iyi adamdı, severdim kendisini dedirtecek bir karizma.
Son olarak Sion maçında attığı güzel golü de eklemek istiyorum. Galatasaray forması altında tek golü olmuştu.
Güzel yazı olmuş eline sağlık. linderoth un gidişi ile okuduğum en güzel yazı. Teşekkürler...
YanıtlaSilKeşke bu sevgiyi Aydın'a, Cafercan'a ve diğerlerine de gösterse idi GS camiası...
YanıtlaSilAydın Yılmaz'a gerekli şanslar fazlasıyla verildi ama değerlendiremedi.
YanıtlaSilCafercan için ise haklısın. Aslında Cafercan mevzusu ayrı bir yazı konusu olur. Hagi bu futbolcuyu bir maçta kaybetti.