
Liedson ve Hugo Almeida, Dünya Kupası'nda Portekiz'in nokta santraforları olacaklar. Kağıt üzerinde bu iki futbolcunun da fark yaratacak isimler olmadığını söylemek lazım. Özellikle de arkalarında oynayacak olan hücumculara baktığımızda. Son yıllarda en iyi kanat oyuncularına sahip bu ülke nedense iyi bir santrafor bulamıyor. Bunu da Nuno Gomes örneğiyle açıklamak mümkün. Hatta Pauleta da bir diğer örnek. Pauleta futbolu bırakmasa, Nuno Gomes 33 yaşına gelmese Milli Takım'a hala çağırılırlar mıydı diye düşünmeden edemiyorum. Nuno Gomes de çok ilginç bir futbolcuydu. Euro 2000'de gösterdiği harika performansın sonrasında Fatih Terim'in Fiorantina'sına transfer olmuştu ve yıllar boyunca bu adamın Galatasaray'a transfer hikayesiyle yaşayıp durduk. Gerçi Rui Costa'nın da Fatih Terim'in bir telefonuyla Galatasaray'a transfer edenler için Nuno Gomes kolay lokma olmuştu. Nitekim bu futbolcu hayatı boyunca Türkiye'ye yolunu düşürmedi ve 2002 yılından bu yana Benfica formasını giyiyor. Portekiz de santrafor bulamadığı yıllarda bu futbolcunun etinden, sütünden en iyi şekilde yararlandı ama bu futbolcunun arkasında oynayan hücumculara baktığımızda, Portekiz'in belki de beklediği şampiyonluğu bir türlü alamamasında santraforsuzluğun etkisini büyük görüyorum.

Ballack'ın yokluğu ise Almanya'da bütün dengeleri bozmuş durumda. Ballack'ın futbol olarak Almanya'ya katacaklarını falan geçtim, bu durum takım liderliği anlamında da Almanya'yı oldukça zorlayacak. Ballack gibi bir saha içi liderinin kupada olmayacak olması, turnuva favorileri arasında gösterilen Almanya'nın en büyük handikapı gibi. Çünkü saha içerisinde kaptanlığın ve efsane 13 numaranın temsili çok önemli. Ballack'ın yokluğunda kaptanlığı Lahm, 13 numaralı formayı ise Marin giyecek. Lahm'da Ballack kadar olamasa da yıllardır Milli Takım'da ve saha içerisinde iyi bir lider. Marin'in ise genç yaşında efsane 13 numarayı giymesi ise onun için ayrı bir gurur olmalı. Çünkü bu forma numarası Almanya'nın bir bakıma simgesi. Gerd Müller zamanında bu numara ile çok büyük işler başarmıştı ve ondan sonra bu numara kutsallaştı. Tabii bir Almanya sempatizanı olarak benim kutsal formamın da 18 numara olduğunu söylemem lazım. Buradan blogu takip ediyorsa Klinsmann'a selam olsun.

Barcelona'da ilk olarak Giovani Dos Santos ismini duymuştuk. Rijkaard, Messi misali bu futbolcuyu hazırlamaya başlamıştı ama Rijkaard'ın Barcelona'da ömrü uzun olmadı. Sonrasında ise Giovani Dos Santos'da farklı diyarlara gitti derken, son olarak kendisini Galatasaray'da izledik. Ama futbol anlamında eski potansiyelinin gerilerinde olduğunu söylemek lazım. Bir yaş küçük olan kardeşi Jonathan Dos Santos ise şu aralar Barcelona formasını giyiyor ve gösterdiği potansiyelle Guardiola'nın da gelecek için çok güvendiği isimlerden birisi. Gelecek yıllarda ne olur bilinmez ama günümüzü konuşursak sürpriz bir şekilde Jonathan, Meksika'nın 23 kişilik kadrosunda kendine yer bulamadı. Giovani Dos Santos ise takımda yerini almasının yanında, ilk 11'de de yerinin garanti olduğunu görüyoruz. Burada aklıma Euro 2008 öncesinde kadrodan çıkarılan Halil Altıntop geldi. Kardeşi Hamit Altıntop kadroda kalmıştı ve acaba hangi duygularla Euro 2008'i geçirdi. Ya da aynı durumu Giovani Dos Santos yaşıyor mudur?
kardesinin yoklugunda hamit müthis bir performans sergilemisti, bakalim giovanni ne yapacak
YanıtlaSil