Futbolun adaleti biraz da olsa var. Çünkü Şili yenilmesine rağmen elenmedi ve adını ikinci tura yazdırdı. Biraz da olsa var dememin sebebi ise İspanya'yı deviren İsviçre'nin elenmesi. Ama bu grupta İspanya & Şili & İsviçre üçlüsünden kim elense üzülecektik. Gerçi Şili elense daha bi kahrolacaktık ama İsviçre adına, özellikle de Hitzfeld için üzgünüm. İspanya - Şili maçına geçersek, yine Şili'nin açık ve agresif futbolunu gördük. Sürekli pozisyon aradılar, hızlı çıkmayı denediler ve bu da defansif anlamda aksamalara sebep verdi. Neticede karşındaki rakip bu sefer Hondruas değil. Böyle bir durum da İspanya'nın ekmeğine yağ sürdü ve 2-0'lık skor oluştu. Bu süre zarfında roller değişmiş misali agresif oynayan Şili, rakibi bekleyen İspanya'ydı. Aslında olması gereken durum Şili 10 kişi kaldıktan sonra gerçekleşti ve daha fazla kontrollü futbola yönelerek bir gol buldular, İspanya'nın da iyi durumda olmamasından faydalandılar. Bu İspanya malesef iyi durumda değil, Del Bosque farklılık yaratmak adına iyi giden düzene çomak soktu. Yani Xabi ve Busquets gibi iki defansif ağırlığı fazla olan futboluyu yan yana oynatmak, orta sahada Xavi'nin verimliliğini azaltıyor. Aynı şekilde formsuz Torres'in oynaması, sol tarafta David Villa, sağda Iniesta falan derken çok ilginç bir İspanya var. Bu durum da şampiyonluk şansları açısından İspanya'yı geri plana itiyor. Bu maçta da seri pas organizasyonlarını yine gördük, bu felsefe değişmiyor ama hücum verimliliği gerçekten çok düşük. Şili karşısında ikinci yarı pozisyon bile bulamadılar, zaten son 20 dakika iki takımda skora yattı. Bu durumda İsviçre'nin işini bitirdi. Ama onlarda turnuvanın en kötü takımı Hondruas'ı yenemeyerek zaten kendi fişlerini çektiler.
Brezilya & Portekiz ve Fildişi'li grupta kağıt üzerinde ölüm grubu ama benim için ölümcül sıkıcı bir grup oldu. İki maç haricinde bu grupta büyük keyif aldığım başka bir maç yok. Brezilya - Portekiz maçının zevkli geçmesini beklerdim ama çok kısır bir maç oldu. Brezilya'da cezalı Kaka, sakat Elano ve Robinho olmayınca santraforun arkasında oynayan ileri üçlünün komple değiştiği bir Brezilya gördük. Bu da zaten çok büyük keyif vermeyen Brezilya'yı futbol anlamında iyice düşürmüş oldu. Nilmar, Baptista ve Dani Alves'li hat Portekiz karşısında hiç etkili olamadı. Ama bu kötü Brezilya karşısında daha kötü bir Portekiz vardı. Cristiano Ronaldo dışında oyuna bir hareketlilik katan, takımını taşımaya çalışan bir futbolcu yok. Bu durum da Cristiano Ronaldo'yu şahsi oynamaya yöneltiyor ve onu da aslında kötü gösteriyor. Buna rağmen Portekiz'in orta saha ve defans hattı hiç fena değil. Maicon ve Bastos karşısında Portekiz bekleri oldukça iyi oynadılar. Bu turnuvada Brezilya'nın en çarpısı bölgesi olan bek oyuncularda durdurulunca, Brezilya'nın eli ayağı tutuldu. Böyle bir ortamda ortaya sıkıcı, seyir zevki yerlerde bir maç ortaya çıktı. Portekiz'in de yüksek averajının da bu maçtaki etkiyi yaratan temel unsur olduğunu söylemek lazım. Sonuç olarak iki takım el ele kol kola gruptan çıktı. Olan Fildişi'ne oldu diyemem çünkü onlarda futbol olarak bu turnuvada beklenenin altında kaldı. Benim için bu grubun kazananı sonuncu olan Kuzey Kore oldu.
26 Haziran 2010 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder