45 Dakikalık Kewell

Kewell, Galatasaray'ın ruhunu oluşturan en büyük etken bu tartışılmaz ama bu ruhu en ekonomik şekilde kullanma zorunluluğu da ortada. Kewell'in üst üste ilk 11 oynadığı maç sayısı arttıkça formundaki düşüş ortaya çıkıyor ve maçın da bir bölümünden sonra tamamen oyundan düşüyor. Bu durum da özellikle Kewell açısından oldukça can sıkıcı, çünkü oyundan her çıktığı dakika yüzündeki ifadeyi okuyoruz. Elbette her oyuncu oyundan çıkmak istemez ama futbolcu elinden geleni yapmak isteyip, bunu gerçekleştiremeyince de oyundan çıkması oldukça üzücü bir durum. Ama şunu da ekleyelim, Galatasaray savunması hariç takım haline kötüydü, özellikle de hücumda verimlilikten oldukça uzaklardaydık. Hücumda maç içerisinde kalmaya çalışan, rakip kaleye doğru yönelen tek futbolcu da Kewell oldu. Ona yeterli destek gelmemesi, kendisini yalnız bıraktı ve geçen dakikalar Kewell'ın silinmesine yol açtı.

Geçtiğimiz sezonlarda Kewell'ın en verimli olduğu zamanlar rotasyonun bir parçası olduğunda geçen süreçti. Bazı maçlar 11'de yer alır ama genelde oyunun ikinci yarısında oyuna girerek, maçın bütün seyrini değiştirirdi. Düşünün Kewell gibi bir adamı yedek tutuyorsunuz ve böyle bir futbolcuyu maçın 50. , 60. dakikadan sonra oyuna sokma imkanınız var. Bu gerçekten büyük lüks ama eldeki alternatifleri de olumlu kullanamamak varlık içerisinde yokluktur. Arda'nın sakatlığında bunu yaşıyoruz, Arda iyileştiğinde Kewell rotasyona gelecektir ve Cana'ya da oynama imkanı doğduğundan daha sağlıklı bir Galatasaray izleyeceğiz. Şu durumda ise elimizde 45 dakikalık Kewell var, bu sürede takım hücumu iyiyse Kewell en iyisini gerçekleştirir, eğer iyi durumda değilse de tek başına bir yere kadar ilerler ama maçın ikinci yarısında yürüyecek hali kalmaz. Tıpkı Gaziantepspor ve Bucaspor maçlarında olduğu gibi.