Tribün, taraftar bir spor maçının olmazsa olmazı. Ben kendimi şanslı azleden biriyim. Babamın siyah beyaza, dedemin ise sarı lacivert sevdası beni erken tanıştırdı tribünlerle. Hangi takımı tutacağım konusunda yapılan iddialar, hediyeler sebebiyle bir hafta sonu babanın omzunda Metin Ali Feyyaz izlemeye gidilen İnönü Stadı, diğer hafta dedenin elinde Rıdvan'ı izlemeye gidilen Fenerbahçe Stadında tanıştım tribünlerle. Sonra çırpı bacaklı bir adamın golüyle başladı sarı kırmızı tribün yolculuğum... İnsan tribünün kokusunu almaya görsün bırakamıyor, bir kuvvet durmadan bağlıyor oraya. Orda yapılan her şeyin farklı bir tadı oluyor, tarif edilemiyor.
Ama her güzel şeyin sonu olduğu gibi güzel tribünlerinde sonu geliyor. Taraftar mıyız müşteri miyiz sorunsalı arasında bocalıyoruz su sıralar. Cebimdeki son parayla geldim, yağmurda çamurda bekledim oynasınlar sahadakilerde, mücadele etsinler diye kızarken, taraftarız biz çekeriz cefa demekten de geri kalmıyoruz. Küfür lügatimizi en geniş hazinesini sunuyoruz çoğu zaman yanımızdakilere, sahadakilere, kendimizce nasiplenmek isteyen herkese. Suçluyu ararken herhangi bir yenilgide ne çuvaldızı ne de iğneyi kendimize batırmayı göze almıyoruz. Sonuçta tribünde yerimi aldım gerisini sahadakiler, yedek kulübesindekiler düşünsün derken bir anda hem teknik direktör hem futbolcu hem yönetici olmayı başarabiliyoruz. Orta açamadığı zaman sağ beke, onu oyunda tutmaya devam eden teknik adama, onun yerine yeni birini transfer etmeyen yöneticiye kızdıkça kızıyoruz. Artık takımına gerçek manada iyi kötü gününde destek veren taraftarlar benim hafızamın tozlu sayfalarında... Küçükken gittiğim bir Beşiktaş maçında tribünden duyduğum bir küfürü gol kaçıran Metin'e savurduğum zaman yaptığımın ne kadar yanlış olduğunu anlatmıştı bir abi. Ne kadar kızarsan kız ne kadar öfkelenirsen öfkelen üstünde sevdiğin takımın armasını taşıyan adama küfür edilmez demişti. Maçını, takımını bırakıp bana yarım saat bıkmadan usanmadan anlatmıştı..."Kutsal "denilen şey o zaman hayatıma girmişti. Şimdi ne zaman maçlarda küçük bir çocuğun küfür ettiğini duysam benim hayatımı değiştiren abi aklıma gelip onun yaptığını yapmaya çalışıyorum ama "bu adama küfür edilmez mi ya" diye isyankar tepkiler almaya başladığımdan beri susuyorum istemeden. Kazanmaya, gollere, başarıya o kadar odaklanmışız ki tribün raconlarını bir kenara bırakmışız. Tahammül kelimesini artık tribünlerden kovmuşuz. Eski zamanlarda rakiple yan yana maç izlerken şimdi tribünlerimize gelen rakipleri vatan haini gibi görüp denize dökmek için bin bir şey yapıyoruz. Tribüne rakip formayla babasının elinden tutup gelen çocuğa salyalar akıtarak küfürler savuruyoruz yaptığın yanlış der gibi. Oysa küçükken gittiğim rakip tribünlerde dedeme ya da babama öfkelenip Bk tribünlerinde Fener ,Fener tribünler Bjk tezahüratları söylediğimde "çocuktur ne yapsa yeridir" der tribün abileri güler geçerdi. Karnım acıktığını bütün dünyaya haykırdığımda bir anda kucağımda simitten, gofrete, köfteye kadar her şeyi sererdi tribün. Şimdi haykırsa bir çocuk "babasının gözünün içine bakıp "sustur be şu çocuğu oyun parkı mı burası " diye hayıflanıyor zamane tribünleri...
Eskiden elimizde olan bizim için ter döken oyuncular en iyiyken, şimdi sanal âlemde Barcelona'yı şampiyon yapıp tribüne gelen bizler sanal alemdeki kahramanlarımızı sahada görmeyince hayal kırıklığı yaşıyoruz. Elimizde var olana da saygı duymayıp onu küçük görüyoruz. Kendini bir an onun yerine koyup ben olsam şöyle yapardım şunun yaptığına bak diyerek fikirler savuruyoruz. Hani geçen yapmıştım halı saha da hatırlıyor musun diyerek yanımızdaki arkadaşımızdan onay almayı unutmuyoruz. Yapılan hatalarda, yenilen gollerde, alınan mağlubiyetlerde o kadar para alıyor hakkını ver diyerek eleştiriyoruz. Biz ki asgari ücretle çalışıp onlara maddi manevi destek oluyorsak onlarda aldıkları milyon dolarların karşılığını vermek zorunda diye emirler yağdırıyoruz. Çoğu zaman sporcularında insan olduğunu unutarak yapıyoruz bunu. Kendi inanmak istediklerimize göre senaryolar yazıyor, inanıyoruz buna. Pas atmıyor, bencil zaten gecen gazetede okumuştum diyerek yuhalamaya başlıyoruz sadece 90 dakika beraber olduğumuz adamları... Havaalanlarında mahşeri kalabalıkla karşılayıp methiyeler düzdüğümüz adamları bir hatasıyla futbol bilgisini sorguluyoruz.
Artık her maç günü tribünde yerimi aldığım da eski tribünleri ne kadar çok özlediğimi farkına varıyorum. Amigoları, küçük çocukların küfür ettiğinde uyaran abileri, her koşulda "Kutsal”ına sahip çıkanları, amatör taraftarları özlüyorum...
Ve her geçen gün diyorum Biz büyüdük ve kirlendi Dünya...
ARZU KESKİN
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder