27 Ekim 2010 Çarşamba

Neill’in Tanımı Olsa Olsa Savaşçı Olur / SC Ritüeli #8

Tek kale oynuyoruz, pozisyonlara biz giriyoruz ama yenilen yine biz oluyoruz. Sonra yıllar geçiyor ve Kadıköy psikolojisi giderek büyüyor, bu sefer de ortaya sinmiş bir Galatasaray çıkıyor. Bizim kendi evlatlarımız dediğimiz insanlar televizyonlara çıkıyorlar, bazı olayları gülerek anlatıyorlar ama aslında kendi hallerine ağlıyorlar. Kadıköy böyle bir psikoloji olmuştu ve bu psikolojiyi mutlaka aşmak gerekiyordu. Zaman içinde gördüğümüz ise taktik, teknik gibi konulardan ziyade biz bu olayı kafada aşmalıydık. Sinen taraf biz değil, karşı taraf olmalıydı ve bir şekilde bu kaosun içerisinden çıkmalıydık. Aslında kaosu yaşayan taraf biz olduk, Rijkaard gitti, Hagi geldi derken iki günlük idman ve motivasyon 10 yılın yapamadığını yaptı. Tabii akıllara Rijkaard'ın beceremeyip, Hagi'nin iki günde becerdiği ne sorusu da geldi. İşte bu noktada devreye Atilla Çelik girer. Atilla Ağabey de mücadele insanıdır, hırslıdır, başarmayı sever eğer işi futbola döküyorsak bu mücadeleyi tuttuğu takımda görmek ister. Haftalardır zaten Galatasaray'ın mücadele etmediğinden, ruhsuzluğundan bahsediyoruz. Bu ruh nasıl geri gelirdi, sonuçta Arda yok, Kewell yok, Baros yok. Ama Neill var, bir general gibi takımını sırtladı. Cana var, bu adam zaten savaşın içerisinde doğmadı mı. Durum bu olunca da bu haftaki ritüelin ana teması mücadeledir...

Teknik direktör değişimleri bazen kısa vadede sonuçlar verir. Manisaspor'da Hikmet Karaman örneği gibi. Bir anda seri galibiyetler ama uzun vadede ne getirecek büyük bir soru işareti. Bunun gibi birçok örnek sayabilirim. Hagi'nin gelmesi ve iki gün içerisinde ne yaptıysa takıma kattığı ruhsal sinerji Fenerbahçe deplasmanında oldukça üstün bir futbolla son 10 yıldır oluşan ezberleri bozdu. Bunun yanında taraftarın yüzünü güldürdü. Sen iki günde takımın böylesine değişeceğine inanabiliyor musun yoksa Rijkaard döneminden bize kalan ruhsal anlamda çökmüş bir Galatasaray mı vardı?


Atilla Çelik; Galatasaray’ın iki günde bu kadar değişmesini ve Fenerbahçe karşısında sergilediği futbolu ortaya koymasını beklemiyordum. İnanmayı geçtim, umudum bile yoktu. Ne oldu da oyuncular bu kadar değişti ve oldukça hırslı bir futbol ortaya koydular? Günlerdir konuşulan bir mevzu var. O da oyuncuların Rijkaard’ı sabote etmek için son maçlarda doğru düzgün oynamadıkları, kendilerini oyuna vermedikleri.. Bu ne kadar doğru, kesin kanıtlar var mıdır bilemiyorum ama Rijkaard döneminde bu kadar hırslı ve içten oynamayıp Hagi döneminde bu kadar hırslı oynamak neyin nesidir diye sorabilir, kızabilir Rijkaard hayranları.

Bir de olaya şu açıdan bakmak lazım. Eğer ortada bir inanç yoksa, feci bir özgüven kaybı varsa, bazı oyuncular kendilerini hiç iyi hissetmiyorlarsa ve ilgili merciler bu sorunların üzerine mantıklı bir şekilde yaklaşmıyorsa o takım her geçen gün inişe geçecek, revire dönmüş bir takım göreceksiniz. Özgüvenini ve asıl kimliğini kaybetmiş oyunculara güven aşılamak, onları motive etmek çok önemli bir nokta. Olaya Rijkaard’ın üzerinde pek durmadığı veyahut pek tercih etmediği oyunculardan bakarsak, işe yeni başlayan bir hocanın idmana daha çıkar çıkmaz Elano’yu karşısına alıp onunla çok önemli şeyler konuşup sana çok güveniyorum ve senden çok şey bekliyorum demesinin akabinde, bu, o oyuncu için yeni bir başlangıç, yeni bir sayfadır. Elano’nun F.Bahçe derbisinde suratına baksaydınız boğa kadar hırslı bir oyuncu görürdünüz.

Ya da bir türlü Cana’ya forma verilmezken, Hagi Cana’yı karşısına alıp ondan çok şey beklediğini ifade eden motivasyonun dibine vurursa, ortaya boşluğuna gelen darbeden sonra bile ayakta durmaya devam edip, kendisini tekrar siper eden bir cengaveri görebilirsiniz.

Bir oyuncuya özgüven aşılamak, ona çok farklı bir tavırla yaklaşıp daha ısırgan ve buyurgan motivasyon yolunu seçmek önemli şeylerdir. Mesela Terim bu ülkenin en iyi motivasyoncularından biri olabilir ama bazen üst üste gerçekleşen kötü olaylar ve sonuçlar sonrasında, kendisine güvenini kaybetmiş ve morali dibi boylamış oyuncuları kendine getirmek çok zordur. İkinci döneminde ilgili kötü gidişi o bile durduramamıştır.

Bazen yeni bir nefes, yeni bir başlangıç çok farklı şeyler ifade eder. Yeni bir hayat başlar. Yeni bir sayfadır bu ve o sayfaya yazmaları için kendilerine güvenini kaybetmiş oyuncular beklenir. O oyuncuların bir şeye ihtiyacı vardır. Bir kıvılcıma değil ama! Bir Storyteller’a ihtiyaç vardır. Davudi sesli, etkileyici bir karizmaya sahip bir Storyteller’a.. Hagi, bu takımın yeni bembeyaz sayfalarına bir şeyler karalanmasını sağlayabilecek Storyteller’ın ta kendisidir bana göre.

Futbolcu profesyonel olmalıdır muhakkak. Ne olursa olsun, işini en iyi şekilde yapmalıdır. Yüreğini koymalıdır. Bu onun ekmek parasıdır ve o parayı sonuna kadar hak etmelidir. Şartlar ne olursa olsun! Her maç elinden geleni ardına koymamalıdır. Ama her futbolcunun karakteri bir olmuyor. Onlar da bir insan ve bundan kaynaklı olarak motive edilmeleri çok önemli olabiliyor. Olay sadece motivasyonda bitmiyor tabii ki. Elinizdeki mevcut oyuncuların genel yapısına uygun oyun sistemini uygulamaya çalışmak daha sağlıklı bir oyun yapısına sebebiyet verebiliyor.

Yeni bir başlangıç söz konusuydu. Profesyonel ve oldukça efendi biri olan Rijkaard’ın yerine, takımın içinden biri, Galatasaray’ın çok önemli ve efsane parçası olan, disiplinli, komutan özelliklerine haiz ve her şeyden önce savaşçı ve mücadeleci bir kimliğe sahip olan Hagi gelmişti. Hagi’nin karakterini bilenler, onun oyuncularının nasıl olmasını istediğini ve onları nasıl motive edebileceğini bilir. Hagi’nin tek yaptığı sadece motivasyon değildi, Tugay ile birlikte yeşil zeminde uygulanmak üzere ortaya çıkardığı akıl dolu diziliş ve oyuncu seçimiydi.

Sormak istediğim diğer iki futbolcu ise Elano ve Pino olacak. Çünkü Fenerbahçe maçını izlediğimde gözlerime inanamadım. Bu futbolcular bir anda nasıl bu duruma nasıl geldiler bilmiyorum. Rijkaard, Elano'yu daha önce de sağ kanat olarak denemiş ama sahada ruhani bir Elano ile karşılaşmıştı. Geçtiğimiz sezonki durumu ise zaten biliyoruz. Pino ise büyük umutlarla gelmiş ama gösterdiği performansla sınıfta kalmış ve Keita'nın yerine geldiği akıllara geldikçe bizleri üzmüştü. Şimdi ise sorumluluk alan, mücadele eden, inanılmaz bir performans ortaya koyan bir Elano, daha önceleri neredeydin dedirtecek bir Pino. Sen nasıl karşılıyorsun bu değişimleri?


Atilla Çelik; Elano’daki değişikliğin en önemli nedeninin yeni hocanın işe başlar başlamaz, daha ilk antrenmanına çıkar çıkmaz bu oyuncuyu karşısına alarak onunla özel bir konuşma yapmasıdır. Hagi’nin o konuşma esnasında ona sarf ettiği sözlerin Elano için patlayıcı bir güç olduğunu düşünüyorum. Uzun zamandır oynatılmayan bir oyuncunun bu anlamda motive edilmesi, futbolu özlemesi ve artık elini taşın altına koyması gerektiğini iyice anlaması sonucunda boğa gibi hırslı bir Elano ile karşı karşıyaydık.

Pino ise kendi bireysel yeteneklerine uyan bir sistemde ve en uç bölgede çok iyi oynayarak hepimizi şaşırttı. Asıl dikkat çekici olan kaleye çektiği şutların oldukça etkili olması ve %80 kaleyi tutturmasıydı. Top kendisine gelir gelmez aniden belden dönerek rakibini ekarte etmesi, topu çok iyi saklaması ve iyi sürmesi gibi yeteneklerini sergileme fırsatı buldu. Açık alan bulacak bir Pino’nun bunları yapabileceği görmüş olduk.

Ne yalan söyleyeyim, F.Bahçe maçına dair beni şok eden bir şey varsa o da Pino ve Elano’nun ortaya koyduğu oyundur. Hiç beklenmedik, dumur edici bir durumdu. Maçın ilk yarısı kendi adıma çok garipti. Kendimi çok acayip hissetmiştim. Gözlerim Pino ve Elano’ya odaklanmış, garip bir haz ve gururla, büyük bir şaşkınlıkla izliyordum oyunlarını. Beni bu maça dair en çok etkileyen, garip bir şekilde hislendiren bir şey varsa, o da bu iki oyuncunun aslında ne kadar önemli bir potansiyele sahip olduğunu görebilmemizdi. Demek buymuşsunuz hissi farklı bir şey. Elinizde bu kadar değerli iki oyuncu var. Birinden 1,5 yıldır, diğerinden de birkaç aydır yararlanamıyorsunuz bile. Bu aynı zamanda çok üzücü ve düşündürücü..

Arda ruh, Kewell mücadele, Baros'a ise azim diyorum. Bu üçlü benim için Galatasaray'ın üç temel elementidir. Dördüncü elementin ise Neill olduğunu düşünüyorum. Avustralyalıların geninden mi geliyor bilmiyorum ama mücadele bu insanların geninde var. Geçtiğimiz sezon oynanan Kayserispor deplasmanını hatırladım. Makukula bildiğimiz gibi bu ülkenin fizik güç bakımından belki de en güçlü futbolcusu ama Neill onu mücadele anlamında sindirmişti. Şimdi aynı şekilde Niang'ı da silmeyi bildi. Üstelik Niang'ın ekstra özelliklerini saymaya bile gerek yok. Benim için Niang Fenerbahçe'nin yüzde 30'udur, hücumun ise yüzde 70'idir. Neill ise Niang'ı durdurarak bu yüzde 70'i bitirmiş oldu. Sen Neill için neler söylemek istersin ve yukarıda verdiğim üç tanımın yanında Neill'in tanımı ne olabilir?


Atilla Çelik; Neill ilk geldiği günden beri savaşçı ve mücadeleci yapısının yanında, kalpten ve hırslı oyunuyla çoktan taraftarların gönlünde önemli bir yere sahip. Galatasaray’ın 10 yıldır rakibini yemediği Saraçoğlu’nda yaşadığı en büyük sıkıntılardan biri, rakip takımın kendini sindirmesine karşılık bir cevap verememesi ve bu anlamda yokları oynamasıydı. Yıllardır şu stadyumda rakibini sindirebilen tek bir oyuncu bile çıkmamıştı. Lucas Neill işte bu sıkıntıya uzun yıllar sonra son veren adam oldu. Rakibin en önemli gol ayağını sindirerek takımını büyük ölçüde rahatlatan adamların başında geliyordu. Tabii bunu yaparken Servet’ten yardım alamadığını söylemek lazım.



Neill’in tanımı olsa olsa savaşçı olur..

Galatasaray'ın geçtiğimiz sezon en önemli sıkıntısı savunmasıydı. Bu sezon ise savunma sıkıntısı en üst seviyeye ulaştı. Çok fazla ve basit goller yiyorduk. Bireysel olarak baktığımızda savunma oyuncularımız iyi isimler olarak görünüyor ama kurgu anlamında sıkıntılar vardı. Fenerbahçe maçında ise böylesine golcü bir takıma çok az pozisyon şansı tanıdık, en güçlü yanlarını durdurmayı başardık. Üstelik bunu vatan milet sakarya anlayışıyla değil, hücumda da etkin olup, daha çok pozisyonlar bularak başarabildik. Ben Galatasaray'ın iyi bir savunma takımı olabileceğini düşünüyorum. Sence Hagi'nin uzun vadede düşüncesi ne yönde olur? Hatırlarsan bir Song & Tomas uyumu vardı ve önlerinde de Conceicao & Ergün gibi isimlerle de yine iyi bir savunma takımıydık.


Atilla Çelik; İnsanların bazen yanlış anladıkları bir konu var. Defansif anlamda bazı tedbirleri aldığınızda ya da defansif aksiyonunuzu çok güçlü tuttuğunuzda sizi defansif takım olarak nitelendirebilirler. Defansif aksiyonları güçlü tutmak başkadır, defans takımı olmak başkadır. Eğer futbolda başarılı olmak istiyorsanız, öncelikle takım savunmanızın güçlü olması lazım. Günümüzün en hücumcu ve atak oynayan takımlarından biri olan Barcelona’nın bile çok iyi bir takım savunmasına sahip olduğunu unutmamak lazım. Geçtiğimiz yıl, Inter ŞL Kupasını müzesine götürürken öncelikli yaptığı iş muazzam bir defansf örgüsüne sahip olmasaydı.

Rijkaard’ın en çok başarısız göründüğü noktalardan biri takım savunmasındaki zafiyetler olmuştur. Aynı sorun Skibbe zamanı futbolunda da vardı. Bu oyuncular sadece bu yıl ya da geçen yıl değil, çok iyi oynadıkları Skibbe zamanı futbolunda da sıkıntılar yaşıyordu. Bu ilgili hocaların oyun anlayışından kaynaklanmaktadır. Hagi iki hocanın aksine ilk önce defansif örgüyü oturtan ve akabinde hücumlara bakan bir hocadır. Bu Hagi’nin takımı defans oynatacağı anlamına gelmesin. Görüldü ki, eldeki en kaliteli hücum oyuncuları yokken bile bu takım Fenerbahçe karşısında etkili ataklar yapmış ve olayın hücum tarafını hiç unutmamıştı. Eğer siz hoca olarak nasıl bir diziliş ve oyun taktiği isterseniz, oyuncularınız da ona göre reaksiyon göstermeye çalışır. Fenerbahçe maçındaki kusursuza yakın defans anlayışının ilk mimarı Hagi ve Tugay’ın verdikleri taktiklerdir. Skibbe ve Rijkaard döneminde bekler mümkün mertebe sürekli atağa katılırken, bu maç öncesi bekler fazla ileri açılmadı. Bu bence bu maça özgü bir durumdu. Çünkü Stoch ve Dia gibi iki hızlı ve seri açık oyuncusunun olduğu bir ortamda o bölgeleri boş bırakmak, intihar etmekle eşdeğerdi.

Uzun uzun anlatmama gerek yok. Hagi diyorum ve sözü sana bırakıyorum. Kısa ve uzun vadede neler bekliyorsun?

Atilla Çelik;
Kısa vadede Hagi’den beklenenler belli. Revir halini almış bu takımın oyuncularına özgüven yükleyerek, kendi yapılarına uygun yeni oyun sistemini oturtmaya çalışmak ve çıkışa geçmektir. Ama bu yıla dair Hagi’den kesinlikle bir şampiyonluk beklentisi içinde olmamamız gerekiyor. Gerçi, Hagi bu! Kendisi şartlar ne olursa olsun, kalbinde özel bir yeri olan bu takımın her daim şampiyon olması için elinden geleni yapacaktır. En azından ŞL biletini alabilmesi bile başarılı bir durum olacaktır.

Uzun vadeye gelince, Hagi’nin bu takıma yakışmayacak oyuncuları göndermesini ve takımın genel yapısına uygun, kaliteli oyuncularla ikame etmesini bekliyorum. Sistemli bir yapıya geçiş için iş sadece Hagi’de bitmeyecektir. Yönetimin bu konuda kendisine çok yardımcı olması gerekiyor. Bu takımın her şeyden önce disiplinli bir yapıya, kaliteli kişiliklere ve futbolcuya dayalı düzenin en yakın zamanda sonlandırılmasına ihtiyacı vardır.

Hagi gibi oldukça disiplinli, çalışmayı inanılmaz seven, otoriter ve sert bir insanın takımında laçkalığa izin vereceğini sanmıyorum. İpler bu anlamda güçlü bir şekilde elinde olacaktır. Oyuncuların nezdinde Rijkaard’a nazaran daha saygıdeğer olacaktır. Özellikle temelden beri Galatasaray’ın içinde yer alan ya da bu takımın taraftarı olan futbolcular üzerinde.. Çünkü Hagi onlar için büyük bir idol, bir efsane. Çocukken hayranlıkla izledikleri bir futbol duayeni. Çocukken hayalini kurdukları bir insan artık onların hocası..

Ve altyapıda yer alan gençler için Hagi çok büyük bir nimettir. Hagi futbolcudan anlar ve belli bir yeteneği olan oyuncuların kendisini geliştirmesi için elinden gelen her şeyi yapar. Hagi’nin varlığı Emre Çolak, Musa Çağıran, Mehmet Batdal gibi gençlerin yanında, akademideki gençler için de çok önemlidir. Hagi, aynı zamanda yabancı oyuncuların performansını da yukarı çekecektir. Tüm oyuncularına antrenmanlarda oldukça yüklenecek, fiziksel anlamda güçlü bir takım yaratacaktır.

Hagi’nin başarılı olacağına inancım tam. Savaşçı, defans yapmasını çok iyi bilen ama hücum konusunda da oldukça güçlü bir takım yaratacağını düşünüyorum. Eğer ki yönetim önemli bir destek verirse ve alışıldık katakulli politikasını uygulamazsa Hagi’nin başarısız olması için çok büyük saçmalıklar yaşanması gerekiyor.

2 yorum:

  1. iyi güzelde savaşcının daha ilk yarıda kırmızı kart görmesi gerekiyordu , lugano savaşcılık yaptığı zaman tüm medya karalama kampanyası yapmadı mı ? yaptı ... yapmasın lugano da neil de savaşcı olsun ... ama olmuyor çifte standart oluyor ,sıkıntı burada ,bu gs ile alakalı değil aslında fb ile alakalı bir durum ,daha doğrusu medya nın fb ye bakışı ile alakalı birşey ,elbette ki neil savaşcı ve iyi futbolcu , keşke aynı şeyleri lugano içinde diyebilseydik ...

    YanıtlaSil
  2. maçanın papazı,

    lugano için de çok galatasaraylı mücadelesi ve hırsı sebebiyle savaşçı yakıştırması yapmaktadır zaten.

    ancak bunların dışında oyun dışı bazı hareketleri ve topsuz alanlarda yaptığı, rakibi sinirlendirmek amaçlı kasti hareketleri yüzünden lugano ile neil i aynı kefeye koymanın yanlış olacağını düşünüyorum. zira neil oyunun içinde yapıyor yapacağını, ancak luganoda veya baronide veya emrede durum biraz daha farklı. güney amerikalıların futbolun içinde olduklarını düşündükleri başka işler.

    YanıtlaSil

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir