
Hagi'den sonra ve yeniden Hagi'yle diye ayırmak lazım aslında bu dönemi. Hagi'nin futbolculuk dönemini hemen akıllara getirelim {zaten akıllardan hiç çıkarmadık}. Anlatılmaz yaşanır denilecek cinsten günlerdi. Hagi'den sonra ise onu aradık durduk, her gelen 10 numaraya Hagi gözüyle baktık. Felipe'li dönemleri de gördük, Revivo'yu da yaşadık ve Hagi'nin ardından geçen ilk sezonlar 10 numara anlamında büyük kayıp oldu. Sonrasında ise Hagi teknik direktör oldu derken farklı bir sistem denedi. 4-4-2 oynayan Galatasaray'da bir 10 numara ihtiyacı görülmedi ama basının yaptığı bütün eleştirilen kalbinde bu takımın 10 numarası olması gerektiği vardı. Hagi gitti Gerets geldi derken Sasa İliç'i transfer ettik ve ona da 10 numara gözüyle baktık. O ise ilk geldiği gün ben 10 numara değilim dedi hatta ona önerilen 10 numaranın aksine gitti 22'yi aldı. Boşta kalan 10 numara ise Necati'ye ihale oldu derken iyi bir dönem yaşadık aslında. Ama 10 numara Galatasaray için bir gelenek olmuş, gelenekten de öte aslında bir travma. Kutsala saygı duymak güzel ama onun uğruna da bazı gerçekleri görememek kötü. Zaten Gerets döneminden sonra Kalli'ye geldiğimizde asıl büyük kayıplar başladı diyebilirim {10 numara anlamında}.
Cassio Lincoln: 5 milyon avro gibi bir rakama transfer olmuştu ve Özhan Canaydın bu transferi duyurduğunda ''Avrupa'nın en büyük futbolcusu'' diye bahsediyordu. Aslında yetenek anlamında Ronaldinho'dan eksiği yok, buna tamamen inanıyorum ama sorunlu futbolcu. Bu yüzden onu kullanmak, değerlendirmek oldukça zordu. Kalli de bunu başaramadı, Lincoln disiplin altına bir türlü girmek istemedi ama Skibbe geldiğinde efsanevi bir Lincoln performansı izledik. O ruhsuz adam takım gol attığında rakip kaleden topu alıp santraya koşar olmuştu. Skibbe gitti Bülent Korkmaz geldi falan derken de o ara Lincoln kayboldu. Bir futbolcuya bu kadar taviz verilmesine bende karşıyım, bu yüzden de Lincoln'ü sevmiyordum ama şimdileri gördükçe biraz da Lincoln'e haksızlık yaptığımı düşünüyorum. Rijkaard geldiğinde de Lincoln gitti, geldi tartışmalarının içinde Palmeiras'a transfer olduğunu öğrendik. 2 milyon avro gibi bir rakama satıldı ve Lincoln'e ödenen yıllık ücreti falan da araya kattığımızda kayıp büyük.
Elano Blumer: Elano da en az Lincoln kadar heyecan yaratan transferlerden biri oldu ama ona tipik bir 10 numaradan çok iyi bir orta saha futbolcusu gözüyle bakıyordum. Atladığımız nokta ise Manchester City'de 4-3-3 sistemine uymuyor diye gözden çıkarılan bu futbolcuyu yine 4-3-3 sistemine uydurmaya çalışmaktı ve başarısızda oldu. Elano & Rijkaard ilişkisi tam bir fiyaskoydu diyebilirim, Elano transferine kadar iyi giden takımın dengesi bir anda bozuldu. Arda sola geçti, Elano ortada kaldı, öbürü bir yere geçti falan derken geçen sezonu kayıp sayalım. Tabii arada iyi bir Dünya Kupası ve artan piyasa ama bu piyasayı kullanamayan bir yönetim. Devamında da yine kötü bir Rijkaard & Elano dönemi ve düşen piyasa. İşte o dönemler Elano, ligin devre arası Santos'a kiralık gider tezim olmuştu ve bunun gerçekleştiğini görüyorum. Oysa Hagi'nn ciddi ciddi Elano'yu kazandığını düşünüyordum ama kazanan yine kötü yönetim anlayışı oldu. Bu arada Elano'ya ödenen 8 milyon avro, bize gelen ise 2.9 milyon avro. Bir de yüzde 50'lik durumlar var ama ölme eşşeğim ölme cinsinden.
Zvjezdan Misimović: Şimdi kendisine 2. bir şansın verileceği söyleniyor. Bir ölme eşşeğim ölme cisinden olay daha.
Varsın formasında 10 yazmasın..
YanıtlaSilVan Gobbel,Capone,Perez,Song,İliç...
Hiçbiri 10 numara değildi ama on numara futbolculardı!