
Orta sahanın organizasyon anlamında yetersiz kalmasının bir diğer etmeni de Neill ve Culio'lu orta sahada Sabri'nin doğru partner olmaması. Çünkü istikrarsız bir futbolcu ve orta sahada da oynarken bu istikrarsızlığı daha bi gün yüzüne çıkıyor. Eskişehirspor maçının başında kurulan baskı ve devamında gelen gollerde onun getirdiği enerjinin rolü büyüktü ama pas organizasyonu aranan anlarda oldukça yetersiz kaldı. Bu yüzden de Culio bir bakıma maystro rolünde tekti, Neill ise maç boyu rakibin hızlı çıkmasına engel olmaya çalıştı. Durum böyle olunca da maçın çok büyük bir bölümü Kazım ve Stancu devreye giremedi, haliyle de Baros aradığı topları bulamadı. Oysa Hagi, yanlışından dönüp Sabri'yi beke çekerek Yekta'yı oyuna aldığında ise daha bir olgun, kanatları da çalıştırmaya başlamış ve biraz da olsun baskıyı rakibi üzerinde hissettirebilen bir hal aldı.

Yüzde 70'lere dayanan bir topla oynama yüzdesi var, başarılı paslarda Bucaspor'u üçe, dörde katladığımızı görüyoruz ama yukarıda bahsettiğim gibi organizasyon sıkıntısı olunca da Bucaspor gibi bir rakip bile senin karşında daha etkili olabiliyor, önemli pozisyonlar harcayabiliyor. Şunu da eklemek lazım ama, Stancu'nun duran top başarısı çok yüksek. Yan toplarda içeriye harika toplar kesiyor ve bu topların da geneli isabetli, büyük tehlikeler yaratabiliyor. Bu da Galatasaray adına çok önemli bir artı olsa gerek.

GALATASARAY: 1 - BUCASPOR: 0
Stat: Türk Telekom Arena
Hakemler: Kuddusi Müftüoğlu, İsmail Şencan, Serdar Akçer
Galatasaray: Zapata, Serkan (Dk. 56 Yekta), Cana, Servet, Çağlar, Neill, Sabri (Dk. 90+2 Mustafa), Culio, Stancu, Kazım (Dk. 87 Emre), Baros
Bucaspor: Londak, Kamil Ahmet, Serkan, Orhan (Dk. 18 Erman), Mulemo, Onur (Dk. 51 Civar), Ragıp, Erkan, Mendy, Beto (Dk. 61 Cenk), Sercan
Gol: Dk. 76 Culio (Galatasaray)
Sarı Kartlar: Dk. 39 Erkan, Dk. 54 Civar, 90+1 Ragıp (Bucaspor), Dk. 65 Cana, Dk. 81 Neill, Dk. 82 Kazım, Dk. 84 Stancu (Galatasaray)
Maçı seyrederken bir ara Bucaspor ile değil Juventus ile oynanıyor gibi bir hisse kapıldım. 75 dakika oyunu görece forse etme ama gol atamama, forvette bal yapmayan arı misali sağa sola koşular, tribün döven şutlar vs, vs.. Golden sonraki klubeye koşmalı sevinç ise Bucaspor'un sandığımızdan çok daha önemli bir rakip olduğunu, Galatasaray'ın ise "büyüklük" hissini yavaş yavaş kaybettiğini perçinledi adeta. Ayrıca Kazım Kazım'ı geldiğinden bu yana kesintisiz her 90 dakikada o formayı giydirip, Yekta'yı yedek soyunduran bir kenar yönetime "çok büyük futbolcu" idi derim ama "teknik direktör" asla diyemem. Misimoviç meselesi ise işin tuzu biberi.
YanıtlaSil