19 Şubat 2011 Cumartesi

Mekan Oynatmaya Devam Ediyor / Galatasaray 1-0 Bucaspor

Hagi ile Rijkaard'ın 4-3-3'leri arasındaki fark, Hagi'nin orta sahada daha dirençli ve topa basan oyuncularla oynamasından geçiyor. Rijkaard {yetersiz rotasyona rağmen} orta sahanın ortasında Elano gibi Misimovic gibi bir organizatörü mutlaka kullanırdı. Hagi'nin tercihi ise Culio ve Neill gibi pas organizasyonuna da yatkın ama temelde mücadele barındıran isimler. Ama bugün hücumlarda organizasyon anlamında sınıfta kaldık, yeterli değildik. Özellikle de Baros'un 11'e yerleşmesiyle bu daha da ortaya çıktı. Baros'un orta sahanın ortasına kadar gelip hücum başlattığı anlar oldu, oysa Baros'u doğru paslarla buluşturacak Misimovic gibisinden bir futbolcuyla çok daha olgun ataklar izlemek mümkündü.

Orta sahanın organizasyon anlamında yetersiz kalmasının bir diğer etmeni de Neill ve Culio'lu orta sahada Sabri'nin doğru partner olmaması. Çünkü istikrarsız bir futbolcu ve orta sahada da oynarken bu istikrarsızlığı daha bi gün yüzüne çıkıyor. Eskişehirspor maçının başında kurulan baskı ve devamında gelen gollerde onun getirdiği enerjinin rolü büyüktü ama pas organizasyonu aranan anlarda oldukça yetersiz kaldı. Bu yüzden de Culio bir bakıma maystro rolünde tekti, Neill ise maç boyu rakibin hızlı çıkmasına engel olmaya çalıştı. Durum böyle olunca da maçın çok büyük bir bölümü Kazım ve Stancu devreye giremedi, haliyle de Baros aradığı topları bulamadı. Oysa Hagi, yanlışından dönüp Sabri'yi beke çekerek Yekta'yı oyuna aldığında ise daha bir olgun, kanatları da çalıştırmaya başlamış ve biraz da olsun baskıyı rakibi üzerinde hissettirebilen bir hal aldı.

Galatasaray'ın savunmada zaafları belli. Defansın arkasına atılan uzun topların sıkıntı olduğu zaten ortada ve herhangi bir bek savunmamızdan da söz etmek mümkün değil. Hakan Balta yerine Çağlar oynadığında biraz daha umutlandım ama Çağlar'ın maç eksiği büyük. Mendy bir ara orayı koridor yaptı ve buna çara bulamadık. Çünkü alternatif yok, malesef bekler çok büyük sıkıntı. Bucaspor da maç boyunca bu eksiklerden yararlanmaya çalıştı, gol pozisyonları da üretti ama şansın yanlarında olduğunu söylemek imkansız. Gerek duran toplardan, gerekse kanatlardan hızlı geldiklerinde buldukları net pozisyonları var, hatta net pozisyonları Galatasaray'a göre daha fazla.

Yüzde 70'lere dayanan bir topla oynama yüzdesi var, başarılı paslarda Bucaspor'u üçe, dörde katladığımızı görüyoruz ama yukarıda bahsettiğim gibi organizasyon sıkıntısı olunca da Bucaspor gibi bir rakip bile senin karşında daha etkili olabiliyor, önemli pozisyonlar harcayabiliyor. Şunu da eklemek lazım ama, Stancu'nun duran top başarısı çok yüksek. Yan toplarda içeriye harika toplar kesiyor ve bu topların da geneli isabetli, büyük tehlikeler yaratabiliyor. Bu da Galatasaray adına çok önemli bir artı olsa gerek.

Kazanılması gereken bir maçta kazanılan bir galibiyet ve görünüş o ki böyle bir ileri bir geri gibi sezonu tamamlayacağız. TT Arena'da da kolay kolay maç kaybetmeyiz ve Cenk Tosun diye de her hafta haykırmaya devam edeceğiz. Zapata'nın da çok kritik bir top çıkardığını söylemek lazım, bu tip sürpriz gelişmeler görmeye de pek alışık değiliz...

GALATASARAY: 1 - BUCASPOR: 0

Stat:
Türk Telekom Arena

Hakemler:
Kuddusi Müftüoğlu, İsmail Şencan, Serdar Akçer

Galatasaray:
Zapata, Serkan (Dk. 56 Yekta), Cana, Servet, Çağlar, Neill, Sabri (Dk. 90+2 Mustafa), Culio, Stancu, Kazım (Dk. 87 Emre), Baros

Bucaspor:
Londak, Kamil Ahmet, Serkan, Orhan (Dk. 18 Erman), Mulemo, Onur (Dk. 51 Civar), Ragıp, Erkan, Mendy, Beto (Dk. 61 Cenk), Sercan

Gol:
Dk. 76 Culio (Galatasaray)

Sarı Kartlar:
Dk. 39 Erkan, Dk. 54 Civar, 90+1 Ragıp (Bucaspor), Dk. 65 Cana, Dk. 81 Neill, Dk. 82 Kazım, Dk. 84 Stancu (Galatasaray)

1 yorum:

  1. Maçı seyrederken bir ara Bucaspor ile değil Juventus ile oynanıyor gibi bir hisse kapıldım. 75 dakika oyunu görece forse etme ama gol atamama, forvette bal yapmayan arı misali sağa sola koşular, tribün döven şutlar vs, vs.. Golden sonraki klubeye koşmalı sevinç ise Bucaspor'un sandığımızdan çok daha önemli bir rakip olduğunu, Galatasaray'ın ise "büyüklük" hissini yavaş yavaş kaybettiğini perçinledi adeta. Ayrıca Kazım Kazım'ı geldiğinden bu yana kesintisiz her 90 dakikada o formayı giydirip, Yekta'yı yedek soyunduran bir kenar yönetime "çok büyük futbolcu" idi derim ama "teknik direktör" asla diyemem. Misimoviç meselesi ise işin tuzu biberi.

    YanıtlaSil

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir