
İzmir denilince de haliyle aklıma futbol geliyor. İzmir, her zaman büyük bir futbol şehri olmuştur. Göztepe, Altay ve Karşıyaka gibi takımların çok uzun zamandır Süper Lig'den ayrı kalması İzmir'in futbol kimliği anlamında büyük bir handikap olmasına karşı üç büyüklerin daima sığındıkları bir son kale misalidir bu şehir.
Babam önemli bir Fenerbahçe fanatiği olmasına rağmen orada oynanan bütün Galatasaray maçlarına götürdü beni sağolsun. Kendisinin gittiği 2-3 Fenerbahçe maçı ya vardır ya yoktur ama Galatasaray ne zaman İzmir'e adımını atsa ben oradaydım. Yağmurda da, çamurda da.

İzmir'e dair unutamadığım tarih ise 3 Mart 2002 tarihidir. Bir Göztepe karşılaşması. Göztepeli taraftarlar Atatürk Stadı'nı hemen hemen doldurmuştu. Genelde üç büyükler geldiğinde stadın büyük çoğunluğu onlara verilirdi ama bu maç durum farklıydı. Galatasaray'a ise kale arkaları verildi. Biz önce kapalı tribüne geçmiştik ama baktım kale arkasına giden tribün kapıları arada açılıyor ve hemen kale arkası tribününe ışınlandık. Babam da yanımda tabii, 1000 yıllık Fenerbahçeli adam bir kere daha Galatasaraylıların içerisinde. O maçı da 2-0 kaybettik, gerçi sezon sonunda şampiyon biz olduk olmasına ama Göksel Akıncı'nın Ergün Penbe'yi düşürdüğü durumlarıda unutamam. Adam nakış gibi işlemişti bizim sol kanadı, içimi de acıttı tabii o skor.
Ama bu maçın önemi benim için şuradan geliyor. Güvenlik gerekçesiyle Galatasaraylıları 1.5 saat falan staddan geç çıkardılar ve bizler de bekledik. Babamın forsu da staddan erken çıkabilmemizi sağlamamıştı. Galatasaray için 3 saat de bekleriz, ne olacak. Göztepeliler de staddan çıkarken galibiyet sevincini yaşıyorlardı ve İzmirli ibneler İstanbul'u destekler diye bağırıyorlardı. Her Anadolu takımının fix söylemidir bu aslında.
Onlar öyle bağırıyorken hayatımın bir anda içim acıdı. Bu içimin acısı yaşadığım mağlubiyetten ya da bir sonraki maç Beşiktaş'ın bizi yenmesi durumunda önümüze geçecek olmasından falan ziyade kendimi İzmirli gibi hissetmekten kaynaklandı. Oysa ben Samsunluydum. Tamam Samsun coşkum o zamanlar çok daha azdı, çünkü şartlar gereği memlekete bazen 3 senede bir giderdik. Samsun'da da doğmamıştım yani, bu yüzden bir insanda memleket sevgisi o kadar da fazla oluşmuyor. Yılların getirdiği mi bilmiyorum ama ne kadar inkar etsem de artık ben İzmirli gibiydim ve Göztepelilerin öyle bağırması benim içimi acıttı. Altaylılar veya Karşıyakalılar öyle bağırsa yine aynı şeyi mi hissederdim bilmiyorum ama Göztepe sempatizanlığı da böyle bir şeye yol açmış olabilirdi.

İzmir ve futbol. Benim için bütünleşmiş bir kavramdı. Galatasaraylılığımın doruk noktalarına da bu şehirde ulaştım ama Göztepelilerin öyle bağırmasından sonra içim acıyacak kadar da İzmirlileştim. Tabii en önemli başarıları da burada gördük, Uefa Kupası sevincini bu şehirde yaşadık. Hagi'yi çıplak gözle izlemenin güzelliğini burada yakaladık, 5-4'lük Galatasaray - Altay maçını yoğun yağmur altında izlemenin keyfini de.
İzmir vesilesiyle de Göztepe'nin şampiyonluğunu kutlayalım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder