
Ama Seimone Augustus'un durumu biraz daha farklı. Çünkü büyük başarıları da arkasına alınca bir sporcu ve o başarıda da kritik bir rol üstlendiyse gerçekten durum başka oluyor. Euro Cup sürecini hatırlayın ve Augustus'un o başarıdaki önemini. Gerçekten müthiş işler yapmıştı ve takımını da skor anlamında sırtlayan isimdi. Kimi Bayan Kobe dedi, kimi başka birşey ama Augustus gerçeği en azından biz Galatasaraylıların zihnine kazınmıştı.
Sonra şanssız bir sakatlık yaşandı ve Augustus bir sezonunu boş geçirmek durumunda kaldı. O sakatlık yaşanmasaydı da Augustus, geçtiğimiz sezonda da Galatasaray formasını giyebilseydi dedik içimizden. Ama olmadı, malesef oluyor bu tip sakatlıklar. Yine de bu sezon başında takıma geri döndü ve eski günlerini hatırlatsa da üzerinde taşıdığı formanın gururunu bizlere yansıttı. Zaten önemli olan da o. Ruhunu sahaya yansıtmak ve o formayı benimsemek.
Augustus da bunu fazlasıyla yaptı diyebilirim ama herşey düşünüldüğü gibi olmuyor. Bazen şartlar farklı durumları doğuruyor. Şöyle düşünün, Cem Akdağ'ın geçtiğimiz sezon Galatasaray'la yaptıkları ortada. Resmen takımı ipten aldı ve uzun yıllar anlatacağımız bir destan yarattı. Bu performansı da bana göre en azından bu sezonu da görmesini gerektiriyordu ama durum böyle olmadı. İmkanlar biraz daha geliştirildi ve takımın başında Oktay Mahmuti var. Hiçbirimiz de bu duruma itiraz edemedik, Cem Akdağ'ı çok sevmemize rağmen.

Yine de ayrılıklar üzücü, özellikle de Augustus gibi bir ismin ardından. Kadın basketbolunu takip etmeyen isimlerin bile çok sevdiği, inandığı bir sporcuydu. Daha yaşı genç gerçi, ilerleyen yıllarda yollar mutlaka kesişir. Kesişmese bile hatıralar ortada, yapılanlar her zaman baki. Augustus'u da hiç unutmayacağız, umarım ilerleyen kariyeri çok güzel şekillenir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder