18 Mayıs 2011 Çarşamba

Taurasi'ye Sevinirken Gidenin Seimone Augustus Olduğunu Hatırlamak

Oynadığı süreye, buralarda kaç yıl geçirdiğine hiç bakmadan karakter olarak bize benzemekte olan yabancı sporcuları rahat benimsiyoruz. Bunun da ülkemizde birçok örneği var. Pascal Nouma mesela. Beşiktaş'ta toplam oynadığı sezon 2, hatta 1.5 ama hala Nouma bir efsane, öyle de kalmaya devam edecek. Ya da basketbola indirgersek Radoslav Rancik diyeyim. Nouma'ya oranla biraz alakasız bir örnek oldu ama olsun. Basketbolda iki yıl üst üste Galatasaray'da kalabilen nadir isimlerden biri ve alınan galibiyetlerden sonra da Rancik'in üçlü çektirmesinden sonra taraftarlar dağılıyor.

Ama Seimone Augustus'un durumu biraz daha farklı. Çünkü büyük başarıları da arkasına alınca bir sporcu ve o başarıda da kritik bir rol üstlendiyse gerçekten durum başka oluyor. Euro Cup sürecini hatırlayın ve Augustus'un o başarıdaki önemini. Gerçekten müthiş işler yapmıştı ve takımını da skor anlamında sırtlayan isimdi. Kimi Bayan Kobe dedi, kimi başka birşey ama Augustus gerçeği en azından biz Galatasaraylıların zihnine kazınmıştı.

Sonra şanssız bir sakatlık yaşandı ve Augustus bir sezonunu boş geçirmek durumunda kaldı. O sakatlık yaşanmasaydı da Augustus, geçtiğimiz sezonda da Galatasaray formasını giyebilseydi dedik içimizden. Ama olmadı, malesef oluyor bu tip sakatlıklar. Yine de bu sezon başında takıma geri döndü ve eski günlerini hatırlatsa da üzerinde taşıdığı formanın gururunu bizlere yansıttı. Zaten önemli olan da o. Ruhunu sahaya yansıtmak ve o formayı benimsemek.

Augustus da bunu fazlasıyla yaptı diyebilirim ama herşey düşünüldüğü gibi olmuyor. Bazen şartlar farklı durumları doğuruyor. Şöyle düşünün, Cem Akdağ'ın geçtiğimiz sezon Galatasaray'la yaptıkları ortada. Resmen takımı ipten aldı ve uzun yıllar anlatacağımız bir destan yarattı. Bu performansı da bana göre en azından bu sezonu da görmesini gerektiriyordu ama durum böyle olmadı. İmkanlar biraz daha geliştirildi ve takımın başında Oktay Mahmuti var. Hiçbirimiz de bu duruma itiraz edemedik, Cem Akdağ'ı çok sevmemize rağmen.

Augustus'un olayı da buna benziyor. Hedefler şimdi biraz daha büyüdü ve en iyisi olabilmek adına en iyilerle çalışmak gerekliliği var. Keşke bu yabancı kontenjanı gibi sorunlar olmasaydı da Augustus'la yola devam edebilseydik ama Taurasi gibi Dünya'nın en iyisi boşa çıkınca doğal olarak tercih ondan yana oldu. Taurasi'nin Fenerbahçe ile mevzuları onların arasında ama şunu söylemek isterim. Taurasi transferine de karşı çıkmıyoruz, aksine alkışlıyoruz. Çünkü en iyi olma yolunda atılan süper bir adım ve bunların da devamının gelmesi lazım.

Yine de ayrılıklar üzücü, özellikle de Augustus gibi bir ismin ardından. Kadın basketbolunu takip etmeyen isimlerin bile çok sevdiği, inandığı bir sporcuydu. Daha yaşı genç gerçi, ilerleyen yıllarda yollar mutlaka kesişir. Kesişmese bile hatıralar ortada, yapılanlar her zaman baki. Augustus'u da hiç unutmayacağız, umarım ilerleyen kariyeri çok güzel şekillenir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir