Dünya'nın gelmiş geçmiş en büyük atletlerinden biri, hatta yaşayan ekol diyelim kendisine. Kadınlar sırıkla atlamanın yaşayan efsanesidir Isinbayeva. Kırdığı rekorlar, kazandığı madalyalar bir yana yaşam biçimi, aldığı kararlar, iniş ve çıkışları, yarışlar sırasındaki psikolojik konumu falan derken Isinbayeva kendi ekolünü yaratmıştır aslında.
Dediğim gibi ama, inişleri ve çıkışları çok fazla. Isinbeyava dediğimiz zaman Bolt vari bir madalya garanti söylemini kullanamayız. Isinbayeva istediği sürece kazanır, orası ayrı ama bu istemesine o günkü psikolojik konumu karar verir. Bugün Olimpiyatlarda ya da Dünya Şampiyonasında sıfır çeker ama bir hafta sonra bir Diamond League yarışında dünya rekoru kırar. Bu yüzden de onun kazanması, kaybetmesi, bronz madalya alması falan beni pek de fazla şaşırtmaz.
Uzun bir ayrılığın ardından gelmişti Londra 2012'e aslında. Final seçmeleri için yarıştığında da altının en büyük adayı benim mesajını veriyordu ama 4.70'i geçemedi bugün. Oysa bu yıl salon yarışlarında yaptığı 5.01'lik bir derece var, açık havada iyi izlenim vermiyordu ama yine de altını kazanır diye bekliyorduk. Bu açıdan sürpriz diyebiliriz.
Bu oyunlarda Isinbayeva adına mesaj vermek önemliydi, bu yüzden de altın madalyayı kazanması dünya rekoru kırmasından çok daha önlerde geliyordu diyebilirim. Rekor beklentim zaten yoktu ama bronzda kalması şaşırttı. Atlayış tekniğiyle ilgili bir sıkıntı aslında, yükselme ile ilgili bir sorunu yok, yine herkesden çok daha fazla yükseliyordu ama iniş anında bar'ın gerisine vücudunu bir türlü atamadı. Uzun ayrılıklarında da önemi büyük tabii, 11 aydır piyasada yoktu kendisi ve bu sefer geri dönüşü istediği gibi olmadı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder