5 Aralık 2012 Çarşamba

Aydın Yılmaz Denildiğinde Akıllara Kim Gelir?

Kendisini önceleri kendi blogundan, daha ağırlıklı olarak ise twitter'dan takip ederdik ama önce blogunu kapattı, sonrasında da twitter'dan uzaklaştı. Kendisine facebook'tan ulaşmak mümkün ama twitter'da da görmek istiyoruz kendisini, umarım kısa zamanda geri döner. Ama bu süre zarfında yazılarını, görüşlerini hala takip etmek mümkün. Onu son yakaladığımda Galatasaray TV'de Premier Lig'i yorumluyordu, eurosport.com'da da yazılarını okumak mümkün. Can Mutlu ile çok güzel bir söyleşi yaptık, Galatasaray üzerine konuştuk ve büyük keyif aldım.


Önceleri seni blog dünyasından takip ederdik, devamında twitter'da, Eurosport gibi sitelere yazdığın yazılar, yaptığın bahis yorumları derken en son Galatasaray TV'de Premier Lig'i yorumlarken gördüm. Blog dünyasında tanıdığımız Can Mutlu ile bugün arasında önemli bir değişim var yani, sen kendini bizlere tanımlamak istesen ne söylersin?

M. Can Mutlu: Değişim değil de gelişim diyelim. Bende bir değişiklik yok; hala futbol hayatımın tam ortasında, hala yıllardır ilgilendiğim alanlarla ilgileniyorum. Aradan geçen zamanda daha çok okudum, izledim, dinledim. Yerimizde sayamayacağımız bir zamanda yaşıyoruz. Hep daha ileri gitmek gerek, daha fazlasını yapmak, daha fazlasını istemek gerek. Çok çalışmak gerek. Futbola harcadığım zamanın karşılığını alıyorum diyebilirim. İyi insanlarla, verdiğimiz emeği gören, takdir eden, bu emeğin karşılığı olması gerektiğine inanan insanlarla birlikteyim. Onların desteği ile güzel şeyler oluyor, umarım devam eder. Zira futbol, müzik ve edebiyat ile birlikte uğraşmaktan en keyif aldığım şey.

Galatasaray'a hızlı bir geçiş yapalım aslında. Önce genel bir soru. Sezon başında yeni transferlere de bakarak düşündüğün Galatasaray, bugün hangi noktadaydı? Sence şu ana kadar geçen süreç Galatasaray adına başarı mı yoksa daha iyisi mümkün müydü?

M. Can Mutlu: Ligde lideriz; Şampiyonlar Ligi'nde, Avrupa'da devam ediyoruz, kupa başlıyor. Hedeflenenler bunlardı sanırım sezon planlaması yapılırken. Pek tabii kayıplar yaşıyoruz ama dünya üzerinde çarşamba-pazar maç yapan her takımın yaşadığı sorunlar bunlar. Manchester United, İstanbul'a gelmeden önce Norwich City'ye kaybetti ama bizim Karabük'e kaybetmemiz daha büyük olay oluyor. Bunlar önemli değil.

Önemli olan Mart sonunda, Nisan başında yarışın içinde olabilmek. Galatasaray UEFA Kupası'nı kaldırırken de güle oynaya şampiyon olmamıştı, sıkıştığı dönemler olmuştu. İnsanların hafızaları biraz sıkıntılı, biraz da o dönemin şaşaasından sanırım. Bir de anlık tepkiler bizim kimliğimiz; internetin mevcut haliyle, sosyal medya ile de tepkileri direk gözlemleme şansımız oluyor. Tepkiler birleştikçe anlamsız büyüyor. Başımızda bu üç kategoriye de takımı hazır tutacak, konsantre tutacak bir teknik adam var, endişelenmenin pek anlamı yok.

Her zaman daha iyisi mümkün. Ama bunun için zamana ihtiyaç var. Sürekli yıkıp yeniden yaparak bir yere varmamız zor. Günlük yaşıyoruz, günlük yaşanmasını eleştirdiğimiz halde günlük yaşıyoruz. Transferlerde de aynı durum geçerli. Zamanla daha iyi olacaktır her şey. Bu yapıya devam etmek, desteklemek gerek.

Müthiş bir goygoy döndürdük Felipe Melo için. Hatta puma sınırlı sayıda Felipe Melo kaleci eldivenleri dahi çıkarıyormuş, yakında Gsstore de bu konuda adımlar atar. İki sorum olacak. Elazığspor maçında 10 kişi kalınca takım, kaleye kim geçer sorusunda ilk aklına gelen isim senin de Melo mu oldu ve o kurtarışı Melo'yu moral anlamda da aramıza katar mı? İkinci soru ise biraz daha genel, Felipe Melo'nun son iki maça kadar aramızda olmaması, gösterdiği kötü performanslar sadece yazın yaptığı uzun tatille mi açıklanabilir?

M. Can Mutlu: Açıkçası o an kaleye kimin geçeceğinden ziyade, sahada neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordum. Muslera'nın duraksaması şaşırttı, durup dururken pozisyon yememiz  kızdırdı. Melo daha önce de benzer bir durumda kaleye geçmişti ama herhangi birini düşünmedim o an. Yalnız penaltı atılmadan hemen önce ev arkadaşımla birbirimize "oğlum kurtaracak galiba" dedik. Güzel bir andı.

Yazın yaptığı tatilin etkisi tabii ki çok büyük. Fizik olarak hazır olmadığınızda koordinasyon sorunları yaşarsınız. Hamle zamanlamalarınızda sıkıntı yaşarsınız. Sahada istediklerinizi yapamazsınız. Melo oyundan keyif aldığında üstüne koyan bir oyuncu ve mevcut durumu onun üzerinde baskı yaratıyordu açık şekilde. 
Manchester United maçına mental olarak iyi hazırlamış kendisini ve maç içerisinde üzerine koyarak ilerledi. Hala vakti var ama. Antrenman ile de alakalı değil sadece bu; maç kondisyonu başka bir şey. Engin Baytar 3 ay sonra sahada ama o da alışık olduğumuz şeyleri yapmaktan uzak. Oynayarak bazı şeyleri başka bir seviyeye çıkarabilirsiniz. Melo gibi, Engin'in de takıma dönmesi ve form tutması son derece önemli.

Formasyon tartışmaları da türetiliyor aslında. 4-4-2'yi başarıyla uygulamış ve şampiyon olmuş bir Galatasaray vardı geçen sezon. Bu sezona baktığımızda ise sanki aynı verimlilik yok ama 4-4-2 üzerinde ısrar eden bir Galatasaray var. Hamit Altıntop, Melo ve Selçuk İnan orta sahasından oluşan bir 4-3-3 düşündüm ben hep, hatta Elazığspor maçının ikinci yarısında da denenen formasyon bu oldu sanki ve başarılıydı da. Sen bu formasyon tartışmaları üzerine ne söylemek istersin?

M. Can Mutlu: Sistemleri sayılardan ibaret zannetmenin sıkıntılarını yaşıyoruz. Formasyonlar ipuçları veriyor elbette ama sahadaki felsefeyi anlatmak konusunda bir o kadar belirsiz aslında. Geçen sene önde topu tutan, orta sahaya gelen iki forvet oyuncusu ile oynuyordu Galatasaray. Bu yıl ise çoğunlukla iki tane koşu yapan forvet oyuncusu var. Birine 4-6-0 yakıştırması yapabilirsiniz. 

Kaldı ki standart bir 4-4-2 de değil bu, kenarlarında iç oyuncularının kullanıldığı, bu sayede orta sahadaki zaafların tolere edildiği bir diziliş tercih ediliyor. Yani oyuncu tercihleri, oyunculardan istenenler, vs vs. Sayılardan çok daha fazla parametre var sahanın içinde ve "burada bu olmaz" tipi çıkışlar bana bir insanın yalnızca futboldan anlamadığını gösterir.

En azından dizilişleri çok yanlış anlamış diyebilirim. 4-3-3, 4-1-4-1 hocanın geçen sene başında denediği dizilişlerdi ve uzun vadede yine görebiliriz, neden olmasın. Uygulama iyi olduğu sürece sorun yok; bunların hepsinde amaç orta sahayı rakipten almak, hepsinde hücumda ve savunmada dengede olmak. Nasıl uyguladığınız sizin yerinizi belirliyor.

Can Mutlu dediğimizde aklımıza gelen ilk isim Aydın Yılmaz oluyor doğal olarak. Benim zamanında işi dayandırdığım nokta 7 numaranın işgaline kadar gitti. Göremiyordum Aydın Yılmaz'da bir şey, ısrarla yerinde saydı ama şans da buldu, ondan vazgeçemedi kimse. Taa ki geçen sezon Mersin İdman Yurdu deplasmanında Fatih Terim'in Aydın Yılmaz'ı kazanma harekatına kadar. Kazandı da, bugün önemli bir rotasyon ismi oldu. Sanırım Aydın Yılmaz'a inanan da bir sen bir de Terim oldu. Sen ne görüyordun bu adamda, o kötü günlerinde de bu kadar umutluydun?

M. Can Mutlu:  7 sene futbol oynadım amatör kümede. Çok yetenekli bir oyuncu değildim. Ama gözlem becerime güvenirim. O zamanlarda da sahada kimin kimden farklı olduğunu anlayabiliyordum. Bazı oyuncular vardır, ayağında top olmasına gerek yok, koşarken bile farkını belli eder. Ya da Burak gibi, sadece anatomisi ile ayrılır diğerlerinden. Aydın da öyle. Konyaspor maçı, vs değil benim onda ısrarcı olmamın nedeni. 

İBB Spor'da kiralıkken 70 civarı girdiği bir Trabzonspor maçı vardı. Maça göz ucuyla bakıyordum, Aydın'ın girdiğini görünce dikkatli izlemeye karar verdim. Kendi ceza sahasının önünden topu aldı, verkaç yaptı, 2 kişiyi geçti ve rakip ceza sahasının önünden attığı şutu kaleci kornere çeldi. Sihirli anlar vardır futbolda; onlardan biriydi bu. Aydın, tüm becerilerini 8-10 saniyelik bir pozisyonda gösterdi orada. Bu tip hareketler tesadüf değildir; koordinasyon, teknik beceri, topla birlikteyken patlama, verkaç, karar verme. Aydın hepsine sahip olduğunu gösterdi o an. 

Şimdi ortalama bir yere geldi herkesin gözünde, en azından eskisi kadar burun kıvırılmıyor. Hala beklentilerimin altında, bundan fazlasını yapabilecek kapasitede Aydın. Yavaş ilerliyor ne yazık ki ve 25 yaşına geldi. Daha iyi olabilirdi, hala da olabilir. Gerekli vasıflara sahip. 

Sadece Aydın değil, ben Semih için de benzer şeyleri yazdım. Altyapı sevdalısıyım ama körü körüne de her gelene iyi olacak demem. Burada Aydın'a karşı verilen tepkilerde hatalı olan şu; 25 kişilik bir oyuncu kadrosunun tamamı A klas oyunculardan oluşmaz. A, B ve C sınıfı oyuncular vardır ve bu oyuncuların görevleri bellidir. C Sınıfı oyuncular bizim çocuklar olsun, kenarda otursun, görev verildiğinde oynasın. Nesi kötü bunun? Hem ekonomik olarak daha iyi, hem de aşağıdaki gelecek nesle bir mesajdır bu. 

Böylece onlar da bilirler bu yapıda yer alabileceklerini, çalıştıklarında daha iyi yerlere gelebileceklerini. İnsanlar bunu anlamamakta ısrarcı; City gibi 25 tane adama 500 milyon Euro bonservis ödeyebilecek durumumuz yok bizim.

 

Burak Yılmaz'ı da sorayım. Transfer olurken, belki 20 golün altında kalacak ama verimlilik anlamında Selçuk İnan misali kendisini aşacak dediğim bir futbolcu olmuştu, özellikle de Şampiyonlar Ligi performansına bakarak bu oldu sanki. Henüz de yolun başında sayılırız. Sen Burak Yılmaz için ne düşünüyorsun, yaşı 27 olmasına rağmen elit diyebileceğimiz kategoriye girebilir mi ve geleceği nasıl şekillenir?

M. Can Mutlu:  Burak geç büyüdü yalnızca. Çalışması gerektiğini geç öğrendi. Eskişehir, Antalya ve Manisa'da sadece düzenli oynaması onun İstanbul'a, Trabzon'a transfer olmasına yetti. 3 sene önce addedildiği gibi yeteneksiz olsa, nasıl olabilirdi bu? 

Muhteşem bir fiziği var; Şenol Güneş'in de dediği gibi, Burak'a baktığınızda sporcu görüyorsunuz. Eksik yanlarını geliştiriyor. Eskiden bu kadar hava topu alamazdı, şimdi düzgün vuramasa bile o hava toplarını rakibine bırakmıyor. Ki Antep ve Cluj maçlarında bu konuda ne kadar ilerlediğini gösterdi. 

20 golü geçer. Galatasaray tam olarak oturamadı; oturduğunda 40'ı da geçer. Bu yaşlarda parlayan çok fazla yıldız oyuncu var. Burak da çalışmayı bırakmazsa, olabilir neden olmasın.

Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi yolu için ne düşünüyorsun. Önümüzde Braga maçı var ama 2. tur ihtimalimiz de oldukça yüksek. Söylendiği gibi çeyrek final güçlü bir ihtimal midir ve Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi'ndeki konumu beklentinin hangi noktasında?

M. Can Mutlu:  Şampiyonlar Ligi bir alışkanlık işi ve biz çok uzak kaldık. Benim için Avrupa Ligi'ne gitmek ön plandaydı hep; kadromuzun durumu, takım oyunu seviyemiz, rakipler Avrupa Ligi'nde bir şeyler çıkarabileceğimiz seviyede çünkü. Bir iki takviye ve hava ile sonuna kadar gidebileceğiniz bir yarışma Avrupa Ligi. Bizde de o altyapı var. Ama şu an işler değişti. Şampiyonlar Ligi'nde devam edeceksek, biraz kura şansına ihtiyacımız var gibi duruyor. Son 16 da bu kadar sene sonra Şampiyonlar Ligi'ne katılmış bir takım için gayet başarılı. 

Futbolcu bazında baktığımızda, kimler senin adına beklentinin çok üzerine çıktı ve büyük hayal kırıklığı oldu?
M. Can Mutlu: Geçtiğimiz yaz transfer konuşulurken Melo ve Selçuk'un hep böyle devam edemeyeceğini söylediğimde tepki çekmiştim ama bunlar futbol gerçekleri. İkisi de halen kendi seviyesinin altında.
Hayal kırıklığı diyemem ama. Formlarını bulacaklardır, önemli oyuncular, formsuz dönemler de var bu oyunda. Amrabat'ın takım oyununa adaptasyonu biraz uzadı. Umut beklediğimi verdi. Yekta'dan ve Riera'dan çok memnunum. İkisi de kendisini hazır tutmuş, çok iyi işler yapıyorlar. 

Transfer söylentileri şimdiden büyüyor. Aykut Demir, Quaresma, Alper Potuk, Kerim Frei, Gökhan Töre gibi isimler konuşuluyor. Sormak istediğim aslında şu oyuncu gelir mi, şu nasıl olur gibi değil de Galatasaray'ın sana göre ara transferde transfer ihtiyacı var mı ve eğer varsa hangi tarz isimler Galatasaray'ı kısa vadede yukarı noktaya taşıyabilir?

M. Can Mutlu:  Alınabilecek isimler belli iç piyasadan. Alper önemli bir oyuncu ama törpülenmesi gerek. Gökhan Töre'yi herkes konuşuyor ama kaç kişinin geçtiğimiz sezonu izlediğini ya da Gökhan ile ilgili haberleri takip ettiğini merak ediyorum. Ne kadar tanıyorlar Gökhan'ı? Yoksa akıllarda hala Tabata'ya attığı çalım mı var? 

Transfere her zaman ihtiyaç var, çünkü her zaman daha iyisi vardır. Fırsatın varsa da alacaksın. Kim olur, bu teknik heyetin bileceği iş. Hoca forvet arıyorsa benim savunma oyuncusu lazım demem abes olur çünkü.

Basketbolu da yakından takip ediyorsun. Sezon başında Oktay Mahmuti ayrılığı için ne düşünmüştün ve devamında gelen Ergin Ataman tercihi? İzlenen yol doğru muydu sana göre? Çoğu taraftar hala bu durumu içine sindirememiş durumda.

M. Can Mutlu: Biz işin bir tarafını görüyoruz ve sadece ona göre hareket ediyoruz. Oktay Mahmuti'nin alacağı ücret üzerinde durmuyor mesela kimse; piyasadan, tepki gösterenlerin ne kadar haberi var? İzlenen yolda sıkıntı muhakkak vardı ama ben çok tepki göstermedim. Ortada net bir başarısızlık var çünkü. Fenerbahçe ve Efes'in olmadığı sezonda 7 oyunculu takıma şampiyonluk vermek, üstelik koca sezonda sürekli karşılaşıp aynı rakibe sürekli kaybetmek. Başarısızsanız gidersiniz, daha başarılı olacağı düşünülen bir isim gelir. Ergin Ataman daha başarılı olan isim durumunda şu an.

Galatasaray Medical Park adına genel bir değerlendirme istesek ne söylemek istersin? Ligde şampiyonluk ihtimali sence nasıl, kimlerle çekişiriz, Euro Cup şampiyonluk ihtimali ve sence de sıklıkla bahsedilen oyun kurucu olayı {Arroyo ihtimali gibi}. Beklentilerin neler?

M. Can Mutlu:  Çok şanssızlık yaşıyoruz sezon başından beri. Domercant'ın sakatlığı geldi bir de son olarak. Göksenin'in eksikliği hissediliyor, neyse ki dönüyor. İyi bir takım kurduk ama bazı pozisyonlarda net oyuncularımız yok. İyi bir guard'a ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum, Arroyo olabilir bu isim pek tabii. Lakovic'in ayrılması gerekli ama öncelikle. Hücumda tıkandığımız anlarda sadece Hawkins'e bakar durumdayız. Arroyo bu sorunu da çözecektir ama o da sağı solu belli olmayan bir oyuncu. Sezon başında Nick Calathes'i alabilsek güzel olabilirdi. Beklemek lazım biraz daha.

Bizleri kabul ettiğin için çok teşekkür ediyoruz ve son olarak neler söylemek istersin?

M. Can Mutlu:  Ben teşekkür ederim. Söyleyecek çok bir şeyim yok. Sadece insanlar bunun bir oyun olduğunu, içinde kazanmak kadar kaybetmenin de olduğunu unutmasınlar. Her yenilgiden sonra takımı yerin dibine sokmasınlar, oyuncularına sahip çıksınlar. Oyunu güzel kılan şey iki sonucun da olmasıdır. Kaybetmek daha çok motive eder, daha iyi şeylerin ortaya çıkmasını sağlar.

1 yorum:

  1. konyadan beri aydın ve ferhat bekleyeni seveni inananı biriyim artı bir olarak yazabilirsiniz

    not: iş bu şahıs aydının içinde en az messi potansiyelinde bir şeyin olduğunu düşünmektedir.(potansiyel dedim yetenek dedim kumaş dedim füle dedim artık ne isim koyarsanız) hah ama işte o mental eksiklik o özgüven eksikliği belki de altyapıda önem verilmemesinden oluşmuş silik kişilik en büyük engel bu yeteneğin önünde.

    YanıtlaSil

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir