Röportaj dizisinde sırayı Alex Telles alıyor. Geçtiğimiz sezonun ara transfer döneminde kadroya kattığımız isimler içerisinde en büyük transferimiz ve en çok şans bulan isim. Hem Alex Telles'in dünü, bugünü ve yarını hem de Felipe Melo'nun Brezilya Milli Takım'a seçilmeme durumuyla ilgili işin uzmanına gittik ve sevgili Alper Öcal'dan bizlere yardımcı olmasını istedik. Kendisine çok teşekkür ediyoruz..
Galatasaray'da scout ağından bahsediliyor ve başarılı işler de yaptıklarını düşünüyorum. Mancini'nin de genç futbolcu konusunda ne kadar istekli ve bu tip transferlere açık olduğunu biliyoruz. Alex Telles de bu tarz transferlerden biri ve önemli bir yatırım olarak görünüyor. Alex Telles'in transfer olduğunu öğrendiğinizde siz neler düşündünüz ve bu transfer Türkiye şartlarının neresinde?
Alper Öcal: Alex Telles benim izlediğim ilk maçından itibaren birinci sınıf
potansiyel gördüğüm bir oyuncu ve bunu henüz ismi dahi Galatasaray ile
anılmaz, Lig Tv'de maçlarını anlatırken sabaha karşı izleyenlerin
bileceği üzere pekçok defa dile getirmişliğim var. Türkiye'ye bırak
transfer olmayı, isminin dahi geçmesi beni çok heyecanlandırmış ve
şaşırtmıştı. Alex Telles transferinin önemini sorduğun bağlamda anlamak
için birden fazla boyutta irdelemek lazım.
Trend futbolda oyun artık çok dar alanda oynanıyor, takımlar daha kompakt olmak zorunda. Takım savunmasında hücumcuların katkısı bu yüzden ne kadar önemli hâle geldiyse ve forvetlerin rolleri dönüşüp gol atmak dışına çıktıysa savunmacılar için de aynısı geçerli. Zira hücumda başarılı olabilmenin yolu hareket kabiliyetiyle, alan yaratmakla ve o alanı en çabuk şekilde değerlendirmekle doğru orantılı. Savunma yapmak, oyunda topsuz da mümkün. Hücum değil. Daha fazla yetenek ve beceri istiyor. Bunu kendi kalesine en yakın yerde oynayan oyuncularda bulmak daha zor. Topu oyuna sokabilen, pasör stoperler bu yüzden çok değerli hale geldi. Kanat beklerinden de hücuma genişlik ve derinlik sağlamak için kat etmeleri, adam eksiltmeleri isteniyor. Oyunda fark yaratmanın en kestirme yolu bu ve Brezilya bu bağlamda global bir marka. Sistemleri bunun üzerinden yükseliyor. Türk futbolu ise bu bilince henüz ulaşabilmiş değil. Galatasaray' teknik ve scout ekibinin gösterdiği vizyon hem taktik hem de adres açısından takdir edilmeli.
Trend futbolda oyun artık çok dar alanda oynanıyor, takımlar daha kompakt olmak zorunda. Takım savunmasında hücumcuların katkısı bu yüzden ne kadar önemli hâle geldiyse ve forvetlerin rolleri dönüşüp gol atmak dışına çıktıysa savunmacılar için de aynısı geçerli. Zira hücumda başarılı olabilmenin yolu hareket kabiliyetiyle, alan yaratmakla ve o alanı en çabuk şekilde değerlendirmekle doğru orantılı. Savunma yapmak, oyunda topsuz da mümkün. Hücum değil. Daha fazla yetenek ve beceri istiyor. Bunu kendi kalesine en yakın yerde oynayan oyuncularda bulmak daha zor. Topu oyuna sokabilen, pasör stoperler bu yüzden çok değerli hale geldi. Kanat beklerinden de hücuma genişlik ve derinlik sağlamak için kat etmeleri, adam eksiltmeleri isteniyor. Oyunda fark yaratmanın en kestirme yolu bu ve Brezilya bu bağlamda global bir marka. Sistemleri bunun üzerinden yükseliyor. Türk futbolu ise bu bilince henüz ulaşabilmiş değil. Galatasaray' teknik ve scout ekibinin gösterdiği vizyon hem taktik hem de adres açısından takdir edilmeli.
Alex Telles özelinde bakarsak durum daha dramatik.
20 yaşında, sadece 1 sezon birinci lig tecrübesi olan, milli takım
kariyeri bulunmayan ve Türkiye'de tanınmayan yıldız statüsünden yoksun
bir futbolcuya, devre arasına 8 puan geride girip Şampiyonlar Ligi'nde
Chelsea ile oynayacakken 6 milyon € verilmesi büyük risk ve cesaret
işiydi. Brezilya liginin en iyi beki seçilmiş olması, ileride çok daha
fazla paraya satılabilme ihtimali yüksek olmasına rağmen ülkenin
ortalama taraftar profiline ve futbol otoritelerine bunu anlatmak çok
zordu. Transfer uzadıkça riskin çapı daha da genişledi, beklenti de
yükseldi.
Kısacası Shakhtar ya da Benfica için rutin ama
Türkiye için her açıdan transferde bir ilkti. Alex Telles'in başarısı
sadece kendisi ve Galatasaray için değil toplamda bir transfer modelinin
de başarısı ya da başarısızlığı olacağı için çok önemliydi.
Bu yaşta bir futbolcu için erken bir değerlendirme olabilir ama Alex Telles'in ara transferler arasında en çok forma şansı bulan futbolcu olduğunu görüyoruz. Sizce Galatasaray formasıyla nasıl bir dönem geçirdi ve şu aşamada beklentilerinizin neresinde?
Alper Öcal: Alex Telles az önce belirttiğim hususta beklentimin ötesinde, umut
vadeden, çok parlak bir başlangıç yaptı. Hemen kalitesini gösterdi.
Hazır gelmesi, Galatasaray'ın o mevkide çektiği sıkıntı en büyük
avantaıydı ama daha sonra dezavantaja dönüştü. Zira Gremio'da 50 maç
oynadığı bir sezondan sonra hiç dinlenmeden Süper Lig sertliği ve
Şampiyonlar Ligi temposuna girip yine dinlenmeden devamlı oynayınca
sezonun son bölümünde düşüşe geçti. Takımın genel oyun kalitesi de
açıkçası onu bir üst seviyeye çıkaracak ya da formsuzken hatasını
taşıyacak düzeyde değildi. Yine de toplamda iyi bir sezon geçirdiğini
düşünüyorum. Teknik ve taktik açıdan katkısı bir yana mental açıdan da
Galatasaray tribünlerinin baskısıyla iyi mücadele etti. Ezilmedi.
Alex Telles'in Galatasaray'daki geleceğini nasıl görüyorsunuz, bu futbolcunun potansiyeli ölçüsünde gelebileceği en iyi nokta sizce neresi?
Alper Öcal: Alex Telles'in atletik çatısını geliştirmesi, çabukluğunu ve
esnekliğini kaybetmeden kaslanması, güçlenmesi, kalınlaşması gerekiyor.
Chelsea eşleşmesinde Ivanovic karşısında vücut vücuda oyunda bu eksiği
fazlasıyla göze çarptı. Bu gelişimini tamamladığı zaman tempo ve
devamlılık sorunu kalmayacağı için hücumcu beklerin en büyük sorunu olan
savunmaya dönüş ve kademe konusundaki görünen eksikleri de bağlı olarak
minimuma inecektir. İtalyan bir teknik adamla çalışması savunma ve
pozisyon anlamında taktik bilgisini maksimuma çıkarmak için büyük şans.
Konumuz Alex Telles ama çok sorulduğu için bu konuyu da size sormak istedim. Felipe Melo'nun Brezilya Milli Takım'ına çağrılmaması en azından ülkemizde çok konuşuldu. Siz bu tercih için ne düşünüyorsunuz, Felipe Melo'nun bu sezon geçirdiği sezon Milli Takım adına yeterli miydi?
Alper Öcal: Felipe Melo tempo, fizik, sertlik ve devamlılık olarak ligimizin en iyi
merkez oyuncusu. Galatasaray'ın da mevcut kadroda mevki gözetmeksizin
en iyisi. Ligdeki performansıyla bunu gösterdi zaten. Öte yandan
Brezilya'nın mutlak şampiyonluk istediği kupada, gruplar sonrası birinci
sınıf takımlarla oynayacağı maçlar için ölçü olabilecek, Şampiyonlar
Ligi'nde temponun zirve yaptığı Real Madrid ve Chelsea maçlarında
rakiplerine göre birebirde o bile vasat göründü. Kaldı ki, o mevkide
Fernandinho, Ramires, Hernanes gibi çok daha iyi liglerde, zirve
kovalayan takımlarda düzenli oynayıp iyi sezon geçirmiş futbolcular dahi
Scolari'nin rotasyonunda zor forma buluyor, kenarda bekliyor. 2010
çeyrek finalinde, Hollanda maçında Brezilya baskıyı kurmuş ve
beraberliği yakalayacak oyunu oynarken Robben'e yaptığı gaddarca,
sorumsuz faul sebebiyle atıldıktan sonra da çok tepki toplamıştı. Sırf
Santos'ta oynadı diye Sao Paulo'nun stadında oynanan maçta Neymar'ı
yuhalayacak kadar kindar bir taraftardan bahsediyorum. Melo'nun
çağırılmaması her açıdan gayet doğal ve mantıklı. Galatasaray
taraftarının tepkisi duygusal.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder