31 Ocak 2016 Pazar

Hücumun Farkı "İştah", Galatasaray 3-1 Gaziantepspor


İyi günde kötüyü konuşarak başlayayım. Takım savunması kötü, geriye dönüşler sorunlu ve mevcut kadroyla da bunu çözmek için pek mümkün görünmüyor. Sneijder'i sola atıp, Bilal Kısa'yı orta sahaya çekmek bir ihtimal. Tabii 4-3-3 içerisinde konuşuyorum. 
 
Diğer ihtimal ise stopere Denayer'i yazıp Chedjou'yu yine orta sahaya çekmek. Ama bu da büyük fark yaratmayacak, nitelik artmayacak. Bir Donk daha demek bu orta sahada. Üçüncü ihtimal ise orta sahaya dinamizm anlamında Carole'yi çekmek ama akıllara geleceğini düşünmüyorum. Bu düzen devam eder, Galatasaray da hücumda bugün olduğu gibi oynarsa futbolu keyif verir ama sonuca ulaşmak zor.

Bugün futbol keyif verdi, nedeni de oyun iştahı. Osmanlıspor karşısında sergilenen ruhsuz görüntüyle bugünü kıyasladığımda çok fark var. 70 dakika boyunca müthiş bir tempo uyguladı Galatasaray. Orta sahada Sneijder'ine kadar her dakika bastı, ısırdı, hızlı çıktı ve sonuca gitti. Hücum için özellikle Sinan Gümüş'ün yarattığı fark büyük ki Linnes'in kaç tane bindirme yaptığını sayamadım. Sağ tarafı iyi kullandı Galatasaray, özellikle bu ikili büyük fark yarattı ki ilk oynadıkları maç olmasına rağmen.
 
4-3-3'de ısrar edilecek gibi, Sneijder sol iç orta saha gibi oynuyor ve bugün çok istedi. Selçuk İnan'ı da oyunun iki yönü için yazarım ama Sneijder'in topla dikine çıkışları çok etki etti. Geriden oyunu iyi okudu, yönlendirdi ama hücumda bitirici etkiyi gösteremedik. Umut Bulut & Podolski değişimi hem oyun aklı hem de bitirici kalite anlamında daha büyük etki yaratır ve Sinan Gümüş'ü sağda kullanmak nihayetinde sol açık Podolski demek. Sneijder'i de sol içte izlerken, Sneijder & Podolski uyumu büyük keyif verir ama Burak Yılmaz'ın da toparlamasını umuyorum. 

Daha farklı olabilirdi şu maç, inanılmaz goller kaçtı ve başrol Burak Yılmaz & Umut Bulut ikilisi. Burak Yılmaz ısrarla savunma arkası koşulara odaklı. Bugün çok sprint attı, denge de kısmen bozdu ama repertuar dar. Umut Bulut da önde basıyor, mücadele ediyor deniliyor ama bugün kaçırdığı net pozisyonlar var. Beklediğim bitirici etki ve hücumda forvetlerin fark yaratabilmesi. Bu anlamda Podolski'yi özlemle bekliyorum.

Her şer'de de hayır var, bugün bir kanat oyuncusu almış olsaydık büyük ihtimalle kesilen isim Sinan Gümüş olacaktı ama şu an onu kazanmaya oynuyoruz. Takıldığım bazı noktalar var, forvetin duvar olmasını bekledi bazı pozisyonlarda, ikiye bir yapıp içeri girmek için ama Burak Yılmaz sadece pas bekliyor. Buna rağmen uzun zamandır Galatasaray forması giyen bir kanat oyuncusu (bitiriciliği bir kenera bırakıp, kreatif etki anlamında) bana böyle keyif vermemişti. Umarım devam eder, yolu çok uzun. Linnes'le birlikte yeni bir ikili izleyebiliriz.

Gaziantepspor, Galatasaray temposuna karşı koyamadı ve Galatasaray bugün hücumuyla kazandı. Rakibin çok fazla pozisyonu da yok. Onların da hızlı çıktığı, geriye koşmakta zorlandığımız anlar oldu, orta sahayı da rahat geçtiği anlar var ama attıkları gole baktığımızda bireysel hatalardan kaynaklı bir pozisyon ki klasik Galatasaray savunması. Muhammet Demir onlar adına sadece bir forvet değildi, orta sahaya kadar gelip oyun kurucu görevini de üstlenen, hücumu yönlendiren bir futbolcuydu ama liderlerini kaybettiler. Habibou ise Rodallega gibi. Onu beslemek ve koşturmak lazım. Farklı bir yere doğru evrilecekler.

Alperen Uysal da umut verdi bana. Altyapısından Eray İşcan misali kaleciler çıkarabilen bir takım için Alperen Uysal önemli bir isim ama bir hata var. Karcemaskas gibi bir kalecinin arkasına kiralık olarak gönderilmemeliydi. İyi bir kaleci, potansiyeli var ve 3 gol yemesine rağmen Galatasaray'a karşı da iyi oynadı ama ligde yine yedek oturacak. Daha fazla oynayabileceği bir takımda gelişmesi iyi olabilirdi.

Türkiye Kupası'nda yola devam. Ligde işler iyi gitmiyor derken Türkiye Kupası, Mancini döneminde olduğu gibi telafi olabilir ve bugün çıkan kadroya bakınca da garantiye oynadık (kaleci rotasyonu dahi gelmedi). Kupayı almak için Galatasaray tüm şartları zorlayacaktır, umarım başarılı olur..

Vizyon, Akhisar Karmaşası Altında Kaçan Niasse


Ilgaz Çınar ağabeyimiz zamanında çok güzel söylemiş; "Niasse, Akhisar'a geldiğinde bizim kulüpler uyuyor diyen taraftar şimdi kendi takımına geliyor diye oyuncuya burun kıvırıyor."
 
Akhisar döneminde övüyorduk, nereden buldular bu adamı diye söylendiğimiz bir isimdi. En azından benim için öyle. Genç, ucuz ve kaliteli ayakları arar, scout vurgusu yaparız ama Akhisar'ın yaptığı iyi işlerden biri de Niasse'ydi ki 5.5 milyon avro gibi bir rakama Lokomotiv Moskova'ya sattılar. Akhisar Belediyespor açısından büyük olaydı, çok çılgın para.

Tabii Niasse gelişimine devam etti. İlk sezonunda büyük işler yaptı diyemeyiz ama bu sezona damga vuran isimlerden biri. 13 gol 10 asisti vardı, Hulk'ların olduğu bir ortamda Rusya'da yılın futbolcusu. Bu yükselişi de onu 17 milyon avro gibi bir rakama Everton'a taşıyor. Yaş 25, yol uzun.

Şunu söyleyeyim, yaz boyunca Ibrahimoviç yalanıyla oyalanan taraftarlar için Niasse doğru bir transfer hareketi değildi, en azından taraftarın benimseyeceği bir adım olmuyordu ama bu transfer doğru anlatılsaydı bu tepki doğmayacaktı. 

Galatasaray da anlaşmıştı üstelik, 5 milyon avro opsiyon, 1 milyon avro yıllık ücret, 800 bin avro gibi de bir kiralama bedeli vardı. Niasse de Galatasaray'ı bekliyor ve hazırlanıyordu. Aslında bu yükselişinde o hazırlığın da etkisi var. Çok farklı girdi sezona ve farkını konuşturmaya devam ediyor. İngiltere'de ne yapar bilinmez ama bu paralara transferi çok büyük iş.

Ben bu transferi istiyor ve bekliyordum. Hamza Hoca'nın yaz transfer döneminde birçok yanlışı var, belki sıralamakla bitiremeyiz ama Niasse doğru bir adımdı, Bilal Kısa'da olduğu gibi. Bazen en iyi bildiğinizi yapmanız lazım, o gün Akhisarlaşıyor muyuz denilirken bugün 3.'lük yolunda Akhisar Belediyesi rakiplerden biri ve bunda da yönetimin, geçmiş ve şu anki teknik adamın payı elbette var..

Hagi..


Gelmiş, geçmiş ve gelecek. Hayat kısa ama Hagi'yi izleyenler şanslı, Hagi'yi yaşayanlar ise mutlu insanlar..

30 Ocak 2016 Cumartesi

Çin Önemli Bir Pazar ve Dünya'nın Dengesini Bozdular


Trabzonspor'da Muharrem Usta başkanlığa seçileli çok fazla bir zaman olmadı ama ara transfer döneminde yaptıklarıyla tasarruf yolunda büyük işler çıkarıyor. Muhammet Demir ve Güray Vural'ın transferlerini maddi anlamda bir başarı olarak gördüğümü hep söylemiştim. Buna Mbia'nın satışını, Bosingwa'nın geri dönüşünü (geri dönüş şartlarına bakarsanız olayın aslında bir başarı olduğunu görebilirsiniz) de ekleyebilirim ama asıl olay futbolcu maaşlarında yaptığı tasarruf. 55 milyon tl'lik bir başarıdan bahsediyoruz, üstelik ara transfer döneminde. Tasarruf, feda veya ffp ayarı, ne dersek artık. Çok doğru adımlar atıyorlar.

Galatasaray cephesine baktığımızda ise sezon başında maaş bütçesinde yaşanan bir düşüş vardı, hatta transferde artıyı da gördük (Telles ve Bruma kiralanmasına rağmen) ama kadro zayıfladı, takımla alakası olmayan isimler yine alakasız paralar kazanabiliyor. Devre arası döneme baktığımızda ise Burak Yılmaz'a talip çıkıyor ama satılmıyor, Donk transferinde Umut Bulut takası kabul edilmiyor ve ffp ayarını da transfer yapmayarak kapatabileceklerini zannediyorlar. Maaş indirimi konusunda ise böyle bir yola girmeyeceğiz deniliyor. İnanın aklım almıyor, ffp diye çığlık atılan şu günlerde ffp yolunda adım atmamak ve çareyi başka yollarda aramak. Galatasaray taraftarının sınandığını düşünüyorum, bu büyük bir sabır testi.

Asıl konuya gelirsek, Podolski için Çin'den teklif gelmiş ve Podolski'ye 3 yıllık sözleşmeden, yıllık 9 milyon avro öneriliyor. Galatasaray'da ise yıllık 3 milyon avro kazanıyor. Bu ücretten yola çıkarsak bonservis ücretinin de 12-15 milyon avro aralığında olduğunu söyleyebilirim ama şu dönemde gerçekleşebilecek bir transfer değil. Podolski'nin Galatasaray'a gelme nedeni de daha çok Milli Takım, fazla süre almak. Euro 2016 öncesinde de gözden uzaklaşmaz ama Galatasaray'ın böyle iyi teklifler karşısında herhangi bir futbolcusunu satmıyorum deme lüksü olmadığını düşünüyorum.

Çin önemli bir pazar ve bu ara transfer döneminde de Dünya'nın dengesini bozdular. Çin'in 2. Lig takımları bile büyük paralara çok büyük isimleri kadrosuna katıyor ve bu trende bizlerin de katılması zorunlu. Yerliler yanaşmıyor ama bazı yabancı futbolcularımız için bu olabilir, özellikle de yaz döneminde. Bonservis kazanmak, maaş ücretini indirmek ve takıma maliyetsiz, genç isimler katmak gerekiyor. Ya da şimdiden harekete geçip, yeni sezon için bonservisi olmayan bazı isimlerle anlaşmak. Tabii bunların hepsi futbol aklıyla olacak iş. Tekrar yazıyorum, Galatasaray'da futbolu profesyonellerin yönetmesi şart..

29 Ocak 2016 Cuma

Parıldayıp Duran İnsanlara Bak..

Ben Oldum Diyen Yasin Öztekin'e Dönüp Bir Daha Bakalım

 
Burası Galatasaray, bu forma altında herkes haddini bilecek demek isterdim ama kötü yönetim, menajerlerin elinde savrulan futbol yönetimi ve futbolcuya dayalı düzen derken bunu söylemem mümkün değil. Yasin Öztekin'in menajerinin son açıklamalarının ardından da sözün bittiği yere geldik.

Başta benim hatam, üzerime alınabilirim ki benim gibi düşünen çok kişi vardı. Şampiyonluğun gazına çok fena kapıldık, Yasin Öztekin'i de o şampiyonluk içerisinde çok yücelttik. Sadece 6 aylık bir performanstı, şampiyonlukta da kilit rollerden birini oynadı ama devamlılığı düşünmeden olur dedik ve şu görüntüde de hepimizin payı var. Yasin Öztekin kendini çok farklı bir boyutta görüyor ve menajeri bilmiyor ki aslında futbolcuyu çok kötü bir duruma düşürdü.

Y7 demekle iyi bir 7 numara olunmuyor demiştim zamanında, şimdi daha da arttırıyorum. 6 aylık performansın ardından zam isteyen, ben oldum havasına giren, kendisini Cristiano Ronaldo zanneden bir isim. Karakter anlamında da tartışmak lazım artık, iş futbolu, futbolculuğu geçti. Teklif var diyor, hiç beklemem bugün yollarım.

Sinan Gümüş'ün bu çıkışının ardından da kimse dönüp Yasin Öztekin'e bakmaz. Bu sezonki kötü görüntüsünün ardından zam istemesi, işin ben oynamıyorum noktasına gelmesi, menajerinin şu açıklamarı yenilir yutulur şeyler değil. Ama bu duruma dirayet gösterecek bir yönetim yok, masaya yumruğunu vuracak, burası Galatasaray diyecek..

Hemen hemen aynı şeyleri 9 Aralık 2015'de de yazmıştım;

28 Ocak 2016 Perşembe

Bu İşte Bir Yanlışlık Var


Kastamonuspor karşısında formalite maçı oynadık, liderlik garantiydi ve rakibin konumu da ortada. Böyle bir maçta da rotasyonun dibine vurursunuz, o dip nokta da altyapıdan oynattığınız isimlerdir. 11'de kullanmasanız bile, en azından kulübe için bu isimleri değerlendirirsiniz.

Fenerbahçe'nin formalite Antalyaspor deplasmanında kadrosuna bakıyoruz;
Erten, Yasir, Egemen, Caner, Savaş, Uygar, Mehmet Topuz, Alper, Samed, Ramazan, Semih.

Bursaspor'un formalite Eskişehirspor deplasmanında ise kadrosu;
Harun, Erdem, Furkan Emre, Sivok, Emre Taşdemir, Furkan Soyalp, Emirhan, Traore, Curenca, Aydın, De Sutter

Kulübelere de baktığımızda yine birçok genç futbolcuyu görmek mümkün. Olması gereken de budur, böyle maçlar zaten bunun için.

Galatasaray cephesine geri dönersek, ilk 11'i bir kenara bıraktım, yedek kulübesinde Sneijder ve Selçuk İnan gibi isimleri görmenin anlamı biz taraftarlarla alay etmek. Umut Bulut konusunda bu maçlarda ısrar etmek o futbolcuya özgüven kazandırmıyor, Umut Bulut yine aynı, değişmiyor. Volkan Pala oynamış olsa en azından taraftarlar açısından bir heyecan olacak, futbolcuyu görme imkanıdır bu.

Hele ki şu sezonda. Ben iddiamız olduğunu düşünmüyorum. Ufukta Lazio maçı var ama kimse bu maçı akla getirmiyor. Siz Mustafa Denizli'nin Lazio'yu izlediğine, izlettirdiğine ihtimal veriyor musunuz? Ben düşünmüyorum, bu yönde bir açıklama, söylem, yorum da yok. Ligde zaten koptuk, Türkiye Kupası'nda ise iddian olsa ne olacak olmasa ne olacak. 2 senedir bu kupanın kazananı sensin zaten.

Ffp diyoruz. Ffp'nin de ilk önceliği maaş baremini düşürmekten, değerini bulan futbolcuyu satmaktan geçiyor. Biz ise Burak Yılmaz için iki kere fırsat gelmesine rağmen bunu değerlendirmiyoruz, Donk transferinde Umut Bulut'u Kasımpaşa isterken bunu kabul etmiyoruz.

Bu soruya, ama kimseyi de alamadık gibisinden cevaplar geliyor. Gerekirse alma, Podolski, Sinan Gümüş ve Volkan Pala üçlüsüyle devam et. Zaten sezon bitti, en azından geleceği şekillendirmeye bugünden başla. Ama öyle bir yönetim var ki gelecek adına umutlanmak için bir nedenim yok.

Liderlik Bilal Kısa'dan Sinan Gümüş'e Geçti


Daha önce de bahsetmiştim, sevgili @DennisMertkamp 'ın her maç sonunda yaptığı bir çalışma bu. Galatasaraylı futbolcuların 90 dakika başına skora etkisini bizlere sunuyor ve bu konudaki en iyi istatistik çalışma da bu. Ben de belirli aralıklarla blogda paylaşıyorum, gözüme çarpan bazı değişiklikleri yazıyorum.

Tabii burada değerlendirmei maç sayısı ve aldığı dakika üzerinden yapmak gerekir. Mesela, Donk sadece 4 maçta forma giydi ama Karşıyaka maçında yaptığı 1 gol 1 asistle 5. sırada ama onu değerlendirmek için en az 10 maçı geçmesi gerekiyor. Bir dönem bu istatistiğin lideri Emre Çolak'dı ama maç sayısı ve aldığı süre düşünülünce lider o değildi. Burada 1. görünen aslında bu istatistiğin lideri olmayabiliyor.

Bu istatistiğin gerçek lideri bu anlamda Bilal Kısa'ydı ve 21 maçta 5 gol 5 asistlik katkısı çok değerli. Hakkı verilmiyor ama hakkı verilmesi gereken isimlerinden de başında geliyor ama liderliği Sinan Gümüş'e kaptırdı. Şu an bu istatistiğin lideri Sinan Gümüş.

19 maçta 7 gol 1 asist. Üstelik bu 7 gol de oynadığı son 6 maçta geldi diye biliyorum. İnanılmaz formda, büyük çıkış yakaladı ve yükselerek ilerliyor. Podolski'nin yokluğunda da gol yükünü sırtlamış görünüyor. Galatasaray adına büyük bir kazanım oldu, son günlerde çok bahsediyorum ama şu kötü sezonun tek iyi yanı belki de..

Doğru Futbolcuyu Transfer Ettiğinizde, En Kötü Şartlarda Dahi Zarar Etmiyorsunuz


İyi futbolcunun her zaman piyasası var, yeter ki siz o iyi futbolcuyu takıma kazandırın. Mbia da o isimlerden biri. Önemli bir kariyer ve sezon başında serbest bir futbolcu olması itibariyle de değeri bir kat daha artıyordu ama o dönem Galatasaray düşünmedi kendisini ve Trabzonspor'a gittiğinde de çok üzülmüştüm. 
 
Sezona da iyi başladı aslında, kalitesinden çok söz ettirdi ama takımın keskin düşüşünün içerisinde Mbia'nın da düşüşünü izledik, devamında da gelen maddi sorunlarla birlikte çok fazla sorun çıkmaya başladı. İyi bir kontratı vardı, öyle ki gecikme faizlerini konuşmak bile yeter. Parasal anlamda da Mbia üzerinden çok sorun çıkacağı belliydi, bu yüzden kendisiyle yolları ayırmak Trabzonspor adına bir başarı, 4 milyon avro'luk bir bonservis kazanmak ise daha büyük başarı. 
 
Transferi de başarıydı, şu aşamada yolları ayırmanın da başarı olduğunu düşünüyorum. Çünkü mevcut kontratı Trabzonspor için büyük sorundu ve yeni yönetimin de farklı bir politikası var ki şu ana kadar yaptıklarıyla da iyi gittiklerini söyleyebilirim.

Çin pazarının üzerinde durulması gerekiyor, şu günlerde çok büyük paralar çok önemli işler yapıyorlar ve özellikle İtalyan kulüpleri iyi paralar kazanmaya başladı. Guarin ve Gervinho misali. Beşiktaş'ın da sezon başında Demba Ba'yı satarak yeni sezonunu planladığını düşünürsek biz Galatasaraylıların biraz düşünmesi gerekiyor. Futbolculara öyle kontratlar verdik ki Çin'e gitmek onlar adına cazip olmayabiliyor. Bizim de acil şekilde bu pazara açılmamız gerekiyor.

Doğru futbolcuyu transfer etmek önemli. Grosskreutz da böyleydi. 6 oy oynatamadık ama zarar etmeden satabildik, bu bir başarı öyküsü değil ama gelecek adına olması gereken şey. Mbia da bu şekilde, beklentiyi karşılayamadı ama Trabzonspor kendisinden kazanç elde ederek yolları ayırıyor..

27 Ocak 2016 Çarşamba

Galatasaray Formasıyla İlk Maç, Wesley Sneijder


Galatasaray adına tarihte bugünler bitmiyor, özellikle de Ocak ayı denildiğinde Sneijder & Drogba gibi isimlerin transferlerini hatırlıyor ve konuşuyoruz. Drogba'nın Galatasaray transferinin yanı sıra Sneijder'in de Galatasaray formasını ilk kez giydiği gün. Beşiktaş maçıydı, o heyecanı asla unutamam. Müthiş başlamadı Galatasaray kariyeri ama sonrasında yazılan tarihlerde Sneijder'in öyle imzaları var ki..

Gaziantep'in Üvey Çocuğu?


Bu hamleyi gördükten sonra Gaziantep'in üvey çocuğu Gaziantepspor mu diye geçirdim içimden. Bana sorarsanız Süper Lig için çok iyi bir alternatif olabilecek Foxi'nin PTT 1.Lig'de Gaziantep BB.'ye imza atması çok büyük iş. Çoğu takım maddi sorunlar yaşıyor, transfer yasakları alıyorken onların böyle bir hamle yapabilmesi o ligin şartları adına beni şaşırttı. Gaziantepspor'un da yaşadığı maddi sorunlardan ötürü Muhammet Demir'i 2.8 milyon avro'ya sattığı şu ortamda Gaziantep BB'nin bu hamlesi oldukça şaşırtıcı. Foxi'yi Astana formasıyla Şampiyonlar Ligi'nde yakından takip ettik, iyi de işler çıkardı. O anlamda tecrübeli, kaliteli ve 1.Lig adına fark yaratabilecek bir futbolcu. Astana formasıyla da 131 maçta 28 gol 52 asist..

Arda Turan'dan Sonra En Genç Hat-Trick Yapan Galatasaraylı


İlginç bir istatistik, Galatasaray'da son 15 yılda Arda Turan sonrasında hat-rick yapan en genç futbolcu Sinan Gümüş olmuş. 22 yaşında, genç bir isim. Bir futbolcunun gelişimi de illa 17-18 yaşında olacak diye de bir kural yok, 20-21 yaşından sonra da gelişim gösterebilir, adını duyurur. Sinan Gümüş de bu yolda ilerliyor ve şu kötü sezonun Galatasaray adına tek mutluluk veren gelişmesi. En azından benim için.

Sezon başında az daha kiralık gidiyordu, Bruma'nın gidişi, o bölgeye transfer yapılmaması derken takımda kaldı. Daha fazla şansı hak ediyordu, geçen sezonda da çok yazdık ama Aydın Yılmaz'ın dahi gerisinde düşünülüyordu. Neyse ki U21 takımı vardı da Sinan Gümüş'ün Galatasaraylılar için ismini duyurmasına şahit olduk. 

Bu sezona baktığımızda da Bruma'yı Sinan Gümüş şans bulsun diye gönderdik diyenlerin Sinan Gümüş'e gerekli şansı vermediğini gördük. Yasin Öztekin büyük düşüş gösterdi, kendisi üzerinde ısrar edildi ama kimse bakmadı ki Sinan Gümüş ne durumda. Mustafa Denizli'yi de eleştiriyorum, beğenmiyorum ve sonunu iyi görmüyorum ama tek doğrusu varsa o da Sinan Gümüş.

Son 6 maçında 8 gol 3 asist oldu. Podolski'nin de yokluğunda takımı sırtlayan isimlerden biri. Forma bulunmaz, alınır söyleminin karşılığı bir performans. Onu böyle yükselirken görmek güzel, hepimizin beklenti duyduğu bir futbolcuydu. Önü de açık, bu gidişat onu önemli yerlere getirir. Yeter ki bozulmadan devam etsin..

Tarihte Bugün, Hatta Tarihin Ta Kendisi.. Didier Drogba Galatasaray'da

26 Ocak 2016 Salı

O Golü Değil de Gol Onu Kokluyor, Galatasaray 4-1 Kastamonuspor


Anlamadığım, anlayamayacağım noktalar var, Mustafa Denizli de bu noktada ısrar ediyor. Kastamonuspor karşısında çıkan 11 hatalıydı bana göre, kulübe ise daha faciaydı. Liderlik garanti, kendi sahanda oynuyorsun ve böyle maçların tek amacı var, o da genç futbolcuları görmek. 
 
Umut Bulut'un yerine Volkan Pala'yı izlemekten bahsediyorum, bu sadece bir örnek. Kulübeye baktığımızda da bu isimler yok, Sneijder ve Selçuk İnan yedek bekliyor. Galatasaray'ın geleceğini şekillendirmesi gereken şu noktada yanlış işler yapmaya devam ediyoruz ki Mustafa Denizli de icraatları ve söylemleriyle hayal kırıklığı olma yolunda hızla ilerliyor.

Linnes'i farklı pozisyonlarda izlemeye devam ediyoruz, bugün de orta sahada başladı, sağ bek bitirdi. Tarık Çamdal'ın kötü futbolu ona sadece 45 dakika dayanılmasını sağladı, bu maçta dahi etki etmekten uzak. Linnes ise oyun bilgisiyle orta sahada da oynar, sağ açıkta da, yarın sol tarafta da. Ama sağ bek izlemeyi beklediğimiz bir isim ki Linnes, Chedjou, Denayer, Carole defans hattını bir arada herhangi bir maçta izler miyiz merak ediyorum. Kopan maçta dahi iki gollük ortası var mesela Linnes'in. Bugün pas alamadı, takım ona uyum sağlamadı. 

Bencillik ön plana çıkıyor, özellikle de Yasin Öztekin tarafından yapılan. Sadece kendisine oynadı, sürekli bir ön plana çıkma sevdası. Ben oldum havasını daha önce yazmıştım, o yolda devam ediyor, kendisini düzeltmek adına bir istek yok. Bilmiyor ki, Sinan Gümüş tırnaklarıyla kazıya kazıya o formayı aldı. 

Sinan Gümüş açısından bu maçlar mühim, özgüven anlamında yükselmeye devam edecek. O golü koklamıyor da gol onu kokluyor sanki. Doğru yerde doğru zamanda olması onu golle buluşturuyor ama çok iyi kullandığı bir sol ayağı da var. Şu kötü sezonun tek kazanımı belki de, heyecanla takip etmeye devam ediyoruz.

Bunun dışında konuşacak çok şey yok, hedefi olmayan bir maçtı, rahat kazanıldı. Her zaman olduğu gibi gol yemeden geçmedik, Umut Bulut ve Yasin Öztekin'in bitiremediklerini Sinan Gümüş'ün bitirdiğini gördük. Ama şunu ekleyeyim, şu takımda gidecek o kadar fazla isim var ki, Emre Çolak son göndereceğim isimlerden biri olur. Maddi anlamda da yazıyorum bunu. Üzerinde durmak lazım, 18'e dahi giremediğini görüyorum. Sol bekte Carole'yi görmeyip, Hakan Balta'dan yine sol bek yapma çabasına girmiyorum bile, işin içinden çıkamayız.

Bir de Jose Rodriguez'e şut atmasını öneririm. Kağıt gibi adam geçiyor, çok rahat ama bitirici noktada ne attığı pas doğru ne de şut düşünüyor. Bunları yapmadığı için de öne çıkamıyor, sürekli düşüyor. Potansiyel var, yok değil ama o ilk geldiği dönemin de çok gerisinde.

Galatasaray Kanat Oyuncusu Aramaya Devam Etsin, Malaga İse ..


Bir Galatasaraylı yönetici "Maçlar oynanmasın, kupalar kazanılmasın sadece Football Manager gibi transfer konuşalım. Çoğunluğunuz böyle daha mutlu olacak sanırım" demişti. Böyle akılcı hamleler yaparak sadece transfer konuşalım tabii, böyle FM mantığının hastasıyım.

Kira ücretlerini, Amrabat'ın fedakarlığını, satın alma opsiyonunu, Amrabat'ın bizde geçirdiği 1.5 sezonu falan ekleyerek ancak Amrabat'dan zarar etmediğimizi ortaya çıkardık ama bir kazanç da elde edemedik. Grosskreutz konusu gibi, bunu bir başarı olarak kabul edemem. Malaga ise Amrabat'ı 8.4 milyon avro gibi bir rakama Watford'a sattı, kazanç budur, transfer budur.

Mesele Amrabat'ı satmaları da değil, Amrabat'ın boşluğunu nasıl doldurdukları. Hikaye burada başlıyor. Bu hamle tutar, tutmaz, bunu bilemem ama bu tip hamleleri yaparak ayağa kalkarsın. 8.4 milyon avro kazandıkları Amrabat'ın yerini Christian Atsu ile doldurdular. 6 ay kiralık olarak takıma katıldı, üstelik yıllık ücretini, primlerini de Chelsea ödeyecek. 

Malaga'nın cebinden çıkan para 0, kazandığı 8 küsür milyon avro ise yanlarına kâr kaldı. Galatasaray ise kanat oyuncusu aramaya devam etsin..

Grosskreutz'a Son Bir Kez Dönüp Bakmak İstedim


Grosskreutz'dan bir türlü kopamadın diyebilirsiniz ama bu kadar transferini çok istediğim bir ismin yaşanan skandal sonucunda hiç oynatılamadan takımdan ayrıldığını görmek beni üzdü. Grosskreutz'u transfer ettiğimiz gibi kullanabilseydik, bugün başka şeyler konuşuyor olabilirdik, birçok yaraya derman olabilecek bir futbolcuydu. Böyle bir jokeri maalesef değerlendiremedik. Yaşadığı karakter sorunu ise başka bir konu, bir kere TT Arena'ya çıkmış olsaydı bu sorunları yaşayacağımızı düşünmüyorum. Konuya gelirsek, Grosskreutz Ağustos ayından bu yana ilk defa resmi bir maçta forma giydi ve Stuttgart'ın Köln'ü deplasmanda yendiği maçta da galibiyetin anahtar isimlerinden biri oldu, Almanya'da haftanın 11'ine seçildi. Üstelik sağ bek performansıyla. Maç içerisinde kat ettiği 12 km'lik mesafeyle de çok konuşuldu. Hiç oynatamadığın bir futbolcudan zarar etmemek güzel ama ortada bir kazanç görmüyorum..

25 Ocak 2016 Pazartesi

Vasat Kurucu


Sezon başından beri, takımda her şey yolunda gidiyor gibi göründüğünde dahi gerek Twitter'da, gerekse buradaki yazılarda bu takımın koca bir oyun kurucu eksiği olduğunu yazdım defalarca. Bu oyun kurucunun, sadece profilinde pozisyon olarak oyun kurucu yazması yetmiyordu. Gerçekten oyunu kurup yönlendirebilecek, takıma liderlik edebilecek, kritik anlarda da sorumluluk alabilecek bir oyuncu olmalıydı. Carlos Arroyo'ya buradan selam olsun.

Bir diğer eksik olan 4 numara bölgesine, yarım sezondur boşta olan Chuck Davis alınınca -beklentimin çok altında olsa da- hocanın oyuncuyu takip ettiğini ve takımda olmayan tarzda bir oyuncu olduğu için, tutarsa ciddi bir çeşitlilik katabileceğini söylemiştim. Ama oyun kurucu transferinin Curtis Jerrells olduğunu duyunca tamamen hayal kırıklığına uğradım ne yazık ki.

Fenerbahçe ve Beşiktaş geçmişi de bulunan Curtis için neresinden tutsak elimizde kalıyor gibi bir durum var. Öncelikle ilk paragrafta tarif ettiğim oyun kurucu özellikleriyle neredeyse hiç uyuşmuyor zaten. McCollum'ın bir farklı versiyonu denebilir. Onun dışında Chuck Davis'ten hallice olan bir sağlık durumu mevcut. Bu sezon henüz sakatlığı sebebiyle Unics Kazan'da herhangi bir resmi maçta forma giyemedi. Şu anki durumu muamma. İyileşmiş olsa bile formdan çok uzak olduğu kesin. Hani bu risklerin alınabileceği büyük bir yıldız desek, o da değil, hiç bir zaman da olmadı zaten. Bu konuda Chuck Davis'in bile epey gerisinde hatta. Açıkçası uzun transferinde Chuck gibi riskli ve ekonomik bir hamleye başvurunca, ben büyük kurşunun oyun kurucu transferinde atılacağına ümit bağlamıştım. O yüzden ciddi bir hayal kırıklığı yaşıyorum.

Bu zamana kadar, her yeni transfer yazısında mevzu bahis oyuncunun özelliklerinden, takıma neler katabileceğinden ayrıntılarıyla bahsettim. Ancak malesef bu kez, bu konuda pek bir hevesimin kaldığını söyleyemem. Yazının başına dönersek, her şeyin kağıt üzerinde çok iyi gittiği sezon başında bile lider oyun kurucu eksiğini bağıra bağıra söylüyorduk. Ve bugün, takımın bütün sorunları iyice gün yüzüne çıkmış ve durumun pek iç açıcı gözükmediği bu dönemde yapılan transferler kimseyi memnun etmiyorsa, yarın için de umutlu olmak pek kolay görünmüyor.

Özellikle Ergin Ataman'ın eksiği göze çarpan maç hazırlıkları ve özellikle yerlerde olan maç konsantrasyonu, bu sezon beni her şeyden çok düşündürürken, üstüne bir de böyle umursamaz, vasat ve riskli transferlere onay vermesi iyice umudumu kırıyor açıkçası.

Dileyelim ki ben yanılayım ve sezon sonunda hepimiz mutlu olalım.

Çağlar Yıldız -  https://twitter.com/caglarryildiz

Galatasaray Yönetimi O Kadar İş Bitiremiyor Ki


Damiao ile ilgilendik mi bilmiyorum ama ilgilenilmesi gereken bir futbolcuydu. 26 yaşında, yeniden doğmak için fırsat arayan, daha önemlisi bonservisi olmayan kaliteli bir forvet. Aradığın özellikler de vardı. Hem top tekniği, hem hava hakimiyeti, bunun yanında duvar olabilecek ve servis yapacak bir isimdi ama Real Betis'e kaptırdık. İnanılır gibi değil. Yana yakıla forvet aradığımız şu dönemde Damiao gibi bir ismi düşünmemek. Sezon başına gitti aklım, o günlerde de Guidetti gündemi vardı. O da 23 yaşında, yukarıda saydığım özelliklere sahip bir isim. Büyük potansiyel ki bugün Celta Vigo'nun şu durumunda katkısı var. Bonservisi elindeydi ama yine ilgilendik mi bilmiyorum, kaptırılan bir isim oldu. Karakteri sorun dendi, yedek kalmaya gelemiyor denildi, bin bir türlü gerekçe gösterildi ama elden kaçırıldı. Bugün Guidetti gibi bir isim olsaydı çok daha başka şeyler de konuşuyor olabilirdik. Galatasaray adına felaket geçen bir yaz döneminin ardından şu ara transfer döneminin de çok iyi geçtiğini söyleyemeyiz. Elde Linnes var, tutunacak tek dal. Kaldı 1 hafta, mutlaka yoğun geçer, Galatasaray'ın adı tüm Dünya ile geçer ama yönetim o kadar iş bitiremiyor ki..

SC Nostalji #49; Cihan Haspolatlı


Kocaelispor'un Türk futboluna sunduğu isimlerden biri daha. U21 Milli Takım'ında da forma giymiş, Kocaelispor'da gösterdiği performansla da 2002 Dünya Kupası için aday kadroda olmayı başarmıştı ama 23 kişilik kadroya seçilememişti. O sezonun başında da Galatasaray'a transfer oldu, Fatih Terim'in 2. döneminde yaşanan büyük değişimin genç yeteneklerinden biri olmuştu.

24 Ocak 2016 Pazar

Son Maçını Aralık'ta Oynayan Linnes Yedek, Son Maçını Ağustos'ta Oynayan Grosskreutz 11'de


Türkiye'de sevmediğim bir algı var, "futbolcu hazır değil" üzerinden. Linnes için de bu noktadan yürünüyor, hazır olmadığı ve Osmanlıspor'un maçlarını oynadığı stadyumun zemininden dem vurup oynamamasının doğru olduğu gibi. Linnes en son maçını Aralık ayında oynamış. İdman eksiği olabilir ama Akhisar Belediyespor deplasmanında o eksiği çok fark etmedik. Fark ettiğimiz şey takımın genelinden iyi olduğu yönündeydi ama Osmanlıspor karşısında kulübede bekledi, düşünülmedi bile. Grosskreutz ise Ağustos ayının sonundan bu yana maç oynamıyor, Galatasaray'da da tek tük idmanlara çıkmış bir isim. Dün, Stuttgart'ın Köln deplasmanında 90 dakika forma giydi ve iyi de görüntü verdi. Sağ bek oynadı ve galibiyetin mimarlarından biri. Linnes ise bekleniyor, hazır olması gerektiği söyleniyor. Üstelik Galatasaray formasıyla da kendisini izledik, gayet hazır. Neyi bekliyoruz bilmiyorum, şu garip algılardan kurtulmak gerekiyor. Futbolcu oynar, oynayarak hazırlanır. O vakit neden ara transferi yapılır, ligin 2. yarısının ilk iki haftası bitti mesela ve hala beklenen futbolcular var.

23 Ocak 2016 Cumartesi

Kötü Futbolun Yaptırımı Yok, Osmanlıspor 3-2 Galatasaray


Mustafa Hoca'nın "kuruyan dalları budayacağız" söylemi vardı, bizler de bu söylemi destekledik, bu yolda devam edilmesi gerektiğini dile getirdik ama o söylemden bu zamana Galatasaray'dan ayrılan futbolcu sayısı "0". Kötü futbolun yaptırımı yok, aynı düzen devam ediyor. Hatta, Hamza Hoca'nın dönemiyle kıyaslayacak olursak kötüye gidiş var. En azından hücum eden, gol atan ama savunması kötü olan takımdan, yine savunması kötü ama pozisyona dahi girmekte zorlanan takıma doğru bir evrim.

Sezonun özeti de, Galatasaray'ın öne geçtiği maçlarda kaybettiği puanlar. Tam istatistiği bilmiyorum, mutlaka paylaşan çıkar ve üzerine daha detaylı konuşuruz. Kabaca baktığımda, Galatasaray'ın öne geçtiği maçlarda puan kaybetmemesi durumunda ya liderle aynı puandaydık ya da 1-2 puan gerisinde bulunuyorduk. Osmanlıspor maçında da aynı senaryoyu izledik, maç içerisinde 2-1 öne geçtik ama 3-2 kaybettik. Bu sezonun özetiydi ama Galatasaray'ın 3-2 sonrasında verdiği görüntü ise Mustafa Denizli döneminin.

Semih Kaya'nın oyundan çıkmasının Galatasaray savunmasının ayarını bozduğunu düşünmüyorum, varlığında da daha vahim hataları izlediğim için. Bu savunmanın ayarı zaten bozuk. Bir de Donk'un savruk futbolunu eklediğimizde savunma adına ne konuşabiliriz? Lawal tüm orta sahayı ezdi, Mehmet Güven oyuna girdiğinde nefes aldırmadı, N'Diaye tek başına yaptığı baskıyla Galatasaray savunmasına topu oyuna rahat sokma imkanı tanımadı. Musa Çağıran gitti kornerden kafayı vurdu, devamında gol geldi. Galatasaray savunması ve orta sahası bu yani, varlık gösteremediler. Herhangi bir fizik, güç yok, bunlardan bahsedemeyiz.

Buna rağmen 2-1 öne geçebilmek önemliydi, ilk yarıya baktığımızda topu yarı sahaya yıktığında biraz etki gösterilebildi. Sinan Gümüş'ün iki golde de payı var mesela, Sneijder de istekli başlamıştı ve Burak Yılmaz'ın golde bitirici vuruşu harikaydı ama maç 2-2'e geldiğinde Galatasaray'da kırılma anı yaşandı. Yenen 3 golde de hata büyük ama ilk 2 gole bakınca bariz stoper ve kaleci hataları. Daha kolay iki pozisyonda golü bulamadı Osmanlıspor ama hataları da değerlendirmesini bildi. 

Basit bir pes taktiği aslında (eski oyunlar için), hızlı forveti rakip savunma arkasına kaçır. Umar'ı bu anlamda müthiş kullandılar ve ilk yarıda istediklerini aldılar. Osmanlıspor orta sahasında topu alan Umar'ı savunma arkasına kaçırmaya yönelik oynadı, özellikle de Hakan Balta'nın Umar karşısında çok zor durumlara düştüğünü gördük. Denayer'in hızını överiz ama bugün o da kötüydü, buna Carole de eklenir, iyi olan kimse yok.

İkinci yarıya girerken top tutmanın önemli olduğunu düşünüyordum, çünkü rakip kaptığı toplarda çok etkili oldu. Bilal Kısa 45'de oyuna girer mi diye düşünürken Denayer'in sakatlığı bunu gerçekleştirdi ama bugün Bilal Kısa bile kötüydü. 3-2 sonrasında isyan eden tek bir futbolcu yoktu, kimse neden kaybediyoruz diye sormadı, kabullendi. Pozisyona zaten giremedik, iki doğru pas yapamadık. Osmanlıspor da 4. golü bulmaya çok niyetlenmedi, kontrol etmek istediler ve bu Galatasaray karşısında her takım oyunu istediği gibi yönlendirirdi. Mağlubiyet bu kadar kabullenilmez..

22 Ocak 2016 Cuma

Değişim, Yapılanma, Gençleşme.. Önce Futbol Aklını Bularak


West Ham'ın Burak Yılmaz ilgisinin olduğu bir süredir konuşuluyordu, gün itibariyle iş biraz daha ciddileşiyor ve yakın zamanda da ses gelir. Sezon başında şu olay talih kuşu niteliğindeydi ama Melo, Telles ve Bruma gibi isimler için cömert olan Galatasaray yönetiminin Burak Yılmaz'ın satışına yanaşmadığını görmüştük ve bugünlere kadar geldik. Şans bir kere daha kapıyı çaldı, artık daha agresif hareket etmek gerekiyor. Galatasaray için gençleşmek ve değişim kaçınılmaz.

Burak Yılmaz için 19 Ocak'ta yazmıştım;
http://www.sportifcumleler.blogspot.com.tr/2016/01/hedef-adam-burak-ylmaz.html 
Özet geçmek gerekiyorsa, Galatasaray'a katkılarından ötürü teşekkür eder, kendisini iyi hatırlar ve giderken ayakta alkışlarım ama dün'le yaşamam. Bugünün gerçekleri bu değişimin olmazsa olmaz olduğunu söylüyor. Taraftarla da arasındaki bağ koptu derken bu ilişkinin iyiye gitme ihtimali pek kalmadı.

Yaz döneminde bonservisi olmayan, 1.5-2 milyon avro imza parası ödeyeceğin Gignac'ı alıp Burak Yılmaz'ı 10 milyon avro gibi bir rakama bıraksaydın bugün yine ffp'yi konuşuyorduk belki ama daha güçlü bir Galatasaray kadrosu izleyebilirdik ya da Uefa karşısında elimiz biraz daha güçlü olabilirdi. Sadece o da değil, bu yönde kaçan birçok isim oldu, çok konuştuk bunları. Felaket geçen bir yaz dönemini telafi etmeye çalışıyoruz ama ara transferde zor bu işler.

Forvet ve kanat transferini düşünürken maddi bir kaynak bulmak zorundayız. Şu dönem Burak Yılmaz'dan gelecek 7-8 milyon avro aralığında bir para (Trabzonspor'un yüzde 25'lik payı unutulmadan) ara transferde nefes almak demek. Forvet, kanat, hatta bir orta saha hamlesi yapabilirsiniz. Değişimi şimdiden başlatmak gerekiyor ama köklü değişim ancak yaz döneminde mümkün olacaktır.

Ufukta Telles ve Bruma'dan gelecek opsiyonlar var ki en az 15 milyon avro gibi bir rakam demektir bu. Hamit Altıntop, Sabri Sarıoğlu gibi bitecek büyük kontratların yanına gitmesi gereken isimleri de eklersek doğacak kaynak büyük. Yeniden bir takım kurmak adına da mevcut yabancı kontenjanı büyük kolaylık sağlıyor. Bazı futbolcuların yapması gereken feda'ları yazmıyorum bile, yönetim bunu istemeyiz diyor ama yeniden yapılanmanın olmazsa olmazlarından biri de bu kontrat değişimleri olacak. Ayrıca teklif gelen her futbolcunun satılabileceği ihtimalini unutmamak gerekiyor. Teklif alan kimseyi tutma lüksümüz yok.

Tabii bunları yazmak kolay, aslında gerçekleştirmek de mümkün. Bizim öncelikle futbolcu satmayı öğrenmemiz gerekiyor, sonrasında da satılan o futbolcunun yerini çok daha ucuza doldurmaya. Telles giderken yerinin Carole ile dolması gibi, örneği var aslında ama devamı getirilmedi. Beşiktaş bunu öğrendi, öğrendiği için de bu noktada. Şimdi de Gökhan Töre'nin 15-16 milyon avro'ya satışı konuşuluyor ki son 2 senede gösterdikleri aklın yarısını yeni sezonda gösterecek olsalar çok daha farklı bir noktaya gelirler. Onlar adına da daha büyük hayalleri konuşmak hayal olmaktan çıkar.

Uefa'dan gelecek bir sene men cezasında değilim. Galatasaray'ın daha önce de Avrupa'ya gidemedi, ilk olmayacak. Fatih Terim'in geldiği sezon Avrupa'da yoktuk, Karpaty'li dönemde de yok sayalım ya da Gerets'in ilk sezonunda Tromso'ya elendiğimiz sezon. Bir sezon Avrupa'da olmamak Galatasaray'a koymaz, yeter ki yüz kızartıcı bir suçtan o men cezası gelmesin. Maddi sorunlar aşılır, yeter ki biraz akıl gösterilsin.

Yeni sezonu değişime, yapılanmaya adamamız gerekiyor, yeter ki o +1'lik ceza işleme girmesin. Yeniden yapılanma öncesinde de ihtiyaç duyulan olay doğru futbol aklını bulmak. Maalesef bizde yönetimler futbolu yönetme sevdasına başa geliyorlar ama futbolu bilene bırakmak ayıp değil, aksine günümüzün gerçeği. Bunu uygulamak, iyi bir futbol aklı bulmak zorundayız ve çalışmalar şimdiden başlamalı.

Zor günlerden geçiyoruz ama çıkış var. Yönetime güvenmiyorum, Dursun Özbek'in tutarsız hareket ve açıklamaları beni endişeye itiyor ama çıkış yolunun olduğunu bilmek tek ümit kaynağım. Umarım bu doğru anlatılır ve taraftar gerekli sabrı gösterir. Başarılara alışmış, doymuş ve doygunluk içerisinde beğeni çıtasını yükseğe çekmiş bir taraftar var. Ayaklarımız yere basmak zorunda, yeniden yükselmek için yükselmenin yollarını aramak gerekiyor..

21 Ocak 2016 Perşembe

Galatasaray Bu, Düştüğü Yerden Kalkmasını Bilir


Para Ligi'nde 21. sıraya gerilemişiz ama ilk 30 içerisinde yer alan tek Türk takımıyız. İlk 20'nin içindeydik, hem de uzun bir süredir. 4 yıldır Şampiyonlar Ligi gelirini tek başına elde ediyor Galatasaray ama kulübün maddi anlamda geldiği şu nokta takdir edilesi. 

Neredeyse bütün gelirin de banka borçlarına, faizlerine gitmesi ise acı verici nokta. Tabii bunda çarpık kadro mühendisliğinin, yanlış futbol yönetiminin, ffp uyarısına rağmen 2 yıldır o uyarı kapsamında hareket edilmemesinin de payı büyük. Geçmişi sorgulayalım ama geleceği unutmadan, asıl mesele bundan sonrası. Bu çıkmazdan nasıl çıkacağız, geleceğe dönük projeler neler, taraftarlara ne görev düşüyor, bunların hepsi doğru bir şekilde aydınlatılmalı. 

Galatasaray 13 sene boyunca şampiyon olamamasına rağmen bu takımdan vazgeçmemiz taraftarlar var, onların yanında bizi düşününce ah-vah çekmeye hakkımız yok. Gelinen bu noktayı sorgularız ama asıl taraftarlık bugünlerde belli olacak. Dursun Özbek yönetimini sevelim, sevmeyelim ya da beğenip, beğenmeyelim. Farketmiyor, kötü günler içerisindeyiz ve kulübe destek olmak zorundayız. TT Arena her maç dolmalı, kombine & ürün almalıyız ya da üzerimize ne düşüyorsa. 

Hepsinden önce kulüp şu tutuculuğundan vazgeçmeli, kulüp üyeliğini tüm taraftarlara açmalı, liseye bu kadar bağımlı kalmamalı. Galatasaray taraftarın diyoruz, bu yüzden taraftarın da söz hakkı olmalı. Herkese saygım var ama divan kurullarında daha genç isimleri konuşurken görmek istiyorum, kulübün bu üyelik anlayışı artık değişmeli. Yeni döneme ayak uydurmak zorundayız.

Uefa'dan ne ceza gelir bilmiyorum, 1+1 yıllık men istiyorlar ki ffp kapsamında anlaşma yapıp, o anlaşma yükümlülüklerini yerine getirmeyen ilk kulüp olduk. Bu sezon Avrupa Ligi'ne gideceğiz gibi görünüyor ki bir sene gidip gitmemek arasında fark yok. Bu durum fırsata çevrilebilir ama doğru plan ve projeyle. Bu takım değişim istiyor, gençleşmek, büyük maddi yüklerden kurtulmak. Bu yönde atılan doğru adımlar, doğru anlaşmalar var.

Ve gerçek Galatasaraylı futbolcuları da görmenin zamanıdır. Bakalım kimler feda diyecek, kimler mevcut sözleşmelerinde fedakarlık yapacak. Konuşmayla, taraftara trip atmayla olmuyor. Bir diğer gerçek de teklif gelen her futbolcu gidebilir ki arkasından ağlayacağım tek isim Muslera olur. Bu da acı tablonun diğer gerçeği, Galatasaray para kazanmak, kazandığı parayla da çok akılcı hareket etmek durumunda. Büyük bonservisler dönemi bitmeli, scout ekibine hiç güvenilmediği kadar güvenilmeli. Bu anlamda yeni yabancı kontenjanı avantaj.

Galatasaray bu, düştüğü yerden kalkmasını mutlaka bilir. İş sabretmekte ve doğru yönetilmekte. Mevcut yönetimin de çok hatası oldu, bazı sözleşmeler ve forma sponsorluğu gibi. En büyük hatası da durumu bilmelerine rağmen ilk etapta bu durumu doğru anlatmamaları ve çok büyük konuşmalardan geçiyor. Şimdi ayaklar yere basar, Dursun Özbek'in yaptığı basın toplantısı bence değerliydi. Bu tabloyu izah etmek, konuşmak lazımdı ve bunu anlattı. Geç kaldı ama bir yerden başlamak mühim..

20 Ocak 2016 Çarşamba

Sezon Sonunda İyi Bir Stoper Kaybedeceğiz


Denayer'in dönüşünün yarattığı farklı izliyoruz. Savunma hattında sıkıntı yaşayan Galatasaray'a iyi geldi Denayer, keşke sezon başından bu yana stoper oynatabilseydik. Galatasaray'ın mevcut sağ bek rotasyonunda bile fark yaratmışken, asıl pozisyonu stoper olan bu adamın oynadığı şu futbol beni mutlu ediyor. Öncelikle hız kattı, ağır bir savunma hattımız vardı. Chedjou & Hakan Balta uyumunu da övdüğüm anlar olmuştu, özellikle de teknik özelliklerini, pasla çıkmayı ama Denayer'le önde basabiliyor Galatasaray, geriye de iyi koşuyor, daha hamleli. Ayrıca Denayer de pas oyununa yatkın, topla çıkan stoper. Manchester City'nin satın alma opsiyonunu vermemesinden de futbolcunun değerini anlayabiliriz. Geçtiğimiz sezonu Celtic'de geçirmişti ama Celtic onu bir sezon daha tutmak istemesine rağmen Manchester City Denayer'i, Şampiyonlar Ligi seviyesinde bir takıma yollamak istediği için Galatasaray'a geldi. Onun için planları var, seneye de takımda tutmak isteyeceklerdir. Bu açıdan Galatasaray'da kalması imkansız ve son gelişmelerin de ardından Denayer'in kalmak isteyeceğini düşünmüyorum. İyi bir stoper kaybedeceğiz, keşke en azından bir sezon daha devam etme imkanı bulsaydık..

19 Ocak 2016 Salı

Linnes & Denayer, Akhisar Belediyespor 1-1 Galatasaray

Bu tip maçların bazı ayrılıklar adına önemli olduğu vurgulanıyor ama Ocak 19 olmasına rağmen ve gitmesi gereken isimleri belirlemek için bu tip maçları izlemeye gerek yok aslında. Kupa maçlarının tek kazancı şu oldu, Sinan Gümüş hak ettiği formayı aldı, Olcan Adın da mücadele anlamında kendisini daha da yükselterek artık sol açıkta da süre alıyor. 

Grupta işi bitirmiş, liderliği garantilemiş bir Galatasaray var. O açıdan rahat bir karşılaşmaydı, bazı deneme yanılmaları uygulamak, genç & yeni isimlere şans vermek adına ideal ortam ama Galatasaray'ın genç futbolcuları 18'i tamamlamak için düşünülüyor ki 3. oyuncu değişikliği kullanılmadı bile. En kısa örnek, Umut Bulut yerine Volkan Pala'yı görmek isterdim mesela ama hoca böyle düşünmüyor, hatta hoca şu aşamada gençleri de düşünmüyor. Bu çocukları maç kafilelerinde gördüğümüzde heyecanlanmaya gerek yok.

Maç başında 11'i görünce Linnes'i sağ bek, Tarık Çamdal'ı sol bek, Carole'yi ise sol önde düşündüm ama Linnes sağ açıkta oynadı. Oynayabildiği bir pozisyon, favori bölgesi değil ama orada da yarar sağlayacağını gösterdi. Maç içinde belki de topla en az buluşan futbolcu ama yapabileceği 3 asisti Umut Bulut ve Yasin Öztekin yedi mesela. Savunma anlamında katkısı zaten iyi ama kafayı kaldıran bir futbolcu, oyun aklı gayet yüksek ve ilk maçı olmasına, uzun zamandır forma giymemesine rağmen önemli katkı verdiğini düşünüyorum.

Bazı taşlar yerine oturuyor aslında. Savunma hattı kendini bulmaya başladı, bunda da Denayer'in dönüşü mühim. Hızıyla büyük fark yaratıyor, Akhisar karşısında da fark yaratan isimlerden biriydi. Linnes, Chedjou (Balta), Denayer, Carole dörtlüsünü artık bozmamak gerektiğini düşünüyorum. Carole'nin sakatlığı da Galatasaray'da takım savunmasını bozan en büyük etkenlerdendi, sadece aldığı hava topları bile yeterli.

İkinci yarıda oynanan futbol daha iyiydi. Önde bastı Galatasaray, topu ayağında tuttu, kötü zemine, Yasin Öztekin ve Tarık Çamdal etmenine rağmen ısrarla hücum yaptı. Önde basarken de Denayer, Carole gibi isimlerin hızlı olması büyük sigorta. Hatta Jose Rodriguez'i de ekleyeyim, Yasin Öztekin'in hücumda ısrarla her topu alması ve ezmesi neticesinde oluşan boşluklarda onun kanadını da Jose Rodriguez kapattı.

Yasin Öztekin'e rağmen hücum yapmaya çalıştık. Onu kupada oynatarak hocanın vermek istediği mesajı anlamamış, kendisini farklı bir seviyede görüyor olmalı. Israrla çalım denedi, kaleyi gördüğü her yerden vurdu, uygun anda pas vermedi. Bu da Galatasaray'ın rahat bir galibiyet almasını engelledi, 2. yarıda o futbolu oynadı Galatasaray. Tarık Çamdal da mecburen bindirdiği, hatta hücum oynadığı şu maçta her bindirmesinde tek iyi hareket dahi yapamayarak tarihe geçmiş olabilir. Bu iki adama rağmen 2. yarıda gösterilen bu mücadele keyifliydi.

İyi bir hazırlık maçıydı diyelim, özellikle 2. yarıda iyi futbol anlamında ivmelenme oldu. Linnes'i gördük beğendik, Denayer için keşke takımda tutma imkanı olsa dedik. Bilal Kısa'nın ise ne kadar güzel bir futbolcu olduğuna yönelik bir maç daha izledik. Şu 11 içerisinde Galatasaray'ın tek aklıydı belki de ama bunun altından kalktı. Zordu şu takımı yönlendirmek. Kaptanlık Emre Çolak'daydı belki ama bugünün lideri Bilal Kısa.

18 Ocak 2016 Pazartesi

Nordin Amrabat Galatasaray'da Kalsa, Bu Paralara Watford'a Gider Miydi?


Nordin Amrabat'ın 8.4 milyon avro karşılığında Malaga'dan Watford'a geçişi benim için sürpriz oldu. Amrabat'ın Malaga günleri iyi gitse bile bu paraya transfer olabileceği bir performans mı gösterdi, soru bu ama lig oynattı diyelim. Amrabat'ın Malaga'da geçirdiği 1.5 sezon var diyelim (ilk yarım sezonunu da saymıyorum), sadece 1.5 sezon içerisinde 8.4 milyon avro. Galatasaray'a verdikleri kiralama ücretlerini ve opsiyonu da düşünce 3.5 milyon avro gibi bir kazançları var. Galatasaray cephesine baktığımızda ise tüm kiralama ve opsiyon bedelini düştüğümde 2 milyon avro gibi bir zarar görünüyor ama Amrabat'ın Galatasaray'da 1.5 sezon geçirdiği performansa sayalım onu da, özellikle Şampiyonlar Ligi performansına bakarak. Çeyrek final geldiği sezon 3 asist yapmış mesela, bence değerli bir katkıydı ama zarar etmemek bir başarı değil, kazanç da sağlayamadık. Çok öveceğim, büyük bir futbolcu asla olmadı ama yerin dibine de sokamam, iyi bir rotasyon oyuncusuydu ama beklenti yüksekti, o da geldiği bonservisin altında maalesef ezildi. Malaga'da ise rahat ortamı bulduğunda Galatasaray'ın beklediği potansiyeli Malaga formasıyla gösterdi. Yüzde 5'lik payımız varmış, 420 bin avro da bu transferden kazanmış olduk. Bu sezon Galatasaray formasını giyseydi şu kötü rotasyonda mutlaka iş görürdü ama Watford'a bizden doğru bu paralara gider miydi emin değilim..

Geri Döndü, Beklentisi Olan?


Bu geri dönüş üzerine heyecanlanmak isterdim ama yine biten bir dönemin eşiğindeyiz. Normal olan, Hamit Altıntop'dan fedakarlık beklenip, kalan 5 ay adına sözleşmesini fesh etmekti ama takımda kalıyor, beklentisi olan da var mı bilmiyorum. 

Futbolculuğuna asla lafım olmaz, çok da beğendiğim bir isimdir. Galatasaray'da geçirdiği 3.5 sezonun 2'sini sakat geçirmesi mesela, 2 maç iyi oynadıktan sonra yine bir sakatlık yaşamayacağının garantisi yok, üstelik yaş haddi de gelmiş bir futbolcu.

İlk sezonunda büyük katkı verdi, özellikle de Şampiyonlar Ligi'nde. O sezon Şampiyonlar Ligi'nde Galatasaray adına en çok maçın adamı seçilen isimdir mesela ama çok fazla görülmedi bu. Ya da geçen sezon Melo'nun yokluğunda verdiği katkıyı hatırlayın, şampiyonluğun kilit isimlerinden biriydi ama ona güvenerek sezonu planlayamazsınız. Hamza Hoca'nın da hatası bu oldu. Melo gitsin derken Hamit Altıntop'un dönüşüne güvendi ama dönemedi, sonuç ortada.

Gün itibariyle de takımla çalışmalara başladı ama kimin ne beklentisi var bilmiyorum. Sezon sonunda da takımdan ayrılacağı garanti olan bir isim. O da giderken mutlaka katkısı için alkışlarım ama genel anlamda bakınca da Hamit Altıntop'dan istediğimizi tam olarak alamadık. Sağlıklı kalsaydı çok büyük iş olacaktı ki çok büyük bir futbolcu..

Hedef Adam, Burak Yılmaz


West Ham'ın Diafro Sakho'nun sakatlığı sonrasında yeniden Burak Yılmaz için harekete geçebileceği ve 5-6 milyon avro'luk bir teklif yapacağı yazılmış. Yaz döneminden bu yana yazılan bir hikaye zaten, işin gerçeği nedir bilmiyorum ve bu haberin de kaynağı İngiliz basını. Teklif varsa satılmalı ama Burak Yılmaz gider mi sorusuna cevabım yok. Teklifin doğruluğu da düşünmüyorum aslında.

Burak Yılmaz 30 yaşına gelmiş ve düşüşte bir futbolcu. Kendisi büyük bir golcüdür, bunu asla inkar edemem. Bir takımın forvetinden öncelikli beklentisi gol atmaksa Burak Yılmaz başarılıdır. Şu kötü sezonunda bile 14 maçta 8 gol atmış mesela, istatistiğini yine yapmış. Ama bu tarz forvetler için bir tehlike vardır, gol atarsan iyisin, gol atamazsan kötüsün. Çünkü başka meziyetin, seni diğer forvetlerden farklı kılan özelliklerin yok.

Duvar olamıyorsun, servis yapamıyorsun, hava hakimiyeti yüksek bir isim değilsin ya da kendi pozisyonunu yaratan bir futbolcu da değilsin. Defansın arkasına iyi sarkan, pozisyona giren, bitirdiğinde de değerini katlayan bir futbolcu ama düşüşte, yani bitiremiyor. Bitiremediği için de tepki görüyor, taraftara da niye tepki gösteriyorsun diyemem.

Futbolda dün yok, bugün var. Düne büyük saygı duyuyorum, Galatasaray forması altında 139 maçta 80 gol 25 asist yapmış bir futbolcudan bahsediyoruz. Benim için değişmez gerçek, Burak Yılmaz büyük golcüdür ve bugün takımdan ayrılsa ayağa kalkar ve alkışlayarak uğurlarım. Dün yaptıklarını da asla unutmam ama dün ile de yaşamam, bugünü değerlendiririm.

Bugün geldiğimiz nokta ise, Burak Yılmaz'ın Galatasaray'da misyonunu tamamladığı. Her ismin bir devri var, bence Burak Yılmaz da o devri kapattı. Özellikle de yabancı kontenjanının kalmasının ardından. Taraftarla da bağı kopan bir isimden bahsediyoruz, taraftarı bir kere karşınıza alırsanız o iş daha yürümez, o bağ zor sağlanır ki Galatasaray'ın da bir forvet alacağı gerçeği var.

Önümüz Euro 2016, böyle bir değişimin Burak Yılmaz için de iyi olacağını düşünenlerdenim. Burak Yılmaz'ı sever ve sayarım, büyük golcü olduğunu da her zaman söylerim ama gitmeyen, tıkanan bir ilişki var. Bu tablo sonrasında da Burak Yılmaz'la kötü ayrılmak istemem..

17 Ocak 2016 Pazar

Genç Futbolcu Böyle Kazanılır


Genç bir futbolcuyu kazanmanın yolu, maçların son 10 dakikasında oyuna almak değildir. Üstelik o son 10 dakikaların çoğu da gol aradığınız zamanlar. O genç futbolcuyu da kurtarıcı niyetine oyuna aldığınızda futbolcuyu ileri götürmüş olmuyorsunuz. 

Haliyle o baskı ortamında katkı gelmiyor ve sonrasında "şans verdik ama değerlendiremedi" oluyor, taraftarların da algısı bu yöne doğru kırılıyor. Bunun adı şans vermek değil, aksine futbolcuyu yemek. Sinan Gümüş konusunda da geçen sezondan başlamak üzere Hamza Hamzaoğlu hatalıydı, olması gereken şansı (özellikle de bu sezon) vermedi.

Bu sezon Yasin Öztekin'in kötü performansını konuşuyoruz, hiç iyi durumda değil. Bunun yanında iyi olmayan bir kanat rotasyonu da var. Bruma gibi bir ismi "Sinan Gümüş'e daha fazla şans vermek için yolladık" diye gönderdiniz ama Sinan Gümüş de o şansı bulamadı. Bruma'yı tabela baskısı yemişti, oysa doğru gelişimi gösterirken. Sinan Gümüş'den de beklenti tabela yönünde, o da bu baskıyı şu aşamada kaldırıyor gibi. Oynadıkça gelişiyor, büyüyor.

Futbolcu böyle kazanılır, önce forma adaletini sağlarsınız, sonrasında da üst üste 11 oynatarak o futbolcuyu görürsünüz. Bence geç bile o şansı buldu, daha önce oynaması lazımdı ama Mustafa Denizli'nin Yasin Öztekin'i kenarda tutup Sinan Gümüş'ü 11 başlatması büyük işti. O da yaptırdığı penaltı ve attığı golle buna cevap verdi. 

Müthiş oynamadı tabii, oyunu genele yayamadı, kopuktu. Ama topla her buluştuğunda heyecan yarattı, etkili oldu. Podolski'nin onun için şans olduğunu daha önce de söylemiştim, tarz anlamında birbirlerine çok yakın futbolcular. Podolski de oyun içerisinde çok yok ama topla buluştuğunda etki yaratan, attığı gollerle büyüyen bir futbolcu. Başka beklentisi olanlar var mı bilmem ama Podolski'yi transfer ediyorsanız attığı gol sayısı üzerinden değerlendirmeniz gerekiyor. Hayatı boyunca böyle bir futbolcu oldu, kariyerini de kanat oynamasına rağmen golcü kimliğiyle sağladı.

Sinan Gümüş de böyle olacak gibi. Geçtiğimiz sezon U21 maçlarında daha çok forvet izledik kendisini ve seviyesi o kategori için çok yüksekti ama Galatasaray'da sağ kanatta görüyoruz. Sol ayaklı olduğu için içeri kat ederek oynuyor. Şut özelliği yüksek, dün gördük ki topla dikine gittiğinde de durdurulması güç, iyi bir bitirici. Oyunu maçın geneline yaydığında ise çok daha iyi olacak. Beklentim büyük, o potansiyeli de fazlasıyla var.

Tabii doğru çalışmanın da altını çizelim. Mustafa Denizli o güveni verdi, ısrar ediyor. Doğru da çalıştığını düşünüyorum ve güçlendi. Eskiden daha kopuktu, şut anında ortaya çıkıyordu ama yavaş yavaş sorumluluk da alıyor, forma bilincini kazandı ve oynadığı futbol itibariyle de Yasin Öztekin'in önünde.

Sivasspor maçının sonunda "üst üste maçlar oynadığım için biraz yorgunluk hissettim" dedi. 2 senedir konuştuğumuz, olması gereken bir durumdu. Bu sezon sadece Başakşehir maçında 11 başladı ve onun dışında 3-4 maçta bir son 10 dakika forma giyiyordu. Şimdi ise üst üste 11'de oynuyor, şans buluyor, ısrar ediliyor. Geçtiğimiz sezon ise Aydın Yılmaz dahi önünde görülüyordu ve Aydın Yılmaz az daha takımda tutulacaktı. Hatta Sercan Yıldırım kalsaydı o bile Sinan Gümüş'ün önünde şans bulacaktı ama Mustafa Denizli'yle bu adalet sağlandı.

Günlerden Sinan Gümüş, Galatasaray 3-1 Sivasspor


Galatasaray'ın forvetinde kalite ve form sorunu mevcut. Burak Yılmaz'ın sık sakatlıklardan geri dönemediğini görüyoruz, her geri dönüş çabasında da yetenek erozyonu yaşıyor. Umut Bulut'un ise yetenekleri her dönem tartışıldı ama mücadelesiyle ayakta durdu ama yaş ilerliyor, klas kalıcıdır durumu da kalmayınca mücadelenin düşüşü sizi kötü gösteriyor ki alınan ücretlere oranla performans olayına girersek taraftarın tepkisi doğal.

Küfrün her türlüsüne karşıyım, tepki yuhalayarak veya ıslıklayarak verilir. Maç devam ediyorken verilen bu tepkiye de karşıyım, oyun devam ediyor ama taraftar daha iyisini görmek istiyor ki maalesef daha iyisini göremiyor. Küfürsüz tepki gösteren taraftarı da anlayabilirim ama forvet transferi yapmayan yönetimi anlayamam. Burak Yılmaz ve Umut Bulut'un sürekli oynaması da onları yıpratacak. Maalesef futbolda dün yok, düne saygılıyım ve asla unutmayacağım ama bugünü konuşuyorsak günün gerçeği bazı misyonların bittiğini gösteriyor.

Maça dönersek, Galatasaray için iyi futbol anlamında ivme olduğunu söylemek lazım ama yetersiz, eksik. Sadece Donk'la iyiye yönelmek imkansız ya da Linnes girdiğinde mutlaka katkı verecek ama yine yetmiyor. Hücum için kanat + forvet takviyesi gerekli ki bugün Galatasaray'ın bitiren bir forveti olsaydı çok daha rahat bir maç izleyebilirdik. Galatasaray, Sivasspor'a göre daha iyi, daha isteyen taraftı ama maçın ilk bölümü hariç oyunu koparacak, rakip sahaya yıkacak futbolu da pek oynayamadı.

Donk'un mutlaka katkısı olacak, bu sezon defansif orta saha olmadan oynuyordu Galatasaray. Top kazandı ama ısırmadı, sakin kaldı. Chedjou hücumu çok denedi, topla çıktı ama Donk'a güvenerek, o anlar Donk stoperi tamamladı. Bunun da getirdiği rahatlık var elbette. Tabii Sneijder'in de ekstra bir defans katkısı oldu, çok geri geldi ki daha çok 4-3-3 gibiydi takım. Sneijder de defansif sorumluluğu alınca orta saha rahat göründü ama buna rağmen rakip kontraya çıktığında geriye koşmakta zorlandık. O anlarda da Denayer'in hızı ve süpürücülüğü çok ön plandaydı.

Sinan Gümüş'e parantez açmak lazım, oyununu maçın tamamına yayamaması olumsuz, maçın her dakika içinde değildi ama etki yarattığı anlarda bir gol bir de penaltı yaptı. Sağdan içeri iyi kat ediyor, sol ayağı çok iyi derken Podolski'nin yokluğunu aratmadı bugün. Yasin Öztekin'i kenarda tutup maça Sinan Gümüş'le başlamak Mustafa Denizli'nin artısı.

Ama bu savunma kurgusunu beklemiyordum, özellikle de hocanın Carole'yi düşünmemesi şaşırtıyor beni. Hakan Balta'nın sol bek performansları anlık, bugün iyiydi ama yarın iyi olacağının garantisi yok. Grosskreutz dönerse üzerine yazdığımız hemen hemen her şeyi Olcan Adın sol açıkta yaptı ki bu da Hakan Balta'yı bekte rahatlatan unsurdu. Chedjou & Denayer hattı ise güven verdi. Denayer'in iyi bir tamamlayıcı olduğunu düşünüyorum ve her maçta 11 oynamalı. Yanında oynayan isim Chedjou mu yoksa Hakan Balta mı diye düşünmeliyiz.

Hücum organizasyonlarında da artı var aslında, Burak Yılmaz bitiremedi ama pozisyona girmeyi iyi biliyor. Umut Bulut'la bu olmuyor ama Burak Yılmaz'ın bitirememesi ve sadece savunma arkasına koşu odaklı futbolu Galatasaray'ın hücum repertuarını geniş kılmıyor. Oysa hücumda top tutabilen, hava hakimiyeti olan ve rakip stoperlerle boğuşan bir forvetle Galatasaray hücumu verimli olacak, Sneijder ve Podolski gibi isimler daha çok şut imkanı bulacak.

Önemli olan kazanmak tabii, Galatasaray da kazanarak başladı. Sivasspor'un çok dişli bir rakip olduğunu düşünmüyorum. Hızlı, kontralarla gelmek istediler, kısmen de etkili oldular ama pozisyona giremediler. Sürekli orta ve şutlarla ilerleyebildiler, oradan da bir gol çıktı ama çok fazla pozisyon olmadı. Galatasaray orta sahası ısıramadı, buna izin verdi ama iyi oyun anlamında ivme var, doğru futbolcularla oynandığında çok daha iyisi olabilir..

16 Ocak 2016 Cumartesi

Charlie Austin Southampton'da


Galatasaray'ın alabileceği en iyi forvetlerden biri Charlie Austin'di ama bu tip hamleleri yapmak zor, mesele de para değil. Bu tip İngiliz futbolcular Premier Lig'den çok fazla kopmak istemezler, takım ayırt etmeden o mücadelenin içerisinde yer alırlar. Ancak Avrupa'dan çok büyük talipler gerekir ki Galatasaray'ın içerisinde bulunduğu durumu düşünerek imkansıza yakın bir transferdi, görüşüldü ve doğal olarak olmadı. 5.2 milyon avro'ya QPR'dan Southampton'a transfer oldu. Sezon sonunda da sözleşmesinin bitiyor olması bu fiyatı aşağıda tutan etmen. Yoksa 14 milyon avro gibi bir piyasa değeri var ama oyuncuyu şimdiden bağlamak adına böyle paralar Ocak ayından da verilebiliyor. Galatasaray'ın Donk transferi misali. Charlie Austin üzerinden transfer başarısızlığı yazamayız ama görüşülmesi bile yolun doğru olduğunu gösterir. Arjantin & Fransa odaklı transfer görüşmeleri devam ediyor, bakalım ne olacak..

15 Ocak 2016 Cuma

Twitter Halkı, Chedjou & Denayer İkilisini Görmek İstedi


Twitter'da "Galatasaray'ın stoper tandemi hangi isimler olmalı" anketi yaptım ve Chedjou, Hakan Balta, Denayer üçlüsünden kombinasyonlar oluşturdum. Chedjou & Denayer ikilisi yüzde 65'le açık ara kazandı, Hakan Balta'lı seçenekler ise daha az. 1000 küsür oy geldiğinden de sonuçlarına itibar edebiliriz. Tabii soru şu, Chedjou mu Hakan Balta mı? Bence Hakan Balta daha garanti, daha sigorta bir futbolcu. Ağır olduğuna katılırım ama liderlik özelliği de Chedjou'ya göre daha baskın. Chedjou ise ekstra bir stoper, topla dikine çıkması, hücumda gol araması, pas özelliği gibi meziyetleri var. Hakan Balta da pasör bir futbolcu ama Chedjou iyi oynadığında kendisi için "ligin en iyisi" dedirtirken bu istikrarı genele yayamıyor ama Hakan Balta'nın 10 üzerinden 7'lik performansı garanti. Chedjou & Hakan Balta da iyi ikili olmasına rağmen sol bekte Carole, sağ bekte Denayer sakatlanınca tüm savunmanın çöktüğünü gördük. Linnes transferi, Carole'nin dönüşü önemli. Bu gençleşmeye bir de stoper Denayer'i yazarsak daha hareketli bir savunma hattına kavuşabiliriz. Sağ bek Denayer'i izledik ama büyük potansiyel stoper Denayer'i henüz göremedik ki görmemiz lazım. Ben Hakan Balta & Denayer'i izlemek isterdim ama Chedjou oynar, Chedjou & Denayer de iyi ve farklı bir ikili olur ama o savunmanın lideri kim sorusuna cevap bulamayız..

14 Ocak 2016 Perşembe

Bir Taşta İki Kuş Dedikleri Bu Olsa Gerek


Ortada Galatasaray'ı da ilgilendirebilecek ilginç bir transfer döngüsü var. Mevlüt Erdinç'in adı sık sık Galatasaray'la yazılır, hatta Grosskreutz'la takası iddia edilmişti ve yabancı kontenjanı devam etmiş olsaydı bu transfer gerçekleşirdi de. Ama o Mevlüt Erdinç, Hannover 96'da beklentiyi karşılayamadı ve Guingamp'a kiralandı. Euro 2016 öncesi oynamak istiyor ve öyle kötü bir forvet rotasyonu var ki onun bile şansı olabilir. 

Mevlüt Erdinç'den boşalan yere Hugo Almeida geldi. Beşiktaş sonrası büyük düşüş yaşayan bir isim. Beşiktaş'ın da büyük kırılma noktalarından. Almeida o kontratı kabul etseydi belki de Demba Ba olmayacaktı ve dolayısıyla ondan sonra yaşanan süreç. Almeida oradan ayrıldı, Galatasaray'ı bekledi, biz de istemedik derken boşta kaldı ve önce İtalya'ya gitti tutunamadı, devamında Rusya'da da olmadı. Bu düşüşü görünce de Hannover 96'nın Almeida için şans olduğunu düşünüyorum.

Mustafa Denizli, Almeida'yı çok sever ve bunu her fırsatta dile getirirdi. Hatta Prandelli öncesi gündemde olan isim yine kendisiydi ve o günler Almeida gündemi oluşmasında da kendisi faktördü ama göreve gelmeyince bu iş olmadı. Ama o günün şartlarıydı bu, bugünün şartlarında aklına bile gelmezdi. Almeida'nın sözleşmesi fesh edildi haberlerini duyunca acaba olur mu üzerinden bazı sorular aklımıza gelmedi değil ama 5 dakika sonra Hannover 96 haberini aldık.

Böylece takıma gelmemesi gereken iki isimden de kurtulmuş olduk..

Grosskreutz Gerçeklerini Öğrenmeye Devam


Grosskreutz'un transferini tamamlayamamak, evrakları hem yetiştiremeyip hem de eksik göndermek skandalın bir yüzü ama diğer yüzü de sürecin kötü yönetimi. Bu konuda da suç teknik heyetin oluyor. Bild'in haberine göre Stuttgart'da Ocak ayı başından bu yana yaptığı idmanların sayısı Galatasaray'da geçirdiği 4 ay'da yaptığı idman sayısından fazla. Sadece Milli Takım aralarında hazırlık maçları için Grosskreutz tam anlamıyla idmanlara katılmış. Aralık ayı geldiğinde de Mustafa Hoca kendisine "daha fazla çalışman lazım, az zaman kaldı" dediğinde gitmek istemişti. Kötü başlayan ve kötü idare edilen bu süreci mümkün olan en az hasarla katmak ise teselli ikramiyesi.

Transfer Akıl İşi, Sen O Aklı Gösterdiğinde Galatasaray'ın Ağırlığı Sana Çok Kapı Açar


İster istemez yaz dönemine gidiyorum. Yabancı kontenjanının da kalktığı bir dönemde Sabri Sarıoğlu'na yıllık 1.8 milyon avro vermek, devamında da alternatif almamak. Sabri Sarıoğlu & Tarık Çamdal ikilisiyle de yürüyemeyeceğin belliyken sezon içinde bunu kabul etmen ve Denayer'i sağ bek oynatman. Daha da geçmişe dönerek, Tarık Çamdal için 4.75 milyon avro bonservis, 1.2 milyon avro yıllık ücret vermen.

Ve son transferin Martin Linnes. Yıllık 950 bin avro ücret, bonservis 2 milyon avro. Maç başı ücretler ise belli bir maç sayısına ulaştıktan sonra başlıyor. Demek istiyorum ki, istenilince ve biraz akıl gösterilince ne kadar da güzel transfer yapılıyor. Koca bir yaz dönemini boşa geçirmenin üzüntüsünü yaşıyoruz.

Takımın sağ beki Linnes. Alternetifleri ise Linnes'den fazlasını kazanıyor. Sol bekin Carole, alternatifi ise aslen sol bek bile değil ki onun da yıllık ücreti çok yüksek. Hadi Olcan Adın elinden geleni yapıyor, çabasına, mücadelesine, son haftalarda yükselişine lafım yok ama ücretler çok fazla. Doğrusu Linnes ve Carole. Biri 950 bin avro, diğeri ise 700 bin avro alıyor.

Üstelik bu adamların geri dönüş ihtimali de var. Daha fazlasını kazanabilirsin ve tutmasalar bile aldığın ücrete çok rahat geri satabilirsin. Transfer akıl işi, sen de o aklı gösterdiğinde Galatasaray formasının ağırlığı sana çok kapılar açar. Yeter ki kullanmasını bil..

13 Ocak 2016 Çarşamba

Linnes'in Bu Sezon Norveç Ligi İstatistikleri


Linnes'in bu sezon Norveç Eliteserien Ligi istatistikleri. Maçkolik kaynaklı @Futbol_Akademi 'nin paylaşımı. İstatistikte öne çıkan taraf ikili mücadele kazanma oranı. Boyu kısa gibi görünse bile İskandinav olmasının artıları var, fiziğine göre güçlü bir isim. Gol ve asist oranı zaten iyi. Maç başına sadece 1 isabetli orta yapmış görünüyor ama Linnes'in hücumda tek artısı orta yapmak değil. İçeri çok kat ettiğini görüyoruz ya da çizgiye inip ceza sahası içine çıkardığı paslar da var. İki ayağını da kullanıp şut atabiliyor. Topu aldığında sadece ortaya deneyen bir isim olmadığı için o rakam düşük. Savunma anlamında düşündürüyordu ama savunma istatistikleri de bence gayet iyi. Tek korkum ise beklenti, Dani Alves beklentisi yarattık bir anda. Telles'de de bu olmuştu ki ona büyük bir bonservis vermiştik. Linnes bu anlamda makul adım ama isminin ağırlığı ve sağ bek açlığı ondan beklentiyi de o oranda yükseltiyor.

Bilal Kısa, Bu İstatistiğin Gerçek Lideri


Sevgili @DennisMertkamp her maç sonunda bu istatistiği güncellemeye devam ediyor ve şu an Galatasaray adına en değerli istatistiğin de bu olduğunu düşünüyorum. En azından hak edenlerin hak ettiği değeri görmesi anlamında. Bu istatistik de futbolcuların oynadıkları maçlar itibariyle ne kadar skora etki ettiklerini anlatıyor.

Donk, ilk Karşıyaka maçında 1 gol 1 asist yapınca listeye ilk sıradan dahil oldu ama en az 10 maçın ardından listede gerçek yeri ortaya çıkacaktır. Sinan Gümüş de son haftalarda şans bulmaya başladı ve son üç maçta da attığı 3 gol 1 asist var, haliyle listede ikinci sırada yerini almış ama aldığı süre az.

Bu istatistiğin gerçek lideri Bilal Kısa. 18 maçta 5 gol 4 asisti var, daha da önemlisi onun sahada olduğu 13 maçta sadece 2 mağlubiyet almış Galatasaray. Onlar da deplasmanda oynanan Atletico Madrid ve Benfica maçları. Bilal Kısa sahadayken kazanıyor, o olmadığında ise inanılmaz düşük bir galibiyet yüzdesi var.

Karşıyaka 1-3 Galatasaray, Olcan Adın..


3-1'lik skor aldatıcı, kötü bir maçtı aslında. Hatta Galatasaray'ın en sıkıcı maçları arasında da üst sıralara rahatlıkla oynar. Kötü futbolun da temeli kötü 11'den, özellikle de kötü orta sahadan kaynaklı. Bir önceki Karşıyaka maçında Selçuk İnan, Bilal Kısa ve Donk üçlüsüyle belki organize değil ama daha sağlıklı ve yoğun hücum yapan Galatasaray'dan, Emre Çolak, Jose Rodriguez ve Jem Karacan üçlüsüyle hücumunu sıfırlayan bir Galatasaray izledik.

Öyle ki, Karşıyaka maçında Donk oyuna girdiğinde Yaya Toure gibi kaldı saha içinde. Yaptırdığı penaltıyı bir kenara bırakıyorum, etki ediyor, etmeye de devam edecek ama asıl etki Olcan Adın kaynaklı. Belki de geçen sezonun en büyük iki hayal kırıklığından biri olan (Pandev'le birlikte) Olcan Adın, bu sezon yükselen performansına karakteri de ekledi, karakter koyuyor. Karşıyaka maçını da Donk'la birlikte hareketlendirdiler ama son 10 dakikaya 0-0 girerken üç duran top ve üç asistle maça imzasını atan isim Olcan Adın oldu.

Kötü bir futbol vardı. Rakibin Karşıyaka olması işleri kolaylaştırmış olabilir ama bugün kötü bir sonuç da alabilirdik. Bireysel anlamda öne çıkan isimler Olcan Adın ve Donk. Onlar da sonradan oyuna girip, kader değiştirdiler. Gidecek isimler için bu maç ölçü mü olacak bilmiyorum ama zaten takımdan ayrılmasını düşündüğümüz isimleri tekrar tekrar izlemenin de bir şey değiştirmediğini görüyoruz. Tek tek isim yazmaya gerek yok.

Takımın en çok bir şeyler yapmaya çalışan ismi Carole'ydi mesela, o da yapamadı. İkinci yarının başında çizgiye kadar indiği ve ceza sahasına çıkardığı bir top var, özlediğimiz Carole'ydi o ama genele bakınca sakatlıktan dönememiş. Olcan Adın'ın oynaması boşuna değilmiş, bunu gördük. Biraz adalet olacaksa, Sivasspor karşısında sol bek Carole, önünde Olcan Adın oynar. Yasin Öztekin üzerinde hala ısrar etmenin herhangi bir mantığı, iyi ve doğru tarafı yok.

Geçen sezon Türkiye Kupası'nda fark yaratan isimdi Yasin Öztekin. Ligi bir kenara bıraktım, kupa maçlarında dahi ortada yok. Sinan Gümüş öyle ya da böyle skora etki ediyor mesela, deniyor ama Yasin Öztekin etkisi sıfırın altında. Böyle bir düşüş inanılmaz, inanamıyorum.

3-1'le grup liderliğini garantiledik, kazanmak güzel değil, Karşıyaka kalecisine de teşekkür ettik ama Olcan Adın'ın ismini yazacağımız bir maç oynadık. Görünen, Galatasaray'ın alternatiflerinin de yetersiz olduğu.

Hocanın Umut Bulut ısrarı da en büyük hatası. O sakatlığın ardından bu maçta oynamaması gerekiyordu. Etki etmesini, iyi futbol beklentisini falan bir kenara bıraktım, bu saatten sonra iyi şeyler göreceğimizi düşünmüyorum ama burnuyla ilgili böyle bir sorun yaşayacağı belliydi, gereksiz ısrar da sakatlığın nüksetmesini beraberinde getirdi. Genç Volkan Pala ile bu maça çıkılabilirdi, değişen çok şey olmayacaktı.

Bir de kaptanlığın Emre Çolak'dan Umut Bulut'a geçtiğini gördük ki Galatasaray'ın mevcut durumunu özetleyen en iyi görüntüydü..
 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir