31 Temmuz 2017 Pazartesi

Badou Ndiaye Galatasaray'da


2 sezon önce 350 bin avro'ya gerçekleşen bir transferdi. Bugün ise 7 milyon avro gibi bir rakam karşılığında satılıyor. Badou Ndiaye özelinde önce bunu konuşalım, Galatasaray'ın neden 350 bin avro'ya böyle bir ismi bulamamasını. Osmanlıspor açısından büyük bir transfer başarısı, tebrik etmek gerekiyor.

7 milyon avro büyük bir rakam. Bir sezon içinde 3 futbolcu için 7-8 milyon avro aralığında rakamlar ödedik, bunu da konuşmak lazım. İsimlerin kalitesi noktasında kuşkum yok ama bunun da bir kumar olduğunu söylememiz lazım, bu noktadan sonra başarı olmazsa olmaz.

Yıllık ücret konusunda da bazı iddialar var, resmi açıklama geldikten sonra güncelleriz. 2.2 milyon avro deniyor, konuşulması gereken bir nokta daha. Tolga Ciğerci için de iyi futbolcu demiştim, hala aynı noktadayım. 2 milyon avro'luk yıllık ücreti sorundu, 1.2 versek kabul etmeyecek miydi? Badou Ndiaye için de aynı mesele, 1.5 milyon avro verseniz kabul etmeyecek mi?

Amrabat için de 8.6 milyon avro'lara dayanan anlamsız bir bonservis vardı ama yıllık ücretinden düşürülmüştü rakam. 1.1 milyon avro gibi bir rakam kazanıyordu diye hatırlıyorum, Ndiaye için de bu yapılmalı. Bonservisinde değilim, ederi vardır, çalışma izniyle alakalı konu olmasa Premier Lig'e de adım atabilirdi ama Anadolu'dan alınan bir isim, ön yargı oluşacak, kesin. Bu paranın altında ezilmesinden korkarım, yoksa kalitesine güvendiğim, beğendiğim bir futbolcu.

Maliyeti bir kenara bırakmak gerekirse, iyi futbolcu. Tempolu, atletik, oyunun iki yönünü oynayan, 10 numara özellikli olması itibariyle hem 8 hem 10 kullanabileceğiniz iyi bir orta saha. Fellaini'nin kalitesine asla lafım yoktu ama doğru profil Ndiaye işte. Galatasaray orta sahanın temposuzluğu çok büyük sorundu, bunu aşmak anlamında önemli. 

Sorun şu olur, müthiş bir pasör veya teknik özelliği çok iyi diyemem. Pas merkezi Ndiaye olmaz, o noktada Belhanda ön plana çıkmak zorunda. Ndiaye oyunun iki tarafında katkı verir, özellikle topla çıkışları ve bitiriciliğiyle tabela yapacak orta sahadır. Tabela noktası da önemli, Selçuk İnan'ın ilk sezonlarında bu yönde büyük katkı almıştık. Fernando'yla birlikte oynayacağını düşününce doğru, ideal bir ikili oluşturmuş olduk. Saha içi noktasını 1 hafta önce daha detaylı yazmıştım, okumak isteyenler için paylaşayım;

http://sportifcumleler.blogspot.com.tr/2017/07/badou-ndiaye-galatasaray-o-olmasn.html

Alınan 6 üzerine 8 numarayı da konuşmak ve bu yönde hamle yapmak önemliydi. Maliyet konusu dediğim gibi, bir de genç oyuncu mevzusu var ki açıklığa kavuşunca onu da yazarız. Hayırlısı olsun diyelim, umarım paranın altında ezilmez ve beklentiyi karşılar. Çok büyük bir beklenti var çünkü, 8 numara hamlesi de uzun süredir bekleniyor ve isteniyordu. 

Galatasaray'ın mevcut iki 10 numarası


Galatasaray'ın mevcut iki 10 numarası. O pozisyona yeni bir hamle yapılmaması durumunda Belhanda'nın alternatifi Atalay Babacan olacak ki bu beni heyecanlandırıyor. U17'li gençler özelinde beklenti büyük, o beklentinin de en yüksek olduğu isimlerin başında Atalay Babacan geliyor. 

U17 Futbol Şampiyonası'nda izledik, çok özel bir yetenek. Teknik özelliği, oyun zekası ve görüşü yüksek, adam geçebilen, sol ayağını müthiş kullanan bir isim. Değerlendirilmesi gerektiğini, rotasyonun parçalarından biri olmasını düşünüyorum. O pozisyon için yeni bir transfere ihtiyaç yok, elimizde böyle yetenekler var ve güvenmemiz gerekiyor.

Volkan Şen'in adı geçerken verdiğim tepki işte, elinde Recep Gül gibi bir isim var. Eminim ki Volkan Şen'den daha azını yapmayacak, neden onu kazanmıyoruz, niye yeni bir yedek düşünüyoruz. Şu ana kadar bir 10 numara gündemi olmadı ama Atalay Babacan için de aynı tepkiyi veririm, ya da yarın başka bir genç için de. 

Büyük potansiyeller bunlar, yerli sorunu var diyoruz, yerlilerin temelini bu gençlerle atalım işte. Bir yandan yaşlanıyoruz, transferler hep o aralıkta. Bu çocuklar yaş ortalamasını düşürecek, gelecek adına bizleri umutlandıracak.

Fotoğrafı görünce hoşuma gitti, bir şeyler yazmak istedim. Belhanda'nın alternatifi Atalay Babacan olabilir, olmalıdır da. İlk kamp döneminde olmadığı için üzülmüştüm, onun adına bir fırsat vardı. 2. bir kamp döneminin yaratılmış olması özellikle onun için bir şans, şu an kendini gösterme fırsatını elde etti. Hazırlık maçında da şans buldu, ısrar etmeli. Tudor'dan yana bu konuda beklentim yok ama ısrar ederse taraftarı biraz olsun kazanır..

30 Temmuz 2017 Pazar

Sağ olsun Mourinho altını çizmiş oldu


"Galatasaray için beni almak Fellaini'yi almaktan daha kolay. O, benim için çok önemli. Hiç şansları yok."

Dün de yazdım bu konu hakkında, sağ olsun Mourinho altını çizmiş oldu. Manchester United taraftarı böyle diyor üzerinden yorumlar yapılıyor burada, Fellaini için yaratılan algının nedeni o. Orası Premier Lig, burası Türkiye. Mourinho keşke burada yapılan yorumları okuyabilseydi, çok isterdim.

Bu transfer yine gerçekleşebilir, onu bilmiyorum, kesin konuşmamak lazım. Gerçek olan şu ki kolay değil, Mourinho bırakmıyor işte, rotasyonu için kıymetli. Matic'i almaları da çok şey değiştirmez, en kötü maçın sonlarında rakip ceza sahasını karıştırmak için bile kullanır. Adamın öyle ekstraları var ki bu yüzden hala orada, vazgeçilemiyor. 

İhtiyacımız olan tarz Fellaini değil, şu tarzda birini almak istiyoruz diyenlere lafım yok, Fellaini için çöp algısı yaratanlarla sorunum. Tablo bu, zor bir hamle ama gerçekleşmesi durumunda yaratacağı fark mutlaka olurdu. Geçenlerde yazdığım "çöp algısı" yazısı bu tarz konular içindi, yerliden örnek verdim ama yabancı için de aynı. Farklı bir profile büründük..

İlk ağızdan haber almak güzel, bilgi kirliliği transfer dönemlerinin en büyük düşmanı


İlk ağızdan haber almak güzel, bilgi kirliliği transfer dönemlerinin en büyük düşmanı. Cenk Ergün de dün kampı takip eden basın mensuplarıyla toplantı yaptı, altı çizilesi bilgiler verdi. Ne varsa söylemiş hatta, gizli kalan pek bir şey yok. Bazı detayların altını çizelim biz de, kısa kısa geçelim. Üzerine konuşulması gerektiğini düşünüyorum.

Florya konusu çok eleştiriliyor, takım sahipsiz üzerinden. Cenk Ergün'ü o konuda doğru isim midir bilmem, bunu zaman gösterir. Takımın başında olmamasının nedeni transfer görüşmeleri, seyahatler yapmak zorunda. Hala da aynı durum geçerli, transfer konuşmaya devam ediyoruz, bu iş bitmedi. Lucescu konusu bundan kaynaklı mı ortaya çıktı bilmiyorum. O durumda Cenk Ergün'ün görevi ne olacak ya da, bunlar büyük birer bilinmez.

Gomis konusunda eleştiriler var, çok para verildi diyerek. Doğru, imza ücretini kimse beklemiyordu mesela, bonservisi olan bir futbolcuya imza ücretinin verilmesi sorgulandı. Örneği çok, Sneijder için de vermiştik mesela ama burada isim Gomis, farklı transferler. Marsilya'nın Gomis'i tutmak istediği doğru, Galatasaray'ın bu noktada para harcaması gerekiyordu. Gomis'in de niyeti kalmak yönündeydi, buna yoruyorum olayı. Gerçekleşmesi gereken bir transferdi.

İçimizi rahatlatan gelişme ise 8 numara isteğinin açıkça söylenmesi. Selçuk İnan'ı kenara almak, yerine bir isim bulmak gerekiyor, takımın en büyük sorunlarından biri. Badou Ndiaye doğru tarzdı, isteğimiz doğru ama zor bir hamle. Alternatifi Fellaini mi olur sorusuna cevap aramıştık, o konuya girmeyeceğim ama Fernando'nun yanına 8 numara arayışı, bunun da öncelik kabul edilmesi sevindirdi.

Tudor konusu Cenk Ergün'ün dışında ilerleyen bir süreç, Lucescu için olduğu gibi. Fatih Terim boşta olduğu sürece gölgesi daima üzerinde olacak. Benim de isteğim Fatih Terim'in geri dönmesi, şimdi değilse ne zaman diyorum. Eminim Tudor da bu haberlerden etkileniyor, bekliyor bir bakıma böyle bir sonu. 

Denayer konusu var bir de, Galatasaray'ın bitmeyen aşkı. Belli ki stoper arayışı var, öncelik değil ama fırsat kollanıyor gibi. Denayer her zaman geri dönmek istiyor, onunla da alakalı ne yapar, nasıl olur gibisinden bir şeyler yazmıştım. Maicon'un yanında doğru isim olabilir, özellikle hızı noktasında. Manchester City bize kiralamak istemiyor, bu süreç uzar. Denayer'in duruşu, tavrı önemli ve Fernando hamlesinden kaynaklı belki bir ilişki doğar.

Sol bek, stoper, orta saha ve forvet için girişimler olduğu söylenmiş. Ben sol bek ve 8 numaraya tamamdım. Öncelikli olan hamleler bunlar ama özellikle 3. bir forvetin ihtiyaç olduğunu söyleyebilirim. Eren Derdiyok'un istikrarı tartışılır, ayrıca Gomis her ne kadar farklı özellikte bir isim olsa da nihayetinde bir pivot. Eren Derdiyok'un da pivot özelliğinde olduğunu düşününce bir tane kanat özellikli, hızlı bir forvete ihtiyaç var.

Sürpriz konusu bu açıklamaların kilit noktası. Transferde sürprizimiz var denilmiş, sürpriz bir pozisyon için. Sol açık olduğunu düşünüyorum ama isim noktasında bilgim yok. Aklıma gelen ilk isim Ribery'di, çoğu insan da benim gibi düşündü. Arda Turan değildir, onunla alakalı ayrı bir açıklama geldi, Emre Mor olduğunu sanmıyorum ama sol açık olduğundan da eminim. Bekleyelim derim, yine de bir beklenti doğdu, orası kesin.

Ben Arfa konusu açılmış, belki de sürpriz odur. Fenerbahçe ile adı daha sık anılıyor, Galatasaray'ın böyle bir transfer yapacağını zannetmiyorum. Yine de görüşmeler olmuş, radarımızda olduğu söyleniyor. Ben Arfa'nın kanına girmek lazım, onu oynatmak adına. Oynarsa farkını konuşmaya dahi gerek yok, oynaması ise zor. Şu zamana kadar bir kez gördük gerçek anlamda, Nice performansı. Yine de kombine, forma hamlesidir, heyecanı ve keyfi büyük olur.

Sinan Gümüş konusu bir türlü kapanmıyor. Sürekli taliplerden bahsediliyor, x takım istiyor, y takım şu kadar verdi gibisinden ama gerçek olan şu, teklif falan yok. Gitmek istiyor sadece, ruh halinden de anlayabilirsiniz. Bu konuda çok kavga ettim, eleştirilerimi kaldıramayan insanlar oldu ama tablo bu işte, savunmak anlamsız. İyi bir sözleşmeye kalır, bunun ise verilmemesi gerekir. Gelen ilk teklife kendisiyle yolları ayırırım.

Volkan Şen konusuna da gelelim, teklif değil ama bir ön izleme yapmışız. Futbolcunun gelmek istediğini de düşünüyorum, belli ki bu konuda Tudor'dan kaynaklı bir talep olmuş. Taraftarın geneli bu hamleye sıcak değil, yönetimin bekletme durumu bundan. Transfer olmayacağını ve olmaması gerektiğini düşünüyorum. O pozisyonda alternatifler var, özellikle genç anlamda.

Sneijder konusunda ilk kez ciddi bir açıklama geldi. Futbolcunun gitmek istediğini ve yolların ayrıldığını söylüyor. Bu konuda çok takıldık maalesef, dün ne düşünüyorsam aynı yerdeyim. Futbolcu gitmek istedi, bunu da sezon sonu iletti. Takım aradı, bulamadı derken geri dönmek adına bir şansını denedi, bu konuda taraftarı da arkasına almaya çalıştı ama yollar ayrıldı. Onu itibarsızlaştırarak göndermek hataydı, bu doğru. Göndermek için yanlış iletişim kuruldu, bu da doğru. Giderken bana sorarsanız fedakarlık yaptı, ortada bir tazminat yok. Sneijder'in de hakkı verilmeli ama yollar neden ayrıldı diyemiyorum.

Tercihim Ndiaye olur da, Fellaini'ye kim "çöp" diyebilir


Fernando'yu transfer ettik, 8 numarayı düşünüyoruz. 8 numara transferinin düşünülüyor olmasını 1. ağızdan duymak güzel oldu ayrıca. Badou Ndiaye ismini konuşuyoruz birkaç gündür, zor bir transfer ama ilk hedef o. Osmanlıspor'dan transfer yapmak zor, daha doğrusu Galatasaray'ın transfer yapması daha da zor. Bülent Uygun'u dinliyoruz günlerdir, Fenerbahçe bu transferi istiyor olsa açıklamalar sizce ne yönde olurdu?

Gerçekleşir mi bilmiyorum, bekleyeceğiz. İlk hedef kendisi olmasına rağmen şartları daha fazla zorlamayız gibi, bu hamle için limitleri aştık. Şu tabloda da Dünyanın en iyisi bile olsa almayalım dahi diyebilirim, süreç güzel ilerlemiyor. Sevdiğim, istediğim bir futbolcu, Galatasaray'ın da aradığı profil bu tarzda bir 8 numara. Ndiaye mi olur, başkası mı bilmem ama bu tarzdan şaşmamak lazım.

Şaşmamak lazım söyleminin altını bu noktada çizmeli, alternatifin Fellaini olması enteresan. Çok farklı futbolcular, tarz olarak birbirlerinden o kadar ayrılar ki. Badou Ndiaye daha tempolu, oyunun iki yönünü oynayacak, gidip gelecek, hareketli bir isim. Fellaini ise daha temposuz, ağır ama daha sert, fiziksel özellikli, tecrübeli ve pis işleri de seven bir isim. Fellaini ve Ndiaye'yi kıyaslamak imkansız, en azından kariyerleri itibariyle.

Geçenlerde de yazmıştım, malum "çöp" algısı üzerine. Yerliden örnek verdim ama yabancıya da bakış açısı farksız, bazı futbolcular hakkında fikir sahibi olmadan "çöp" demek o kadar kolay ki. Manchester United taraftarının Fellaini için bakış açısından kaynaklı bu yorum yapılıyor. Herhangi bir saha içi vurgusu yapılmadan, sadece bu bakış açısıyla. Ön yargı yani, bundan kurtulmadan mutlu olmak imkansız.

Benim de tercihim Badou Ndiaye olur, çünkü ihtiyaç duyduğumuz profil o. Fernando'yu aldıktan sonra Fellaini doğru isim değil gibi geliyor. Ben böyle düşünüyorum, bunu söyleyene de saygım var. Ortaya herhangi bir veri koymayıp, "çöp" algısı yaratana ise yok. Geçtiğimiz sezon 47 maçı var Fellaini'nin, Avrupa Ligi finalinde ilk 11 oynadı. Yıllardır Manchester United'da ve büyük bir kariyer. Gerek Milli Takım, gerekse Premier Lig anlamında.

Galatasaray'da da oynar yani, farkını da ortaya koyar. Türkiye Ligi o kadar tempolu bir lig değil, Fernando ile birlikte doğru ikili olmayacaklarını ben de kabul ediyorum ama ortada Josef / Topal durumu yok. Topu hücuma taşımak noktasında orta saha sorun yaşayabilir, bunu da çözecek olan ön taraf ve kanatlar. Selçuk İnan / Tolga Ciğerci ikilisinin oynadığı bir hattan bahsediyoruz, Fernando / Fellaini'nin farkı bu kıyasta çok büyük.

Fernando'nun savunma aksiyonu güçlü, Fellaini'nin de bu noktada artısı çok. Büyük bir fiziksel üstünlük ayrıca, gerek havadan toplamak, gerekse süpürmek noktasında. Fellaini'nin hava hakimiyeti kusursuz, savunmada o meşhur sorunu çözeceği gibi hücumda da onun üzerine duran top setleri kurulur. Ayrıca 10 numara özelliği de vardır, Everton günlerinde hücuma daha yakın oynardı. Ön alanı karıştırır, rakip ceza sahasına girer, şut atar, iyi bitiricidir. 

Stoper almadan savunma sorununu çözmek bir noktada bu ikili. Yine de yazıyorum, kafamdaki ideal ikili değil ama çöp demenin de mantığı yok. Bunu yazan ne düşünüyor bilemem, akıl tutulması. Gelmesi durumunda katkı vereceğine de inanıyorum, karıştıran bir isme Melo'dan bu yana muhtacız. Gerekiyor bu tarz isimler..

29 Temmuz 2017 Cumartesi

Ben altyapılar için bakıyorum, bunun bir yaptırımı olmalı


Fatih Terim'in ısrarla istediği değişikliklerden biriydi ama gidişinin ertesinde gerçekleşti. Bundan sonra maç kadroları 21 kişilik ve yedek oyuncular ısınırken kondisyoner onlara eşlik edebilecek. Bu kuralın getireceği önemli artılar olacak ve İtalya bir süredir bunu uyguluyor. Başarılı bir uygulama olduğunu da söyleyebilirim.

Maç kadrosuna girmek önemli, o maçta oynayabileceğini düşünmek ve ona göre hazırlanmak. 21 kişilik maç kadrosu gayet geniş, futbolcu da kendini salmayacak, kadroya dahil olmak için daha iyi çalışacaktır. Gençler açısından da önemli, maç kadrosuna girebilme ihtimalleri arttı bu durumda ve teknik direktörler bu konuda daha cesur hareket edebilirler.

Yabancı konusu ise, 21 kişilik maç kadrosunda 13 yabancı kullanabileceksiniz. Fatih Terim bu kuralın gelmesi için uzun zamandır çabalıyordu ama gidişinin ertesine kısmet oldu. Yararlı bir karar oldu, sezon içinde bunu görmüş olacağız zaten.

Ben altyapılar için bakıyorum, belki bunun yaptırımı biraz daha arttırılabilir. Şu kadar isim maç kadrosunda olmalıdır gibisinden. Avantajlı bir ortam, şartlar daha da zorlanabilir. Galatasaray açısından bakıyorum, elimizde öyle gençler var ki, kullanılması gereken. 

Kaçırarak başladı ama bir yerde kırılır o döngü


Östersunds'la oynanan 2. maçta da kaçırdığı goller vardı. Eskişehirspor'la oynanan maçın özetine baktığımızda ise neredeyse tüm özet Gomis üzerine. Çok sayıda pozisyona girmişiz, özellikle de Gomis. 2 tane boş kaleye atamadığı var mesela, müsait pozisyonlarını yazmıyorum bile. 

Östersunds maçındaki isyanı hoşuma gitmişti aslında, o maçı en çok isteyen isimlerin başında geldi ki Gomis'i Galatasaray'da görme isteğimin başında gelen bir şey. Gomis isyan eder, taraftarla da bütünleşmeyi sağlarsa, forma giydiği takım için yapamayacağı şey yok. Marsilya kariyeri işte, geçen sezonun örneği.

Kaçan gollere takılmıyorum bu arada, bir yerde atmaya başlar. Tam olarak hazır olmamasına verelim, sezonun henüz başı. Vagner Love için gol duasına çıkılıyordu, 6-7 hafta gol atamadı ama ligin sonunda gol kralı oydu. Bu tarz futbolcular böyledir, başladıklarında durmazlar. Gomis'in de 20 golün aşağısında kalacağını sanmıyorum, özellikle son hamlelerin ardından.

Panik olmaya gerek yok, dün olduğum yerdeyim. Gomis'in bitiriciliği, ön alanda mücadelesi, isyanı kıymetli olacak. Kaçırarak başladı ama bir yerde kırılır o döngü, golleri konuşmaya başlarız. Şu aşamada pozisyonun içinde olması daha kıymetli, geçen sezon Eren Derdiyok'u besleyemediğimizi düşününce. 

Gomis aksiyonun içinde en azından, ona özel hazırlanmış hücum planları da var gibi görünüyor. Onu savunmanın arkasına sarkıtmaya yönelik ya da kanatlardan beslemek gibi. Uyum zamanla sağlanacak, 2. kamp döneminin kıymeti büyük..

Mariano / Feghouli sağ kanadının karşılığı sizce nedir?


Östersunds'a elenmenin şokunu atlatamıyorum, hele ki böyle transferlerin ardından. İyi bir kadro kurulduğunun altını ısrarla çizdim. Avrupa Ligi adına heyecanlıydım, Avrupa'da iddia sahibi olmaya ve ilerlemeye hasretiz. Elendik ve lige odaklanırız, avantaj olabilir gibi yorumlara katılamam. Kurulan böyle bir kadronun hakkı Avrupa'da yürümekti, olmadı.

Diğer pozisyonlardan bağımsız düşünün, Mariano / Feghouli sağ kanadının karşılığı sizce nedir? Şöyle sorayım, Avrupa Ligi'ni kazanan x bir takımın sağ kanadında bu futbolcular oynasa şaşırır mıydınız? Ben şaşırmam, karşılığı bu çünkü. 

Altını doldurmak lazım, takıma yapacağınız diğer hamleler (özellikle orta saha) kaderi belli edecek ama kağıt üzerinde son yılların en iyi sağ kanadına sahip olduk diyebilirim. Bence ligin en iyisi olacak, Galatasaray için ise son yıllarda pek şahit olmadık böyle bir hatta. 

Sağ bek yılların sorunu, bir türlü çözemediğimiz. Sebastien Perez / Emmanuel Eboue arası çok büyük bir boşluk var. O süreçte genelde Sabri Sarıoğlu oynadı, başka alternatifleri de izledik ama beklenen karşılandı mı, hayır. Eboue sonrası da aynı dava, yine Sabri Sarıoğlu ağırlıklı devam ettik o pozisyonda. Sabri Sarıoğlu'na lafım yok, sayılabilecek alternatifler arasında yine en iyisi oydu. Sorun şu, o pozisyona alınan birçok futbolcu, harcanan paralar. 4.75 milyon avro Tarık Çamdal diyeyim, gerisini siz tamamlayın.

Bu noktada Mariano "Allah'ım sağ bek" dedirtiyor işte. Beklentim çok büyük, gerçekten iyi bir sağ bek aldık. Eboue'nin dahi önüne koyabilirim, o da istikrarıyla. Maliyete, yaşa bakılacak isim değil. Yüksek ihtimalle sezon sonunda da ligin en iyi sağ bekiydi diyeceğiz.


Bir de Keita hikayesi var. Galatasaray'da sadece 1 sezon oynadı ama bıraktığı etki büyük oldu, hala böyle bir futbolcunun özlemi var herkeste. Keita sonrasında onun gibi bir sağ açık bulamadık, bu da bir gerçek. Sağ bek misali sorun olmadı, oraya gelen çoğu futbolcu kendi ayarında katkı verdi ama Keita'nın seyri büyüktü işte. 

Keita / Feghouli kıyası yapmayacağım, farklı adamlar. Keita daha kreatif, uçar / kaçar diye tabir ettiğim bir kanattı. Feghouli de kreatif isim ama daha takım oyununa yatkın, savunmasına da katkı veren, sağ koridoru bütünüyle kullanabilecek bir futbolcu. Sezonun en önemli hamlelerinden biri, Bruma sonrası böyle bir futbolcuya ihtiyaç vardı. Biri sol diğeri sağ ama en azından bir tarafın açığını kaliteli bir isimle kapatıyorsunuz.

Mariano ve Feghouli'yi de bir arada düşününce bunun heyecanı büyük oluyor. Orta saha ve sol kanatla da desteklenmeli ama bu ikilinin katkısı çok büyük olacaktır. Dediğim gibi, son yıllarda kağıt üzerinde kurulan en iyi sağ koridor.

28 Temmuz 2017 Cuma

Tepkiden korkuyoruz, maçı televizyondan dahi yayınlayamayacak durumdayız


Daha iyi sezon açılışlarını hak ediyorduk. Yeni transferlerimizin tanıtıldığı, kendi sahamızda oynayacağımız büyük bir maçla. Çok değil, yakın geçmişte bunun örnekleri vardı. Bir de şu ana bakıyoruz, hazırlık maçı dahi ayarlayamayacak noktadayız. 

Bugün geldiğimiz nokta ise basına ve taraftara kapalı hazırlık maçı yapmak. Bu bir nevi sezon açılışı sayılır ama sezon başlamadan öyle bir ortam yaratıldı ki. Tepkiden korkuyoruz, maçı televizyondan dahi yayınlayamayacak durumdayız. Belhanda ve Maicon gol atıyor, biz bunu konuşamıyoruz bile. Ya da Mariano, ilk maçına çıktı ama nasıl oynadığını bilmiyoruz. Ne kadar üzücü.

Muslera
Mariano Maicon Serdar Linnes
Donk Selçuk
Emrah Belhanda Garry
Gomis

İlk 11 bu, özete bakarak konuşmak durumundayız. İlk yarıdan 5-6'yı bulmak mümkünmüş, bunu gördük. Özellikle Gomis'i konuşmalı, maç boyunca kaçırdığı 2 boş kale var ki çok fazla gol kaçırmış. Oluşan pozisyonlara da baktığımızda genelde açık alan bulduğumuz anlar ya da Gomis'i savunmanın arkasına sarkıtmak üzerine kurulu bir plan. Donk bu işi iyi yapmış mesela, attığı uzun toplar etkiliydi.

Mariano'nun da Belhanda'ya attırdığı golde etkisi büyük, sezon içinde bunları daha çok izleriz ve Mariano tadında bir de sol bek lazım. Yasin Öztekin, Sinan Gümüş, Tolga Ciğerci gibi isimlerin hiç süre alamaması iyi bir detay bence, özellikle bu kanatlar olmayınca Recep Gül gibi gençlerin daha fazla aksiyonun içinde olduğunu, pozisyon bulduğunu görüyoruz. En azından mücadelenin altını çizersiniz. Östersunds rövanş maçında Tudor'un yapması gereken tam olarak buydu.

Atalay Babacan, Recep Gül ve İbrahim Demirbağ gibi gençler maçın ilerleyen bölümünde şans bulmuş. İbrahim Demirbağ 98'li, forvet arkası. Yunus Akgün, Barış Zeren ve Ali Ülgen gibi gençler ise kulübede olmasına rağmen şans bulamamış. Atalay Babacan için sevindim diyeyim, Recep Gül'ü de Tudor tutuyor gibi. 

İyi kaleci size maç kazandırır, Muslera ise sizi şampiyon dahi yaptı


Bu sürpriz oldu, hoşuma gitti. Konuşulmasına rağmen beklemiyordum, ne yalan söyleyeyim. Kaosun tam ortasındayız, mutsuzluk havası herkesin bildiği bir şey ve gelecekte ne olacağını kimse bilmez, yaşanan sorunlu ayrılıklar ise bir yana. Tüm bu şartlar halinde zor görüyordum bu imzayı, Muslera dahi olsa.

Muslera işte, aidiyet. Son yıllarda bu formanın en çok yakıştığı isim belki de, şartlar ne olursa olsun bu formaya sırtını dönecek son futbolcu. Sözleşmesinde zam yok, aynı ücretten devam ediyor. Hatta maç başı ücretinde indirim dahi var ki bu adam için para asla konuşmam. Ne kazanıyorsa hakkıdır, bir ömür bu takımın kalesinde olsa gıkım çıkmaz.

Napoli ve Roma gibi takımlar yazılıyordu, sözleşmesinin son yılına girdiğinden dolayı da rahatlıkla transfer yapardı. Eski havasında olmayabilir ama bu onun büyüklüğünden bir şey kaybettirmez. Yediği gol sayısından bahsediliyor ama kurtarış sayısını konuşan yok, oysa o noktada da en iyisi. Galatasaray sistemi öyle bir durumda ki savunma özelinde Muslera'dan başka ne konuşacaksınız. 

İyi kaleci size maç kazandırır, Muslera ise sizi şampiyon dahi yaptı. Yıllar oldu, bir o kadar yıl daha var önünde. Taffarel gibi büyük bir ismi izledim, Mondragon gibi istikrarlı bir kalecimiz de oldu ama Muslera başka, benim için en iyisi. Burada emekli olmasını dilerim, buna en çok yakışacak insan da odur.

27 Temmuz 2017 Perşembe

Bir bağ vardır, koptuğunda geri dönülemez. Terim & Milli Takım ilişkisi de böyle


Futbolu yöneten akıldı Fatih Terim. Yeni yabancı sınırından başka konulara kadar birçok noktada büyük değişimler izledik. Gençleşen bir Milli Takım, yeni yüzler ama kaos içinden çıkmayan bir yapı. Çok bahsederim, bir bağ vardır ve o koptuğunda bir daha geri dönülemez. Fatih Terim & Milli Takım ilişkisi de böyle, yıpranan ve kopan bir bağ vardı, nihayetinde bu iş bitti. Geriye dönüp baktığımda bence başarı var ama bu noktadan sonra başarı zordu.

Milli Takım bundan sonra ne yapar sorusu daha önemli. Tahminim Lucescu'nun geleceği. Kabul de eder, bu yaştan sonra onun adına da en ideal pozisyon. Kimsenin hayır demeyeceği ve etrafında kenetleneceği bir isim. Adil olacağını düşünüyorum, olmaması için bir neden yok zaten. Oynatan bir teknik adam olacak, yetiştiren değil. 

Milli Takım için bir yapılanma planı lazım, alttan gelen ve oynamaya başlayan çok iyi gençler var ama ihtiyaç olan şampiyonalara katılacak istikrarı oluşturmak. Oynatan bir teknik adamın gelmesi çok daha mantıklı gibi, bu noktada Lucescu iyi seçim olur. 

Eğer kısa vadeli düşünülüyorsa (2018 Dünya Kupası elemeleri boyunca) Mustafa Denizli'yle anlaşılır ve yeni dönem adına Abdullah Avcı olabilir. Bu noktadan sonra Dünya Kupası'na gidebileceğimizi de sanmıyorum, o ateşi yakan isim Fatih Terim'di, kısa vadede ondan iyisini bulmak zor. Lucescu da daha çok 2010 için olur, sonrası başka bir isim. Eğer Abdullah Avcı planı varsa durum değişir, o da çok mantıklı bir hamle.

Türkiye Futbol Direktörlüğü makamı kaldırıldı, asıl konuşulması gereken konu. Futbolun yönetimini yeniden federasyon ele alıyor ki federasyon başkanının da çok fazla zamanı kaldığına inanmıyorum. Yabancı sınırı tartışılır olmuştu mesela, düşüşü sürpriz olmaz, hele ki Fatih Terim olur da Galatasaray'a imza atarsa. Ya da bunun gibi gelişmekte olan birçok proje. 

Heyecanı özledim, isyanı, mücadeleyi, düştüğünde ayağa kalkacağını bilmeyi


Milli Takım konusuna hiç girmeyeceğim, olan oldu. Yıllarca tartışıldı çünkü bu ve iki kutup var, birbirini ikna edemeyen. Bu saatten sonra etmelerine de gerek yok, netice değişmez. Benim cephem Galatasaray, konuşacağım tek şey de bu olur.

Galatasaray'da büyük bir kaos var, geçmiş 2 yılın enkazı çok büyük. Heyecansızlık en büyük sorun, Galatasaray'ın Galatasaray olduğunu unutması. Bu sezona da kötü başladık, sanıyorum ki mevcut tablonun devamı durumunda iyi gideceğine inanan pek kişi yok. 

Tablo bu ve Fatih Terim'in dün itibariyle herhangi bir görevi yok. Geçen sezon kapısındaydık, Euro 2016 sonunu bekliyorduk, hatta bu uğurda koca bir Haziran ayını çöpe attık. Riekerink sevildiği için değil, Fatih Terim'in geleceğine inanıldığı ama gelmediği için göreve başladı. O gün izin verilmedi, bugün ise o izin vermeyenler hocayla yolları ayırdı. 

Şartlar olgun, Galatasaray'ın Fatih Terim'e, Fatih Terim'in de Galatasaray'a ihtiyacı var. Şu tabloyu Fatih Terim dışında herhangi bir teknik adamın düzeltebileceğini düşünmüyorum. Hocanın, Galatasaray ihtimali belirmesi hisseleri dahi ayağa kaldırdı, insanları konuşmuyorum bile. Heyecansızlık diyordum, alın size heyecan. Şimdi değilse ne zaman, bunu sormak lazım.

Beklemek yaramaz, hoca boşta olduğu her gün gölgesi zaten Galatasaray'ın üzerinde olacak ve taraftar bunu soracak. Hocanın da dinleneceğim diyeceğini zannetmiyorum, Euro 2016'dan bu yana yaşanan süreç malum, onun da ayağa kalkmaya, yeniden Galatasaray taraftarını arkasına almaya ve isyan etmeye ihtiyacı var. 

Aksi düşünülmemeli, talep dahi edilmemeli. Vakit geldi hocam, bu heyecana ihtiyacımız var. Tudor'du, Lucescu'lu yeniden yapılanmaydı falan bırakalım, tam zamanı. Temmuz 27, henüz zaman var ve önümüzde bir kamp dönemi daha olacak. 1.5 aydan bahsediyoruz, zaten transfer yapılıyor. Alınan isimler de kaliteli, her teknik adamın isteyeceği türden. 

Fatih Terim varken x bir isme gitmeyi veya mevcutla devam etmeyi kabullenemem, hele ki şu durumda. Siz Fatih Terim dururken Lucescu'ya "sportif direktörlük" adı altında gitseniz bile bu yanlış. Daha önceden alınan bir randevu olduğunu düşünüyorum yine de, bir şey demeyeyim. Benim için zamanıdır yani.

Heyecanı özledim, isyan etmeyi, hırsı, mücadeleyi, düştüğünde ayağa kalkacağını bilmeyi. Şampiyon olursun olamazsın, o noktada değilim. Şu an Galatasaray'ın Galatasaray olduğunu hatırlamaya ihtiyacı var ki Fatih Terim ihtimali dahi kartları yeniden dağıtır. Düşünün, U17'liler diyoruz, gelecekten bahsediyoruz. Bu ihtimali kim yaratır, sadece olaya bugün açısından da bakmayalım..

Lucescu kabul etti diyelim, Tudor'la devam etmek istemezse ne yapmayı düşünüyorsun


Galatasaray'da işler kötüye gittiğinde akla gelen ilk isimler Fatih Terim ve Lucescu olur. Kimine göre bu bir sarmaldır. 3. bir alternatifin olmadığını, yıllar boyu bir şeyin değişmediğini söylerler, mantık noktasında haklılar da. Fatih Terim için katılmam bir tek bu görüşe, Galatasaray denildiğinde ayrı bir noktadadır ve bugün olduğu gibi boştaysa da çok fazla konuşmaya gerek yoktur.

Fatih Terim'i yarın konuşuruz, bugün konu Lucescu. Son yıllarda gündeme gelmediği tek dönem Fatih Terim'li günler, onun dışında her dönem konuşuruz ve Lucescu gelmez. Şu zamanlar iyi dönemi değil ve başka alternatifi de yok gibi görünüyor ama yine geleceğini düşünmüyorum. Yaşı, heyecan durumu ve Galatasaray'ın kaos hali. Niye girsin bu topa. Yazmıştım, dileyen tekrar okusun;


Durum farklı yalnız, daha acayip bir ihtimal gelişti. Yukarıda yazdığım teknik direktörlük ihtimali üzerineydi, şimdi bir sportif direktör kavramı türedi. Türkiye'de ne işe yaradığını bilmediğim bir kavram, hele ki konu Galatasaray olduğunda. Bu işin tanımı futbolu yöneten adamdır, biz de ise futbolu profesyoneller asla yönetmez. Yönetimler zaten futbolu yönetme sevdasıyla yönetirler. Bugün bu kavramın altını Cenk Ergün dolduruyor mesela, peki sizce kendisi sportif direktörlük mü yapıyor?

Benim bildiğim sportif direktör, teknik direktörü seçer, transferleri belirler, bizzat ilgilenir, futbolla alakalı hemen hemen her kararı alır. Sen Tudor'un üzerine böyle bir hamle düşünüyorsun, belli ki Tudor'la devam etme düşüncen var. Oldu da Lucescu kabul etti diyelim, Tudor'la devam etmek istemezse ne yapmayı düşünüyorsun. Birçok transferi gerçekleştirdin, gerçekleştirmeye de devam ediyorsun, bu adamları Lucescu istemezse ne düşüneceksin.

Ya da yılların senaryosunu yazalım, oldu da Lucescu kendi oğlunu teknik direktör yapmak istedi, ne yapacaksın. Tamamen taraftarı susturmaya yönelik bir adım, göz boyama. Kabul edeceğini de hiç zannetmiyorum, ne sportif ne de teknik direktörlüğü. Şu an Fatih Terim gibi bir ihtimal doğmuş, senin kayıtsız şartsız bu uğurda çaba göstermen gerekirken. Bugün Lucescu'ya gidersen, yarın Fatih Terim'e gittiğinde kabul etmez çünkü..

26 Temmuz 2017 Çarşamba

Şu meşhur "çöp" algısı


Taraftar da haklı aslında. Son yıllarda öyle hamleler yapıldı ki böyle bir ön yargı oluşturdular. Yine de sevmediğim bir tanım, "çöp" kelimesine deli oluyorum desem yeri. Bu yüzden x bir yerli futbolcu konuşamaz oldum mesela, adını andığım an "çöp" deniyor. Sıkıntı şu, futbolcuyu tanımayan da bunu diyor. 

Küçük bir örnek vereyim, Musa Çağıran mesela. Beğendiğim bir futbolcudur, bence Galatasaray'ın da ihtiyaç duyduğu profilde bir orta saha. 11 anlamında yazmıyorum, rotasyonda Tolga Ciğerci'ye oranla çok daha maliyetsiz bir iş. Beşiktaş istiyor deniyor, Gökhan İnler'den doğan boşluğa. Bu adam bize de uyardı, oyunun iki yönünü oynayan, tempolu, pas / teknik özelliklerini geliştirmiş bir isim. Galatasaray'a geldiğinde potansiyelinden bahsederdik, o değeri 23-24 yaşına geldiğinde görmeye başladı.

Şimdi bu adamı Galatasaray için yazmaya kalksam "çöp" diyecek çoğu isim, bu da benim tüm hevesimi kaçırıyor. Ben de altyapıdan gelen isimler oynasın istiyorum, hatta bu konuda yazdım da. 11 yabancı ağırlıklı, yerli iskelet ise altyapı ağırlıklı olabilir ama iyi yerliye her zaman ihtiyaç vardır. Bugün en ihtiyaç duyulmayan isim belki de Volkan Şen olacak ama onun için bile böyle bir ifade kullanmam. Etki gösterebileceği noktalar olacaktır çünkü. Keşke Recep Gül, Yunus Akgün falan oynasa, ayrı konu.

Sorulmuştu ama yazamamıştım, yazacak gibi de görünmüyorum. Alabileceğimiz yerli futbolcular gibi bir yazı düşüncem vardı, gerçekleşmeyecek gibi. Geçen gün Twitter'da biraz bahsettim ama yemediğim laf kalmadı. Hala bile bu tarzda yorumlar yapanlar var. Tartışmaya, eleştirilmeye açığım, her yazdığım ismi de beğeniyorum, seviyorum zannetmeyin ama "çöp" deyip geçen adama da bir şey anlatamam. Dikkate dahi almam, sonra sinirlenmeyin.

Tarifeyi 2 milyon avro'dan açtılar, abuk paralar ödediler, haliyle ön yargı oluştu. Buna lafım yok, yönetenler kötü ve bundan sonra olacaklar için de böyle bir korku var. Bende de var, yalan yok ama yorum konusunda biraz daha dikkat etmenizi rica ediyorum. Bloga gelen yorumlar konusunda sorun, Twitter için mesele..

Dün Dzemaili'nin kalmasını neden istediysem, bugün Ndiaye'yi ondan istiyorum


Badou Ndiaye üzerinden orta sahayı konuşmaya devam edelim. Bu transfer gerçekleşti gibi bir algı olmasın, çıkan haberler üzerine yorum yapıyorum. Gerçekleşir, gerçekleşmez ayrı ama ihtimal olan isim için yüz yüze görüşmeye gidersin. Imbula'nın da olmayacağı bir süredir belliydi, devamında Ndiaye dillendirildi ve davullu zurnalı şekilde görüşmeye gidildi. Bu saatten sonra transferin gerçekleşmemesi büyük eksi yazar.

Bahsi geçen 10 milyon avro'nun da doğru olduğuna inanmıyorum. En az 2 aydır İngiltere'ye transferi konuşuldu ama o konuda bir aksiyon gelişmedi. İyi futbolcu, Türkiye Ligi'nin en iyi yabancılarından tamam da 10 milyon avro'luk bir isim olduğunu düşünmüyorum. 5 milyon avro + 2 futbolcu deniyordu, bu 6 milyon avro + 1 futbolcu da olabilir ve miktarın bu civarda olmasını beklerim. Ederi de bu ama daha fazlası değil, aksi durumda başka şeyler konuşulur.

Saha içi noktasını konuşmak istiyordum aslında. Dün bir şeyler yazmıştım, devam edelim. Önce ne oynayacağımızı bilmek lazım, 4-2-3-1 mi yoksa 4-3-3 mü? Fernando / Imbula hayal ediliyordu, Imbula'dan Ndiaye'ye döndük. Imbula'nın kalitesini tartışmam ama Badou'nun ona göre artısı tabela olacaktır. Bitiren adam çünkü, gol katkısı yüksek. Topla çıkıyor, adam geçiyor ve bunu bitiriyor, şut özelliği, bitiriciliği yüksek. Bu da en kıymetli noktası.

Tekniği ve pas özelliği eleştiriliyor, bir de bu açıdan bakalım. 4-2-3-1 mi yoksa 4-3-3 mü oynuyoruz bilmiyorum tabii. 4-3-3'de etkisi daha büyük olur, pas özelliği olan bir 8 numarayla birlikte. 4-2-3-1'de ise 8 düşünüyoruz onu, bence yine iyi olur. Playmaker deniyor da Galatasaray orta sahasının yaşadığı sorun bu muydu sizce. Temposuz, rakip ceza sahasına dahi giremeyen orta sahalarla yürüyemedik. Hareket arıyoruz, topu hücuma daha hızlı taşımayı ve delici olmayı. Belhanda bu yüzden sahada zaten, orta sahada ihtiyaç duyulan temel şey "pasör bir orta saha" değil.


Yanında oynayacak isim önemli, Badou Ndiaye'yi Selçuk İnan yanında 6 gibi düşünürsek olmaz. Riekerink, Dzemaili döndüğünde denemişti ama olmamıştı. Dzemaili demişken, sık sık yazarım ve Türkiye Ligi'nin de tam onun ortamı olduğunu hep söylerim. 8 / 10 arası, dripling özelliği olan, topla çıkan ve ceza sahasına giren, bitiren bir isimdi. Hiç düşünmedik, kullanamadık bu adamı. Bu tarzda 2. bir ismin olmamasına rağmen. Bugün Badou Ndiaye'yi istiyoruz ve bu özellikleri itibariyle. Dzemaili de bir playmaker değil, yani pas ya da teknik özelliğiyle ön plana çıkan bir 8 değildi. İhtiyaçtı ama, değerlendiremedik.

Ndiaye olur ya da başkası, bilemiyorum. Bu tarzda bir orta sahaya ihtiyacımız var, yeni bir Selçuk İnan'a değil. Bu süreç nasıl tamamlanır bilemem, umarım maddi noktada çok çılgın rakamları konuşmuyor oluruz..

25 Temmuz 2017 Salı

Vainqueur'dan da alacakların aynı olacak, peki neden Fernando?


Fernando'nun kalitesini asla tartışmıyorum, Galatasaray'a seviye atlatacak bir adam. Ederi de bahsi geçen rakamlar kadar, ona da lafım yok. Konu şu, neden Fernando? Belki yarı maliyete, işimizi görecek başka futbolcu alınabilir mi, bunu konuşmamız lazım. Transfer ettiğimiz ya da ilgimizin olduğu her ismin maliyeti büyük ama Fernando konusunda konuşulacak çok şey olur gibi.

Vainqueur'a takılıyorum. Neden transfer edilmiyor, ısrarla listenin sonuna yazılıyor. Cepte olduğu ama önceliğin o olmadığını konuşuyoruz 1.5 aydır. Neden peki, bunun yanıtını bulamıyorum. Yanıtını alamadığım diğer konu ise Vainqueur'la x bir takımın adının anılmaması. Nantes konuşuldu, 2. bir takım adı duymadım mesela. Enteresan bir durum.

Fernando'nun farkı büyük olur, Vainqueur'un da bir tık önünde olduğunu düşünüyorum. Soru şu, Vainqueur'dan yeterli katkıyı alamaz mısınız? Bence alırız, Avrupa Ligi de olmayacak derken Vainqueur'un lig için yeterli olduğunu düşünüyorum. Fernando için 7-8 milyon avro'lar konuşuluyor, Vainqueur için ise 3-4 milyon avro. Benim tercihim Vainqueur olurdu, Fernando değil. Futbolcuları kıyaslamıyorum, maliyet anlamında bu noktadayım.

Fernando da defansif özelliğiyle ön plana çıkıyor, hücum noktasında çok fazla beklenti duymamak lazım. Vainqueur'un istenmeme nedeninin oyunun iki yönünü oynayamaması olduğu söyleniyor ama Fernando'nun bu yönde katkısı büyük olmayacak. Vainqueur da top kazanır, sertlik katar, defansif katkısı önemli olur ve daha önemlisi ortayı iyi süpürür. Fernando'nun da katacakları bu olacak, düşünmek lazım.

Böylelikle başka bir pozisyon için de maddi katkı sağlayabilir. Cepte kalan 3-4 milyon avro'yla birlikte başka bir pozisyon için daha iyi bir hamle yapılabilirdi. Bütçeyi bilmiyorum gerçi, günlük yaşıyoruz ama Vainqueur'un alınması durumunda orta saha için bir alternatif daha yaratılabilir ve 4-3-3 adına umutlanabilirdim..

Badou Ndiaye & Galatasaray, o olmasın derseniz de bu tarzda bir ismi bulmalı


Bekliyordum bu gelişmeyi, yalan yok. Sık dillendirdiğim bir isim, bu yaz dönemi için düşünmeyin. 2 senedir Türkiye'de, Osmanlıspor adına büyük bir transfer başarısı. Sadece 350 bin avro'ya aldıkları bir isimdi, geçen 2 yılda Türkiye'nin en iyi yabancı futbolcularından biri oldu. Bence kalitesi çok daha üst seviyede, Galatasaray'a transferini isterim ki Premier Lig için de adı geçen, istenen bir futbolcu.

Bugün yazmıştım, 4-3-3 ihtimali üzerine. Benim oynayacağım oyun bu olurdu ama 2 orta saha alacaklar gibi. Imbula / Fernando ikilisi üzerine durduk ama Imbula'yı almak zordu. Kiralamak bir ihtimaldi, kiralasak bile o opsiyonu nasıl karşılayacaktık. Stoke City'nin maddi noktada beklentisi var ondan, her ne kadar saha içi noktasında istenileni alamamış olsalar bile. Kiralamaya sıcak bakmadılar, en son araya Monaco girdi derken bu iş imkansız bir hal aldı.

Fernando / Imbula da iyi bir ikiliydi, mutlaka farkı büyük olacaktı. Sıkıntı şu olurdu, tabela konusu. Ben 8 numaranın tabela yapmasını bekliyorum, Beşiktaş'ta 4-2-3-1 oynuyor ve Oğuzhan Özyakup'un bu noktada katkısı büyük. O olmasa Tolgay Arslan var, Galatasaray'ın da aradığı 8 numara profili bence bu. Gol / asist katkısı yapacak, topla dikine oynayabilecek, templolu, oyunun her iki yönünde katkı verebilecek bir isim gerekir. Badou Ndiaye o profile uyuyor diye düşünüyorum.

Mustafa Reşit Akçay kendisinden daha çok 10 numara pozisyonunda katkı aldı ama asıl pozisyonu 8 numara. 8 / 10 arası oynuyor, temposu ve oyunun iki tarafında verdiği katkıyla ön plana çıktı. Topla dikine çıkışları bence en önemli özelliği, topu hücum noktasına taşıma noktasında katkısı büyük olur. Bu noktada top kayıpları var ama temposu önemli, Galatasaray'ın buna ihtiyacı var. Topla dikine çıktığında adam geçen, pozisyonu da bitiren bir isim. Teknik özelliğiyle çok ön plana çıkmaz ama özellikle gol noktasında etkisi büyük. 

Fernando / Badou noktasında iyi bir orta sahamız olmuş olur. Kontra atak futbolcusu gibi yorumlar geliyor, katılmıyorum buna. Tudor'la devam edeceğimizi varsayıyorum, temponun kıymeti büyük. Topa sahip ol, ölümüne pas yap gibi bir düşünce yok, en azından olmadığını düşünüyorum. Tudor'un seveceği tipte bir orta saha, katkısı büyük olur. West Ham, Newcastle gibi takımların da ilgisinden söz ediliyor, ne olacağını hep birlikte göreceğiz.

10 numara oynayabilmesi de önemli, Belhanda'yı zaman zaman sola atıp, onu orada kullanmak mümkün olacak. Belki bir orta saha daha alınır, 4-3-3 denemeleri görebiliriz ki Badou bu düzenlere uyabilecek bir futbolcu.

Anadolu'dan gelecek olması itibariyle bir ön yargı oluşuyor ama ortada Donk durumu yok, farklı profilde futbolcular. Badou Ndiaye'nin ayarının daha yüksek olduğunu düşünüyorum, 2 sezonluk katkının ve oyun tarzının altını çizmek lazım. Galatasaray'a uyacak profil. O olmasın derseniz de bu tarzda bir ismi bulmak gerekiyor..

24 Temmuz 2017 Pazartesi

Geleceğe yönelik elde kalan sadece bu gençler


Transfer konuşuyoruz, gündem o. Gençler unutulmasın ama, aksine odaklanılması gereken konu olduğunu düşünüyorum. Transferlerin yaş aralığı 27 - 32 arasında dolanıyor, maksimum 2-3 sezonu kurtarmaya yönelik. Geleceğe yönelik elde kalan sadece bu gençler, doğru planlamak, şans vermek gerekiyor.

Yabancı futbolcu odaklıyız, buna eleştirim yok. Alabileceğiniz çok fazla yerli futbolcu yok çünkü, elde olanlar ise istenilen seviyede değil. Yine de yerli futbolcuya ihtiyacınız var, ilk 11'i bütünüyle yabancı futbolculardan kursanız yedekler yerli olmak zorunda. Bu noktada U17'li gençler devreye girmeli diye düşünüyorum, takımın yerli iskeletinde bu çocuklara yer var.

Volkan Şen'in transferi konuşuluyor, bence anlamsız, Sinan Gümüş'ün gitmesi ihtimal olsa bile. Ya da Yasin Öztekin'in mevcut haline rağmen bile bu transfer gereksiz. Kadro alternatifini arttırmaya yönelik bir adım gibi görünse bile o pozisyonda gençler noktasında güçlüyüz. Yunus Akgün, Recep Gül gibi futbolcuların var, yetenekli ve patlayıcı özellikleri olan. Volkan Şen'den de beklentin bu patlayıcı özelliği olur zaten, neden kendi elimizdeki isimleri düşünmüyoruz.

Josue'nin pozisyonu da dolmadı, Belhanda dışında bir 10 numara alternatifin yok. Atalay Babacan devreye girmeli o noktada, Belhanda'nın bir numaralı alternatifi olmalı ki kanatlarda da kullanırsınız. Bu mevki için yeni bir transfere ihtiyaç var mı mesela, x yerli isimleri konuşmaya. Büyük bir yetenek, neden kullanılmasın ki.

Ozan Kabak desek çok yetenekli bir stoper. Denayer hamlesine karşı değilim, yanlış anlaşılmasın. Denayer'in farklı özellikleri var ama Ozan Kabak'ı da düşünebiliriz. Şu an elde olan birçok yerli stoperimizden daha kötü olacağını sanmıyorum. Semih Kaya'nın gidişi Ozan Kabak'ın önünü açar diye seviniyordum ama o şansı bulabilecek mi?

Östersunds maçına dönüyorum yine, her iki maçta yedek kulübesini gördünüz. Hücum anlamında doğru dürüst alternatifimiz yoktu. Eren Derdiyok'u yazdık, 2. ismi bulamadık. Öyle ki 3. oyuncu değişikliğini dahi kullanamadık, hücum için alternatifiniz yok çünkü. Tarık Çamdal, Koray Günter / Serdar Aziz gibi iki stoper kulübedeydi ama şu gençlerden hiçbiri yoktu. Recep Gül veya Yunus Akgün'ün kulübede olması sana ne kaybettirirdi? Bu düşünce korkutuyor işte beni, acaba bu çocuklar doğru şansı bulamayacak mı.

Örnekleri arttırabilirim, elde malzeme var çünkü. Şu aşamada akla yatan da bu. Umarım görülür, bu çocuklar gerekli şansı bulur ve şu yaşlanan Galatasaray'da gelecek adına biraz olsun umutlanırız. Herkesin beklentisi bu diye düşünüyorum..

4-3-3 düşünüyorum aslında, benim kafamda olan formasyon o


Olan oldu, önümüze bakmaya çalışıyorum. Östersunds'a elenmemiz sonrasında eminim ki herkesin heyecanı ya bitti ya da çok zedelendi ama bir şekilde devam edeceğiz. Tudor'a benim de güvenim bitti, yalan yok. O konuda yanıldığımı daha önce yazdım, bu noktadan sonra güvenmem de zor. Yönetimi konuşmuyorum bile, gerek görmüyorum. 

Kesin olan şu, Lucescu'dan ışık alsalar Tudor'u gönderirler ve şu günleri transferlerle geçirip, algıyı biraz daha kırma peşindeler. İnsanların o heyecanı geri döner mi bilmem, belki Lucescu bunu sağlar. Transferin ise bunu tam anlamıyla başaracağını düşünmesem bile en azından benim gibi "önümüze bakalım" der insanlar, bilmiyorum. 

2 orta saha diyoruz, o pozisyon için konuşulan isimler 3'le sınırlandı. Fernando / Imbula odaklıyız. Imbula'yı uzun zamandır konuşuyoruz, Fernando ise transferinin yakın olduğu isim. İkisi de 6 oynar ama Imbula'yı 8'e de yazmak mümkün. 4-2-3-1 orta sahasında ikisinin yaratacağı fark da olacaktır, Fernando defansif etkisiyle, Imbula ise temposu ve dripling özelliğiyle. Bir sorun var yine de, o da tabela noktasında.

3. alternatif Badou Ndiaye deniyor. Sevdiğim bir futbolcu, blogu takip edenler bilir. 10 numara özellikli bir 8 numaradır, oyunun iki yönünü oynar, tempolu ve yine dripling özelliği olan bir adamdır. En önemli artısı da tabela noktasında, gol atar ve attırır. Fernando / Imbula ikilisinden kaynaklı sorun bu zaten, işin tabela noktası. 

4-2-3-1 için Ndiaye / Imbula daha doğru bir ikili, oyunun her iki tarafı adına da. Fernando kendi pozisyonunun iyi isimlerinden, defansif katkısı çok yüksek olur, sertlik katar. Ama hücum tarafını görmezden gelmeniz gerekir, o noktada basit oynar. Imbula da topla çıkabilmesine, teknik özelliğine rağmen gol / asist noktasında çok yok. Ndiaye ise hücum tarafıyla etkilidir, iki yönlü oynar ama savunma özelliği o kadar öne çıkmaz. Artısı ise gol / asist konusunda olur.

4-3-3 düşünüyorum aslında, benim kafamda olan formasyon o. Şöyle bir örnek vereyim;

Muslera
Mariano Maicon xxxx xxxx
Fernando Imbula Ndiaye
Feghouli Gomis Belhanda

X'lere transfer diyoruz, Ndiaye ismine ise odaklanmayın, o tarzda bir isim diyeyim. Belhanda'yı sola attım burada, Mancini'nin Sneijder'i kullandığı gibi. Belhanda'nın asıl etkisinin forvet arkasında olduğunu ben de biliyorum ama bu pozisyonda da serbest bir rolde, işleyen bir sistemde de o pozisyonun da fazlasıyla hakkını verir. Nice'da işleyen bir düzen vardı, başarılı da oldu. Farkı şu olur, burada tabela da yapar.

Vainqueur gündemi vardı, bayağıdır konuştuğumuz. Fernando bence de Vainqueur'un önünde bir isim ama Vainqueur da işimizi görürdü, hem de yarı maliyete. Böylece yeni bir orta saha için kaynak doğmuş olurdu. Ndiaye olmaz da başkası olur ama 10 numara özellikli, tabela yapacak bir orta saha gerekecek. Beşiktaşlı Oğuzhan Özyakup, Tolgay Arslan gibi, örnek vermek gerekirse. Biz bir tane bulamıyoruz, adamlarda 2 tane var.

Olmayacaktır bu tabii, 4-2-3-1'e sabitlendik maalesef. 2 orta saha alacaklardır, umarım diyelim. 4-3-3'e dönmemiz durumunda sol kanat ihtiyacından da kurtulabilirdik yalnız, düşünmek lazım. Kafama yatıyor bu düzen, görme ihtimalimiz çok olmasa bile umarım diyelim..

23 Temmuz 2017 Pazar

Tecrübesi yeter deriz ama böyle bir kaos için heyecanlı mıdır?


Lucescu konusunda bilgi kirliliği var. Östersunds faciasının ardından yönetimin Lucescu'ya gitmeme gibi bir ihtimalin olduğunu düşünmüyorum. Mutlaka ilgi vardır, teklif gitmiştir. Bilgi kirliliği ise şu noktada, Lucescu'nun hasta olduğu söyleniyor. 71 yaşında, 40 yıldır aktif olarak çalışıyor. Hasta mı bilmiyorum ama yıprandığı kesin.

Bu noktada böyle bir kaosun içine geleceğini sanmıyorum. Hep yazdığım gibi, bugün de bir şey değişmedi. Bir takımda görev alma isteği var mı onu da bilmiyorum. Alsa dahi daha garanti bir adım olur, maddi olarak onu taşıyabilecek, istediği hamleleri rahatlıkla yapabileceği. 

Galatasaray ise büyük bir kaosun içinde. Değişim var deniyor ve bu değişime rağmen hala transfer konuşuyoruz, gitmesi gereken isimlerden bahsediyoruz. Mevcutla alakalı bir sorun var, uğraş gerektiren. Lucescu bu yaşta o uğraşı verir mi, verse dahi eskisi gibi odaklanabilir mi? Yıl 2001 - 2002 değil, futbol da değişti, Lucescu da.

Tecrübesi yeter deriz, böyle bir adam. O noktaya ben de katılıyorum ama gelmesi durumunda çok farklı şeyler de beklemiyorum. Garanti şampiyon oluruz diyemem mesela. Tudor'la elbette kıyaslamayacağım ama çok büyük bir beklentim olmaz. Büyük bir isim, heyecan yaratır, beklentiyi de beraberinde getirir, o başka.

Yönetimle alakalı sorun, kim gelse başarısız olur noktasındayım. Puel boşta mesela, getirirsin de ama proje sunabilecek misin, sunsan bile o projenin arkasında durabilecek misin? İmkanım olsa Puel'i alır ve 4-2-3-1'in kitabını yazmak isterdim. İhtiyaç olan bu profilde bir teknik adam ama mevcut yönetim buna engel.

Tudor'la devam edeceklerdir. Bu yolun sonunu da başarılı görmüyorum ama Östersunds faciasının olumlu şeylere gebe olmasını dilemekten başka bir şey gelmiyor elimden. Bir kadro dışı halkasına daha ihtiyaç var, belki bu insanları heyecanlandırır. İddialı yabancılar aldık, görüşüyoruz ve yerli noktasında U17'li çocuklardan bir yapı kurulabilir. Böyle bir tablonun da herkes arkasında durur, en azından ben..

Jaume Costa & Galatasaray, sol bek konusunda öyle geç kalmışız ki


Östersunds karşısında Mariano oynasaydı bir şeyler değişir miydi bilmem ama en azından biraz daha şansımız olurdu. Baskıyı beklerle kurarsınız ve büyük takımsanız geriden kurduğunuz oyun kadar varsınız. Mevcut bek hattı handikap yarattı, Östersunds karşısında bile ne duruma düştüler gördük. Carole veya Linnes fark etmiyor, bu seviyede bile öyle bir hayal kırıklığı ki.

İmkan da vardı, Linnes veya Carole kaç kare savunma arkasına sarktı, özellikle Linnes. Orta dahi yapamıyorlar, tablo bu. Maicon sorumluluk almak zorunda kaldı, deli gibi ortaladı. Neden Maicon o ortaları yaptı diyorlar, beklere mi atsaydı topu, hangi kanat oyuncusu sorumluluğu aldı ki? Tablo bu işte, Mariano'nun farkı büyük olacaktır. Şimdi sol bek hamlesini bekliyoruz.

Bu ön eleme turu öncesi "öncelik sol bek değil" diyordum, Linnes'in de orada oynayacağını hayal ettiğimden. Gerçekten de hayalmiş, mümkün değil bu adamlara güvenerek yola çıkmak. Sağ bek ve sol bekin önceliği arasında fark yokmuş, maalesef bu konuda geç kalmışız. 

Jaume Costa konuşuluyordu aslında. Villarreal'in yeni bir sol bek alacağı söylendi, 4 milyon avro gibi bir rakama bırakabilecekleri konuşuluyordu. Sonra vazgeçtikleri yazıldı, son olarak Marca'nın iddiası bu transfer için Galatasaray'ın 5 milyon avro önermiş olması. Sözleşmesini geçen sezonun ortasında uzattılar ama 29 yaşında ve bahsi geçen bonservis yüksek. Haber doğruysa bu transfer gerçekleşebilir.

İstikrarlı bir sol bek, Mariano için yazdığım temel detay buydu. Tarz farklı tabii, Mariano hücumu ile ön plana çıkarken, Jaume Costa ise savunma özelliğiyle daha ön plana çıkıyor. Tudor'un kafasındaki sol bek profili de bu zaten, Mariano'yu açık gibi kullanıp, sol beki stoper gibi kullanabilmek. Jaume Costa savunma özelliğiyle öne çıkar, sağlam futbolcudur. O da dengeli bir bek aslında, orta özelliği gayet iyidir, tempoludur, hızlı bir futbolcu. 

Bu beklerle geriden oyunu kurarsınız işte, savunma konusunda da gelişirsiniz. Noksan şu olur, Mariano da Jaume Costa da hava noktasında o kadar iyi olmayan isimler. Yaşının 29 olması ise diğer detay, aldığımız her yabancının yaşı neredeyse bu noktada. Ne olursa olsun, böyle bir bek oyuncusu için yaşa çok bakmam, Mariano'da olduğu gibi bu transferi isterim. Galatasaray'da kalite katacak, ileri taşıyacak hamleler bunlar..

22 Temmuz 2017 Cumartesi

Böyle bir gazetecilik yok


Riekerink'e de böyle yapılıyordu. İlk günden bu yana kendisine saygı duyulmadı, hatırların o günleri. İlginç sorular, haberler, bunlarla yaşadık. Aynı süreci Tudor da yaşıyor, kendisine saygı duyulmuyor ve Galatasaray'ın teknik direktörlük makamı aşağılanıyor. Yönetim pasif, Riekerink döneminde olduğu gibi. Teknik direktörü sevmezsin, beğenmezsin, eleştirirsin ama iğrençleşemezsin.

Fanatik'in Tudor hakkındaki haberini bugün okuduk. Östersunds kutlaması adı altında bir fotoğraf paylaşmışlar, özel hayatı ihlalden başka şeylere kadar gider bu konu. Dava açılmalıdır, bu olayın sonuna kadar üzerine gidilmelidir. Rezillik bu haber, böyle bir gazetecilik yok. 

Tudor geldiği ilk günden beri o otelde ailesiyle birlikte kalıyor. Olay bu yani. Ama bir yerlerden servis edilmiş veya söylenmiş olacak ki ertesi gün böyle bir fotoğrafı gizli çekip, altı dolduruluyor. Onu da geçtim, basın toplantısında sorulan bazı sorular. Eleştirirsin ama makama saygısızlık yapamazsın, orası mahkeme değil. En azından muhabirin böyle bir hakkı olduğunu düşünmüyorum. Birkaç soru haricinde tablo ortadaydı.

Bunu da Riekerink, Tudor gibi isimlere yapabiliyorlar, x bir teknik direktöre yapamazlar. Hem cesaret edemezler, hem de yapmaları durumunda dahi o kulüplerden en sert yaptırım gelir. Galatasaray yönetimi ne yapıyor peki, dün de sessizdi, bugün de sessiz. Bugün ceza alan muhabir yarın affediliyor mesela, bir örnek. Ünal Aysal döneminde olurdu bu yaptırımlar, ondan bu yana öyle bir özgürlük ortamı hakim ki.

Tudor'u eleştiririm ama bu Galatasaraylıları ilgilendirir, böyle bir konuda sonuna kadar arkasında dururum. Burada Tudor değil, Galatasaray'ın teknik direktörlük makamı söz konusudur, kimse böyle bir saygısızlık yapamaz, bu kadar iğrençleşemez. Umarım sonuna kadar gidilir ve gerekli yaptırım uygulanır..

Selçuk İnan'ın alamadığı sorumluluğu Maicon'un almaya çalışması


Belhanda veya Gomis'e göre farkı hazır durumda gelmesi. Buna rağmen ilk maçın en kötü isimlerinin başında geldi. Uyum sorunu muydu, iklime mi ayak uyduramadı ya da suni çim mi dengesini bozdu bilmiyorum ama özellikle 2. golde hatası büyük. Ahmet Çalık'ı da eklemek lazım listeye, o golü yediren etmenlerden biri de o. Maicon'un liderlik etmesini bekleriz o durumda ama ilk maçıydı, ilk maçı özelinden hüküm veremem.

Büyük bir yatırım, herkesin beklentisi büyük. Transferine sevinmiştim, hala o noktadayım. Yanında oynayacak olan ismin Ahmet Çalık olmadığını gördük yalnız, iki maçta da tecrübe ettik. Tudor'un hatası, 2. maça Ahmet Çalık'la başlamak. Daha büyük hata ise Serdar Aziz'i bu maçlar öncesinde hazırlamamak. Sağlıklı olması durumunda en iyi yerli stoper, ısrarla yazıyorum bunu. Maicon'un yanında oynaması gereken isim de o olmalıdır.

2. maça bakınca elde kalan isimlerden biri Maicon. İyi bir maç çıkardığını düşünüyorum. İşin savunma tarafını konuşmayacağım aslında, Ahmet Çalık'ın hatasıyla yenen bir gol var, onun dışında rakip gelmedi bile. Maicon'un aldığı sorumluluk önemli olan, takıma liderlik etti. Bu takımın kaptanı o değil ama o boşluğu doldurmak için de çabaladı. Sorumluluk aldı, elinden geleni bu anlamda yaptı.

İlk maçta da top bizdeyken bu sorumluluğu aldı aslında. Hücuma çok çıktı, orta saha gibi oynadı. Bu maçta ise sürekli bunu zorladı, hücumda o kadar fazla imkan buldu ki. Ayağı çok temiz demiyorum, pas noktasında hataları var, yalnız bunu zorladı. Beklerin orta yapamıyor, Maicon bunu yapmaya çalıştı. Topla çıkıyor, topsuz çıkıyor, zorluyor. Partneri önemli, arkasını temizleyecek bir isim olursa sezon içinde bu etkisini daha çok izleriz.

Hatta bir ara sağ bek gibi de oynadı. Şu maçta bir tek Maicon konusunda sevindim belki de. Daha zorlu maçlarda ne olur göreceğiz, o noktada sağlanacak uyum, orta saha yapılacak hamleler önemli. Maicon değerli bir stoper, değerlendirmek gerekiyor. Mevcut yapıda kaybolur ama iyi bir takımda farkını ortaya koyar..

Belhanda'yı Sneijder üzerinden okumamak lazım


Belhanda'nın Sneijder rolünü İsveç'teki maçta da gördük gibi yorumlar vardı. Düşünün işte Belhanda konusundaki ön yargıyı, Sneijder üzerinden değerlendiriliyor. Değerlendirirsin de oynamadığı maçtan örnek vermezsin mesela, bunun adı ön yargıdır. Sneijder / Belhanda kıyası yapan da mutsuz olmaya mahkumdur. İki farklı adam, Belhanda'yı Sneijder üzerinden okumamak lazım.

Maicon da ilk maçını felaket geçirdi ama o maç üzerinden kendisi hakkında hüküm vermedim. Belhanda için de geçerli, ilk maçından bir hüküm verilemez. Sakatlıktan çıktı, sadece 2 idmanla 90 dakika tamamlamak zorunda kaldı. Beklenti elbette var, özel bir futbolcu ama beklemek gerekiyor, tam olarak hazır olması adına. Gomis için de bu geçerli, zamana ihtiyaç var.

Mazeret değil tabi, Östersunds'u her şartta geçmeniz lazım. Özellikle de Tudor bunu bir mazeret olarak öne süremez, 1 aydır takımı hazırlayamamış, maçın takvimi bilinmeyen bir şey değilken. Her şartta o tur geçilmeliydi, şimdi geri dönülemez bir noktadayız. 

Belhanda'ya dönersek, hazır değil elbette, bunu da belli etti. Buna rağmen Galatasaray'ın sahadaki tüm hücumcularına göre daha çok etki etti diye düşünüyorum. Uyumu yoktu, temposu doğal olarak düşük ama klas oyuncu işte, bunu da belli ediyor. Futbolunun keyif vereceğini düşünüyorum. Maç içinde rakibi yatırdığı, baskı kurulan anlarda işin içine girdiği çok an var. Güçsüz kalması olumsuz etken oldu, bitiremedi maalesef. 

Belhanda'dan yana umudum var. Hareketli bir futbolcu, kreatif etkisi yüksek, oyunuyla keyif veren 10 numaralardan. Sneijder'den farklı bir tarz yani, Sneijder üzerinden yorumlanmamalı. Gomis'e al da at dediği bir ortası var mesela, şu maçı asistle geçmesi mümkündü. Elinden geldiğince de çabaladı, yetmedi. Dediğim gibi, tek maçtan hüküm vermeyelim, Östersunds maçı üzerinden değerlendirmek hata..

21 Temmuz 2017 Cuma

Galatasaray'ı 1 ay sonra izleyin diyor, neden inanalım


Kişileri bir yana bırakın, Galatasaray için orada olun demiştim. Öyle de oldu, Galatasaray taraftarı bu tura inanıyordu. Yönetim, Tudor değil konu, Galatasaray'ın geri dönebileceğine. Dönemedik, büyük skandallar arasına bir yenisi daha eklendi. Umutlandırdığım herkesten özür dilerim, hakkınızı helal edin.

Tudor konusunda da bu geçerli. Galatasaray'a gelmesinin isteyenlerin başında geliyordum. Potansiyel gördüğüm, inandığım, en azından inanmak istediğim bir teknik adamdı. Genç, hırslı, takımını iyi çalıştıran, taktik esnekliği olan bir isim. Buna kapıldım, uzun haftalar Tudor'u konuştum ve bu yollar bir şekilde kesişti.

Destekledim de, yeni sezona girerken "onunla devam etmeliyiz" dedim. Geçen sezonu benim adıma hayal kırıklığıydı ama bir de kendi kuracağı ve hazırlayacağı takımla izleyelim derken tablo bu. Östersunds karşısında hazırlanamamış, neredeyse varlık gösteremeyecek, iki maçta sadece 1 gol atabilen bir Galatasaray.

Her iki maçta oyuncu tercihlerine bakıyorum, futbolcuların isyanına. Yok, herkes mutsuz. Takım hiç çalışmamış desek yeri, hani Tudor hani idman? Hazır değiliz diyor, oysa 1 aydır hazırlanıyoruz, bu maçın tarihi çok öncesinden biliniyor. Maçtan önce demiyor muydu Tudor, "ilk maç bir kazaydı, bu turu kesinlikle geçen taraf olacağız". Geçemedik işte, elendik. Bunun sorumluluğunu alan biri olmayacak mı şimdi?

Galatasaray'ın asıl sorunu teknik direktör de değil bu arada, yönetilememek mesele. Ayrı bir konu bu, şimdi Tudor'u konuşuyoruz. Bir görüntü var, Ayhan Akman'ın güldüğü, Tudor ve diğer yardımcısının sırıttığı. Ben bunu kaldıramam mesela, kansızlık diye de adlandırırım. Bu günah benim değil, bir taraftar olarak elimden geleni yaptığımı düşünüyorum.

Taktik esneklik desek, sürekli 4-2-3-1. E Riekerink neden gitti o zaman, senin ne farkın var? Rakibe hazırlanmamış ve hafife almışsın işte, hiç mazeret üretme. Hazır değiliz, takviyeler gelmedi, şu oldu, bu oldu benim için mazeret değil. Bunun gerektirdiği olay da istifa etmektir, bu kadar basit. Yanıldım, Tudor konusunda çok büyük yanıldım hem de.

Basın toplantısını izliyorum, çoğu soru Tudor'u yargılar, yorum yapar nitelikteydi ama çoğu şeyi hak ettiğini düşünüyorum. Sorumluluğu üzerine almasını beklerdim, sürekli mazeret üretti. Galatasaray'ı 1 ay sonra izleyin diyor, neden inanalım. Şu ana kadar yapamadığı neyi yapacak 1 ay sonra, neden güvensin insanlar. Sıfırdan takım kuruyoruz diyor da bu takım doğru temeller üzerine mi inşa ediliyor ya da..

Galatasaray 1-1 Östersunds, tur ilk maçta kaybedilmiş


Galatasaray turu ilk maçta kaybetmiş, orası kesin. Bu tur özelinde iyi bir futbol beklentim yoktu ama ilk maçta izlediğimiz şeyin tarifi bende yok. Mazeret sayarsınız, iş ise "rakibin sonuçta Östersunds" 'a gelir. 2-0'dan yine dönebilirdi Galatasaray, maalesef ki o isyanı yeterince göremedik. Muslera'yı zaten yazmıyorum, dün gelen Maicon bile bu takımın kaptanından daha çok isyan ediyor şu duruma. Yıllar sonra dahi hatırlanacak bir skandala daha imza atmış olduk, Tromso maçının dahi ötesinde.

Bu seviyede dahi orta saha ve beklerin yetersiz, daha ne yazayım. Bu beklerle baskı kurmayı denedik, maçın özeti budur. Carole ayrı, Linnes ayrı, birbirlerinden çok ayırmamak lazım. Hızlı çıkma imkanı da bulduk işin aksi, rakip iyi kapandı ve açık bulamadık gibi bir durum yok. Özellikle Linnes'i kaç kez sarkıttık defansın arkasına, ortalayamıyorlar. Şu topu doğru dürüst 2 kez ortaladık, 2 maçta ve Gomis bitiremedi maalesef. Hadi onun için zamana ihtiyacı var derim de Linnes / Carole gibi beklerle şu turda dahi zayıf kalıyorsun.

Orta sahası da apayrı, 2 metreye pas atamıyoruz. Böyle pas hatalarıyla mı baskı kuracaktık. Organize olmayı geçtim zaten, bu takım hücum falan da oynayamıyor ama topu ortalayamıyoruz ki. Eren Derdiyok'u aldık Gomis'in yanına da ne değişti, tablo bu. Selçuk İnan / Tolga Ciğerci'nin özellikle hücumdaki halleri ortada. Bireysel silahlar ön plana çıksın desek kanatlar da aynı şekilde. Yasin Öztekin veya Sinan Gümüş ne yaptı? Hazır olmayan Belhanda'ya baktık, o da yetmedi ama şu saydığım isimlerin hepsinden daha fazla etki etmiştir.

Tudor'un açıklamalarını daha detaylı değerlendiririz ama şunu yazalım. Bu rezalet Tudor'a yazılır, onun eseridir bu. 2 haftadır hazırlanıyoruz, şu yeni, bu yeni diyor da 1 aydır hazırlanıyor bu takım, 1 aydır bu maçı konuşuyoruz zaten. İlk maçta rakibi hafife aldık, hiç hazırlanmadık ve varlık gösteremedik. İkinci maçta ise geri dönemedik işte, belki hazır değiliz ama bu takımı hazırlamakta kendisinin görevi. Bile bile lades diyen o, Carole'yi oynatan, Ahmet Çalık'la devam eden. Bu adamlar çoğu hatayı ilk maçta da yapmadı mı zaten.

Malzeme sınırlı olabilir ama transfer önceliklerini sorgulasın. Bu seviye için bile orta saha ve bekler yetersiz işte, oysa bu oyuncularla da şu turu geçmek gerekiyor. Rakibin en ufak şekilde üzerine gittiğinizde nasıl afalladıklarını gördük. Biz ise sınırlı anlar dışında baskı kuramadık, hücumda bir kalite gösteremedik. Savunma kısmı ise geçen sezonun seviyesinde, duran toplarda her şekilde vurduruyoruz, basit hatalar yapıyoruz.

Maicon çıkıyor hücumda sorumluluk almaya çalışıyor. Maç 0-0, 2. yarıya aynı 11'le başlıyorsun. İlk maça bakıyorum, 1-0 geriye düşüyorsun ama Eren Derdiyok / Gomis değişiyor, Sinan Gümüş 88 dakika forvetin arkasında oyunda kalıyor. Yine bu maça dönüyorum, Garry Rodrigues sol bek oynamalı derken geriye düştükten sonra bunu yapıyorsun. Hazır değilsin, malzeme yetmiyor tamam da farklı bir şey yapmadın ki. Taktik esneklik dedik, yine 4-2-3-1. 

20 Temmuz 2017 Perşembe

Volkan Şen & Galatasaray, sıcak olmadığım doğru


Yerli transferi noktasında hamle yapılması şart ama Volkan Şen'e sıcak olmadığım doğru. Volkan Şen çok tuttuğum bir isim değil, bunun da nedenleri var. Sık sakatlanması, karakteri gibi. En önemlisi de o pozisyonda çok yetenekli gençlerin olması. Yunus Akgün, Recep Gül ya da Atalay Babacan gibi. U17 ile övünüyoruz ama bu çocukların önünü kapatmak için de elimizden geleni yapıyoruz. 

Yasin Öztekin'in bitmek bilmeyen bir sözleşme durumu var, Sinan Gümüş'ün ise ayrılmak istediğini herkes biliyor. Buna karşılık mı düşünülüyor bu hamle bilmiyorum. Farklı tarzlar ama olaya şöyle bakıyorum, Yasin Öztekin'i eleştirdiğimiz dönemlerde dahi 10 golü zorlarken görüyoruz. Sinan Gümüş farklı bir isim, onu kıyasa dahil etmiyorum. Volkan Şen'in gol sorunu var yalnız, tarzlar farklı ve bu da etken ama Volkan Şen gol anlamında zorlanıyor.

Volkan Şen daha bir patlayıcı özelliği olan, hızlı ve seri çalım atabilen isim. Oyun içinde yükseldiği ama istikrarını kaybettiği dönemler de çok. Sorunlu bir karakter ayrıca, Aykut Kocaman göreve geldiğinin ilk günü istemedi onu. Tüm bu şartlar altında Volkan Şen gerekli mi bilmiyorum, saydığım gençlerin de önünü kapatmamak noktasında. 30 yaşına geldi, yıllık 1.5 milyon avro civarı bir rakam deniliyor derken çok konuşulur bu transfer.

Olay ancak şöyle mantığa oturur. Yerli ihtiyacı var, o kesin. Volkan Şen'in bonservisinin elinde olması da onu biraz daha değerli kılıyor. Galatasaray'la adı geçen isimler bir hayli iddialı ve maliyeti olan futbolcular. Feghouli diyoruz sağ kanada, maliyeti olacak elbette. Daha bunun orta sahası var ve bazı pozisyonlarda maliyet kısılabilir. Sol kanada isim düşünürken maliyeti düşünmek durumunda kalıyorsunuz, haliyle acaba Volkan Şen mi sorusu soruluyor. Sol bek için geçen gün yaptığımız hamle de bu mantıkla geldi belki, bilemiyorum.

Garry Rodrigues'i son 30 dakikalar için düşündüğümü yazmıştım, patlayıcı özelliği noktasında. Volkan Şen de benim için böyle, patlayıcı özeliği bu noktada değerli olabilir. Belki ikisi birbirinin alternatifi olur. Volkan Şen de içe kat etmeyi seviyor ama daha bir kanat oyuncusu, mevcut isimler ise kanat forvet gibi. Ama o pozisyonda düşünülebilecek gençler var, şans versek onlara? Onların da patlayıcı özelliği var, önleri de açık. Yerli gerekli ama bunu atlamamak lazım, yapılacak hamleler noktasında.

Tahminimi yazayım, bence bu transferi gerçekleştirecekler. Turu geçmemiz ve bahsi geçen isimlerin de gelmesi halinde arada yedirilir bu hamle, kimse anlamaz bile. Yalnız bu adım mevcut isimlerden birinin vedası anlamı da taşır, o da Sinan Gümüş gibi. Feghouli / Volkan Şen birbirinin alternatifi değil yalnız, öyle bir durum oluşmasın..

Sabri Sarıoğlu Göztepe'de, Hakan Balta'yla da anlaşacakları söyleniyor


Galatasaray'dan ayrılırsam futbolu bırakırım gibi söylemlere takılmıyorum. Mutlaka talibi çıkacaktı, Süper Lig şartlarında iyi bir futbolcu olduğunu düşünüyorum. Dursun Özbek'in göreve gelmesinin ardından öyle bir 2 sezon geçirdi ki bir "sevgisizlik" figürü halini aldı. Haklıdır, haksızdır konusuna girmiyorum, taraftarlar sıkıldı bu durumdan ve nihayetinde sözleşme uzatılmadı. Doğru bir karar bu, hatta fazlasıyla gecikilen. Doğru zamanda ayrılık diye bir şey var, ısrarla altını çiziyorum. Sabri Sarıoğlu böyle ayrılmadı işte, haliyle geçmişin pek bir değeri kalmıyor. Kayserispor iddiaları vardı ama Göztepe'yle anlaştı. Önemli bir rakam kazanacak, Galatasaray'dan son yıl aldığı ücrete bir hayli yakın. İyi bir takıma gitti, Göztepe'nin yaptığı transferler heyecan verici. Hakan Balta'yla da anlaşacakları söyleniyor, o da iyi bir hamle mesela. Bir takımla anlaşmış olmasına seviniyorum aslında, Ocak ayına kadar yeniden Galatasaray gündemine girmemesi adına. Aydın Yılmaz'da bu senaryoyu izlemiştik çünkü..
 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir