Beşiktaş deplasmanında alınan galibiyet şampiyonluğun en büyük kırılmasıydı

2014 - 2015 sezonunda gelen şampiyonluğun 2 büyük kırılma anı olduğunu söyleyebilirim. Başka örnekler de veren mutlaka olacak ama benim için o sezon kazandığımız 2 Beşiktaş maçı kırılma oldu. Ligin ilk yarısındaki Beşiktaş deplasmanında gelen galibiyetle şampiyonluk yarışına iyiden iyiye tutunduk. Ligin 2. yarısında kendi sahamızdaki galibiyetle de bir anlamda "şampiyon" olduk. Ligin 33. haftası olsa da puanların yakın seyrettiği bir yarıştan bahsediyorum. Fenerbahçe sadece 3 puan gerimizdeydi.

Biz Beşiktaş karşısında kazanınca da, moral olarak iyice düştüler ve Başakşehir deplasmanında kaybettikleri puanla şampiyonluğu son hafta öncesinde garantiledik. Zor bir yarış olsa da takımın "şampiyonluk geni" ortaya çıkmıştı. Hamza Hamzaoğlu'nun da o sezon için hakkını vermek lazım. Prandelli'yle bir süre daha devam edilse bu sonuç ortaya çıkmayacaktı. Elimizde iyi ve geniş bir kadro vardı, Hamza Hamzaoğlu da Ocak ayında hiç transfer yapılmamasına rağmen eldeki bazı isimleri gönderdi ve şampiyonluk ortamını oluşturdu.

En büyük kırılma olan, 4 Ocak 2015 tarihli Beşiktaş deplasmanıyla başlayalım. 15. hafta itibarıyla Beşiktaş'ın 35 puanı vardı ve liderdi. Fenerbahçe 33 puanla 2. , Galatasaray ise 32 puanla 3. durumdaydı. Beşiktaş deplasmanında alınacak olası mağlubiyet bizi yarışın dışında dahi bırakabilirdi. 6 puanlık farktan elbette geri dönebilirsiniz ama o günün şartları ile bugün bir değil. Takımın başında da Fatih Terim yok. Hamza Hamzaoğlu o dönem ne kadar başarılı olsa da kırılmaya müsait bir teknik adamdı. Bu yüzden de en kötü ihtimalle kaybetmemek gerekiyordu. Biz ise çok değerli bir galibiyet aldık.

Muslera

Sabri Chedjou Semih Telles

Melo Selçuk

U.Bulut E.Çolak Sneijder

Burak

Hamza Hamzaoğlu'nun ayağının tozuyla yapmış olduğu bazı değişiklikler vardı. 4-2-3-1'e döndü ve Umut Bulut'u en ileri uçta, Burak Yılmaz'ı ise 10 numara gibi kullandı. Sneijder sol, Emre Çolak / Bruma gibi isimler ise sağ kanattaydı. Bu formasyonla da üst üste galibiyetler aldık. Sonrasında ise işler biraz daha değişti. Yasin Öztekin'in yükselişiyle sol kanada o geçti ve Sneijder forvetin arkasına geçti. Beşiktaş deplasmanı ise biraz daha rakibe odaklı bir kadroydu.

Umut Bulut'u sağ kanatta kullanmak biraz daha ön alandaki mücadele ve Gökhan Töre / Olcay Şahan gibi kanatların etkisini düşürmek için. O maç özelinde de tutan bir hamleydi. Sezonun genelinde ise Umut Bulut'u sağ kanatta kullanmak o kadar da doğru bir tercih olmayacaktı. Beşiktaş deplasmanında bu formasyonla da rakibi iyi tuttuk ve 50. dakikada Melo, 90+5'de de Burak Yılmaz'ın o kötü zemine rağmen orta sahadan rakip kaleye topla gidişi gol oldu. Zemin de o gün oldukça kötüydü.

T.Zengin

S.Kurtuluş Franco E.Gülüm Motta

Veli Oğuzhan

Töre Sosa Olcay

D.Ba

Kağıt üzerinde bakınca Galatasaray'ın daha iyi ve geniş kadrosu vardı. Sinan Bolat, Hakan Balta, Olcan Adın, Hamit Altıntop, Bruma, Pandev ve Yasin Öztekin. Kulübeye bakar mısınız. Öyle bir dönem ki, Galatasaray'ın yedek kalecisi, Beşiktaş'ın 1. kalecisinden çok daha fazla kazanıyordu. Tabii bu bizim yanlışımız. Yine de yedek kalecisi dahi oldukça kariyerli. Biliç'e de saygı duymak lazım, 2 yıl boyunca şu kadroları şampiyonluk yarışında tutmayı başardı ve saygı uyandıran bir teknik adam oldu. 

Hamza Hamzaoğlu'nun imza maçlarından biridir bu. Sezon ise bütünüyle özeldi. Hamza Hamzaoğlu yine de Galatasaraylılar için tartışılan bir isim oldu. O konuyu da ayrı olarak ele alırız. Bu maç önemli, kazanılan galibiyet hem öz güven getirdi, hem de şampiyonluk yarışının en büyük favorilerinden biri olduk. O ana kadar güven yoktu çünkü. Gençlerbirliği deplasmanında beraberlik almıştık, onun üzerine çıkılan bir deplasman.