22 Kasım 2009 Pazar

İtiraf: Kötüydük {Galatasaray:1-1:Manisaspor}

Dünya Kupası playoffları, hazırlık, dostluk maçları derken 10-12 gündür ligden uzaktık. Dün oynanan karşılaşmalarla başlayan Süper Lig'in 13. haftası bugünkü Galatasaray-Manisaspor maçı ile sona erdi. Ligde en son Diyarbakır ile oynamış ve deplasmanda galip gelmiştik. O maçın ardından bu hafta Fenerbahçe ile Beşiktaş'ın en az biri puan kaybedeceği için Manisa maçı çok büyük önem taşıyordu. Lige ara verilmesine rağmen Galatasaray'ın gündemi hiç boş kalmamış aksine sürekli bir değişim içine girmişti. Arda'nın rahatsızlığı, Işıl'ın ameliyatı ve en son da erkek basket şubesinin olayları derken can sıkıcı bir sürece girmiştik. Manisaspor galibiyeti hem kara bulutları dağıtmak, hem de bir gün önce oynanan Beşiktaş-Fenerbahçe maçında Fenerbahçe'nin yenilmesiyle liderliği ele geçirmek için çok büyük bir fırsattı. Maçın Samiyen'de olması ayrıca bir avantaj olarak göze çarpıyordu şüphesiz. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. İstediğimiz oyunu 90 dakika içinde bir türlü sahaya yansıtamayınca kurduğumuz bütün planlar iptal oldu.

Kötü Başladık
Mecburi rotasyon yapılan bir kadro vardı sahada. Rahatsızlığı geçen fakat dinlendirilmek istenen Arda'nın yerine Elano'yu, cezalı olan Barış'ın yerine ise Ayhan'ı sahada izledik. Keita'da hafta içi maç yaptığı için Rijkaard onu da dinlendirmek istedi ve ikinci yarıda oyuna girdi. Maça geçmeden önce Elano ile ilgili bir şey söylemek istiyorum. Bir ara ben Gökhan Gönül'ü çok eleştiriyordum. Fenerbahçe'de müthiş oynadığı söylenen Gökhan Milli Takım'a gidince kitleniyor ve sahanın en zayıf halkası oluyordu. Bunun bir benzerini Elano'da yaşıyoruz açıkçası. Tamam çalışıyor çabalıyor ama bal yapmayan bir arı gibi. Orta sahadan top taşınamadı. Arda kanat oyuncusu olmasına ve bu sene göbekte oynamaya başlamasına rağmen Elano'dan kat be kat daha iyi oynuyor. Kaptanı bugün çok aradık dersek sanırım yanılmayız. Maça dönecek olursak; maçın ilk 20 dakikasında sahaya oyunumuzu yansıtamadık. Manisa daha iyi başlayan taraftı. İlk dakikalarda kazanılan korner dışında yarı alanımızdan çıkamadık. Manisa ise topu geriden ve orta sahadan başarılı bir şekilde taşımasına rağmen, ileride çoğalamadığı için sonuca gidemiyordu. Yarım saatin geçmesinin ardından bizimkiler yeni yeni açılmaya, Kewell ve Nonda ile sık sık pozisyon bulmaya başlamıştı. 38. dakikada Kewell ile Nonda'nın verkaçı gol ile sonuçlandı. Kewell yine klasını göstererek şık bir gole imza attı. İlk yarıyı Kewell'ın golü ile 1-0 galip tamamladık.

Manisa Tek Kale Oynadı
İkinci yarıyı başından sonuna kadar domine eden ekip Manisaspor'du. Fakat Manisa'nın da çok etkili olduğunu söyleyemiyorum. Demin de dediğim gibi topu defanstan orta alana, orta alandan ileri noktalara çok başarılı bir şekilde taşıyabiliyorlardı. Gel gelelim son paslar ve son vuruşlarda Galatasaray defansı daha etkiliydi. Kademede kâh Servet'i kâh Gökhan'ı izledik. Servet ve Gökhan'ın uzanamadığı kimi noktalarda da Mehmet Topal etkiliydi. Manisa maçın bitimine 10 dakika kala kullandığı köşe vuruşunda golü buldu. Yediğimiz golde hatalı bence Leo'ydu. Zaten Sabri kale dibinde bekliyordu. Leo, Sabri'nin beklediği direğe yakın durunca uzak direk tarafında bomboş kalan Simpson ayağının içiyle yumuşak bir vuruş yaptı ve topu ağlarla buluşturan isim oldu. Kalan dakikalarda başka gol olmayınca maç 1-1'lik eşitlikle bitti. Kara bulutu dağıtma hayali de liderlik hayali de sularda yüzüyordu. Maçtaki değişikliklere değinmek gerekirse; ikinci yarıda önce Tobias'ı sonra Keita ve Uğur'u izleme fırsatı bulduk. Uğur-Hakan Balta değişikliği biraz zorunluluktan ileri gelse de.. Bir pozisyonda Hakan rakip ile çarpışınca göğsüne bir darbe aldı ve sahada kaldığı dakikalarda o darbenin etkisi vardı. Nihayet 78. dakikada yerini Uğur'a bıraktı. Doğrusunu söylemek gerekirse Uğur'u pek beğenmedim. Tabii bu ondan çok şey beklediğim için de olabilir. Benim hayallerimdeki Uğur; kusursuz oynayan, hem defansta hem hücumda takımına çok fazla katkısı olan bir futbolcudur. Hani sakatlanmadan önceki hâli gibi. Hâlâ tam verimle oynayamıyor ve bu beni çok üzüyor. Linderoth'a dönecek olursam; iki defa gol pozisyonundan yararlanamadı. Sahada olduğunda oynuyor, işini yapıyor ve her şeyden önemlisi sırıtmıyor. Bu çok önemli.

Maç Sonu
Maç sonunda Gökhan Zan maç bittikten sonra sarı kart ile cezalandırıldı. Biraz sinirlendiğim, biraz da yazı yetiştirme çabası içinde olduğum için maç bitince direk çıkmak zorunda kaldım izlediğim yerden. Neye itiraz etti sıkıntısı neydi açıkçası bilmiyorum. Son olarak Sabri'ye ve kaptanlık mevzusuna bir çift sözüm var; Ayhan oyundan çıkarken kaptanlık pazubandını Sabri'ye vermiş. Sabri'de götürüp Mehmet Topal'a teslim etti. Haftalardır Sabri'yi çok övüyoruz. Baş üstünde tutuyoruz. Ama kaptanlık konusunda bir kini, problemi varsa ki inşallah yoktur ben karamsarlık ediyorumdur gerçekten çok üzülürüm. Arda sahada yoksa eğer bu takımın kaptanı ne Ayhan, ne Sabri ne de Mehmet Topal olabilir. Arda birinci kaptan olarak lanse edildiyse bu takımın ikinci kaptanı tartışmasız Harry Kewell olmalıdır. Zaten dikkat ettiyseniz Ayhan çıktıktan sonra takımı çekip çeviren, hakem ile diyaloga giren hep Kewell'dı. Bu maç da böyle nihayete erdi. Önümüzde 4 maç daha var bu 4 maçın ilki cuma akşamı Bursa ile oynanacak. Çok kolay geçmeyecek o maç ama inşallah galip gelerek Fenerbahçe'nin puan kaybetmesini bekleyeceğiz. Yürüyedur Galatasaray'ım!

3 yorum:

  1. gökhan zan'ın itirazı golün öncesinde mehmet topal'ın ayağının fazla kalkması sebebiyle verilen endirekt serbest vuruştu.. Ne olursa olsun şu kadroya sahip bir takımın 1-0'ın üstüne yatıp akabinde yenilen golde de hakemin dolaylı hatasına sığınmasına hakkı yok.

    YanıtlaSil
  2. Hemde baya kötüydük :D :D

    Dipnot : Sinirden gülüyorum

    YanıtlaSil
  3. 1-0'a güvenmek yakışmadı gerçekten..

    YanıtlaSil

 

Tüm Telif Hakları Sportif Cümleler 'e Aittir © 2009 -- Blogger Tarafından Desteklenmektedir