
2010'a Galatasaray'ın yeni transferleriyle girdik, Jo ve Giovani heyecanı vardı hepimizde. Tabii bir de devam eden lig mücadelesi ve Avrupa Ligi. Hedeflerden kopmamıştık aslında, hayallerimiz de büyüktü. Tabii takımın başında Rijkaard var, Neeskens var hedefleri büyütmek çok normaldi ama geçen sezon aradığımız hiçbirşeyi bulamadık ama yine de Rijkaard'ın arkasındaydık.

Hagi'ye güveniyoruz, yeni yapılanmayı bekliyoruz, 2011'e Aslantepe ile giriyoruz. Bakalım neler olacak, yönetim zihniyetinde duyulan güven çok minimal ama Hagi'nin ağırlığı da bir başka...
Harry Kewell ve Lucas Neill. Çok sevdiğim Avustralyalı ikili ve asla takımdan ayrılmamaları gereken isimler. Galatasaray onlara, onlar Galatasaray'a çok yakışıyor ama 2010'un bana getirdiği en güzel şeylerden biri Lorik Cana oldu. Benim karakterime birebir uyan bir adam, seviyorum nedense böyle futbolcuları. Bu yüzden onun yeri çok ayrı, zaten yeni formalar çıktığında Atilla Abi, Cana formasını bana yollayacak. O zaman da çok çarpıcı pozlar gelecek tabii.
Basketbol takımlarını unutmayalım. Tekelerlekli sandalye takımından hiç bahsetmeye gerek yok, onlar üzerine düşeni yıllardır yapıyorlar. Kadın takımı da sürekli potanın içerisinde ve şampiyonluk adımını bu yıl bekliyorum. Erkek takımı için ise işler karışıktı. Cem Akdağ ile beraber müthiş bir onurlu mücadeleden çıktık ve Oktay Mahmuti ile yeni bir onurlu mücadele içerisindeyiz. Bizlere Galatasaray'ı hatırlattığı için de onlara teşekkür edelim aslında.

Blog ise öyle ya da böyle yoluna devam eder. Eskisi kadar sık yazmıyorum {gerçi bu bile çok fazla gibi} ama daha özenli, güzel yazılar da yazdığımı düşünüyorum. Blog istediğim kıvama gelmeye başladı, tabii bu konseptte Atilla Çelik'in payı büyük. Onun akıl hocalığında Sportif Cümleler'in iyi bir noktaya geldiğini söyleyelim. Tabii Arzu Keskin'i de unutmamak lazım, kendisiyle çok fazla laf dalaşına girdiğim görülse de blogun olmazsa olmazlarından. Eren Tolga Onur'u da es geçmeyelim. Çok sık olmasa da onun da kademeye girdiği anlar oldukça fazla.
Berkan Karadurmuş'u saymıyorum bile, çünkü o blogun ilk günlerinden beri burada. Şimdilerde doktorluk yolunda adımlar attığından fazla piyasada değil ama basketbol konusunda bizlere çok yardımcı oldu.
İbrahim Horoz'a da büyük teşekkürler. Kaliteli muhabbeti, müzik bilgisi ve bana gönderdiği fotoğraflar falan derken blog konusunda inanılmaz emeği vardır.
Şebnem Perez ve Ufuk Eskioğlu da var tabii. Müthiş bannerleriyle bizi yalnız bırakmadılar, onlara da büyük teşekkürler. Şebnem'in ülkeye dönüşüyle de beraber grafik anlamında yenilik mutlaka yaparız.
İlker Duralı ve Ali Ece. Onların da blogun bu kadar tanınmasında payları çok büyük, sürekli blogdan bahsetmeleri ve bizi övmeleri de büyük mutluluk verdi. Ayrıca Ozan Darıcı yani Futbol Ezilen Halkların Mutluluğu'na da büyük teşekkürler. Sürekli beğenisini dile getirip, blogun da ilk zamanlarında bize de blogunda yer vermişti.
Son olarak Serap Bahar. Onu bilerek en sona sakladım çünkü en büyük pay onun aslında. Blogu kurmak benim fikrim olabilir ama blogu da bir hale getiren kendisidir. Bana çok şey öğretmiştir, şu noktaya blog olarak geldiysekte en büyük pay kendisinindir. Gerçi blogdan ayrılması çok hoş olmadı, birden bir ayrılık yaşandı ama daha çok çalışarak blogu o günlerden çok daha ilerisine taşımayı başardım. Kendisine de çok teşekkürler...
En büyük teşekkürde okuyuculara, umarım 2011'de umarım daha güzel bağlar kurarız, daha güzel paylaşımlarda bulunuruz.
Stevie Wonder da bu aralar adamım. Part Time Lower'le merhaba diyorum 2011'e...
El öpenlerin çok olsun yiğen. Cana forması sana helal hoş olsun :)
YanıtlaSilYeni yılını kutlarım. Umarım yeni yılda amaçlarına ulaşır; mutlu ve huzurlu bir yıl yaşarsın. Cana'lı, canavarlı, sağlı sollu iki tonlu.. Aslan parçası :)
Asfaltlardan ve benim gazabımdan korunman dilegiyle:)))
YanıtlaSilMutlu yıllar benim duygusuz Burakcım hep beraber nice güzel seneler:)